Enver Paşa'nın Gerçek Ölümü

Asil Şair

Aktif Üyemiz
Aziz_Ustel.jpg

Aziz ÜSTEL
enver-pasanin-olum-yil-donumunde-naasinin-oykusu4d1a30ad1c0b8d6d4f62.jpg

ENVER PAŞA'NIN GERÇEK ÖLÜMÜ

26 Aralık 2012 Çarşamba 23:42

Enver Paşa 4 Ağustos 1922’de çok da çarpıcı bir biçimde yaşamını yitirdi. Enver Paşa’yla ilgili tüm yayınlarda onun Pamir Dağı eteklerinde, Belcuvan’ın Çeğen yöresinde, Kızıl Ordu birliklerine karşı savaşırken öldürüldüğü yazılır. Ama kimin öldürdüğü bilinmezdi; ta ki 4 Şubat 1985 tarihinde Hayk Hayrebetyan’ın anılarına dayanarak, araştırmacı Kevork Pamukcıyan’ın Kanada’da yayınlanan Horizon adlı dergisinde çıkan yazısına kadar. Bu yazı, doğruysa eğer, Enver Paşa’yı, Kızıl Ordu’nun önde gelen komutanlarından Hagop Melkumov’un öldürdüğünü belirtti. Ölümün üzerindeki sis perdesi az biraz yırtıldıysa da, tam anlamıyla kalkmadı.

Olay bu yazıya göre şöyle oluştu: Enver Paşa’nın Doğu Buhara’daki karargahı Kofrun Kışlasındaydı. Emrindeki güçlerin sayısı tam olarak bilinmiyor. Şevket Süreyya Aydemir bu sayının 25 olduğunu öne sürerken kimileri sayının 200 binlere tırmandığını anlatıyor! O dönemde Kızıl Ordu’ya karşı bir tür gerilla savaşı yürüttüğü ve de hayli başarılı olduğundan “asker sayısı 25 civarındaydı” saptaması biraz tuhaf geliyor insana. Ama 17-20 bin arasında olduğunu birçok kaynak belirtir. Her neyse biz Horizon dergisindeki yazıya dönelim. Bu yazıda şöyle bir bölüm var: “Melkumov’un bin 500 süvari ve 800 piyadeden oluşan küçük bir birliği vardı ve sayısal açıdan çok zayıf olduğu için saldırıyı şafak sökerken yapmayı tasarlamıştı.” O gece vadiyi sis bastığından Kızıl Ordu birlikleri Kofrun Kışlası’na görünmeden yaklaşabildi. Kışla büyük bir bağın içindeydi.

Melkumov, ortasında altın rengi bir hilal olan yeşil bayrağın başında nöbet tutan kırmızı sarıklı nöbetçileri (Basmacıları) görünce pek sevindi çünkü bu nöbetçiler Enver Paşa’nın kışlada olduğunun kanıtıydı. Baskın basanındır hesabı Melkumov saldırıya geçti, zaman yitirmeksizin.

Bundan sonrası resmen tufandı. Önce Melkumov’un birliği kışlayı topa tuttu, ardından süngü takarak saldırıya geçti. Enver Paşa yatağından fırlayarak, gene kimilerine göre elbisesiz ve yalınayak, kimilerine göre giyinik, atına atlayarak dağlara doğru gitmeye başladı. Melkumov’a göre 20-25 kilometre süren bir kovalamacadan sonra Çeğen bölgesinde kıstırıldı ve kanlı bir süngü savaşından sonra, elinde kılıcıyla şehit düştü.

Enver Paşa’nın üzerinden çıkan,“İslam Orduları Başkomutanı, Halife’nin damadı ve Hazreti Muhammed’in Vekili” yazılı büyük bir gümüş mühür, Melkumov’a armağan olarak verildi, kişisel Kur’anı ve tezhipli hilatı yörenin resmi makamlarına teslim edildi. Melkumov’a gelince, Kızıl Ordu’dan 1937’de emekliye ayrıldı ve 1960’da Türkistanlılar adlı bir kitapta anılarını yayınladı, iki yıl sonra da öldü.

