bedirhan.
Aktif Üyemiz
KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
21-ENBİYA:
1-10- "Gizli fısıltı yaptılar." Necvâ, gizli fısıltı demek olduğu halde; bir de bunun gizlice söylendiğini açıkça belirtmek, fısıltının gizlilik derecesini göstermek içindir. Böyle olduğu halde Hz. Peygamber, Allah'tan aldığı bilgi ile onlara ne söylediklerini haber verdi. Bunun üzerine şaşırıp kaldılar da nereden duydun dediler. Cevap olarak dedi ki "Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir." Bu durumda peygamberliği itiraf etmeleri gerektiği halde, yine de kendi aralarında. Hayır bunlar karışık rüyalardır, (Yusuf, 12/44. âyetin tefsirine bkz.) fakat yalan karışık rüya ile bir gerçeğin bilinemeyeceği hususu açık seçik olduğundan, dediler ki hayır uydurdu. Kendiliğinden altı üstüne vurdurdu. Bu iftirayı da beğenmediler de hayır o bir şairdir, bir şiir söylüyor dediler. İşte Rablerinden gelen ihtarı eğlenceye alan, Kur'ân nazil oldukça onunla alay eden, o kalpleri gaflette olan zalim kâfirler peygamberliğin bir Allah vergisi olduğuna inanmak istemeyip, kendi gönülleri o yönde olduğundan dolayı nefislerine kıyaslamak suretiyle, onu (peygamberliği) gizlice tertipledikleri toplantılarında bir sihirbazlık, bir hilekârlık olarak değerlendirmek isterlerken, o gizli sırlarını açığa vurup haber veren vahyin icazı (mucizeliği herkesi acze düşüren konumu) karşısında şaşırarak yok rüya, yok uydurma, yok şair diye saçmaladılar da nihayet "Önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin." dediler. Sanki inanacaklarmış gibi önceki peygamberlerin mucizelerini istediler ki, bu gün de üzerinde kısa bir inceleme yapıldığı zaman inkârcıların ileri sürdükleri iddiaların bunlardan ibaret olduğu görülecektir. "Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık." yani cansız heykellerden ibaret değillerdi. Zikriniz bunda, yani muhtaç olduğunuz öğüt ve dillere destan olacak şan ve şerefiniz bundadır.
Meâl-i Şerifi
11- Biz halkı zalim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler var ettik.
12- Onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman oradan kaçmaya koyuluyorlardı.
13- "Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün ki, sorguya çekileceksiniz" dedik.
14- Onlar da: "Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik" dediler.
15- Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur.
16- Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık.
17- Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.
18- Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size yazıklar olsun.
19- Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar O'nundur. Katında olanlar O'na kulluk etmekten ne çekinirler, ne de yorulurlar.
20- Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, usanmazlar.
21- Yoksa (Mekke müşrikleri) birtakım ilâhlar edindiler de yerden ölüleri onlar mı diriltecekler?
22- Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.
23- O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu tutulacaklardır.
24- Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı." Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler.
25- Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin."
26- Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır.
27- Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler.
28- Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
29- İçlerinden kim: "Ben, O'ndan başka bir ilâhım" derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri biz böyle cezalandırırız
1-10- "Gizli fısıltı yaptılar." Necvâ, gizli fısıltı demek olduğu halde; bir de bunun gizlice söylendiğini açıkça belirtmek, fısıltının gizlilik derecesini göstermek içindir. Böyle olduğu halde Hz. Peygamber, Allah'tan aldığı bilgi ile onlara ne söylediklerini haber verdi. Bunun üzerine şaşırıp kaldılar da nereden duydun dediler. Cevap olarak dedi ki "Rabbim gökte ve yerde (söylenen) her sözü bilir." Bu durumda peygamberliği itiraf etmeleri gerektiği halde, yine de kendi aralarında. Hayır bunlar karışık rüyalardır, (Yusuf, 12/44. âyetin tefsirine bkz.) fakat yalan karışık rüya ile bir gerçeğin bilinemeyeceği hususu açık seçik olduğundan, dediler ki hayır uydurdu. Kendiliğinden altı üstüne vurdurdu. Bu iftirayı da beğenmediler de hayır o bir şairdir, bir şiir söylüyor dediler. İşte Rablerinden gelen ihtarı eğlenceye alan, Kur'ân nazil oldukça onunla alay eden, o kalpleri gaflette olan zalim kâfirler peygamberliğin bir Allah vergisi olduğuna inanmak istemeyip, kendi gönülleri o yönde olduğundan dolayı nefislerine kıyaslamak suretiyle, onu (peygamberliği) gizlice tertipledikleri toplantılarında bir sihirbazlık, bir hilekârlık olarak değerlendirmek isterlerken, o gizli sırlarını açığa vurup haber veren vahyin icazı (mucizeliği herkesi acze düşüren konumu) karşısında şaşırarak yok rüya, yok uydurma, yok şair diye saçmaladılar da nihayet "Önceki peygamberler gibi, o da bize bir mucize getirsin." dediler. Sanki inanacaklarmış gibi önceki peygamberlerin mucizelerini istediler ki, bu gün de üzerinde kısa bir inceleme yapıldığı zaman inkârcıların ileri sürdükleri iddiaların bunlardan ibaret olduğu görülecektir. "Biz onları yemek yemez birer cesed kılmadık." yani cansız heykellerden ibaret değillerdi. Zikriniz bunda, yani muhtaç olduğunuz öğüt ve dillere destan olacak şan ve şerefiniz bundadır.
Meâl-i Şerifi
11- Biz halkı zalim olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka milletler var ettik.
12- Onlar azabımızın şiddetini hissettikleri zaman oradan kaçmaya koyuluyorlardı.
13- "Koşup kaçmayın; size nimet verilen yere, yurtlarınıza dönün ki, sorguya çekileceksiniz" dedik.
14- Onlar da: "Vay bizlere! Biz gerçekten zalimler idik" dediler.
15- Biz, onları biçilmiş bir ekin ve bir yığın kül haline getirinceye kadar hep sözleri bu feryad olmuştur.
16- Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık.
17- Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, elbette onu katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık öyle yapardık.
18- Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size yazıklar olsun.
19- Göklerde ve yerde olan bütün varlıklar O'nundur. Katında olanlar O'na kulluk etmekten ne çekinirler, ne de yorulurlar.
20- Gece gündüz (hep Allah'ı) tesbih ederler, usanmazlar.
21- Yoksa (Mekke müşrikleri) birtakım ilâhlar edindiler de yerden ölüleri onlar mı diriltecekler?
22- Eğer yer ile gökte Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, bunların ikisi de muhakkak fesada uğrar yok olurdu. O halde Arş'ın Rabbi olan Allah, onların vasfetmekte oldukları şeylerden (bütün noksanlıklardan) beridir, münezzehtir.
23- O, yaptığından sorumlu olmaz, onlar ise sorumlu tutulacaklardır.
24- Yoksa O'ndan başka ilâhlar mı edindiler? De ki: "Kesin delilinizi getirin. İşte benimle beraber olanların kitabı ve benden öncekilerin kitabı." Hayır, onların çoğu gerçeği bilmezler de onun için yüz çevirirler.
25- Senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, ona şöyle vahyetmiş olmayalım: "Gerçek şu ki benden başka ilâh yoktur. Onun için bana ibadet edin."
26- Böyle iken dediler ki: "Rahmân çocuk edindi." Allah bundan münezzehtir. Doğrusu melekler (Allah'ın çocukları değil.) ikram olunmuş kullardır.
27- Onlar Allah'ın sözünün önüne geçmezler, hep O'nun emriyle hareket ederler.
28- Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar, Allah'ın hoşnud olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler. Hepsi de O'nun korkusundan titrerler.
29- İçlerinden kim: "Ben, O'ndan başka bir ilâhım" derse, biz ona cehennemi ceza olarak veririz. Zalimleri biz böyle cezalandırırız
Moderatör tarafında düzenlendi: