Şifalı Bitkiler Sözlüğü

ceylannur

Yeni Üyemiz
esekkulagi.jpg


Eşek Kulağı (Mayasıl Otu)

Sığırdiligillerden; çiçekleri beyaz ve menekşeye çalar renkte, yaprakları neşter şeklinde bir bitkidir. Mart-Temmuz ayları arasında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Müzmin ishali keser. Nefes darlığını giderir. Göğsü yumuşatır. Bronşitte faydalıdır. Öksürüğü keser. Ağız, dil ve boğaz iltihaplarını giderir.





F




farekulagi.jpg


Farekulağı (Güvey Otu)


Çuha çiçeğigillerden; tohumları kuşyemi olarak kullanılan bitkilerin cins ismidir. Kokusu güzeldir. Çiçekleri, beyazımtırak erguvan rengindedir. Dallarının ucunda, küçük demetler halinde bulunur. Yapraklarının altı tüylüdür. Yaz aylarında toplanıp, kurutulur. İçeriğinde; terpinol, terpinin vethymol

gibi kokulu maddeler vardır.

Faydası: İştahı açar, vücuda dinçlik verir. Nezleyi keser. Göğsü yumuşatır, öksürüğü giderir, balgam söktürür. Diş ağrılarını keser. Sinir bozukluklarını giderir. Görme zafiyetinde de faydalıdır. Midevi, yatıştırıcı ve spazm gidericidir. Yaralar için hazırlanan ilaçların bileşiminde vardır.






fasulye.jpg


Fasulye ( Phaseouls Vulgaris )


Baklagillerden; barbunya, çalı, ayşekadın, horoz gibi birçok çeşitleri olan bir bitki ve bunun sebze olarak kullanılan yeşil ürünü ve kuru tohumlarıdır.

Faydası: Taze fasulye, bedeni ve zihni yorgunlukları giderir. Vücudun kuvvetlenmesini sağlar. Pankreas bezi’nin gereği gibi çalışmasına yardımcı olur. Şeker hastalığını önler ve kandaki şeker miktarını düşürür. İdrar tutukluğunu giderir. Albümini düşürür. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesine yardımcı olur. Karaciğer

yetersizliğini tedavi eder. Kalbi ve böbrekleri kuvvetlendirir. Kalp çarpıntılarını giderir. Zehirlenmelerden sonra yenilecek olursa; çabuk iyileşmeyi sağlar. Fasulye pişirilirken, pişirme suyunu en azından 2-3 kere değiştirmek gerekir.






feslegen.jpg


Fesleğen (Reyhan Otu)


Ballıbabagillerden; yaprakları güzel kokan bir çeşit süs bitkisidir. Ak fesleğen, Hintfesleğeni, yabani fesleğen, yerfesleğeni gibi çeşitleri vardır.

Faydası: Öksürüğü keser. Hazımsızlığı giderir. Baş dönmesini durdurur. Zafiyeti giderir. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu; sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratı kaçırır.






findik.jpg


Fındık ( Corylus Avellana )


Palamutgillerden; kuzey yarımküresinin ılık yerlerinde ve yurdumuzun en çok Karadeniz Bölgesinde yetişen ufak bir ağaçtır. Meyvesi (Fındık), sert bir kabuk içindedir. İçeriğinde nişasta ve yağ vardır.

Faydası: Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar. Hamilelere de faydalıdır. Dövülmüş yenirse öksürüğü keser. Varise faydalıdır. Fındık yağı, böbrek ağrılarını giderir. Kum ve taşların düşürülmesinde yardımcı olur. Bağırsak solucanlarını düşürür. Sarada da faydalıdır.

Mideleri hasta olanlar, damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenler, çok az yemelidirler.






filiskin.jpg


Filiskin (Yarpuz)


Akdeniz bölgesinde yetişen, tüylü 10-50 santimetre boyunda, kuvvetli kokusu olan bir bitkidir. Yaprakları kısa saplı olup, oval şeklindedir. Çiçekleri morumsu pembelidir. İçeriğinde uçucu yağ vardır.

Faydası: Mide ağrısını keser. Kusma ve bulantıyı önler. İktidarsızlığı giderir. Vücudun dinç kalmasına yardımcı olur.






frenkmaydonozu.jpg


Frenkmaydanozu ( Chervil )


Maydanozgillerden ıtırlı bir bitkidir. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: İdrar ve aybaşı kanı söktürür. Basur memelerinin verdiği şikayetleri giderir. Suyuyla kirpiklere kompres yapılırsa, uzamalarını sağlar.






frenkuzumu.jpg


Frenküzümü ( Ribes Rubrum )


Taşkırangillerden; bir çalıdır. Yemişi uzun salkım şeklinde olup, taneler, ufak ve kırmızıdır. Tadı mayhoştur. 150 kadar türü vardır. Daha çok şurubu yapılarak kullanılır. İçeriğinde organik asitler vardır.

Faydası: İştah açar, hazmı kolaylaştırır. İdrar söktürür, vücuda rahatlık verir. Böbreklerdeki taşların düşürülmesine yardımcı olur. Karında toplanan suyu söker. Karaciğer şişliğini giderir. Sarılığı giderir. Romatizma ve mafsal kireçlenmelerinde de faydalıdır. Sindirim yollarındaki iltihapları temizler. Şurubu, çok besleyicidir.






funda.jpg


Funda (Süpürgeotu)


Fundagillerden; çiçekleri kırmızımtırak mor ve çan şeklinde olan bir bitkidir. İşlenmemiş topraklarda yetişir. Çalı görünümündedir. Süpürge çalısı da denilen bu bitkinin kökünden ağızlık; dallarından da kaba süpürge yapılır. Çiçekleri, Ağustos ayından itibaren toplanıp, kurutulur.

Faydası: İshali keser, idrar söktürür. Böbrek kum ve taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Nikriste de faydalıdır. Anne sütünü artırır. Lapası, ağrıları keser. Zeytinyağı ile hazırlanan merhemi, çıban ve egzamada faydalıdır





G




gazelo1.jpg


Gazelotu, Diptam, Dictamnus albus



Giritotu
Ateşotu
Yanıcıot
Familyası: Sedefotugillerden, Rautengewaechse, Rutaceae
Drugları: Gazeteotu. Dictamni folium
Gazelkökü: Dictamni radix
Gazelotunun genelikle yaprakları ve kökü natürel ilaç ve tentür yapımında kulanılır. Çayı ise nadiren içilir.
Botanik: Gazelotu başta güney ve güneydoğu Avrupa ile Ortadoğu, Türkiye, Türkistan ve Kafkaslarda yetişir.Gazelotu genelikle çalılıklarda, ormanların seyrek olduğu yerlerdeve bahçelerde yetişir. Kökleri 20-40 cm uzunluğunda kurşun kalam veya serçe parmak kalınlığında, gevrek, sulu ve grimsi beyaz ile esmerimsi beyaz renktedir.
Gövdesi 40-120 cm boyunda, genelikle çatallaşmayan dikine yükselen bir gövdeye sahiptir. Yaprakları 3-5 çift ucda bir tek yapraktan meydana gelen kanat yapraklar olup, her biri eliptik, oval veya geniş mızrak şeklinde, kenarları kertikli, derimsi sertlikte, üst kısmı koyu yeşil, alt kısmı açık yeşil ve yağ kabarcıkları nedeniyle noktalıymış gibi görünür.
Çiçeklerinin beş adet kupa yaprakları mevcut olup bunlar 0,5 cm boyunda ve mızrak şeklindedir. Taç yapraklarıda beş adet olup dördü yukarı doğru kalkık biri ise aşağı doğrudur ve pempe ile kankırmızı renklerde olabilir vede üzeri çizği çizğidir. Taç yaprakları 2-2,5 cm büyüklüğünde, mızrak şeklinde baştarafında iğne gibi kısa bir sap mevcuttur.
Çiçeğin göbeğinde 8-10 adet dölenme tozcuğu bulunur ve bunlar 3-3,5 cm uzunluğunda ip şeklinde saplara sahiptir. Meyveleri beş parça olup her parça armut görünümünde ve topluca geriden bakınca yıldız görüntüsü verir. Her kapsül 0,8-1,2 cm büyüklüğünde olup çatlayınca içinden 0,4-0,5 cm büyüklüğünde siyah renkli tohumlar çıkar.
Hasat zamanı: Yaprakları Mayıs’tan Ağustosa kadar toplanır, kurutulur veya tazesinin tentürü hazırlanır. Kökleri ise Ağustos’dan Ekime kadar sökülerek yıkanır ve kurutulur, şayet tentürü yapılacak ise taze olarak işlenir.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Gazelotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin hazımsızlığa karşı Zerdecal-, Pelinotu-, Haronga-, Kekik-, Keten- veya Çörekotu etkildir.
Halkarasında: Gazelotkökü eskiden halkarasında midezefiyeti, hazimsizlik, şişkinlik ve bağırsak kurtlarına karşı kulanılır. Yapraklarıda aynı maksatla kulanılır.
Çay: Gazelotu kök ve yapraklarından nadiren çay yapılır, zira yapraklarına dıkununca kaşıntı yapar.
Yantesiri: Yaprakları eldivensiz toplandığında deride ekzema şeklinde allerjik deri hastalığına neden olur. Gazelotu yerine yantesiri olmayan ve daha etkili olan bitkiler kulanılabilir. Mübarekotu, devedikeniotu ve çörek’i sayabiliriz.




gelincik.jpg


Gelincik ( Poppy )


Yazın kırlarda yetişen ve gelincikgillere örnek olarak alınan bir çeşit çiçekli bitkidir. Çoğu kırmızı renklidir. Yaz aylarında toplanıp, gölgede temiz bir kağıt üzerine serilerek kurutulur. İçeriğinde rheadine vardır. Kokusu hoş değildir. Tadı da acıdır.

Faydası: Nefes darlığı, astım, bronşit ve göğüs nezlesinde rahatlık sağlar. Boğmacayı keser. Kan tükürme ve kan kusmayı keser. Uykusuzluk sorunu için faydalıdır.Yanıkları iyileştirir. Yılancık da faydalıdır.





gezagaci.jpg


Gez Ağacı ( Fraxinus Ornus )


Ege ve Akdeniz’in sahil kısımlarında yetişen bir çeşit dişbudak ağacıdır. Sarı boya elde etmekte ve kudret helvası yapmakta kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür ve kabızlığı giderir.





ginseng1.jpg


Ginseng


Ginseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci artıran bir ajan) olduğu düşünülür.

Faydası: Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans düşüklüğünü de giderebilmektedir.

Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.

Çin kaynakları; Panax Ginseng’in kalp, akciğer, sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.O aynı zamanda ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir. Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Panax Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides) içermektedir. Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir.

Son yirmi yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu araştırmalara göre;

a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:

Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin, toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein, nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da hızlandırmaktadır. Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktadır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:

Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın) tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri:

Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir. Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.






gozotu1.jpg


Gözlük Otu (Göz Otu)


Göz otu, Augentrost, Euphrasia officinalis
Gözlük otu

Familyası: Sıracaotugillerden, Braunwurzgewâchse, Scrophulariaceae
Drugları: Göz otu; Euphrasiae herba
Göz otunun kökleri hariç tamamı çay,tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.

Giriş: Vatanı Orta ve Doğu Avrupa ile Güneybatı Asya yani Türkiye ve Kafkaslar olup buradan Amerika’ya götürülen bitki orada önce kültür bitkisi olarak yetiştirilmiş ve zamanla orada da yabanileşmiştir. Günümüzde İsviçre Alplerinde en az 25 türünün yetişmekte olduğu bilinmektedir. Fakat biz bunlardan 4 türü ile ilgileneceğiz. Önemli Göz otu türleri; Adi Göz otu; Euphrasia rostkoviana HAYNE, Funda Göz otu; Euphrasia stricta (E.officinalis), Küçük Göz otu; Euphrasia minima ve Çimen Göz otu; Euphrasia pratensis’i sayabiliriz. Bunlardan ilk ikisi genellikle en çok kullanılandır. Diğer ikisi ise bölgesel olarak yetişir ve az kullanılır. Göz otlarının hepsi aynı derecede etkili sayıldığından hiçbir ayrım yapılmadan Euphrasia officinalis yani Şifalı Göz otu diye anılır. Yunanlılar Euphrasia sevimli veya sevinç veren anlamına gelen kelimeyle anarken Almanlar tarafından ilk defa 1485’te gözü iyileştiren anlamına gelen Augentrost diye anılır ve Türkler tarafından en az 1000 yıldır Göz otu (İbn-i Sina’dan bu yana) diye anılır.