Bu, rahmetli Enver Paşa’nın nasıl öldürüldüğü konusunda ele geçen ilginç bir belge. Ancak 1896 Aşkabad doğumlu, eski adı ÇEKA, 1922’de adı GPU olarak değişen Sovyet Gizli Servisi’nin adamı Grigoriy Sergieviç Agabekov anılarında Enver Paşa’nın ölümünü başka türlü anlatır. Enver Paşa’nın kaldığı köye/kışlaya Agabekov pazarcı kılığında yaklaşır, yörenin haritasını çıkarır ayrıntılarıyla ve Kızıl Ordu komutanlığına teslim eder. Kızıl Ordu şafakla birlikte saldırıya geçer. Enver Paşa yiğitçe çarpışırsa da Kızıl Ordu’nun çağdaş silahlarına karşı dayanamaz, bir avuç adamıyla, elinde kılıcı, gene Agabekov’un demesiyle “ölünceye kadar bir aslan gibi savaşır.” Ölüm raporunu da Agabekov yazar. Cesedi hemen şehit düştüğü yerde, Çeğen yöresinde, ulu bir ağacın altına gömülür.

Enver Paşa’nın naaşı 1996’da İstanbul’a getirilerek Abide-i Hürriyet Meydanı’na, Hürriyet Anıtı’nın hemen yanına defnedilmiştir. Allah rahmet eylesin.

(Meraklısına Not: Bu konuda sayısız, birbiriyle çelişkili kitap vardır. Enver Paşa kimine göre havan topu mermisiyle, kimine göre süngülenerek, kimine göre keskin nişancı kurşunuyla öldürülür. Sahaflarda hemen hepsini bulabilirsiniz.)
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Gerçekten hangisine inanalım . Öyle ki, gerçek bir tane olmasına rağmen birileri sanki birşeyler saklamak ister gibi yazıp durmuş.
 

MURATS44

Özel Üye
Osmanlı tarihini ve türk geçmişini değiştirip , hem bu zamanda akıllarda soru işarti bırakmak hemde gelecek nesiller üzerinde tamamen yanlış bir görüntü oluşturmak için oynanan sayısız oyunlardan biri. Bazı kaynaklarda Enver Paşa ve Talat Paşaların , isyan çıkarmak istediği ve yurtdışına kaçmak orunda kaldıkları anlatılır. Bir vatan haini yaftası vurmak amaç.

Osmanlının son dönemlri hariç hiçbir dönemde bu kadar derin ve ayrıntılı planlar hiç yapılmamıştı. Amaç, Osmanlıyı bölerek daha kolay yönetebilmek. aynen şu an , günümüzde türkiye üzerinde oynanan oyunlar gibi.

Emeğine sağlık asil şair. Önemli konuları güncelliyorsun. Teşekkürler.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/3/32/Ismail_Enver.jpg/200px-Ismail_Enver.jpg


Enver Paşa(İsmail Enver) (Osmanlıca: انور پاشا, doğum adı: İsmail Enver, اسماعيل انور; d. 23 Kasım 1881, İstanbul - ö. 4 Ağustos 1922, Tacikistan), Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında etkin olan Osmanlı asker ve siyaset adamı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kurucu ve önderleri arasında bulunmuş, 1913'te Bâb-ı Âli Baskını adı verilen askeri darbeyle cemiyetin iktidara gelmesini sağlamış, 1914'te Almanya ile askeri ittifaka önayak olarak Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesine öncülük etmiş, savaş yıllarında "Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili" sıfatıyla askeri politikayı yönetmiştir.
I. Dünya Savaşı'nın yenilgi ile sonuçlanması üzerine, Almanya ve Rusya'da Türk halklarının bir araya getirilmesi amaçlı pek çok mücadelede bulunmuş, Sovyet hükûmetinin desteğini kaybettikten sonra Orta Asya'daki Türk halklarını ayaklandırmak amacıyla gittiği Türkistan'da Bolşeviklere karşı yaptığı bir çatışma sırasında ölmüştür.
1914'te Padişah Abdülmecit'in torunu (Şehzade Süleyman'ın kızı) Naciye Sultan'la evlenerek Osmanlı hanedanına damat olmuştur. Bu evlilikten Türkân Mayatepek (ö.1989) ve Mahpeyker Ürgüp adlı kızları ve Ali Enver Akoğlu (1921-1971) adlı bir oğlu vardır. Enver Paşa, Genel Kurmay eski başkanlarından Kazım Orbay'ın da kayınbiraderiydi.

