Misyoner faaliyetleri

MURATS44

Özel Üye
Misyoner faaliyetleri​

Sual: Misyonerlerin faaliyetleri nelerdir?
CEVAP
Genel olarak misyonerlerin görüşleri şöyle:
(Müslümanları hıristiyan yapmak, gerek Katolikler, gerekse Protestanlar tarafından çok makbul sayılan bir iştir. Çünkü, müslümanları hıristiyan yapmak, çok müşküldür. Zira müslümanlar, her şeyden önce ananelerine son derece sadıktır. Ancak aşağıdaki hususlar iyi netice vermektedir.
1-
Müslümanlar umumiyetle fakirdir. Fakir bir müslümana bol para vererek veya ona bir hıristiyan yanında iş imkanı sağlayarak, kendisini Hıristiyanlığa teşvik etmelidir!

2-
Müslümanların çoğu, din ve fen bilgilerinde cahildir. Ne Kitab-ı mukaddes, ne de Kur'an-ı kerim hakkında tam malumatları yoktur. İbadet etmek için kendilerine gösterilen bir tarzı, şartlarını anlamadan ve hakiki ibadetin ne olduğunu bilmeden, gafil olarak tatbik ederler. Çoğu Arabi bilmediği ve İslam ilimlerinden haberdar olmadığı için, Kur'an-ı kerimdeki ve İslam âlimlerinin kitaplarındaki ince bilgilerden tamamen habersizdir. Ezberledikleri bazı âyetlerin tefsirini bilmeden, okurlar. Hele Kitab-ı mukaddesi hiç bilmezler.

Onlara hocalık eden müslüman din adamlarının çoğu da, İslam âlimi değildir. Müslümanlara, yalnız ibadetin nasıl yapılacağını gösterirler. Onların ruhuna hitap edemezler. Böyle yetişen müslümanlar, din hakkında derin bilgi sahibi olmadan, dinin esaslarını bilmeden, gösterilen tarzda ibadet ederler. Müslümanlığa muhabbetleri, Müslümanlığın esaslarını bildiklerinden değil, ana-babalarından gördükleri ve hocalarından öğrendikleri şeylere olan kuvvetli imanlarından ileri gelir.

3-
Müslümanların çoğu, kendi dillerinden başka lisan bilmezler. Hıristiyanlığın lehinde veya aleyhinde yazılmış kitapları okumak şöyle dursun, dünyada böyle kitapların mevcut olduğundan bile haberleri yoktur. Onlara kendi dillerinde yazılmış ve Hıristiyanlığı bol bol metheden kitaplar verin, okusunlar. Bu kitapları verirken, bunların içinde yazılı olan şeylerin onların anlayabilecekleri kadar basit ve açık ifadeli olmasına son derecede dikkat edin. İçinde ağır cümleler, büyük fikirler bulunan kitaplardan hiçbir fayda hasıl olmaz. Bunları anlamazlar ve okurken sıkıldıkları için, bir tarafa atarlar. Sade söz, sade cümle, sıkmayacak ifade esastır. Karşınızdaki insanların çok cahil olduğunu unutmayın.

4-
Onlara daima şunu anlatın: (Madem ki hıristiyanlar ve müslümanlar Allah’a iman ediyorlar. O halde rableri birdir. Fakat, Allah Hıristiyanlığı hakiki din olarak kabul eder. Bunun ispatı meydandadır. Bakınız bir kere, görüyorsunuz ki, dünyada en zengin, en medeni, en bahtiyar insanlar hıristiyanlardır. Çünkü Allah, onları yanlış yolda olan müslümanlara tercih etmiştir. İslam ülkeleri fakir ve zaruret içinde iken, hıristiyan ülkelerinden yardım dilenirken, ilim ve fende çok geri kalmışken, hıristiyan ülkeleri medeniyetin en yüksek mertebesine vasıl olmuş, her gün daha da ilerlemektedirler.

Birçok müslüman, hıristiyan ülkelerinde iş bulmak için, oralara gitmektedir. Sanayide, ilimde, fende, ticarette, kısaca her şeyde hıristiyanlar müslümanlardan üstündür. Bunu kendi gözlerinizle görüyorsunuz. Demek ki Allah, İslam dinini doğru bir din kabul etmiyor. Onun bâtıl bir din olduğunu size, bu hakikat ile göstermek istiyor. Allah, hakiki din olan hıristiyanlıktan ayrılanları cezalandırmak için, onları daima sefil, hakir, perişan bir halde bırakacak ve müslümanların hiçbir zaman iki yakası bir araya gelmeyecektir.)