Botanik: Adi Göz otu meralarda ve çimenliklerde, Funda Göz otu or¬man¬ların seyrek yerlerinde ve fundalıklarda yetişir. Göz otu genellikle ayrık otu veya ona benzer diğer otların yanında yetişir. Çünkü yarı parazit bir bitkidir. Göz otu köklerindeki özel emici saçak uçlarını ayrık otlarının içine sokarak onların öz suyunu emer ve emdiği suyu kendisi işleyerek değiştirir ve kendine faydalı hale getirir. Çiçekleri alt ve üst yaprakları olmak üzere ikiye ayrılır. Alt dudak 3 loplu olup üzeri menekşe veya leylaki renkteki çizgilerle dudaklarının ortasında çiçeğin göbeğine kadar uzanır ve alt dudağın ortasında sarı bir leke bulunur. Çiçeklerin üzerindeki ve menekşe kurusu rengindeki çizgilerin ultra-viole ışınları ve b ışınlardan arıların yollarını bularak çiçeği buldukları ve göbeğine doğru hareket ettikleri görülmektedir. Amerika’da yapılan bir araştırmada örümceklerin ağlarını yaptıktan sonra üzerine I, V veya L şeklinde özel bir ağ çeker. Bu özel ağ UV ışınlarını yayar. Böcekler, arılar ve kelebekler örümcek ağını çiçek zannederek ağa giderler ve yakalanırlar. Yaprakları karşılıklı bir sonraki ile çapraz, yumurta şeklinde ve kenarları derin dişli ve de koyu yeşil renktedir.

Yetiştirilmesi: Bahçe ve tarlada yetiştirmek mümkün değildir. Çünkü Göz otu Ayrık otunu veya diğer buğdaygillerin öz suyunu içmek zorun¬dadır. Aksi halde yaşayamaz.

Hasat zamanı: Göz otu Haziran’dan Ekim sonuna kadar yerden 5cm yukarıdan kesilerek toplanır, demeti yapılır, güneşli ve havalı bir yerde kurutulur ve porselen kaplarda muhafaza edilir. Malesef şifalı bitkiler top¬lama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yan¬lışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.


Kullanılması: Komisyon E’nin 29/08/1992 tarihli Monografi bildirisine göre Göz otu ile göz hastalıklarından; göz damarları hastalıkları ve ilti¬haplanmaları, göz apaklarının iltihaplanması, göz mukozası iltihabının akması, öksürük, nezle, deri hastalıkları ve mide rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Homeopati’de; Göz nezlesi nedeni ile gözün saydam tabaka¬sı¬nın iltihaplanması (konjektivit), göz kapaklarının iltihaplanması(Blefarit), gözün akıntılı olması, gözün yaralanması ile ortaya çıkan rahatsızlıklara karşı kullanılır. Halk arasında; gözün saydam tabakasının iltihaplanması (konjektivit), göz kapaklarının iltihaplanması (Blefarit), ışıktan çekinme, gözün yorulması ve gözün yanmasına karşı kullanılır.
Çayı: Göz otundan 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzü¬lerek içilir. Şayet gözler için kullanılacak ise göz kadehi ile göz banyosu yapılır ve temiz bir pamukla göz üzerine kompresi yapılır.

Çay Harmanları;

Homeopati’de: Göz otundan 20gr mümkünse taze (tazesi yoksa kurusu da olabilir) bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 800ml Alkol doldurulur ve güneş ışığından uzak bir yerde arada bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de<<Euphrasia>>adı ile anı¬lan tentür elde edilir. Bu tentürden 10-20damla Göz kadehine konur ve üzerine kaynatılıp ılıtılmış su ilave edilerek göz banyosu yapılır. Göz otu tentürü dahilen alınacak ise günde 3-5defa 10-15damla bir miktar su ile içilir.

Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Sadece gün boyu öksürür ve gece yatarken öksürmez ise
2) Göz yaşarır, burun akar, açık havada ve karanlıkta iyileşir
3) Rüzgarda, aşırı okuma, yazma ve bakma da göz yaşarırsa
4) Göz nezlesi, göz zafiyeti ve göz yaralanmaları sonucu göz saydamı iltihaplanması olursa
Bu gibi hallerde Göz otu kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Şayet aşırı oranda alınırsa mide rahatsızlıklarına sebep olabilir.




greyfurt.jpg


Greyfurt (Altıntop)


Turunçgiller familyasından; bahçelerde yetiştirilen bir ağaç ve meyvesidir. Meyvesi, portakaldan daha iri, kanarya sarısı renginde, tadı hafif acımsı ve ekşidir. İçeriğinde C vitamini vardır.

Faydası: İştah açar. Karaciğerin normal çalışmasını sağlar. Safra ifrazatını arttırır. Hazmı kolaylaştırır. İdrar tutukluğunu giderir, bol miktarda idrar söktürür. Vücutta biriken suyu ve zehirli atıkları atar. Kanı temizler. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Felç ve kanamaları önler. Akciğer ve göğüs hastalıklarında faydalıdır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 667x687 ve 90 KB)
gripot1.jpg


GRİP OTU


Grip otu, Wasserhanf, Eupatorium perfoliatum L. Syn: E. Virginicum, E.connatum Michx., E.glandulosum Michx.
Su keneviri
Amerika Grip otu
Su çedenesi
Amerikan su keneviri
Kemik ağrıları otu
Baba şifa otu
Familyası: Bileşikgillerden, Korbblütler, Astereaceae
Drugları: Grip otu; Eupatorii perfoliati herba
Su keneviri otu çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır fakat yüksek dozda alınması zehirlenmeye neden olabilir.
Giriş: Grip otunun bilinen ve kullanılan 4 önemli türü mevcuttur. Bunlardan önemine göre şöyle sıralayabiliriz; Grip otu; Eupatorium perfoliatum, İbn-i Sina otu; E.cannabinum, Al su keneviri otu; E.purpureum, Aroma su keneviri otu; E.aromaticum’u sayabiliriz. Grip otu Amerika’nın Kızılderilileri tarafından üşütme hastalıkları ve sıtmaya karşı az miktarda, ishal yapıcı ve kusturucu olarak da yüksek dozda kullanılmıştır. ABD’lilerin de 1820-1945 yılları arasında ilaç kodeksinde şifalı bitki olarak geçmiş fakat 1945’ten itibaren antibiyotiklerin devreye girmesi ile unutulmuştur. Yeni yapılan araştırmalarda Grip otunun asetilsalisilikasit (aspirin) gibi etkili olduğu ve yan tesirinin de olmaması nedeni ile tercih edilmeye başlandığı gözlenmektedir. Latince Eu;iyi ve pater;baba an kelimelerinden türemiş olan Eupatorium Türkçe Baba şifa otu (iyi babanın şifa otu) anlamına gelir. Vatanı ABD Güney Eyaletleri olan bitkinin Türkçe karşılığı olmadığından Baba Şifalı otu veya Grip otu diyebiliriz. Bitki başta; grip ve diğer ateşli üşütme hastalıklarına karşı kullanıldığından Grip otu diye anmak daha uygun olabilir. İngilizce kemik iyileştiren anlamına gelen “boneset” ismi ile anılır. Çünkü grip iken ortaya çıkan kemik ağrılarını iyileştirir.
Botanik: Grip otu çok yıllı, 80-150cm boyunda üzeri tüylü, üst kısmı sık çatallaşan, gövdenin üst kısmı yeşil, alt kısmı esmer veya kırmızımsı renklidir. Grip otunun yaprakları karşılıklı ve yapışık, iki yaprak bir yaprakmış gibi ve de ortasında gövde veya dallar çıkar. İkinci önemli özelliği ise yaprakları adeta buruşturulmuş gibi kırışıktır. Koyu yeşil yaprakları uçlara doğru sivrice, mızrak şeklinde, kenarları dalgalı, 10-20cm uzunluğunda, 3-7cm enindedir. Çiçekleri beyaz renkli salkım şemsiye görünümünde demetler oluşturur, kupları kiremit gibi üst üste, taçları beyaz renkli ve borucuklar şeklindedir. Her çiçek 10-20 taçtan, her demet ise 15-30 çiçekten meydana gelir.
Yetiştirilmesi: ABD’nin orta ve doğu bölgelerinde yabani olarak yetişen bitki Avrupa’da kültür bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Grip otu Türkiye’nin hemen her bölgesinde rahatlıkla daha çok nemli ve sulak olan bahçe, tarla, bağ, çimenlik vb yerlerde daha gür yetişir.
Hasat zamanı: çiçek açtığı aylarda 5-10cm yukarıdan kesilerek demet yapılır. Kuru ve havadar yerde kurutulduktan sonra iri ve odunsu gövde atılarak geri kalan kısmı ince kıyılarak özel kaplarda muhafaza edilir. Şayet tentürü yapılacak ise yaprak, çiçek ve sürgünleri taze iken (kuru da olabilir) ince kıyılarak işlenir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre başta gribe karşı kullanılır.
b) Halk arasında başta; grip, üşütmeli hastalıklar, ateşli bulaşıcı hastalıklar, yukarı nefes yollarındaki balgam, hava değişimi nedeni ile dövülmüş gibi halsizlik, dermansızlık, kemiklerin ağrıma ve sızlaması ve migrene karşı kullanılır. Ayrıca öksürük, bronşit, nefes darlığı, ses kısılması ve romatizmaya karşı etkili olduğu iddia edilmektedir.
c) Homeopati’de; grip, üşütme, romatizma, karaciğer ve safra iltihaplanması, migren ve baş ağrısına karşı kullanılır.
Açıklama: Antibiyotikler adından da anlaşılacağı gibi bakterileri Zarasız hale getiren demektir. Bundan da anlaşılacağı gibi virüslere karşı antibiyotikler etkili değildir. Grip ve diğer bulaşıcı hastalıklara (enfeksiyon) ise virüsler sebep olmaktadır. Yapılan araştırmalardan da Grip otunun gribe sebep olan bakteri ve virüsleri zararsız hale getirdiği ve böylece antibiyotiklerden daha iyi olduğu, hem de yan tesirinin olmaması bu bitkiye daha büyük bir değer kazandırmaktadır.
Çayı: İnce kıyılmış Grip otundan bir kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir. Aşırı dozajda içilirse bulantı ve kusmaya neden olabilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Grip otunun taze yaprak, çiçek ve sürgünlerinden 20-30gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 100ml Etanol ilave edilir. şişe güneş ışığından uzakta iki günde bir çalkalamak suretiyle 4-6hafta muhafaza edilir. sonra süzülerek Homeopati’de<<Eupatorium perfoliatum>> ismi ile anılan tentür elde edilir, bu tentürden 10ml 90ml %70’lik Alkole karıştırıldıktan sonra kullanılır. Bu tentüre D2 denir. Gribin D2 tentüründen günde 3-4defa 10-15damla 4-6hafta süre ile alınır.
Hastalığın belirtileri (semptom):
Yan tesirleri: Grip otunun bilinen bir yan tesiri yoktur. Şayet tarife uyulmaz ise bulantı, kusma ve ishale neden olabilir.






gul.jpg


Gül ( Rosa )


Gülgillerin örneği olan bitki ve bunun çiçeğidir. Bir çok çeşidi vardır. Bunlar; kokusu, rengi, şekli, iriliği ve ufaklığı bakımından birbirinden ayrılır. En çok görülen çeşitleri; sarı gül, Van gülü, yediveren gülü, Yabani gül ve Şam gülüdür. Pembe gülün taze çiçeklerinden gülsuyu ve gül esansı elde edilir. İçeriğinde

geraniol, rodinol, eugenol, citronel ve feniletilalkol vardır. Hekimlikte çiçeklerinin renkli yaprakları kullanılır. Bunlar, gonca halindeyken toplanıp, sıcak bir yerde kurutulur ve ışık almayan kutularda saklanır.

Faydası: Antiseptik olarak kullanılır. İshali keser. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Göz kanlanmaları ve göz nezlelerinde faydalıdır. Ayrıca krem ve parfümeri sanayinde kullanılır.




gulhatmi.jpg


Gülhatmi ( Althaea Rosa )


Ebegümecigillerden; yaprakları geniş ve yuvarlak, çiçekleri büyük ve türlü renklerde olan bir süs bitkisidir.

Faydası: Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir nezle ve öksürükten kaynaklanan şikayetleri giderir. Boğaz, bademcik ve diş eti iltihaplarını tedavi eder. Bağırsak iltihaplarını giderir.




gunluk.jpg


Günlük (Buhur)


Tropik bölgelerde yetişen sığala ağacından elde edilen reçinedir.

Faydası: Nefes darlığını giderir, vücuda rahatlık verir Tütsü olarak kullanılır.






Güvercin Kökü ( Jatrorrhiza Palmata )

Jatrorrhiza palmata adlı bitkinin köküdür. İçeriğinde kolombin ve barberin denilen maddeler vardır. Tadı acıdır.

Faydası: İshali keser. İştahı açar. Mideyi kuvvetlendirir. Fazla kullanıldığı takdirde, mide ve bağırsaklara zarar verir.




guveyfeneri.jpg


Güveyfeneri (Gelinfeneri)


Patlıcangillerden; kireçli topraklarda yetişen bir çeşit bitkidir. Çiçekleri pembe beyazdır. Yemişleri kiraza benzer. Terkibinde C vitamini vardır. Lezzeti acımtıraktır. Meyveleri Eylül - Ekim aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: İdrar ve ter söktürür. Karında toplanan suyu boşaltır. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Sarılıkta da faydalıdır.







H

hanimeli.jpg


Hanımeli ( Lonicera Caprifolium )


Hanımeligillerin örneği olan, ilkbaharda güzel kokulu çiçekler açan bir süs bitkisidir. Çiçekleri, kabuğu ve yaprakları kullanılır. 100 kadar türü vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Karaciğer hastalıklarında faydalıdır. Müzmin bronşitte rahatlık sağlar. Nefes darlığını giderir. Öksürüğü keser. Nikriste de kullanılır.




hardal2.jpg


Hardal ( Sinapis )


Turpgillerden bir çeşit bitkidir. Vatanı Akdeniz bölgesidir. Sarı veya beyaz çiçeklidir. Tohumlarında eterik yağ vardır. İki çeşidi vardır.

Siyah Hardal: Çiçekleri sarı, meyvesi dört köşeli, kısa ve sivridir. Hekimlikte; göğüs hastalıklarında kullanılır.

Beyaz Hardal: Soluk kırmızı veya beyaz çiçeklidir. Taneleri, siyah hardalınkinden daha büyüktür. Hekimlikte; daha ziyade siyah hardal tohumu kullanılır. Tesirli

maddesi “potasium mironat” ve “sinigrin”dir.

Hardal Ruhu: Ilık suya, dövülmüş hardal tohumu konularak elde edilir. Çok tahriş edici bir maddedir. Deriyi kızartır ve yakar.

Hardal Kağıdı: Hardal tozunun, kauçuk mahlülü aracılığıyla kağıda yapıştırılması suretiyle elde edilir. Bu kağıt ılık su ile ıslatılıp, hardallı tarafı cilde tatbik edilir.

Hardal Banyosu : Temiz bir tülbentin içine 150 - 500 gram hardal tozu konur. Çıkın yapıldıktan sonra banyo suyuna konur. Hardal kağıdı, keten tohumu lapası veya hardal banyosu 10-15 dakikadan fazla tatbik edilmemelidir.

Faydası: Beyne veya akciğerlere kan hücum etmesi hallerinde faydalıdır. Bronşit ve zatürreeden doğan şikayetleri giderir. İç organlarda biriken kanı dışarı çeker. Sofrada kullanılan hardal ise hazmı kolaylaştırıp, kabız olmayı önler.




hasirotu.jpg


Hasırotu (Saz)


Hasırgiller familyasından; düz ince uzun, dayanıklı olan yaprakları; minder ve yastık gibi şeyleri doldurmaya, hasır örmeye yarayan bir sazdır. Bataklıklarda yetişir.

Faydası: Bağırsak solucanlarının düşürülmesinde yardımcı olur.




hashas.jpg


Haşhaş ( Papaver )


Gelincikler familyasından bir çeşit bitkidir. Baş kısmından afyon, tohumlarında da haşhaş yağı çıkarılır. Afyon, haşhaş meyvelerinin özel bıçakla çizilmesi sonucu akan, süte benzer sıvının güneşte katılaşmış ve esmerleşmiş şeklidir. İçeriğinde morfin, kodein, tebain, papaverin, narkotin gibi maddeler vardır.

Uyuşturucudur, zehirlidir. Ev ilaçlarında kullanılmaması gerekir.

Faydası: Hekimlikte; ağrı ve sancıları giderici ve ishal kesici olarak kullanılır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
hatmi.jpg


Hatmi ( Althaea Officinalis )

Ebegümecigillerden; büyük, yuvarlak, yumuşak yapraklı ve uzun köklü bir bitkidir. Çiçekleri beyazımsı mor veya pembedir. Hekimlikte kökü ve yaprakları kullanılır. İçeriğinde fazla miktarda müsilaj vardır. Çiçekleri Temmuz ve Ağustos aylarında, kökleri ise sonbahar aylarında toplanıp, kurutulur.

Faydası: Nezle ve bronşitin sebep olduğu şikayetleri giderir. Ağız, boğaz ve diş eti iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak iltihaplarını giderir. Sancıları dindirir. Dövülmüş hatmi taneleri, vücuda sürülecek olursa, sivrisinek ve böcek sokmalarını önler.






havaciva.jpg


Havacıva ( Alkanna Tinctoria )


Hodangiller familyasından; Akdeniz bölgesinde yetişen bir bitkidir. Çiçekleri mavidir. Köklerinin iç tarafı sarı, öz kısmı ise kırmızımtırak renktedir. Kökünden boya elde edilir.

Faydası: Ağrıları giderir. Bağırsak hastalıklarında faydalıdır.






havlican.jpg


Havlıcan ( Alpinia )


Zencefilgillerden, ıtırlı bir bitkidir. Doğu Asya’da yetişir. Kök sapları baharat olarak kullanılır. İçeriğinde “Alpinol” ve “Alpinin” gibi maddeler vardır.

Faydası: İştah açar. Tükürük ifrazatını artırır. Göğsü yumuşatır. Vücudun güçlenmesini sağlar. Mide, bağırsak gazlarını önler. Mideyi kuvvetlendirir. Hava yutmayı önler. Grip ve soğuk algınlıklarında vücudun ısınmasını sağlar. Baş ağrısı ve baş dönmelerini dindirir. İdrar söktürür. Romatizma ve nikrisin şikayetlerini hafifletir.






havuc.jpg


Havuç ( Daucus Carota )


Maydanozgillerden; uzunca koni şeklinde ve etli olan kökünden dolayı sebze olarak yetiştirilen bir çeşit bitkidir. İçeriğinde şeker, A vitamini ve karotin vardır.

Faydası: Müzmin kabızlığı giderir. Çocuk ishallerini keser. Bağırsak iltihaplarını giderir. Mide ve bağırsak kanamalarını keser. Kansızlığı giderir. Cilde canlılık verir. Anne sütünü artırır. Cilt ve göz hastalıklarını önler. Böbrek ağrılarını dindirir. Vücuda kuvvet verir. Astım, bronşit, ses kısıklığında göğsü yumuşatır, rahatlık verir.

Veremde de faydalıdır. Mide ve onikiparmak ülserinde şikayetleri giderir. Kalp hastalıkları ve damar sertliğinde faydalıdır. İdrar ve bağırsak gazlarını söktürür. Aybaşı halinin muntazam ve ağrısız olmasını sağlar. Diş etlerini kuvvetlendirir. Yüz ve boyun kırıklıklarını giderir. Görme gücünü artırır.

hayit.jpg


Hayıt (Ayıt)


Mine çiçeğigiller familyasından; batı ve güney Anadolu’da yetişen bir ağaçtır. Haziran - Temmuz aylarında mor renkli çiçekler açar. Dalları ve yapraklarında, uçucu ve sabit yağ, tanen, sineol, şekerleri kristalize maddeler ve bir glikozit vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Sancıları keser. Aybaşı kanamalarını düzenler. Anne sütünü artırır. Hazımsızlığı giderir. Karın ağrısını ve ishali keser. Ayak şişlerini indirir. Akrep ve arı sokmalarında faydalıdır. Hayıt meyvesi çok nazik bir bitki de olsa, etkisi inip çıkan bir piston gibidir. Sivri yerleri düzleştirir, çukur yerleri yükseltir. O adet periyodunuzu (menstural cycle); ister çok kısa olsun, isterse hiç olmasın, kanama zamanı çok uzun veya çok kısa olsun, kanamanız çok hafif veya ağır olsun herşeyi normale döndürmek için elinden geleni yapacaktır. O aynı zamanda hem afrodizyak (cinsel istek arttırıcı) hem de anti-afrodizyak özelliğe sahiptir. Yani cinsel isteğiniz çok fazla ise onu azaltacak, az ise yükseltecek ve normale döndürecektir. Menopoz hormonal iniş çıkışın sonunda büyük bir çukurdur. Hayıt meyvesi progesteron’ daki dramatik inişi yavaşlatarak ve hormon seviyesindeki değişikliklere vücudu alıştırarak bu süreçte yardımcı olmaktadır. Sıcak basması, vajina kuruluğu, baş dönmesi ve depresyon gibi menopoz semptomları hayıt meyvesi terapisine olumlu tepki vereceklerdir. Hormon dengesizliği kısırlığa da yol açabilmektedir.

Bu nedenle hayıt meyvesi yumurtlama periyodunu düzenlemeye ve hamile kalma şansının artmasına yardımcı olabilir. Doğum kontrol hapına son verdikten sonra da, bedenin doğal dengesini yeniden kurabilmesinde çok yararlı olur. Hayıt meyvesinin, her ne kadar kullanım alanlarının çoğu bayanlar için olsa da erkeklerde depresyon ve buna bağlı cinsel iktidarsızlık durumlarında da kullanılabilir. Erkeklerde testesteron, kadınlarda ise östrojen fazlalığının neden olduğu aşırı kıllanma ve sivilcelere (akne) karşı, hayıt meyvesi terapisi hormonları dengeleyerek yardımcı olabilir. Hayıt, 2400 yılı aşan kullanım süreci buyunca tamamen güvenli ve yan etkisiz olduğunu kanıtlamış bir bitkidir.






helcacikabagi.jpg


Helvacıkabağı (Kestanekabağı)


Kabakgillerden tatlısı yapılan bir çeşit kabaktır. Yaprakları uzun ve büyüktür. Çekirdekleri yoktur. Ev ilaçlarında çekirdekleri kullanılır.

Faydası: Bağırsak kurtlarının düşürülmesinde yardımcı olur.






hercaimenekse.jpg


Hercaimenekşe ( Viola Tricolor )


Sarı, mor, mavi çiçekleri olan bir çeşit menekşedir. Boyu 20 cm kadardır.

Faydası: İdrar söktürür. İdrar yollarındaki iltihapları giderir. Cilt hastalıkları ve özellikle egzamada faydalıdır. Öksürüğü keser. Damar sertliği ve sarılıkta da kullanılır.






hiyar.jpg


Hıyar (Salatalık)


Kabakgillerden bir çeşit bitkidir. Yemiş gibi yenen veya salatası yapılan, gevrek, serinletici ve suluca yemişine de hıyar denir. Terkibinde A ve C vitamini vardır. Birçok çeşidi vardır.

Faydası: İdrar söktürür. Vücut yorgunluğunu giderir. Romatizma ve mafsal ağrılarında faydalıdır. Susuzluğu keser. Kandaki şeker miktarını düşürür. İnsülin ihtiyacını karşılar. Ter bezlerinin düzenli çalışmasını sağlar. El, yüz, boyun kırışıklıklarını ve lekeleri giderir. Cilde güzellik verir.