Yaşamı

1881’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Hacı Ahmet Paşa, annesi Ayşe Hanım’dır. Ailenin 6 çocuğundan en büyüğüdür[SUP][1][/SUP]. Önce Nafia Nezareti (Bayındırlık Bakanlığı)’nda fen memurluğu yapan daha soran surre emini olarak sivil paşalık rütbesine yükselen Hacı Ahmet Paşa’nın görevi nedeniyle çocukluğu farklı şehirlerde geçti. İlkokulu İstanbul'da okuduktan sonra 1894’te Manastır Askeri Rüştiyesi’ni, 1897’de İstanbul’daki Soğukçeşme Askeri İdadisi’ni tamamladı. Harp okulunu 1899'da piyade teğmeni olarak bitirdikten sonra, 1902'te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisinden derece alarak mezun oldu. Selânik'teki Üçüncü Ordu'nun emrine girdi.
Manastır ve Üsküp’te çeşitli askeri görevlerde bulunduktan sonra 1904’te kolağası, 1905’te kurmay, 1906’da binbaşı oldu. Ekim 1907'de Manastır civarında eşkiya takibi ile görevlendirildi. 1908 yılına kadar devam ettiği bu görev sırasında Bulgar çetelerine karşı verdiği mücadeleler, onda milliyetçilik fikrinin gelişmesinde rol oynadı. Amcası Yüzbaşı Halil Bey ile konuşarak merkezi Paris’te bulunan Jön Türk Hareketi’nin Selanik’teki bir kolu olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne (sonraki adıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti) katılmayı kabul etti. Bursalı Mehmet Tahir Bey'in rehberliği ile cemiyete, on ikinci üye olarak kabul edildi. Kendisine Cemiyetin Manastır şubesini kurma görevi verildi.

Hürriyet Kahramanı

İttihat ve Terakki’nin başlattığı ihtilal hareketleri içinde yer alan Binbaşı Enver Bey, kızkardeşi Hasene Hanım'ın eşi olan ve sarayın adamı olarak bilinen Selanik Merkez Kumandanı Kurmay Albay Nazım Bey’i öldürme planı içinde yer aldı[SUP][3][/SUP]. 11 Haziran 1908 günü gerçekleşen suikast girişimi Nazım Bey'in ve onu öldürmekle görevli fedai Mustafa Necip Bey'in yaralanması ile sonuçlanırken Enver Bey, Divan-ı Harb’e sevkedildi. Ancak İstanbul’a gitmek yerine 12 Haziran gecesi dağa çıkıp ihtilal başlatmak üzere Manastır'a doğru yola çıktı. Resne'de Resneli Niyazi Bey'in dağa çıktığını öğrenince Manastır yerine Tikveş'e yöneldi ve cemiyeti orada yaymaya çalıştı[SUP][2][/SUP].Ohrili Eyüp Sabri Bey de onu izledi. Bu hareket padişah tarafından II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde önemli rol oynadı. Dağa çıkan subaylar arasında en kıdemlisi olduğu ve önemli faaliyetler gerçekleştirdiği için Enver Bey, bir anda “hürriyet kahramanı” olarak kabul edildi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin askeri kanadının en önemli isimlerinden birisi oldu. Meşrutiyetin ilanından sonra Makedonya Genel Müfettişliği ve Berlin askeri ateşeliği gibi görevlerde bulundu.

Berlin Askeri Ataşeliği

5 Mart 1909’da Berlin Askeri Ateşesi olarak görevlendirilen Enver Bey, bu görev sırasında Alman kültürü ile tanıştı ve çok etkilendi[SUP][1][/SUP]. İstanbul’da 31 Mart Olayı’nın patlak vermesi üzerine geçici olarak yurda döndü. İsyanı bastırmak üzere Selanik'ten İstanbul'a giden ve komutanlığını Mahmut Şevket Paşa'nın üstlendiği Hareket Ordusu’na katıldı; hareketin kurmay başkanlığını Kolağası Mustafa Kemal Bey'den devraldı. İsyan bastırıldıktan sonra II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, yerine Mehmet Reşat geçmişti. Kurulan İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı görevi beklenildiği gibi Enver Bey’e değil, Mahmut Şevket Paşa’ya verildi.
Enver Bey, isyan bastırıldıktan sonra tekrar Berlin’e gitti. 1911’de İstanbul’a döndü ve Sultan Mehmet Reşat’ın yeğeni Naciye Sultan ile nişanlandı. Arnavutluk’ta çıkan isyan üzerine gittiği İşkodra’da isyanın bastırılmasında etkili oldu. Daha sonra Berlin’e geçtiyse de İtalyanlar’ın Trablusgarp’a saldırmaları üzerine yurda döndü.