İşte misyonerler, bu yalanlarla müslümanları aldatıp hıristiyan yapmaya uğraşmaktadır. Ellerinde bol para olduğundan, bu paraları büyük miktarda, bu maksat için kullanmakta, müesseseler, hastaneler, okullar, spor salonları, eğlence yerleri, kumarhaneler, fuhuş evleri kurarak müslümanları iğfal etmeye, ahlaklarını bozmaya çalışmaktadır.

Zamanımızda, Yehova şahitleri denilen hıristiyan misyonerler, yukarıda yazılı tatlı, okşayıcı dillerle müslüman yavrularını aldatmaya, hıristiyan yapmaya çalışıyorlar. Telefon rehberlerinden aldıkları adreslere, broşürler kitap ve risaleler gönderiyorlar. Şık, süslü giyinmiş güzel kızlar, kapı kapı dolaşarak, evlere bu kitap ve risalelerden bırakıyorlar.

Müslüman uyanık olmalıdır! Dinini bilmeyenin aldatılması daha kolay olur. Dinimizi öğrenmek için piyasadan rasgele kitap almak doğru değildir. Bilhassa günümüzde yazılan Mısırlı, Suriyeli yazarların kitapları çok bozuktur. Bid'at ehlinin kitapları değil, bin yıldan beri her asra ışık saçan İslam âlimlerinin eserleri okunmalıdır. [Hakikat Kitabevinin yayınları, bu kıymetli eserlerden türkçeye tercüme edilip derlenerek hazırlanmıştır. www.hakikatkitabevi.com adresinden okunabilir ve temin edilebilir.]

Misyonerlerin yalanları
Sual:
Misyonerler, Avrupa’nın kalkınmasına Hıristiyanlığı sebep gösteriyorlar. Hıristiyanlığın hüküm sürdüğü Ortaçağda, Avrupa geri değil miydi? Hıristiyanlık, hangi gelişmeyi emretmektedir?
CEVAP
Bugün hıristiyanların refah içinde olmasına karşı, müslüman ülkelerinde bulunan halkın fakir ve perişan olmasının din ile hiçbir alakası yoktur. Aklı başında olan herkes; eğer bugün müslümanlar zaruret içinde iseler, bunda kabahatin kendi büyük dinleri İslamiyet’te değil, bu dinin esaslarını bilmeyen veya bildiği halde tatbik etmeyenlerde olduğunu görür.

Hıristiyanların fen sahasında ilerlemesinde ise, Tevrat ve İncillerin değil, iman etmedikleri halde, Kur'an-ı kerimin gösterdiği saadet yoluna sarıldıkları, böylece kendi çalışkanlıklarının, gayretlerinin ve sebatlarının sebep olduğunu derhal fark eder.

Bizim dinimizde, çalışmak, dürüst ve sebat sahibi olmak, her şeyi öğrenmek, tekrar tekrar önemle emrolunduğu halde, bunu yapmayanlar şüphesiz ki, Allahü teâlânın gazabına uğrayacaklardır. Yoksa, müslümanların geri kalmalarının sebebi, hıristiyan olmadıkları için değil, hakiki müslüman olmadıkları içindir.

Japonlar hıristiyan olmadıkları halde, Kur'an-ı kerimin emrettiği gayret ve dürüstlük neticesi olarak optikte Almanları; otomobil sanayiinde Amerikalıları geçti.

1985’de, Japonya’da 5.5 milyon otomobil yapıldı ve bütün dünya buna hayret etti. Japon halkı, refah içindedir. Elektronik sanayiinde de, dünyayı geçmiştir. Japon hesap makineleri, Japon bilgisayarları, Japon mikroskopları, Japon teleskopları, Japon fotoğraf makineleri dünyayı kaplamıştır. Bunların hıristiyanlıkla bir alakası yoktur. Yalancı misyonerler acaba buna ne diyecekler ki?

Hıristiyanların yerli maşaları olan din düşmanları, temiz gençleri aldatmak için, (İslamiyet ilerlemeye engeldir. Hıristiyanlar ilerliyor. Tıpta, savaşta, haberleşmelerde kullandıkları fen aletleri, gözlerimizi kamaştırıyor. Biz de hıristiyanlara uymalıyız) gibi sözlerle, İslamiyet’teki güzel ahlakı, kardeşliği bıraktırmaya uğraşıyorlar ve Avrupalılara, Amerikalılara benzemeye ilericilik diyorlar. Gençleri, kendileri gibi İslam düşmanı yapmaya, felakete sürüklemeye çalışıyorlar. Halbuki İslamiyet, fende, sanatta ilerlemeyi emrediyor. Hıristiyanlar ve bütün gayrimüslimler, babalarından, ustalarından öğrendiklerini yapıyorlar. Önceki neslin yaptıklarını, ufak tefek ilavelerle, tekrar yapıyorlar. Öncekiler yapmasalardı, bunlar hiçbirini yapamazdı.

