ceylannur
Yeni Üyemiz
Düşmanlarının Çokluğuna Rağmen Vazifesini Başarıyla Yerine Getirmesi ve İslam Dininin Bütün Dünyada Yayılması, O’nun (asm) Nübüvvetine Delildir.
Hiçbir kuvvete dayanmayan ve tek başına yola çıkan bir zatın, son derece kuvvetli düşmanları arasında, kendi davasını korkmadan, tereddütsüz, telaş göstermeden ve son derece cesaretle tebliğ etmesi ve tebliğ ettiği dinin, bütün dinlerden üstün hale gelmesi mümkün müdür? Elbette hayır!..
Şimdi yine Hz. Muhammed’e (asm) bakıyoruz: O Zat (asm), tebliğ ve insanları hakka davette o derece metanet, sebat ve cesaret göstermiş ki, büyük devletler ve büyük dinler, hatta kendi kavim ve kabilesi, hatta amcası Ona (asm) şiddetli düşmanlık gösterdikleri halde, zerre kadar bir tereddüt, bir telaş, bir korkaklık eseri göstermemesi ve tek başıyla bütün dünyaya meydan okuması ve başarılı da olması ve İslamiyeti dünyanın dört bir yanına yayması ispat eder ki, tebliğ ve Hakk’a davette dahi misli olmamış ve olamaz.
Etrafında bir avuç Müslümanın bulunduğu, henüz kendi kabilesinin bile kendisini dinlemediği zamanlarda, kalkıp dünyanın büyük devletlerini İslam’a davet etmesi, davasının hak olduğunun en büyük delillerindendir. Eğer -haşa- yalan bir dava olsaydı, dünyanın büyük devletlerini kendi aleyhinde kışkırtacak böyle bir şeye girişir miydi? Çünkü İslamı henüz kendi kabilesi bile kabul etmemiştir ve bu nedenle O’na (asm) defalarca savaş açmışlardır. Hem de tebliğ ettiği devletler Bizans, İran gibi o dönemin süper güçleridir. Milyonlarca askerleri bulunan dev ordulara sahiptirler. Kendisi ise şehir devleti durumundaki Medine’de, bir avuç Müslümanla sıkışmış durumda yaşamaktadır.
O Zatın (asm) yalnızlığı ve zayıflığı ile beraber, böyle büyük bir kuvvet ve cesaret göstermesini, Allah’a dayanması ve Ona tevekkül etmesiyle izah etmezsek ne ile izah edebiliriz?
Peygamber Efendimizin (asm) nübuvvetinin en parlak delillerinden biri de, O’nun sadece bulunduğu zamana ve mekana değil, bütün zamanlara ve mekanlara hitap eden bir dinle gelmiş olmasıdır. Efendimizin (asm) harika tebliği, mekanları aşarak tüm dünyaya yayılmıştır. Hazret-i Muhammed (asm) evrensel çağrısında başarılı olmuştur. Bugün büyük dinler, yavaş yavaş İslam karşısında erimekte, İslam’ın hakkaniyetine onlar da şehadet etmektedirler.[1]
____________________________________
[1]Bu konuda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Akgündüz’ün tespit ettiği, Avrupa Kiliseler Birliği’nin, Hazreti Muhammedi (asm) peygamber kabul ettiğine dair tarihi belgelerini “Çandan Minareye Büyük İtiraf” isimli eserinde bulabilirsiniz.
Yazar:
Yusuf Sıddık
Hiçbir kuvvete dayanmayan ve tek başına yola çıkan bir zatın, son derece kuvvetli düşmanları arasında, kendi davasını korkmadan, tereddütsüz, telaş göstermeden ve son derece cesaretle tebliğ etmesi ve tebliğ ettiği dinin, bütün dinlerden üstün hale gelmesi mümkün müdür? Elbette hayır!..
Şimdi yine Hz. Muhammed’e (asm) bakıyoruz: O Zat (asm), tebliğ ve insanları hakka davette o derece metanet, sebat ve cesaret göstermiş ki, büyük devletler ve büyük dinler, hatta kendi kavim ve kabilesi, hatta amcası Ona (asm) şiddetli düşmanlık gösterdikleri halde, zerre kadar bir tereddüt, bir telaş, bir korkaklık eseri göstermemesi ve tek başıyla bütün dünyaya meydan okuması ve başarılı da olması ve İslamiyeti dünyanın dört bir yanına yayması ispat eder ki, tebliğ ve Hakk’a davette dahi misli olmamış ve olamaz.
Etrafında bir avuç Müslümanın bulunduğu, henüz kendi kabilesinin bile kendisini dinlemediği zamanlarda, kalkıp dünyanın büyük devletlerini İslam’a davet etmesi, davasının hak olduğunun en büyük delillerindendir. Eğer -haşa- yalan bir dava olsaydı, dünyanın büyük devletlerini kendi aleyhinde kışkırtacak böyle bir şeye girişir miydi? Çünkü İslamı henüz kendi kabilesi bile kabul etmemiştir ve bu nedenle O’na (asm) defalarca savaş açmışlardır. Hem de tebliğ ettiği devletler Bizans, İran gibi o dönemin süper güçleridir. Milyonlarca askerleri bulunan dev ordulara sahiptirler. Kendisi ise şehir devleti durumundaki Medine’de, bir avuç Müslümanla sıkışmış durumda yaşamaktadır.
O Zatın (asm) yalnızlığı ve zayıflığı ile beraber, böyle büyük bir kuvvet ve cesaret göstermesini, Allah’a dayanması ve Ona tevekkül etmesiyle izah etmezsek ne ile izah edebiliriz?
Peygamber Efendimizin (asm) nübuvvetinin en parlak delillerinden biri de, O’nun sadece bulunduğu zamana ve mekana değil, bütün zamanlara ve mekanlara hitap eden bir dinle gelmiş olmasıdır. Efendimizin (asm) harika tebliği, mekanları aşarak tüm dünyaya yayılmıştır. Hazret-i Muhammed (asm) evrensel çağrısında başarılı olmuştur. Bugün büyük dinler, yavaş yavaş İslam karşısında erimekte, İslam’ın hakkaniyetine onlar da şehadet etmektedirler.[1]
____________________________________
[1]Bu konuda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Akgündüz’ün tespit ettiği, Avrupa Kiliseler Birliği’nin, Hazreti Muhammedi (asm) peygamber kabul ettiğine dair tarihi belgelerini “Çandan Minareye Büyük İtiraf” isimli eserinde bulabilirsiniz.
Yazar:
Yusuf Sıddık