Trablusgarp Savaşı

İtalyanlara karşı bir gerilla savaşı yürütülmesi fikrini İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerine kabul ettirdikten sonra Kolağası Mustafa Kemal Bey ve Paris Ataşemiliteri Binbaşı Fethi (Okyar) Bey ile bölgeye giden Enver Bey, Bingazi ve Derne'deki kuvvetlerin başına geçti; 20 bin kişiyi seferber etmeyi başardı ve adına para bastırarak bölgeye hakim oldu[SUP][4][/SUP]. Bir yıl süren mücadele sonunda, Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine diğer Türk subaylarla birlikte İstanbul'a çağrıldığı için bölgeyi terk etti. İtalyan kuvvetlerine karşı verdiği başarılı mücadele nedeniyle 1912'de yarbaylığa yükseldi.

Balkan Savaşı ve Bâb-ı Âli Baskını

Balkan Savaşı’na katılmak üzere diğer gönüllü subaylarla birlikte Bingazi’den ayrılan Yarbay Enver Bey, düşman kuvvetlerinin Çatalca’da durdurulmasında önemli rol oynadı. I. Balkan Savaşı yenilgi ile sonuçlanmıştı. Kamil Paşa hükümeti, kendilerine Londra Konferansı’nda önerilen Midye-Enez sınırını kabule yanaşıyordu. İttihatçıların kendi aralarında yaptığı ve Enver Bey’in de katıldığı toplantıdan zor kullanarak hükümeti devirme kararı çıktı. 23 Ocak 1913 günü Enver Bey’in öncü rolü oynadığı Bâb-ı Âli Baskını gerçekleşti. Baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa, Yakup Cemil tarafından öldürüldü; Enver Bey, Mehmet Kamil Paşa’ya istifasını imzalattı ve padişahı ziyaret ederek Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazam olmasını sağladı. Böylece İttihat ve terakki Cemiyeti askeri darbe ile iktidarı ele geçirmiş oldu.

Bâb-ı Âli Baskını'ndan sonra, Enver Bey, Bulgar ordusu başka cephelerde savaşmakta olduğundan, direnişle karşılaşmadan, 22 Temmuz 1913'te Edirne'ye girdi. Bu gelişme üzerine saygınlığı artan Enver Bey, “Edirne Fatihi” ünvanını aldı[SUP][5][/SUP]. Rütbesi albaylığa (18 Aralık 1913), kısa bir süre sonra da generalliğe (5 Ocak 1914) yükseltildi[SUP][5][/SUP]. Hemen ardından istifa ettirilen Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’nın yerine Harbiye Nazırı oldu. Bu arada, Sultan Mehmet Reşat’ın yeğeni Emine Naciye Sultan ile Baltalimanı'ndaki Damat Ferit Paşa Konağı'nda yapılan düğünle evlenerek “Damad-ı Şehriyari” oldu (5 Mart 1914).

Harbiye Nazırlığı

Harbiye Nazırı olduktan sonra orduda bazı düzenlemeler yapan Enver Paşa, binden fazla yaşlı subayı ordudan tasfiye etti, genç subayları önemli görevlere getirdi. Orduda Fransız modeli yerine Alman stilini uyguladı, birçok Alman subayı Türk ordusunda danışman olarak görevlendirildi. Alaylı subayların çoğunun işine son verdi, ordunun gençleşmesini sağladı. Üniformalar değiştirildi; orduda okur yazarlığın artmasına çalıştı ve bunun için “enveriye yazısı” denilen bir alfabe uygulamaya kondu. Mahmut Şevket Paşa'nın suikast sonucu öldürülmesinden sonra kurulan Said Halim Paşa kabinesinde ve onun görevden çekilmesi üzerine 1917'de kurulan Talat Paşa kabinesinde de devam ettiği Harbiye Nazırlığı, 14 Ekim 1918’e kadar sürdü.

I. Dünya Savaşı'na Giriş

Harbiye Nazırı Enver Paşa, 2 Ağustos 1914’te Rusya’ya karşı gizli bir Türk-Alman ittifak anlaşması imzalanmasında önemli rol oynadı 10 Ağustos’ta Boğazlar’dan girmesine izin verilen iki Alman kruvazörünün 29 Ekim’de Rus Çarlığı liman ve gemilerine saldırması için gerekli onayı verdi. 14 Kasım’da Fatih Camii’nde okunan Cihad-ı Ekber ilanı ile devlet, resmen I. Dünya Savaşı'na katılmış oldu.

