Mâliki’de özürlü olmak

bedirhan.

Aktif Üyemiz
Mâliki’de özürlü olmak
Sual: Mâlikî’yi taklit eden birinin parmağı kanasa, bantlayıp abdest alsa, kan yine akmaya devam etse, o abdestle namaz kılabilir mi? Vaktin sonunu mu beklemesi gerekir? (Kendi mezhebi olan Hanefî’de çaresi varken, başka mezhep taklit edilmez) demek yanlış değil mi?
CEVAP
O kimse, diş dolgusu sebebiyle Mâlikî’yi taklit etmese bile, yarasını sarar, abdestini alır ve Mâlikî’yi taklit edip o abdestle namaz kılabilir. S. Ebediyye’de deniyor ki:
Yolda, nakil vasıtalarında ve alış verişte [karşı cinse] temas korkusu olan Şâfiî mezhebindeki bir kimse, Hanefî veya Mâlikî mezhebini taklit etmelidir. (S. 146)
Burada sadece (Taklit edebilir) denmiyor, (Etmelidir) buyuruluyor. Hâlbuki kendi mezhebinde bunun çaresi vardır. Karşı cinse dokunmuşsa, vasıtadan inince yeniden abdest alıp rahatça namazını kılar. Yeniden abdest almak bile harac kabul edildiği için, (Karşı cinse dokununca, abdesti bozmayan başka mezhebi taklit etmeli) buyuruluyor.
Diyelim ki, bu Şâfiî olan kimse, otobüste veya alışverişte karşı cinse dokundu, sonra unutup namaz kıldı. Dokunduğunu hatırlayınca, (Ben bu namazı Hanefî veya Mâlikî’ye göre kıldım) dese yine sahih olur, çünkü S. Ebediyye’de deniyor ki:
Kendi mezhebine uymayan işi yaptıktan sonra bile, taklit yapmak caiz olur. Mesela imam-ı Ebu Yusuf’a, Cuma’yı kıldıktan sonra, (Guslettiğin kuyuda fare ölüsü görüldü) dediler, (Şafii mezhebine göre guslümüz sahihtir) buyurdu. (S. 72)
Dinimiz, mezhebimiz bunu bildirirken, kendi indî görüşünü senet kabul ederek, kitaptaki bilgilerin aksini söyleyip, sebepsiz yere Müslümanların işini zorlaştırmak doğru değildir.
Parmağı kanayan kimse, Mâlikî’yi taklit etmeyen biri de olsa, hattâ guslü Mâlikî’ye uygun olmasa bile, yine bu kişi, Mâlikî’yi taklit ederek namazını kılabilir, çünkü kitapta buyuruluyor ki:
Bir iş yaparken, özrü hâsıl olup, bu işin kendi mezhebindeki şartlarından birine uyması güçleşen kimse, bu işi, dört mezhepten herhangi birinin şartlarına uyarak yapar. Bu ikinci mezhebin, bu iş için olan şartlarının hepsine uyması lazım olur. Bu şartlardan birine uyması zor olur, fakat kendi mezhebinde kolay olursa, bu işi yapması sahih olur. İki mezhep zaruri telfîk edilmiş olur. Kendi mezhebinde de zor olur ise, kendi mezhebindeki birinci şartı yapmaması caiz olur. Fakat Eshab-ı kiramdan birinin ictihadına göre caiz olabileceğini düşünmek iyi olur. (S. Ebediyye s. 445)
Buradaki ifadeler dikkatlice okunur ve doğruluğuna inanılırsa, mesele rahatça çözülür. Elimiz kanıyor, Mâlikî’yi taklit ediyoruz, mesele kalmıyor. Mâlikî’nin şartlarını gözetemesek bile, parmağımız kanadığı halde, yine kendi mezhebimize göre namazı kılıyoruz. Kendi mezhebimizde de, zor bir durum varsa, yani hiçbir mezhepte çare yoksa, Eshab-ı kiramdan birinin ictihadı böyle olabilir diye düşünürsek yine namazımız sahih oluyor.
Kendi mezhebimizde çaresi olduğu halde, başka mezhebi taklit etmekle ilgili hususları, S. Ebediyye’nin müellifi olan merhum hocamıza defalarca sormuştuk. Verilen cevaplardan üçü şöyledir:
1- Unutarak necasetli elbiseyle namaz kılan kimse, namazdan sonra hatırlarsa, bu namazı Maliki’ye göre kıldım derse, namazı sahih olur, çünkü Maliki’de, necaset namaza mani değildir. Yeniden namaz kılmak harac olduğu için caiz olur.
2- Bir kimse, unutarak 4–5 gün veya daha fazla mestlerine mesh ederek namaz kılsa, sonra hatırlasa, bunları kaza etmesi harac olur. Bu namazları Maliki’ye göre kıldım derse, namazları sahih olur, çünkü Maliki’de mestin mesh müddeti yoktur.
3- Özürlü olmayan, ama akıntısı olan kadın, abdestli durabilmesi için Maliki’yi taklit edebilir. Sırf abdestli durabilmek için, mezhep taklit edilmesi caizdir.