Tarih gösteriyor ki, fendeki yenilikleri, hep müslümanlar yaptı. Fen bilgilerini, fen aletlerini yüz sene evvelki hâle kadar yükselttiler. Bu terakkilere, hep İslam dini ve bu dini tatbik eden İslam devletleri sebep oldu. Hıristiyanlar, haçlı seferleri ile İslam devletlerini yıkamadıkları için, siyasi oyunlarla, yalanlarla, hilelerle, içerden yıktılar. Bunların topraklarında, muhtelif rejimler kurdular. Fakat, İslamiyet’i yok edemediler. Müslümanlardan kalan, fendeki keşiflere, ilaveler yaparak bugünkü terakkiyi kendilerine mal ediyorlar. Yalnız kendi keyiflerini, zevklerini, menfaatlerini düşünenler, kötülüklerini ortaya koyduğu için, fen ve sanatı emreden İslamiyet’e gericilik diyorlar. Yahudiler, Hıristiyanlar, hatta başka din mensupları da Cennete, Cehenneme inanıyor, Mabedleri dolup taşıyor. Bu inananlara gerici demediklerine göre, fenne, sanata değil, zevk ve safaya, ahlaksızlıklara ilericilik dedikleri anlaşılıyor. Böyle asılsız ve haksız yalanlarla, İslamiyet’e küstahça, ilk saldıran İngilizlerdir.

Şimdi müslümanların, İslamiyet’in emrettiği, fen bilgilerine de sarılmaları, yine büyük sanayi kurarak yeni aletler yapmaları, Hıristiyanlardan üstün olarak, bütün insanlığı saadete kavuşturmaları gerekir.

Misyon ve misyoner
Sual:
Misyonerin misyonla bir ilgisi var mı?
CEVAP
Mission, Fransızcada görev, amaç demektir. Missionnaire [Misyoner] görevli veya kendini bir düşünceyi yaymaya adayan kimse demekse de, daha çok Hristiyanlığı yaymakla görevli kişi olarak kullanılmaktadır.
 

MURATS44

Özel Üye
Lise yıllarımda yaşadığım bir olayı anlatayım...
Birgün arkadaşla okul çıkışı işlerimiz dolayısıyla eve uğramadan çarşıya gittik. yolda birarkadaşımıza rastladık. elinde birkitap , kırmızı kapaklı. Selamlaştıktan sonra elindekini sordum. İleriyi tarif ederek şurda verdiler dedi. Kitaba bir baktım, cep boy küçük bir incil. Ben arkadaşa bakıyorum, arkadaş bana bakıyor. dedik hadi bizde gidelim. gittik söylenen yere iki tane insan. sırtlarında çanta. Oralarda oyalanıyoruz tabii konuşmadık..

Adamlardan biri :- gençler bakarmısınız ?
diye seslendi. Çokta güzel türkçe konuşuyorlar ama Türk olmadıkları belli. Dedi ki:
- Kitap satıyoruz alır mısınız?
Bende para vermemek için ,param yok alamam dedim.
-hiç mi paran yok ? diye sorunca , hiç yok dedim. Arkadaşıma sorunca , o da benim gibi cevap verdi.
- O zaman sizden para almayacaz , size hediyemiz olsun bu kitaplar ,deyince bakmak istedim. Sayfalarını karıştırınca sayfa arasında 50 dolar para gördüm. Bunu unuttunuz heralde, diyince,
-Hayır size hediyemiz , harcayın.... dediler.
İçimden düşünüyorum. Bunlar ne yapmaya çalışıyor? Kitabı satmak isterken arasında para ile hediye ediyorlar. Ben anladım bunların misyoner olduklarını. Hemde Malatya gibi biryerde, hem de çarşının merkezinde.....
- sizin amacınız incil mi satmak, incil mi dağıtmak? diye sordum gayri ihtiyari.
-Gelin şöyle oturup biraz muhabbet edelim , dedi. Bende ne diyeceklerini merak ettiğim için tamam dedim. Oturduk ve bize anlatmaya başladı. Hz.İsayı , incili ve doğruları (!) :)