1092229525.JPG


Hıyarşembe (Hinthıyarı)


Baklagillerden leguminoseae denilen büyük ağaçların meyvesidir. Doğu Hint, Antil ve Brezilya’da yetişir. Meyvesi siyahtır ve silindiriktir. Terkibinde şeker, pektin, zamk, tanen ve esans vardır.

Faydası: Kabızlığı önler, fazlası müshildir.




hindiba.jpg


Hindiba (Güneğik)


Hindiba familyasının örnek bitkisidir. Çiçekleri sarıdır. Yaprakları az ve küçüktür. Sapı yoktur. Kökü uzundur. Kökünün dışı beyaz, içi esmer renktedir. Sütlü, acı bir suare ifraz eder. Yaprakları haşlanıp, salata gibi yenir. Kökü de, dövülerek kahve yapılır veya kahveye karıştırılır. Lezzeti mayhoşumsudur.

Ak ve kara olmak üzere iki çeşidi vardır. Hekimlikte yaprakları ve kökü kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür. Egzama, güneş yanıkları, akrep ve arı sokmasında faydalıdır. Balgam söktürür. Nikris ağrılarını dindirir. Böbreklerdeki kumların dökülmesine yardımcı olur. Vücuda kuvvet verir.







86.jpg


Hindistancevizi ( Cocos Nucifera )


Tropikal bölgelerde yetişen, hurma cinsinden bir çeşit ağacın yemişidir. Portakaldan büyüktür. Kabuğu çok serttir. İçinde sütümsü bir sıvı vardır. Yemişin içinde kabuğuna bitişik yağlı ve nişastalı eti vardır. Büyük ve Küçük olmak üzere iki çeşidi vardır. Hekimlikte küçükleri kullanılır.

Faydası: İdrar söktürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 800x1067 ve 121 KB)
hindyagiagaci.jpg


Hintyağı ağacı (Genegerçekotu)


Sütleğengillerden bir ağaçtır. Tohumlarından Hintyağı çıkarılır. Hintyağı berrak, renksiz veya soluk sarı renkli, koyu kıvamlıdır. Kokusu yok denecek kadar azdır. Lezzeti hafif ve biraz tahriş edicidir. Etkili maddesi Ricinoleik asittir.

Faydası: Müshildir. Kabızlığı giderir. Saçkıranda faydalıdır. Lavmanlarda da kullanılır. Saçların dökülmesini önler.

hodan.jpg


Hodan


Hodangiller familyasından mavi beyaz çiçekli bir bitkidir. Hekimlikte çiçekleri ve kökü kullanılır. İçeriğinde müsilaj ve madeni tuzlar vardır.

Faydası: Öksürüğü keser, balgam söktürür. İdrar zorluğunu giderir.





horasa2.jpg


Horasani


Bileşikgiller familyasından “Compositae”nin açılmamış çiçekleridir. Halep, Türkistan, Buhara ve Volga nehri etrafında yetişir. Hekimlikte sarımtırak esmer renkli ve küçük tohuma benzer çiçek başları ile diğer kısımları kullanılır. Kokusu anasona benzer. Tadı acı, yakıcı ve fenadır. Etkili maddesi

Santonin’dir.

Faydası: Bağırsak solucanlarını düşürür.






hurma.jpg


Hurma (Şecere-i Temir)


Hurmagiller familyasından sıcak ülkelerde yetişen bir ağacın meyvesidir. Ağacın boyu 30 metre kadardır. Gövdesi sütun biçimindedir. Yaprakları büyük ve dilimlidir.

Faydası: Bedeni ve zihni gelişmeyi sağlar. Besleyicidir. Kansere karşı koruyucudur. Zihni yorgunluğu giderir. Anne sütünün, bol ve besleyici olmasını sağlar. Boğaz ağrılarını keser. Bronşit, öksürük ve soğuk algınlığının şikayetlerini giderir. Kemik hastalıklarında faydalıdır.






hunnap.jpg


Hünnap (Çiğde)


Ayrı çanakyapraklı ikiçeneklilerden bir ağaç ve bu ağacın verdiği kırmızı kabuklu, sert çekirdekli, iri zeytin biçim ve büyüklüğünde bir yemiştir. Güz’ün olgunlaşır. Çiçekleri küçük ve yeşilimsidir. Meyveleri ise tatlımsıdır.

Faydası: Öksürüğü keser. Balgam söktürür. Vücuda rahatlık verir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Hüsnüyusuf (Guguçiçeği)

Karanfilgiller familyasından bir çeşit süs bitkisidir.

Faydası: Mide üşütmesinden doğan şikayetleri giderir. İktidarsızlıkta da faydalıdır.





hudave1.jpg


Hüdaverdiotu

Hüdaverdiotu, Gottesgnadenkraut, Gratiola officinalis
Fukaraotu

Familyası: Sıracaotugillerden, Braunwurzgewaechse, Scrophulariaceae
Drugları: Hüdaverdiotu. Gratiolae herba
Hüdaverdiotunun kökleri hariç geri kalan kısmı tentür ve natürel ilaç yapımında kulanılır.
Botanik: Asya, Avrupa ve kuzey Amarikanın ılıman bölgelerinde ırmak, göl ve göletkenarları ile nemli ormanlarıda yetişir. Kökleri fazla derine gitmez ve hemen toprak altında yataz olarak çevresine yayılır. Bu nedenle eklildiği yerde hemen çoğalır ve oldukca sıktır. Gövdeleri dört köşeli içi boş, yukarılara doğru çok az çatallaşır. Yaprakları sapsız, yani gövdeye oturmuş, mızrak şeklinde, kenarları kertikli, karşılıklı bir sonraki ile çapraz ve koyu yeşil renklidir.
Çiçekleri yaprak koltuğundan çıkan ipliğimsi uzun bir sap üzerinde, yapı ihtibarı ile zurnaya benzer, uc kısmında alt ve üst dudaklar olmak üzere iki dudaklıdır ve genelikle üst dudak bütün veya hafif ortadan yırtık iken, alt dudakları ise üç lopludur. Çiçeklerin üzeri esmer, sarımtırak veya kırmızımsı renkli, uc kısımdaki loplar beyaz, borunun içi çizğili sarımsı esmer renklerden oluşur ve kupa yaprakları beş adet küçük mızrak şeklinde vede yeşilrenklidir.
Yetiştirilmesi: Ilıman iklimde yetişmesi problem değildir ve Türkiyenin hemen yöresinde rahatlıkla yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Haziran’dan Eylüle kadar, topraktan hemen biraz yukarıdan kesilerek, toplanır, güneşli ve havadar yerlerde kurutulur. Şayet bitki topraklı, toplu, böcekli veya çamurlu ise yıkanır sonrada kurutulur. Şayet tentür yapımında kulanılacak ise kurutulmadan taze işlenir. Malesef şifalı bitkileri toplama, kurutma, paketleme ver depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaparak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca öreneğin bitki 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş'te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip diploması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar'da açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. Hüdaverdiotu yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır örneğin: Karaciğer ve safra rahatsızlıklarına karşı Şahtere-, Zerdecal-, Civanpercemi-, Kırlanğıçotu-, veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Eskiden karaciğer-safra, mide ve bağırsak rahatsızlıklarına karşı kulanılmıştır. Fakat zehirli olması nedeniyle günümüzde bu tür rahatsızlıklara karşı daha etkili ve zararsız olan başka şifalı birkilern kulanılması uygundur.
Çay: Çayın içilmesi zehirli olması nedeniyle mahzurludur, ancak az miktarda (dozajda) ve kısa süre ile içilebilir.
Yantesiri: Hüdaverdiotu ancak doktor veya hekim (alternatif tedavi uzmanı) konturollunda kulanılabilir, zira zehirlidir. Zehirlenme halinde hemen doktora gidilmeli veya doktor çağrılmalıdır. Zehirlendikten sonra tuzlu su içilirse kusma ile zehir dışarı atılır veya aktif kömür (tıbbi kömür) yutulur ise kömür zehiri emerek tehlikeyi azaltır.