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/11/Enver_Pasha_visiting_the_Dome_of_the_Rock.jpg/250px-Enver_Pasha_visiting_the_Dome_of_the_Rock.jpg
Enver Paşa Kubbetüs Sahra'yı ziyaret ederken (1916)

Sarıkamış Harekatı


Enver Paşa, ülke 1. Dünya Savaşı’nda girdikten sonra Harbiye Nazırı olarak askeri harekâtın yönetimini eline aldı. 3. Ordu'nun Doğu Cephesi’nde Rus kuvvetlerine karşı giriştiği Sarıkamış Kış Harekâtı'nın komutanlığını üstlendi. Ocak 1915’te gerçekleşen harekâtta Türk birlikleri tam bir bozguna uğradı. Enver Paşa, ordunun komutasını Hakkı Hafız Paşa’ya bırakıp İstanbul’a döndü ve savaş boyunca başka hiçbir cephede komutanlık üstlenmedi. Uzun bir süre İstanbul basınında Sarıkamış hakkında herhangi bir haber veya yayın yapılmasına izin vermedi. 26 Nisan 1915’te Harbiye Nazırlığı’nın yanı sıra Başkomutan Vekili olan Enver Paşa, Eylül ayında korgeneralliğe yükseldi.

Tehcir Kanunu

1877-1878'deki 93 Harbi sırasında da yerli Ermenilerin Osmanlı'ya karşı yayılmacı Rus ordularının yanında çarpıştığını ve de cephe gerisinde isyanlar çıkarttığını bilen Enver Paşa, 2 Mayıs 1915’te Dahiliye Nazırı Talat Paşa’ya gönderdiği gizli telgraf ile isyancı Ermenilerin bölgeden uzaklaştırılmasını istedi. “Ermeni Tehciri” diye anılan uygulama, Talat Paşa tarafından başlatıldı ve 27 Mayıs’ta Tehcir Kanunu çıkartılarak yürürlüğe konuldu.

1917'de Kut ül-Amare’de İngiliz Generali Tawnshend’in tutsak alınması ve Kafkasya cephesinde Ruslara karşı elde edilen başarılar üzerine Enver Paşa’nın rütbesi orgeneralliğe yükseltildi.

Yurtdışına çıkışı

Filistin, Irak ve Suriye'de Osmanlı Ordusu’nun İngilizler karşısında sürekli yenilgiye uğraması üzerine Osmanlı Devleti'nin savaştaki yenilgisi kesinleşti. 14 Ekim 1918'de Talat Paşa kabinesi, ateşkes anlaşmalarını kolaylaştırmak için istifa ettiğinde Enver Paşa’nın harbiye nazırlığı görevi de sona erdi. İngilizler'in İttihat ve Terakki üyeleri hakkında yakalatma emri çıkarmasından sonra partili arkadaşlarıyla birlikte bir Alman torpidosuyla yurttan ayrıldı, önce Odessa'ya, oradan da Berlin'e gitti; daha sonra Rusya'ya geçti. İstanbul’da Divan-ı Harp, rütbelerini geri aldı ve gıyabında ölüm cezasına çarptırdı. 1 Ocak 1919'da hükümetçe askerlikten ihraç edildi.