S.Ebediyye’de başka mezhebi taklitle ilgili ifadelerden birkaçı:

Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile yani zaruretle idrar kaçıran Hanefî’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Mâlikî mezhebini taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (S. Ebediyye s. 148)
[Görüldüğü gibi sadece hastaların değil, ihtiyarların bile taklit edebileceği bildiriliyor.]
Tâbi olduğu mezhebe uyarak, bir işi yaparken, harac hâsıl olursa, bu iş, diğer üç mezhepten, harac bulunmayan birini taklit ederek yapılır. (S. Ebediyye s. 148)
[Mesela eli kanayan, yarasını bantlayıp abdestini alır, Mâlikî’yi taklit ederek namazını kılar.]
Namazda iken, teşehhüd miktarı oturmadan evvel, abdesti kendiliğinden bozulursa, hemen gidip tazeleyip, namazına devam edebilir ise de, baştan kılması efdaldir. Tekrar bozulursa veya abdest almak güç olursa, namaza dururken Mâlikî mezhebini taklit eder. Maliki mezhebinde, hastaların, ihtiyarların namazları bozulmaz. (S. Ebediyye s. 233)
[Sadece hastaların denmiyor ihtiyarların da deniyor, çünkü ihtiyarın abdest alması, namaz kılması zordur.]
Harac bulunduğu zaman, başka mezhebi taklit etmek için, zaruret de bulunması şart değildir. (S. Ebediyye s. 145)
[Mezhep taklidi için zaruret şart değil, harac, güçlük ihtiyaç olması yeterlidir.]
Harac olunca, zaif rivayet ile amel olunur. (S. Ebediyye s. 148)
Harac olduğu zaman zaif olan kavil ile amel etmek evladır. (İslam Ahlakı s. 513)
[Harac olunca, zayıf kaville amel etmek caiz olmakla kalmıyor, evla olur buyuruluyor.]
Hastalık veya ihtiyarlık sebebi ile yani zaruret ile idrar kaçıran Hanefî’nin, tekrar abdest alması, harac, zahmet olacağı için, bu kimse, Mâlikî mezhebini taklit ederek, hemen özür sahibi olur, abdesti bozulmaz. (S. Ebediyye s. 148)
[Sadece hastaların değil, ihtiyarların bile taklit edebileceği bildiriliyor. Tekrar abdest almak harac, zahmet olduğu için mezhep taklidi yapması bildiriliyor.]
İhtiyaç olduğu için hazırlanan karışımlardaki iki maddeden biri temiz ise ve necis olanın yerine temizini kullanmakta harac varsa, birinci kavle göre karışımın da temiz olacağı anlaşılmaktadır. İspirtolu ilaçlar, kolonya, mürekkep ve vernikler ve boyalar böyledir. (S. Ebediyye s. 152)
[Kolonya kullanmak zaruret olmadığı halde, ihtiyaç olunca temiz oluyor.]