en son biz gidiyoruz diye kalktık ayağa. Yarın gelin yine görüşelim dediler. Bende bilerek ,
- he inşaallahhhhhhhhhhhhhhhh , deyince biraz şaşırdılar. Ordan ayrılıp hemen ilk gördüğüm polis memurunun yanına gittim. durumu anlattım. Telsizle haber verdi ve bir iki dakika içinde bir resmi bir sivil iki araba geldi. Bizde uzaktan takip ediyoruz. adamlar polisleri görünce ordan ayrılmak istediler ama ayrılamadılar tabi :)
Bizide karakola götürdüler. gelin ifade verin diye. Gittik tabii ki. Orda çantalarını açınca içinde onlarca incil. Dedim aralarına bakın. Ve hepsinin arasında 50 dolar para. Bizim ifadelerimizi kaydedip eve gönderdiler. Ertesi gün aynı karakola gidip ne oldu? diye sorduk. Polis memurları yanımıza gelerek bize teşekkür ettiler. Ve o insanlarında sınırdışı edilmek üzere yetkili makamlara teslim edildiğini söylediler. Sevindik haliyle :)

Ben el konulan kitaplardan birini istedim. Önce vermek istemediler ama sonradan tamam al ama geri getir diyerek verdiler. O gece kitabın hepsini meraktan okudum. Kitap baştan sona sadece ve sadece Hz.İsa'nın hastaları nasıl iyileştirdiğini , ölüleri nasıl dirilttiğini anlatıyordu.
Hepside hikaye şeklinde .

  • Hz.İsa bir gün yolda giderken yanına bir kadın yaklaşmış. Çocuğunun hasta olduğunu , ölmek üzere olduğunu söylemiş.Hz.İsa'da çocuğun yanına giderek iyileştirmiş...

  • Hz.İsa bir gün yolda giderken birgözü görmeyen bir çocuk görmüş. elini sürerek çocuğun gözünü iyileştirmiş...
  • Hz.İsa bir yerde konuşurken birinin , ölmüş birisini diriltmesini istemesi üzerine ölüyü diriltmiş..
Hep aynı şekil üzere.



Yüce Rabb'im bütün peygamberlerine mucizeler vermiştir. Hz.İsa'yada bir takım mucize gösterme yetkisini vermiştir. Hastaları iyileştirebilme, ölüleri diriltebilme.... Her peygambere olduğu gibi İsa kuluna da bu güçleri bahşetmiştir. Bizler böyle iman ettik , böyle inanıyoruz. Kur'an-ı Kerimde Adı geçen bütün peygamberlere ve Allah'ın bütün peygamberlerine inandık, iman ettik.............


Misyonerler o kadar ince birçalışma sistemi üzerindeler ki , hristiyanlığı empoze etmek istedikleri müslümanlar hep zor durumdaki insanlarımız. Maddi sıkıntısı olan, ailevi sıkıntısı olan, sosyal sıkıntısı olan geçnlerimiz kandırarak oyunlarını gerçeğe dönüştürme peşindeler. Kimbilir daha hangi taktiklerle bu oyunlarına devam ediyorlar. Bize düşen bilinçli olmak,, hangi şart altında olursa olsun ;
son dinin, Allah katında geçerli olan tek dinin islamiyet olduğunu, Hz.Muhammedin(sav) O'nun kulu , elçisi ve son peygamberi olduğunu, Kur'an-ı Kerimin ise gönderilen son kelam olduğunu iyice bilmeli , böyle durumlarda ona göre hareket etmeli , insanları uyarmalıyız.


"İnneddîne ındallâhil İslâm.(ü) ve mahtelefellezîne ûtülkitâbe illâ min ba'di mâ câehümül ılmu bağyen beynehüm. Vemen yekfür biêyetillâhi feinnellâhe serîül hısâb(i)*ALİ İMRAN/19.
"Fein hâccûke fegul eslemtü vechiye lillâhi vemenittebeani. Ve gul lillezîne ûtül kitâbe vel ümmiyyûne eeslemtüm. Fein eslemû fegadihtedev. Ve in tevellev feinnemâ aleykel belâğ.(u) Vallâhü basîrun bil ıbâd(i)*ALİ İMRAN 20.

"Allah katında din, şüphesiz İslâmiyet'tir. Ancak, Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini kim inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görür." "Ey Muhammed! Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, "Ben bana uyanlarla birlikte kendimi Allah'a verdim," de. Kendilerine Kitap verilenlere ve kitapsızlara: "Siz de İslâm oldunuz mu?"de, şâyet İslâm olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür." (Ali İmran 3/19-20)
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır." (Al-i İmran: 3/85)
 
Üst Alt