I





ihlamu1.jpg


Ihlamur


Ihlamur, Linde, Tilia cordata Miller, Tilia platyphyllos SCOPOLI
Familyası: Ihlamurgillerden, Lindengeâchse, Tiliaceae
Drugları: Ihlamur çiçeği; Tiliae flos
Ihlamur yaprakları; Tiliae folium
Ihlamurun genellikle çiçekleri ve nadiren de yaprakları çay ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Giriş: Ihlamurun bilinen 25 alt türü mevcuttur ve bunlardan en çok kullanılanları Küçük yapraklı Ihlamur (Kış Ihlamuru); Tilia cordata MILLER, Büyük yapraklı Ihlamur (Yaz Ihlamuru); Tilia platyphyllos SCOPOLI en çok kullanılan ve ikisi arasında kullanım bakımından pek ayırım yapılmaz. Gümüş Ihlamuru; Tilia tomentosa MOENCH bu tür genellikle Türkiye ve Kuzey Akdeniz ülkelerinde kullanılır. Ayrıca Kafkaslarda Kafkas Ihlamuru; Tilia rubra, Amerika Ihlamuru; Tilia americana L., Çin Ihlamuru; T.chinensis MAXIM ve Hollanda Ihlamuru; Tilia vulgaris gibi bölgesel olarak da kullanılan Ihlamur çeşitleri mevcuttur. Fakat en hoş kokulu ve en çok kullanılan türler Yaz ve Kış Ihlamuru olup diğerleri henüz yeterince incelenmemiştir. Yaz Ihlamuru Mayıs ortalarına doğru çiçek açmaya başlar ve bunu 14 gün sonra Kış Ihlamuru takip eder.
Botanik: Yaz Ihlamurunun (Büyük yapraklı Ihlamur) yaprakları Kış Ihlamuruna göre büyükçe, alt yüzeyinin damarlı olan kısımlarında beyaz tüyler mevcuttur. Kış Ihlamurunun yaprakları biraz daha küçük ve alt yüzeyindeki damarların üzerinde kahverengimsi tüyler mevcuttur. Her iki türünde yaprakları kalp şeklinde, alt yüzeyi koyu yeşil ve kenarları kertiklidir. Çiçeklerle yapraklar arasında bir tane kanat yaprak bulunur ve bu yaprak oval şekilde olup açık yeşil renktedir. Kanat yaprak hafif olması nedeniyle rüzgârlı havada olgunlaşan tohumları uzak yerlere taşınır ve bu yapraklarda genellikle çiçeklerle toplanarak kurutulur ve kullanılır. Yaz Ihlamurunun çiçek salkımında 3-5çiçek ve Kış Ihlamurunun salkımında 5-13çiçek bulunur yani Kış Ihlamuru daha verimlidir. Çiçekleri sarımsı beyaz 5 adet küçük oval taç yapraklar ortada bir göbek ve onun etrafında ucu esmerimsi döllenme tozlukları bulunur.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin hemen her bölgesinde Ihlamur problemsiz yetişir. Şayet park, bahçe, cadde, sokak ve bulvarlara Ihlamur ağacı ekilirse hem çevre kirliliğine karşı çevremizi güzel kokulu Ihlamur ile korumuş olur hem de başta arılar olmak üzere diğer böceklere yaşama şansı vermiş oluruz.
Hasat zamanı: Mayıs ayından Ağustos’a kadar Ihlamur çiçekleri toplanır. Çiçeklerin hemen açtıktan sonra toplanması ile kaliteli Drug (ilaç) elde edilir. Fakat asla yol kenarları, otoban kenarları ve kimya fabrikalarının civarında yetişen Ihlamurların çiçekleri toplanmamalıdır. Çünkü kirli çevreden toplanan çiçeklerle sağlığımız tehlikeye atarız. Çiçeklerle birlikte kanat yapraklarda toplanır, kurutulur ve kuruturken ısının 40˚’den fazla olmaması gerekir.
Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre grip’in daha kısa sürede iyileşmesini sağlar.
b) Komisyon E’nin 01/09/1990 tarih ve 164nolu Monografi bildirisine göre başta; üşütme hastalıkları ve öksürüğe karşı kullanılır.
c) Halk arasında; Ihlamur çayı başta üşütme hastalıklarından; öksürme, grip, boğazı üşütme, bronşit, böbrekler ve mesane nezlesi, mide ve bağırsakların nezlesi gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
Açıklama: Ihlamurun en belirgin özelliğinin terletici olmasıdır. Bazı yazarlar bu özelliğinin birleşimindeki 70 çeşit Eter yağı türevlerinden dolayı olduğunu, bazıları da Musilajın ve diğer bir grup ise Flavonitlerin bu etkiyi yaptığını ileri sürmektedirler. Hatta Ihlamurun terletici özelliğe sahip olmadığını bunun sıcak suyun bir etkisi olduğunu ileri sürenler bile vardır. Fakat şurası bir gerçektir ki Ihlamur, Mürver, Papatya ve Jaborandi gibi çok iyi bir terletici olduğu binlerce yıllık tecrübe ve yeni yeni yapılan klinik araştırmalar bunu ispatlamaktadır. Ihlamur aynı zamanda sinirleri teskin edici ve iyi bir uyutucu bitkisel ilaçtır. Şayet kişi uyuyamıyor ise akşamları içeceği 1-2bardak Ihlamur çayı rahat ve iyi bir uyku kazandırır. Uyumayan küçük çocukları ve bebekler Ihlamur çayının demiyle banyo yapılır ise güzel bir uyku alırlar. Almanya’da satılan kaliteli bir çocuk şampuanı Ihlamur ve Papatya çiçeklerinin ekstresinden yapılır. Bu şampuanı yıllardır bende kullanmaktayım. Zira büyüklerin kullandığı şampuanlar insan sağlığına oldukça zararlıdır. Ihlamur çiçeklerinin bir diğer özelliği de Göz nezlesi ve iltihaplarına karşı iyi biri ilaç olmasıdır. Ayrıca insanın direncini artırır, immün sistemini (bağışıklık sistemi) kuvvetlendirerek başta virüs ve bakterilerin neden olduğu bulaşıcı hastalılar, üşütme hastalıkları ve gribin kısa zamanda yenilmesini ve kişinin yeniden sağlığına kavuşmasına yardımcı olur.
Çayı: İki kahve kaşığı ıhlamur çiçeği demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilerek 5-10dk bekletildikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Banyosu: Terleme banyosu; üşüten ve gripli kişi için Mürver çiçeği, Ihlamur çiçeği, Papatya çiçeği ve Kuşburnu karışımından 20-40gr bir demliğe konur. Üzerine 1-2lt kaynar su ilave edildikten sonra 5-10dk demlenmeye bırakılır ve demi içi sıcak su (37˚-42˚) ile dolu olan küvete ilave edilir ve bu suyla banyo yapıldıktan sonra en az 20-30dk yatılır. Bu banyo kişiyi terletir ve hastalığını bir an önce atlatmasını sağlar. El ve ayak banyoları; ayakların şişmesi halinde Mürver çiçeği, Ihlamur çiçeği ve Papatya çiçeklerinin karışımından 20-30gr demliğe konulduktan sonra 1-2lt kaynar su ile haşlanır ve 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülür. Demle 2-3lt sıcak su ılıştırıldıktan sonra ayaklar 20-30dk bu suyla banyo yapılır. Başka bir metot ise deme iki havlu emdirilerek bu havlular şişen ayaklara sarılır ve bu sargı 20-30dk ayaklarda kalır ve sonra çıkarılır.
Yan tesirleri: Yaz ve Kış Ihlamurlarının çiçek, kanat yaprak ve yapraklarından elde edilen çay veya natürel ilaçların bir yan tesiri yoktur. Fakat aşırı dozda ve aylarca içilmesinin kalbe zarar verebileceği ve bu nedenle sürekli içilmesinin sakıncalı olduğu bazı uzmanlarca iddia edilmektedir.
Gümüş Ihlamur, Tilia tomentosa
Türk Ihlamuru
Birleşimindeki Mannozlardan dolayı başta; bal arsı, yabani arı ve üzüm arısı için çok tehlikeli bir zehir teşkil eder ve de öldürür. Çünkü Mannozların arılarda bir sonraki basamağa dönüşmesini sağlayacak olan Fosformannozlar-Izomeraze enzimi olmadığından zehirlenme hastalığı hasıl olur. Şayet Gümüş Ihlamurunun çiçekli zamanında altına bakacak olursanız bu arıların ölülerini görürsünüz. Bu nedenle Gümüş ıhlamurun yerine Yaz veya Kış Ihlamuru yetiştirilmelidir. İnsanlara bir zararı dokunmaz.



wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 958x840 ve 127 KB)
isirga1.jpg


ISIRGAN

Isırgan otu, Brennessel, Urtica dioica L.
Dızlagan
Isırgan
Prostat kökü
Romatizma kökü
Büyük Isırgan otu
Familyası: Isırganotugillerden, Brennesselgewâchse, Urticaceae
Drugları: Isırgan otu; Urticae herba
Isırgan yaprağı; Urticae folium
Isırgan kökü; Urticae radix
Isırgan tohumu; Urticae fructus (semen)
Isırgan otu ve kökü çay, tentür ve natürel ilaç yapımında, tohumları ise nadiren çay yapımında kullanılmaktadır.
Giriş: Isırgan otunun bilinen 3 önemli türü vardır ve bunlardan Büyük Isırgan otu; Urtica dioica, Küçük Isırgan otu; Urtica urens ve Kara Isırgan otu; Urtica pilulifera’yı sayabiliriz. Büyük ısırgan en yaygın olarak yetişen ve kullanılan bir türdür, Küçük Isırgan otu ise tentür ve Kara ısırgan otunun tohumları kullanılır. Urtica “urere” kelimesinden türemiş olup yakıcı anlamında, Dioica ise “çift evli” anlamına gelir. Türkçe Isırgan diye anılması ısırması nedeni iledir. Isırgan otu takriben 2000 yıldır halk arasında romatizma ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır. Günümüzde yapılan son araştırmalarla bitkinin önemi oldukça artmıştır.
Botanik: Isırgan otu çok yıllık, dikine yükselen, üzeri yakıcı tüylü bir bitkidir. Kökleri ana ve yan köklerden oluşur. Yan kökleri sayesinde bitki kısa zamanda bulunduğu yerde kümeler oluşturur. Gövdesi 4 köşeli, üzeri tüylü, içi boş ve nadiren çatallaşır. Alt yapraklarının geri kısmı kalp şeklinde ve uca doğru sivricedir ve de yukarıdaki yaprakları ise mızrak şeklinde, kenarları kertikli veya dişli, üzerinde tüyler ve de arada bir iğne gibi sert içi Histamine benzeyen yakıcı bir madde ile doludur. Çiçekleri ayrı ayrı bitkide yani iki evli yukarıdaki sap diplerinden çıkan uzun saplar üzerinde oldukça küçük ve çok miktarda hafif sarımsı yeşil çiçeklerden oluşur.
Yetiştirilmesi: Bazıları Isırgan otunun sebze ve meyvelere zarar ver¬diğini düşünerek onu yok etmeye çalışırlar oysa Isırgan otu toprağın minerallerini artırarak onu zenginleştirir. Bahçe veya tarlanın bir köşe¬sine ekilecek bir kökün kısa zamanda geniş bir alanı kapladığını görür¬sünüz. Genellikle yol kenarları, ırmak kenarları, nemli topraklar, hayvan gübresinin bulunduğu yerler ve ormanların ışık gören seyrek yörelerinde oldukça sık görülür.
Hasat zamanı: Nisan’dan Ağustos’a kadar yaprakları veya bitkinin yerden 5-10cm yukarıdan gövdesi kesilerek tamamı toplanır, havalı ve gölgelik bir yerde kurutulur. Kökleri de söküldükten sonra iyice yıkanır ve kurutulduktan sonra ince kıyılarak kaldırılır. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yan¬lışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mah¬zurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi dü¬şer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satıl¬ması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır..
Kullanılması:
1) Araştırmalara göre; Köklerinden elde edilen çay, damla ve draje gibi preparatlar başta I.ve II. dereceden Prostat büyümesi, idrar yolları iltihaplanması, geceleri sık sık tuvalete idrar yapmak için gitmeye (noktüri) karşı kullanılır.
2) Isırgan otunun çay, damla ve hapları başta; artrit (eklem iltihap¬lanması) ve artroz (eklemin deforme olması) gibi romatizma hastalıklarına karşı kullanılır.
3) Komisyon E’nin 17/01/1991 tarih ve 11nolu Monografi bildirisine göre Isıragn kökü ve preparatları (ilaçları) başta I.ve II. dereceden Prostat büyümesine karşı kullanılır.
4) Komisyon E’nin 23/04/1987 tarih ve 76nolu Monografi bildirisine göre Isırgan otu ve preparatları dahilen idrar yolları iltihaplanması ve kumlarına karşı kullanılır. Ayrıca haricen romatizma rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
5) Homeopati’de Isırgan tentürü genellikle Ürtiker (kurdeşen=deri üzerinde şiddetli kaşıntı ve yanma hissinin eşlik ettiği pembemsi kırmızı kabarcıklar oluşması ile belirgin alerjik durum), Nikris (gut hastalığı), romatizma, emzikli annelerde süt yetmezliği, Myralji (kas ağrısı)’na karşı kullanılır.
6) Halk arasında Isırgan otu Artrit, Artroz ve kas ağrısı gibi romatizma hastalıkları, böbrek ve mesane iltihap, kum ve taşları, kandaki Üre, Ürik asit, Kansızlık, Akciğerleri üşütme, üşütme, grip gibi rahatsız¬lıklara karşı kullanılır.
7) Tohumları dövüldükten sonra bal ile karıştırılıp macunu yapılır ve bu macundan günde 3 defa bir kahve kaşığı alındığında cinsel gücü artırdığı ve nefes darlığına karşı iyi geldiği iddia edilmektedir. Isırgan tohumu ezilip süt ile içilirse decinsel gücü artırdığı söylenmektedir.
Açıklama:
1) Et, et mamulleri, peynir, peynir mamulleri ve yumurta ile yumurta mamulleri gibi yüksek dereceli proteinli besinler kandaki Üre ve Ürik asit’i artırır.
2) Interferon, Interleulin, Tumornekrosefaktör gibi Proteinler, Makro¬fajlar ve Manozitler tarafından vücudu savunmak için salgılanır, fakat çok aşırı salgılandıklarından kendileri iltihaplanmaya sebep olurlar. Böylece Artroz (eklemlerin deforme olmadı) ve Artrit (eklemlerin iltihaplanması) ortaya çıkar. Isırgan otu tohumu ekstresi Interleukin-1β ve Tumornekrosefaktör-α’nın (TNF-α) salgılanmasını (oluşmasını) frenleyerek iltihaplanmayı önler. (Nhp,7,98,1137, ZP.5.99.284)
3) Erkeklerde görülen seksüel hormon anormallikleri, prostat büyüme¬sine neden olur. Isırgan kökü ekstresinden elde edilen ilaçlar bu düzensizliği düzenler ve prostat büyümesi de normale döner. Bunun muhtemelen Isırgan kökündeki Steroitler (β-Sitosterin..) tarafından yapıldığı görüşü yaygındır. (ZP.4.95.199 ve ZP.3.95.175 ve Zp.4.00.214)
Çayı: Isırgan yaprağı veya kökünden 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml kaynar su ilave edilerek haşlanır (Infus). Sonra 5-10dk demlenmeye bırakılır ve sonra süzülerek içilir. Nadiren Dekoktu da (kaynatma) yapılır. Isırgan otu veya kökünden 2 kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-400ml soğuk su ilave edildikten sonra kaynatılır, 5-10dk demlenmeye bırakıldıktan sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Isırgan otunun yaprak, çiçek ve taze sürgünlerinden 20gr ince kıyılarak bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 100ml alkol (etanol) ilave edilerek, iki günde bir çalkalamak suretiyle güneş ışın¬larından uzakta 4-6hafta bekletildikten sonra süzülerek Homeopati’de <<Urtica>>ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-5defa 10-15damla 4-6hafta süreyle alınır.
Hatsallığın belirtileri (semptom);
1) Kurdeşen (Ürtiker) gibi kabarcıklar, yoğun kaşıntı ve yanma
2) İdrar az ve yoğun
3) İdrarda kum ve taş, böbrekte taş ve sancılı durumlar
4) Yetersiz süt üretme (emzikli annelerde)
5) Kronik ve zor ishal ve kabızlık
6) Ağrılar aynı anda tekrar ediyorsa
7) Omurilik rahatsızlıkları
8) Gaitanın sümüksü ve kanlı olması
9) Uzuvlarda romatizmalı ağrılar
Bu gibi hallerde Isırgan otu tentürü kullanılır.

Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur

isildak2.jpg


IŞILDAK

Işıldak, Nachtterze, Oenothera biennis L., Syn: Oenothera communis levrille, Oenothera graveolens GILIB, Onagra biennis SCOP., “ vulgaris SPACH
Işıldak çiçeği
Işıl otu
Akşam çiçeği
Eşek otu
Gece feneri
Familyası: Eşekotugillerden, Nachtkerzengewâchse, Oenotheraceae
Drugları: Işıldak yağı; Oenotherae biennis oleum
Işıldak tohumunun yağı natürel ilaç yapımında kullanılır.
Botanik: Asıl vatanı Kuzey Amerika olan Eşek otu 16.yy.’da Avrupa’ya getirilmiş ve buradan dünyanın birçok ülkesine yayılmıştır. Oeno kelimesi Oinos kelimesinden türemiş olup “Şarap”, Ther kelimesi Thera’dan türemiş olup “Yabani hayvan” anlamına gelir. Bienni kelimesi Latince olup “iki yıllık” anlamına gelir. Almanca bitkinin geceleri ışık saçar gibi parlaması nedeniyle gece mumu anlamına gelen “Nachtkerze” ismi ile anılır. Bu bitkinin yaprakları Eşekkulağına benzediğinden Eşek otu, akşamları parladığından Işıldak, Işık otu, Akşam çiçeği veya Gece feneri diye anılır. Bitkinin adından da anlaşılacağından iki yıllık olup, birinci yıl sadece rozet yaprakları ile kendini gösterir ve ikinci yıl dikine yükselen nadir çatallaşan 50-120cm arasında bir bitkidir. Kökleri etli, iğ veya pancar kökü şeklinde olup ilk yıl sadece birkaç yapraktan ibarettir. Yap¬rakları geniş mızrak veya ters yumurta şeklinde, kenarları hafif dalgalı, koyu yeşil renkli ve değişken sıra ile dizilmiştir. Çiçekleri tomurcuk halinde yukarı doğru şamdan şeklinde, çiçek açınca önce yatay sonra sarkık şekilde durur ve uzun bir sapa sahiptir. Altın sarısı renkteki taç yaprakları 2,5-4cm uzunluk, 3-5cm eninde ters kalp veya ters koni şeklinde üst üste konmuş gibidir. Kupa yaprakları oldukça ince mızrak şek¬linde, geriye doğru dönük, oldukça narindir ve döllenme tozlukları sarı renkte ve taç yapraklarından kısadır.
Yetiştirilmesi: Işıldak’ın yetiştirilmesi oldukça basit olup çok özel bir bakıma ihtiyaç duymadan hemen her yerde yetişir.
Hasat zamanı: Ağustos’tan itibaren olgunlaşan tohumları toplanır ve özel soğuk baskı metodu ile basılarak yağı çıkarılır.
Kullanılması: Araştırmalara göre Işıldak tohum yağlarından elde edilen kapsüllerle nörodermatoz (alerjik ekzema=atopik ekzema) rahatsızlığına karşı kullanılır.
Açıklama:
1) Bir insanın günde 240-320mg γ-Linolen aside ihtiyaç duyduğu ya¬pılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Işıldak yağının birleşiminde %8-10 oranında γ-Linolen asit bulunur ve her kapsülde 360mg Linolen asit ve 45mg γ-Linolen asit içerir. Bundan da bir yetişkinin günde 6-8kapsül alması gerektiği anlaşılır. Linol asidin γ-Linolen aside dönüşmediği ve hayvansal besinlerde bolca olan Arahidonasit, Prostaglenin E1 ve E2’ye dönüşmediği ve zararlı olan Leukotrin’e dönüştüğü tespit edilmiştir. Bu dönüşümün olmaması enzim yetersizliği nedeni ile olur. Çinko yetersizliği enzim yetersizliğine ne¬den olur. (Çörek’e bak.). Prostaglandin E1 ve E2’nin azalması T-Lenfosit azalmasını ve B-hücrelerinin aşırı İmmünglobulin ve Makrofaj (katil hücreler; bakteri ve virüsleri yiyerek parçalaması nedeni ile bu isimle anılır.) üretmesine sebep olur. Bu da iltihapların azması, kaşıntı, deride yanma ve şişmeye neden olur. Makrofajlar bakterileri ve virüsleri yok edeceği yerde aşırı oranda artması nedeni ile dokulara saldırır, bu da iltihaplanmaya neden olur çünkü kontrol hücreleri olan T-lenfosit hücreleri (Suppressor-T-hücreleri) yeterince üretilmediğinden kontrolden çıkan makrofajlar (katil hücreler) fayda yerine zarar verirler.
2) Linol asidin γ-Linolen aside dönüşmesi için Δ6-Desturaz enzimi, γ-Linolen asidin Dihomo-γ-Linolen aside dönüşmesi için Elongaz enzimi, Dihomo-γ-Linolen asidin Arachidon aside dönüşmesi için Δ5-Desturaz enzimi ve Arachidon asidin Prostaglandin E2’ye dönüşmesi için Cyclooxygenaz enzimi gerekir. Işıldak yağı ile γ-Linolen asit ihtiyacı giderilir, fakat Nörodermatiklerde görülen Δ6-Desturaz enzimi yetersizliği veya eksikliğini giderir mi? Bu sorunun cevabı pek bilinmemektedir. Çörek tohumunun bu enzim yetersizliklerini ortadan kaldırdığını iddia etmektedirler ki o zaman Çörek hem Hodan hem de Işıldak’tan daha üstündür.
3) Günümüzde insanların aşırı hayvansal protein tüketmesi, alkol, sigara ve kahve içmesi ve de az spor yapması nedeni ile aşırı Prostaglandin E1 ve E2 tüketir veya yeterince γ-Linolen asit içeren besin maddesi (Çörek) almaması nedeni ile çok çeşitli alerjik hastalıklar ortaya çıkabilir.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur. Bana göre bahar nezlesi, nörodermatis (alerjik ekzema) ve alerjik astıma karşı Çörek daha et¬kilidir. Adet öncesi rahatsızlıklar (Premenstural sendrom) ve de adet sırasındaki anormalliklere karşı Hayıt daha etkilidir.


İ



incir.2.jpg

İncir

İncir, Feige, Ficus carica
Yemiş
Ballıdarı
Bardacık
Familyası: Dutgillrden, Maılbeerbaumgewaechse, Moraceae
Drugları: İncir meyvesi: Caricae fructus
İncir sütü: Caricae lacteus
İncir meyvesi taze veya kurutulmuş olarak yenir vede natürel ilaç yapımında kulanılır. İnce dallarının kesilmesi ile eldeedilen sütü haricen kulanılır.
Giriş: Vatanının Türkiye olduğu tahminedilen incirzamanla önce Akdenizülkeleri ve ve Hindistana sonrada ılıman iklimin hakim olduğu hemen her yerde yayılmıştır ve hatta Almanya gibi soğuk sayılabilecek ülkelerde dahi yetiştirilmektedir. İncirin Türkiyedegenelikle iki alttürü yetişir.
a-) Sultan inciri:Ficus carica var. grasse, bu tür soluk sarı renkli olup genelikle kurutularak pazarlanır.
b-) Kavak inciri: Ficus carica var. violette, bu tür morumsu siyah renkte olup genelikle taze olarak tüketilir.
Botanik: İncir ağacı veya çalısı diyebiliriz, zira incir yetiştiği yöreye göre 3-10 m büyüklüğünde bazen bir ağaç, bazende bir çalı gürünümünde olabilir ve hatta Paşaelinde (balkanlar) 20 metre boyunu bulabilir.
Yapraklari 3-5 loplu, ortadaki lop diğerlerine göre büyükce, kenarları kertikli, üst yüzeyi koyu, alt yüzeyi grimsi renkte, 10-20 cm büyüklüğünde 7-15 cm eninde, uzun saplı ve değişken sıra ile dizilmiştir.
Çiçekleri: oldukca küçük ve zamanla büyüyen meyvenin içinde kalır, rekek çiçeklerle , dişi çiçekler ayrı ayrı ağaçlarda olur ve sadece dişi çiçekleri meyveye dönüşür.
Meyveleri armut veya küre şeklinde 5-8 cm uzunluğunda 3-6 cm eninde açık sarı, sarı, pempe mor veya morumsu siyah renkte olabilir ve içi binlerce küçük tohumdan meydana gelir.
Hasat zamanı: Olğunlaşan meyvelerine kısaca incir denir ve bu meyveleri kurutulacaksa kekik suyuna batırıldıktan sonra kurutulur veya taze olarak yeni veya pazarlanır.
Kulanılması: a-) Üniversite kliniklerinde tedavi denemeleri ve araştırmalar yapılmamıştır. Bu nedenle bugünkü bilgilere göre 2. sınıf bir şifalı bitkidir. İncir yerine göre daha etkili olan başka bitkiler kulanılmalıdır. Örneğin pekliğe karşı Ravent-, Keten-, Sinameki-, Nane-, Akdiken-, veya Gökçek İksiri daha etkildir.
b-) Halkarasında: Genelikle küçük çocuklarda sıkca görülen kabızlığa karşı zararsız bir müshil yapıcı olarak kulanılır. Akşamaları az kaynatılmış sütün içinde incir ezilerek çocuklara içirilir. 100 gram kuru veya yaş incir 500 ml suda 3-5 saat bekletikten sonra süzülerek 250-300 gram şeker ilaveedilerek şurupeldeedilir.
Bu şuruptan bir iki yemek kaşığı alınırsa müshil yapar. İncirin ince dalları kesildiğinde süt gibi bir mayi akar, bu mayiden günde 2-3 defa 1-2 hafta süreyle sigillere sürülürse siğilleri iyileştirir. İnci yapraklarının sıcak su ile haşlandıktan sonra çıbanlar üzerine sarılırsa çıbanı olğunlaştırır.
Yantesiri: Bilinen bir yantesiri yoktur.





wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 800x579 ve 68 KB)
incici2.jpg