İslam Ahlakı kitabındaki başka mezhebi taklitle ilgili birkaç ifade:

Yapılan bir şeyin, bir farza mani olmasını veya haram işlemeye sebep olmasını önlemenin meşakkatli, güç olmasına harac denir. (İslam Ahlakı s. 214)
[Mesela eli kanayan, namaz kılamaz, farza mani olur. Abdest alındığı halde hâlâ kanama devam ediyorsa, hattâ kan kesilse bile, yeniden abdest alınması harac olur. Harac olunca da mezhep taklidi caiz olur.]
İnsanın yaptığı bir şeyden dolayı, âlimlerin bu sözlerine uymakta harac olursa, seçilmemiş, zayıf sözlerine uyulur. Buna uymakta da harac olursa, bu hüküm, başka mezhebi taklit ederek yapılır. (İslam Ahlakı s. 214)
[Sözbirliği olan bir işi bile yapmakta güçlük olursa, zayıf kaville amel caiz oluyor. Zayıf kaville amel etmekte de harac olursa, bu işi caiz gören dört hak mezhepten birinin taklit edilerek yapılması bildiriliyor.]
Kendi mezhebine göre, bir farzı yaparken veya bir haramdan sakınırken, harac hâsıl olursa, harac bulunmayan, başka bir mezhep taklit edilerek, bu haracdan kurtulmalıdır. Harac, bir işi zahmet ile yapmak veya hiç yapamamak demektir. Harac bulunmayan başka mezhep yoksa, haraca sebep olan şey, zaruret ile mevcut ise, bu farzı yapmak veya haramdan sakınmak affolur. (İslam Ahlakı s. 268)
[Eğer başka mezhebi taklit imkânı yoksa, yani o mezhep de bu işi caiz görmüyorsa, o işi de yapmak gerekiyorsa, o haramı işlemek veya farzı tehir etmek caiz oluyor.]
Şarap, ispirto ve alkollü içkilerin hepsi kaba necasettir. Su ile toprak karıştırıldığı zaman, bu ikisinden biri temiz ise, meydana gelen çamurun temiz olacağı ve bu kavlin sahih olduğu ve fetvanın da böyle olduğu, Bahr kitabında ve İbni Abidin’de yazılıdır. Bu fetvanın zayıf olduğunu bildiren âlimler de varsa da, harac olduğu zaman, zayıf kavil ile amel olunacağı, İbni Abidin’de ve Hadika’da yazılıdır. Buna göre, bir ihtiyacı karşılamak için hazırlanan kolonya, vernik ve ispirtolu ilaçların ve boyaların, alkol ile karıştırılan maddeleri temiz ise, karışımların da temiz olacakları anlaşılmaktadır. (İslam Ahlakı s. 311)
[Kolonya kullanmak zaruret olmadığı halde, ihtiyaç olunca temiz oluyor.]
Mâlikî’yi taklit edenin, harac olunca, vitir namazını terk etmesi caiz olur. (İslam Ahlakı s. 211)
[Vitir namazı vacibdir, muhakkak kılınması lazımdır. Mesela yolculukta, akşamla yatsıyı cem etmek caiz olunca, vitir cem edilemiyor. Gece kalkıp kılınmasında bir güçlük varsa, Mâlikî mezhebi taklit edilerek, vacib olan vitri terk etmek caiz oluyor.]

Ruhsatlardan faydalanmak

S. Ebediyye’de
,taklit etmesi caizdir denmeyip (Taklit etmelidir) denmesi, dini hükümler zor gelip bıkkınlık hâsıl olmaması içindir. Harac yani bir ihtiyaç olunca mezhep taklidi yapılmalı. Yapmamak Sünnet’e aykırı olur.
Necmüddin-i Gazzi hazretleri, (Şeytan insana, Allahü teâlânın bildirdiği kolaylıkları yaptırmaz. Bunun için ruhsatla amel etmelidir) buyuruyor. İmam-ı Rabbani hazretleri de, (Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor, çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor. Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ, emrettiği şeyler gibi, ruhsat verdiği şeyleri yapmanızı da sever.)[Beyheki] (Allahü teâlânın sevdiği şeyi yapmaktan niye kaçınılsın ki?)
(Allahü teâlânın size verdiği kolaylık ve ruhsatlardan istifade edin!)[Buhari] (Bu emre niye uyulmaz ki?)
(Ruhsatlardan istifade etmeyen, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani] (Mezhep taklidi bir ruhsatken, niye öyle çok günah işlemeye rıza gösterilir ki?)
(Sünnetimi kabul etmeyen benden değildir) hadis-i şerifi de, (Ruhsat, izin verdiğim şeyleri kabul etmeyip, kendine sıkıntı veren sünnetime uymamış olur) demektir. (Müslim)
Demek ki, Sünnet’e uyup, ruhsatlardan faydalanmalıdır.

i.gif
i.gif
i.gif
i.gif
i.gif
i.gif
 
Üst Alt