İttihat ve Terakki’yi örgütleme çalışmaları

1918-19 kışlarını kimliğini gizleyerek Berlin’de geçiren Enver Paşa, İttihat ve Terakki’yi yeniden örgütleme çalışmalarına girdi. Almanya'daki devrimci ayaklanmalara katılmak için Berlin'de bulunan Sovyet siyaset adamı ve gazeteci Karl Radek ile görüştü ve onun davetiyle Moskova'ya gitmek üzere yola çıktı. Ancak üçüncü denemesinde, 1920’de Moskova’ya gitmeyi başardı ve orada Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’le, Lenin'le görüştü. 1-8 Eylül 1920 tarihinde Bakü'de gerçekleşen Birinci Doğu Halkları Kurultayı'na Libya, Tunus, Cezayir ve Fas'ı temsilen katıldı. Ancak kongre önemli sonuçlar getirmedi. Sovyetlerin Türkiye ve başka Müslüman ülkelerdeki milliyetçi hareketleri gerçekten desteklemediği izlenimi alarak Ekim 1920’de Berlin’e döndü. 15 Mart 1921’de Talat Paşa’nın öldürülmesinden sonra İttihat ve Terakki’nin başlıca önderi durumuna geldi.
1921'de tekrar Moskova'ya giden Enver Paşa, Ankara Hükümeti'nin Moskova'ya gönderdiği Bekir Sami Bey başkanlığındaki Türk delegeleriyle görüştü. Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılmak istediyse de kabul edilmedi. TBMM'de bulunan bazı eski ittihatçılar, onun Mustafa Kemal Paşa’nın yerini almasını istiyorlardı. Temmuz 1921'de Batum’da bir İttihat ve Terakki Kongresi topladı. 30 Temmuz'da Ankara'ya Yunan saldırısı başlayınca bir kurtarıcı gibi Anadolu'ya girmeyi umut eden Enver Paşa'nın bu umudu Eylül ayında kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi ile boşa çıktı.

Turan Devleti Kurma Çabaları

1921 yılının Ekim ayında Orta Asya Türkleri'ni sömürgeci İngilizlere karşı birleştirme ve bir Turan devleti kurma niyetiyle Teşkilât-ı Mahsusa eski liderlerinden Kuşçubaşı Hacı Sami ve diğer ittihatçılarla birlikte Batum’dan Buhara’ya gitti. Turan Kağanlığı'nı kurmak için büyük uğraşlarda bulundu ve Ruslara karşı savaşan Basmacıları örgütlenip Basmacı İsyanı'nı başlamasına destek verdi; fakat sonucu değiştirmesi mümkün olmadı[SUP][9][/SUP].

1922 Şubat’ında komutasında topladığı Basmacı birlikleri ile Duşanbe’yi ele geçirdi ve oradaki Sovyet garnizonunu tutsak aldı[SUP][5][/SUP]. Ardından Horasan üzerine yürüyerek Kızılordu birliklerinin Buhara ve Horasan’dan çekilmelerini istedi. 28 Haziran 1922’deki Kafiran Savaşı’nı kaybettikten sonra dağlara çekilmek zorunda kaldı. 4 Ağustos 1922'de Kurban Bayramı sırasında Tacikistan'da, Belçivan yakınlarında Agop Melkovian komutasındaki Bolşevik Ruslara karşı yapılan bir çarpışmada üzerine düşen havan topuyla hayatını kaybetti ve Çeğen köyüne gömüldü.

Naaşının Türkiye'ye getirilmesi

Naaşının taşınması, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Eylül 1995'te yaptığı Tacikistan gezisi sırasında gündeme geldi. Yetkililerin temaslarından sonra, başkent Duşanbe'nin yaklaşık 200 km doğusundaki Belçivan kentine bağlı Obtar köyünde bulunan Enver Paşa'nın mezarı, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Münif İslamoğlu başkanlığındaki uzmanlar ve bilim adamlarından oluşan 8 kişilik bir heyet tarafından 30 Temmuz 1996'da açıldı. Diş yapısından Enver Paşa'ya ait olduğu anlaşılan cenaze, Tacikistan'daki siyasi karışıklıklar nedeniyle zorlukla başkent Duşanbe'ye getirilebildi. Burada Türk bayrağına sarılı tabuta konularak İstanbul'daki resmi tören için hazırlandı.

3 Ağustos 1996'da İstanbul'a getirilen naaşı bir gece Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde tutuldu. Ölüm yıldönümü olan 4 Ağustos 1996 tarihinde, Şişli Camii'nde 8 imamın kıldırdığı cenaze namazının ardından Şişli'deki Abide-i Hürriyet Tepesi'nde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı'nca ortak olarak hazırlanan, Talat Paşa’nın yanındaki mezara defnedildi.

Enver Paşa
200px-Ismail_Enver.jpg
Takma adıŞehid-i Ala
Gazi-i Namdar
Doğum23 Kasım 1881
İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu
Ölüm4 Ağustos 1922 (40 yaşında)
Çeğen köyü, Tacikistan
BağlılığıOsmanlı İmparatorluğu
Hizmet yılları1899-1918
RütbesiBirinci Ferik
Komuta ettiği3. Ordu, Kafkas İslam Ordusu
Savaşları/ÇatışmalarıTrablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, Sarıkamış Harekâtı, Bakü Muharebesi, Rus İç Savaşı


 
Üst Alt