İNCİ ÇİÇEĞİ

İnci çiçeği, Maiglöckchen, Convallaria majalis L.
Mayıs çiçeği
Mayıs çanı
Müge
Familyası: İnciçiçeğigillerden, Maiglöckchengewâchse, Convallariaceae
Drugları: İnci otu; Convallariae herba
İnci çiçeğinin yaprakları ve çiçekleri tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır. Meyveleri ve kökleri ise çok nadir kullanılır çünkü meyveleri da¬¬ha da zehirlidir.
Giriş: Eskiden Zambakgiller ailesinden sayılan İnci çiçeği bazı özel¬lik¬lerinin farklı olması nedeniyle İnciçiçeğigiller diye ayrı bir grupta top¬lanmışlardır. İnciçiçeğigiller sadece üç alt türden ibarettir.
a) İnci çiçeği; Convallana majalis
b) Dağ İnci çiçeği; C.montana
c) Japon İnci çiçeği; C.keiskei’den ibarettir. Burada daha yaygın olarak yetişen inci çiçeğini ele alacağız. Çünkü diğerlerine rastlamak pek mümkün değildir.
Botanik: Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’nın ılıman bölgelerinde, Tür¬kiye’de ise Marmara ve Karadeniz bölgesinde diğer bölgelerde de dağlar¬da, seyrek ormanlarda, nemli ve sıcak topraklarda topluca kümeler ha¬lin¬de yetişir. Köklerinin çevreye yayılması nedeni ile kısa zamanda bulunduğu yerde kümeler oluşturur. Yaprakları iki adet geniş mızrak veya oval şekilde, 10-20cm uzunluğunda, 5-10cm genişliğinde, uca doğru hafif sivrice, kenarları bütün, hafif dalgalı, kenarları kalkık, koyu yeşil renkte ve uzun bir sap üzerindedir. Çiçekleri uzun bir sap üzerinde 6-12adet, sağlı sollu üzüm salkımı şeklinde, tek yönde dizilmiştir. Çiçekleri 0,8-1,5cm büyüklüğünde, beyaz renkte, çan şeklinde, uç kısma doğru 6 loplu yay şeklindeki sapları ile çiçekleri sarkık şekilde durur.
Yetiştirilmesi: Köklerinde alına bir parça nemli veya yarı gölgelik bir yere ekilir.
Hasat zamanı: Çiçek açmaya başladığı andan itibaren yaprak ve çiçekleri toplanarak hemen kurutulur. Şayet mümkün ise suni olarak 55-60C˚ sıcaklıkta kurutulur. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, pa¬ket¬leme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bit¬kinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca bitki örneğin 5 günde kurudu ise 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece birki kökleri Güneşte kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin aktarlarda açıkta satılması kalitesini kısa sürede sıfırlar.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre; başta hafif ve orta derecedeki kalp zafiyeti (kalp yetmezliği), kalp atışlarının zayıflaması (bradikardi), kalbin su top¬laması, yaşlı ve yıpranmış kalp rahatsızlıklarına karşı kalbi güçlen¬dirmek için kullanılır.
Açıklama:
a) Modern klinik arştırmları yeterli değildir. İnci çiçek otundan elde edilen toz, tentür ve natürel ilaçlar kullanıldığında vücutta birikerek yoğunlaşmaz. Bu nedenle de tarife uygun olarak kullanıldığında herhangi bir yan tesiri olmaz.
b) Homeopati’de; kalp zafiyeti, su toplaması, yüksek tansiyon, sinirsel kalp rahatsızlıkları, kalp anjini gibi rahatsızlıklara karşı kullanılır.
c) Ayrıca Rusya’da halk arasında beyin kanaması, el-ayakların titremesi ve Sara hastalığına karşı da kullanılmıştır. Önce İnci çiçek otunun birleşimindeki Convallatoxin’in izole edilerek ondan ilaç yapılmıştır fakat son yapılan araştırmalarda yaklaşık 40 çeşit kalbe tesir eden glikozitler içeren maddelerin toplu halde daha kullanılmasının daha etkili olduğu görülmüştür. (LP)
Çayı: İnci çiçeği otunun çayı zehirli olması nedeni ile içilmez fakat İnci çiçek tozundan 1gr 100ml kaynar su ile haşlandıktan sonra her iki saatte bir yemek kaşığı bu çaydan alınabilir. Günde alınacak miktar 1gr’ı geç¬memelidir.
Tozu: İnci çiçeğinin yaprak ve çiçekleri suni olarak kurutulduktan sonra öğütülerek toz haline getirilir. Günde alınacak toz (un) 1gr’ı geçme¬melidir. En ideali 3x0,3gr almaktır.
Ekstre: İnci çiçek otu (yaprak ve çiçekleri) 1/10 oranında %70’lik Etanol ile ekstraksiyonu yapılarak ekstresi elde edilir. Bu ekstreden günde 3-4defa 10-15damla alınır.
Homeopati’de: İnci çiçek otunun yaprak ve çiçeklerinden 50gr ince kıyıldıktan sonra bir şişeye konur ve üzerine %70’lik 500ml Etanol ilave edilir. Şişe güneşten uzakta muhafaza edilir ve arada bir çalkalanır. 4-6hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Convallaria>> adı ile anılan tentürü elde edilir. bu tentürden günde 3-4defa 15-20damla alınır.
Hastalığın belirtileri (semptom):
1) Kalp çarpıntısı ve pırpır eden çarpıntı
2) Kalbin duracakmış gibi hissedilmesi ve baygınlık hali
3) Kan dolaşımı anormallikleri
4) Az zorlanmada nefes darlığı
5) Eklemlerde ve bacaklarda siyatik gibi ağrı
6) Zorlanmada kalp hücrelerinin büyümesi
7) İyot ve nikotin zehirlenmesi sonucu sinirsel kalp rahatsızlıkları
8) Kalbin su toplaması gibi rahatsızlıklarda kullanılır.
Yan tesirleri: İnci çiçek otu bazı uzmanlar tarafından çok zehirli olarak kabul edilse de bazıları hafif ise hafif zehirli demektedir. Şimdiye kadar herhangi bir zehirlenme görülmemiştir. Fakat her şeye rağmen tarife uymak gerekir. Şayet tarife uyulur ise herhangi bir durum söz konusu olmaz.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
K



kabak.jpg


Kabak ( Küerbis / Courge / Gourd / Cucurbita )


Bir yıllık, sürünücü otsu bir bitki. Gövdeleri tüylü sürünücü olup, silindir biçimindedir. Kökleri uzun ve ip seklindedir. Yapraklar tüylü, büyük, böbrek veya kalp seklinde, beş parçalı, uzun saplıdır. Çiçekler tek eşeylidir. Erkek çiçekler sarimsi renkte büyük, dişi çiçekler daha küçüktür. Meyveleri çeşidine göre küremsi, silindir veya yumurtamsı şekillerde ve saplıdır. Meyve kabuğu ince veya kalın, yumuşak veya serttir. Meyveleri çok tohumludur. Kabak, bir sıcak ve mutedil bölge bitkisidir. Memleketimizde birçok kabak türü ve bunların varyeteleri ekilmektedir. Bilhassa sakız kabağı (Cucurbita pepo) ve kestane kabağı (C. maxima) veya helvacı kabağı önemli olup tıbbi olarak da kullanılmaktadır.

Türkiye’de yetiştiği yerler; memleketimizde kültür olarak yetiştirilir.

Sakız kabağı (C. pepo): Gövdeleri boyunca keskin çizgili, yaprakları beş sivri parçalıdır. Meyveleri silindir veya yumurtamsı olup, kalın ve sert kabukludur. Beyaz etli, makbul bir kabaktır. 20-30 cm kadar uzunluktadır.

Kestane kabağı-Helvacı kabağı (C. maxima): Gövdeleri silindir biçiminde, yaprakları böbrek seklinde ve tüylüdür. Meyveleri basık küremsi, saplı, ince kabukludur. Pişirildiğinde kabukları yumuşar ve zar gibi soyulur. Kırmızı etli kısmında sekerli ve nişastalı maddeler vardır. Yemeği ve tatlısı yapılır.

Kullanıldığı Yerler: Her iki türün tıbbi olarak kurutulmuş tohumları kullanılır. Tohumlarında sabit yağ ve peporesin vardır. Tohumları (çekirdekleri) tenya ve kurt düşürücü olarak bilhassa çocuklarda kullanılmaktadır. Tohumlar dış kabuklarından ayrılarak dövülür, şekerle karıştırılarak verilebilir. Ortalama doz çocuklarda 40 gr büyüklerde takriben 100 gr’dir. Kabak çok besleyici özelliktedir C ve B1 vitamini ihtiva eder. Pişirilen etli kısmı yiyecekten başka çıban ve sis yerlere lapa olarak da tatbik edilir.

Diğer kabak çeşitleri şunlardır:

Bal kabağı: Kestane kabağının bir cinsidir. Eti saridir.

Lif kabağı (Luffa cylindrica): Meyvelerinin iletim demetleri sik bir ağ teşkil eder. Bu şebeke, meyve soyulup kurutulduktan sonra, sünger gibi kullanılır.

Su kabağı (Lagerneria vulgaris): Meyvelerinin yarısı şişkin, yarısı dardır. Bu sebepten su kabı olarak veya ortadan boyuna kesilip kurutulduktan sonra maşrapa seklinde kullanılmaktadır.

Dikenli kabak (Sechium edule): Vatani Orta Amerika olan, memleketimizin güney bölgesinde yetiştirilen çok yıllık bir bitkidir. Meyveleri etli ve büyük bir armut seklinde, beş dilimlidir. İçinde bir büyük tohum vardır. Meyveleri pişirildikten sonra sebze olarak yenir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
kabakkulakotu.jpg


Kabak Kulakotu (Venüsçiçeği) ( Lohusaotu / Aristolochia )

İkiçeneklilerden, 70-80 cm boyunda, ince saplı tırmanıcı bir bitkidir. Çiçekleri koyu kahverengidir. Kötü bir kokusu vardır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar söktürür. Aybaşı (adet) kanamalarının düzenli olmasını sağlar.





kafur.4.jpg


Kafur ( Camphree / Camphora )

Tabiatta birçok bitkide bulunur. Tıpta kullanılan kafuru, "Cinnamomum camphorea" ağacının odunu, su buharıyla distile edilerek elde edilir. Kafuru, renksiz, şeffaf, billuri yapılı gevrek parçalardır. Kokusu hususi ve keskin, lezzeti sonradan serinlik veren, acı ve yakıcıdır. 204 santigrat derecede kaynar. Oda sıcaklığında uçar. Suda çok az erir. Alkol, eter ve kloroform benzeri maddelerde daha çok erir.

Kullanıldığı Yerler: Kan dolaşımını kuvvetlendirir. Beyni ve sinirleri uyarır. Solunum sistemini uyarır. Bronşların ifrazatını artırır. İspirto ile karıştırılmış kafuru saçta kepek oluşumunu keser. Akciğer hastalıklarında faydalıdır.




kahkahacicegi.jpg


Kahkahaçiçeği (Sahil Kahkahası / Çitsarmaşığı / Gündüz Safası) ( Convolvulus Persicum / Liseron / Bindweed )


Çitsarmaşığıgiller familyasından, uçları mavi çizgili beyaz çiçekler açan bir çeşit sarmaşıktır.

Kullanıldığı Yerler: Kabızlığı giderir, hazmı kolaylaştırır.




kahve.jpg


Kahve ( Koffea / Kaffee / Café / Coffee )


Vatanı Afrika olan fakat bugün tropikal bölgelerde yetiştirilen küçük boylu ağaç ve ağaççıklar. Kışın yapraklarını dökmez, çiçekleri beyaz, meyveleri 1-2 tohumlu olup kırmızıdır. Yabani olarak yetişen kahve ağaçlarının boyları 5-7 m olduğu halde kültür olarak yetiştirilenlerin boyları 2-3 metreyi geçmez. Kahve ağaçlarının en iyisi Arabistan’da yetişenidir. Kahve, insanlar tarafından ilk olarak Habeşistan’da 3. yüzyılda yetiştirilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. On sekizinci yüzyılda Mekke’ye hacca giden Habeşistanlılar, kahveyi Arabistan’a ve bütün Müslüman alemine tanıtmışlardır. Böylece Müslümanlar tarafından bilinen ve kullanılan kahve, Osmanlılar zamanında Avrupa’da görevli elçiler yoluyla önce Venedik, İngiltere, Fransa’ya daha sonra da, bütün batı devletlerine tanıtılmıştır. Kahve, en çok Habeşistan, Libya, Brezilya, Meksika, Hindistan, Arabistan ve Orta Amerika’da yetiştirilir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Tabi olarak yetişmez. Kültürü yer yer yapılır.

Kullanıldığı Yerler: Kahve çekirdeklerinin kavrulup dövülmesinden ve sıcak suyla kaynatılmasından meydana gelen içecek “kahve” olarak bilinir. Kahvenin bileşiminde en önemli olarak kafein alkoloidi vardır. Kafeinin az miktarının damarları genişletmek sûretiyle uyarıcı etkisi vardır.Kalbi kuvvetlendirir, sindirimi kolaylaştırır, böbrek damarlarını genişleterek idrarı çoğaltır, solunumu hızlandırır. Kani beyne çekerek, beynin faaliyetini artırır ve narkotiklerle zehirlenmelere karşı kullanılır. Fazla miktarda alındığında uyarıcı etki fazlalaşır, kalbin çarpıntısını arttırır, kulakların uğuldamasına sebep olur. Çok fazla alınırsa ölümle sonuçlanır. Kahvede az miktarda protein, yağ ve sakkaroz bulunur. Kahve, ya çekirdek olarak veya çekilmiş olarak (kavrulup-öğütülmüş) olarak satılır. Kavrulup öğütülmüş kahve çabuk bayatladığından, daha çok çekirdek kahve tercih edilir.

Kahvenin İçimi: Kahvenin içecek olarak hazırlanmasında her memleketin kendine göre usûlleri vardır.Memleketimizde “Türk kahvesi” veya “alaturka kahve” diye meşhur olan kahve söyle hazırlanır:

Tâze olarak kavrulmuş ve çekilmiş kahve kullanılır.Türk kahvesinde en önemli özellik bol köpüklü olması ve cezvelerde pişirilmesidir. Cezveye önce kahve ve isteğe göre (az-orta-sekerli) seker konulur. Sonra soğuk su ilâve edilir, iyice karıştırılıp kaynatılır, köpüğü tasmadan fincanlara servisi yapılır.

Alafranga veya memleketimizde neskafe olarak bilinen kahveler ise, birtakım işlemlerden geçirilir. İri veya ince çekilmiş kahve tânelerinin üzerinden kaynar su geçirilir. Sonradan içersine süt, krema gibi bazı maddeler ilâve edilir. Suyu uçurulur. Ticârette kavanozlar içerisinde toz olarak, piyasaya sevk edilir. İçilirken de üzerine sıcak su, süt, seker ilâve edilerek içilebilir. Kahve ihtiyaçtan fazla alınırsa insanda uykusuzluk, çarpıntı, aşırı derecede sinirlilik meydana getirir.

kakao.jpg


Kakao (Hint Bademi)


Vatani tropik Amerika ve Bati Afrika olan, kavliflor bir bitki. (Çiçeklerin yaşlı dal ve gövdelerden çıkması olayına kavliflor denir.) Kakao, theobroma denilen bir bitki türünün kurutulmuş tohumlarıdır.Kahve gibi içilmede kullanılır. 10-15 m boyunda bir ağaçtır. Çiçek ve meyveler ana gövde üzerinde bulunur. Bitkinin ancak 5-6 yaşından sonra meyvelerinden istifâde edilir. Meyveler kavun seklinde, küçük bir hıyar büyüklüğünde ucu sivri, tâzeyken limon sarisi-kırmızı renkte, kuruduktan sonra daha koyu olan ve açılmayan bir kapsüldür. Meyveleri çok tohumludur. Beyaz veya açık mor renkteki ve badem seklindeki tohumları kakao tanelerini teşkil eder. Meyveler içerisinden çıkarılan kakao tohumları ya hemen veya bir süre fermantasyona terk edildikten sonra kurutulur.

Fermantasyon sonucu acı lezzet kaybolur ve aromatik bir koku meydana gelir. 50 meyveden takriben bir kg, tohum elde edilir. Taneler kavrulur, kızılımsı kahverengi un haline getirilir ve yağı çıkarılır. Yağ çıktıktan sonra katılaşan kakao, yeniden öğütülerek çok ince toz hâline getirilir ki, bu toz, kakao tozunu teşkil eder.

Kullanıldığı Yerler: Kakaonun bileşiminde teobromin, kafein, kakao sâbit yağı vardır. Bol kalorili bir besindir. Ayrıca %40 karbonhidrat, % 18 protein vardır. Kafeinden dolayı kahvede olduğu gibi yatıştırıcı ve uyarıcı etkisi vardır. Az miktarı kalbi kuvvetlendirir, sindirimi kolaylaştırır, idrar söktürür. Fazla miktarı zararlıdır. Kakao kahve gibi ayrıca süt ilâvesi ile de içilebilir. Kakao yağı çıkarılmadan, çikolata imalinde kullanılır. Kakao yağı şeker yapımında olduğu gibi, pomatlarda da kullanılır.




kakule.jpg


Kakule ( Kardamom / Ingver / Cardamome / Cardamom / Elettaria Cardamomum )


Batı ve Güney Hindistan, Güneydoğu Asya’nın sıcak bölgelerinde yetişir. 4-5 m boyunda, büyük yapraklı çok yıllık bir bitkidir. Özellikle Güney Hindistan’ın bataklık ormanlarında yabani olarak yetişir. Kakulenin meyveleri 1-2 cm uzunlukta, sarimsi yeşil ve kirli beyazımsı renktedir. Tohumları mercimek seklinde ve büyüklüğünde, kırmızımsı esmer renkte olup, keskin kokuludur. Kakule yetiştiği yere göre isim alır. Seyhan kakulesi, Malabar kakulesi, Siyam kakulesi gibi

Kullanıldığı Yerler: Kakule tohumları rezin, nişasta ve uçucu yağlar taşır. Hoş lezzeti ve kokusundan dolayı baharat olarak kullanılır. Ayrıca iştah açıcı, midevi ve gaz söktürücü etkilere sahiptir.




kanaryaotu.jpg


Kanarya Otu ( Kreuzkraut / Seneçon / Groundsel / Senecio )


Senenin çoğunu çiçekli olarak geçiren, yol kenarları ve bahçelerde görülen, 10-60 cm yüksekliğinde, bir veya iki yıllık otsu bir bitki. Gövdeleri dik, dalı, tüylü veya tüysüz, seyrek yapraklıdır. Yapraklar derin parçalı lobludur. Çiçekler küçük silindir seklindeki kapitilum adi verilen başçıklarda toplanmıştır. Çiçeklerin hepsi tüp seklinde ve sari renklidir. Meyveleri siyahimsi renkli ve üzeri kısa ve sik tüylerle kaplıdır. Otuz kadar türü vardır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’nin çoğu yerinde farklı türleri çok yaygındır.

Kullanıldığı Yerler: Bitkinin toprak üstü kısımları toplanır. Uçucu yağ, tanen, reçine, inulin ve alkaloit taşır. Yumuşatıcı, kurt düşürücü, yara iyi edici, adet ağrılarını hafifletici olarak kullanılır. Alkaloit taşıdıklarından dikkatli kullanılmalıdır.




kantaron.jpg


Kantaron (Sarı Kantaronk / Koyun Kıran / Kan Otu) ( Tausendguedenkrauf / Centaurée )


Haziran, Eylül ayları arasında pembemsi, beyaz renkli çiçekler açan, nemli çayır ve orman kenarlarında rastlanan 15-50 cm boyunda, iki yıllık otsu bir bitki. Küçük kantaron veya kırmızı kantaron olarak da bilinir. Bitkinin gövdeleri tüysüz ve diktir. Yapraklar sapsız ve karşılıklı, oval şekilli ve uçları sivridir. Pembemsi çiçekler dalların ucunda durumlar yapar ve çiçekler genellikle saplıdır. Çiçekler beş sivri dişli ve tüpsüdür. Meyveleri silindir seklinde bir kapsüldür. Çok fazla sarimsi-esmer renkli tohumları vardır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Trakya ve Anadolu.

Kullanıldığı Yerler: Çiçekli bitki çiçek açma zamanında toplanır, demetler halinde bağlanıp gölgede kurutulur. Bitkide şekerler, reçine ve acı maddeler vardır. Çayı kuvvet verici, iştah açıcı ateş düşürücü ve hazmı kolaylaştırıcı olarak verilir. Ayrıca Astım ve mide ağrılarında da faydalı olduğu bilinir.




karabasotu.jpg


Karabaş Otu ( Lavandula Stoechas / French Lavander / Lavande )


Ballıbabagiller familyasından, bir veya çok yıllık otsu bir bitkidir. Ezildiği zaman çok kuvvetli ve hoş olmayan bir koku çıkartır. Çiçekleri mavi veya menekşe rengindedir. Bir türünden, "Karabaş yağı" denilen bir yağ çıkartılır. Yurdumuzda alçak maki gruplarıyla birlikte yetişir.

Kullanıldığı Yerler: Ağrıları dindirir. Kalbe kuvvet verir. Balgam söker. Uyuşukluk giderir, zindelik verir.




karabiber.jpg


Karabiber ( Black Pepper / Poivre Noire / Pipper Nigrum )


Kullanıldığı Yerler: Mideyi ısıtır. İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki mikropları öldürür. Enerji verir. Afrodizyak özelliği vardır (Cinsel istekleri kamçılar.)
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 700x506 ve 90 KB)
karahi2.jpg


Kara Hindiba ( Taraxacum Officinale )

Aslan dişi ve Radika adlarıyla da tanınır. Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir.




karamuk.jpg


Karamuk ( Agrostemma Githago / Corn-cockle )

Karanfilgiller familyasından, yurdumuzda hububat yetiştirilen tarlalarda görülen, çoğu zaman buğdayla karışık olan biten, 30-100 cm yüksekliğinde, tohumları zehirli bir bitkidir. Üzeri tüycüklerle kaplıdır. Çiçekleri büyük ve güzel, morumsu pembe ve ender olarak da beyazdır.

Kullanıldığı Yerler: Soğuk algınlığını giderir.

compacta.jpg


Kardeşkanı ( Ejder Kanı / Ejder Ağacı) ( Drecaena Dreco / Sanguis Draconis )

Birçenekliler sınıfının, zambakgiller familyasından, Kanarya adalarında yetişen bir ağaç ya da ağaççıktır. Gövdesi kalındır. Yaprakları sert ve kılıç seklindedir. Dallarının ucunda demet seklinde toplanmıştır. Yaslı gövdelerden, boyacılıkta kullanılan reçinemsi kırmızımtırak bir öz su akar.

Kullanıldığı Yerler: Yaraları tedavi eder, diş kanamaları tedavi eder.




karnabahar.jpg


Karnabahar ( Brassica Oleracea Var / Bortytis / Cauliflower )

Lahananın bir çeşidi. Lahanada yapraklar sebze olarak kullanıldığı halde, karnabaharda yenilen kısım genç çiçek tomurcukları ile çiçek durumu eksenidir. Karnabahar beyaz renkte bir sebzedir. Bunun sebebi de çiçek durumunun büyük örtü yaprakları ile kapalı kalmasındandır. Fosfor ve vitamin bakımından zengindir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege, Akdeniz, Marmara bölgelerinde sebze olarak yetiştirilir.

Kullanıldığı Yerler: Zihin yorgunluğunu giderir. Afrodizyak özelliği vardır. Cinsel gücü artırır. Sinirleri kuvvetlendirir. İdrar söktürür. Dalak hastalıklarına iyi gelir. Şeker hastalarına faydalı olduğu bilinir.




karpuz.jpg


Karpuz ( Citrullus Vulgaris )

Pulpasi sulu ve lezzetli olan ve memleketimizde meyve olarak çok yetiştirilen, alaca yeşil, sert kabuklu büyük meyveler veren, bir yıllık otsu bir bitkidir. Daha çok Akdeniz bölgesi ülkelerinde yetişen bir bitkidir. Anavatanı Afrika’dır. Eski Mısırlılar zamanında karpuzun yetiştirildiği tesbit edilmiştir. Karpuz, mutedil iklimlerden hoşlanır, kumlu-killi, derin ve serin toprakları sever. Olgun karpuzlar tin-tin eder, kurumuş sapı kolayca kopar, ağırlıkça hafiftir. Karpuzlar renk, sekil ve yetiştiği yere göre isim alırlar:

1- Yeni Dünya Karpuzu: Marmara bölgesinde çok ekilir. Açık yeşil renkte ince kabuklu, koyu kırmızı, gevrek, tatlı ve etlidir. Çekirdekleri beyaz ve küçüktür.

2- Alacalı Karpuz: Açık yeşil kabuk üzerinde muntazam koyu lekeler vardır. Kabuğu gevrektir. Eti pembe kırmızı, çekirdekleri siyahtır.

3- Kara Karpuz: Kalın, koyu yeşil kabuklu, çok sekerli ve lezzetli, etinin orta kısmı buzlu gibi görüldüğünden kara buz karpuzu da denir. Çekirdekleri küçük ve kırmızı renklidir. Siyah olanları da vardır.

4- Gülle Karpuzu: Geç yetişen, kışlık bir çeşittir. Koyu yeşil renkte ve gülle seklindedir.

5- .Diyarbakır Karpuzu: Alaca yeşil, çok kalın kabuklu, yuvarlak ve söbü biçiminde, ortalama 20-30 kg gelebilen iriliktedir. 50-60 kg gelenleri de vardır. Fazla şekerli sayılmaz, eti de posalıdır.

Kullanıldığı Yerler: Tatlı, sulu, şifalı, ferahlatıcı bir meyve olan karpuz, vücuttaki toksinleri temizler ve böbrekteki kumları eriterek sıhhat ve zindelik kazandırır. Karpuzun keleklerinden tursu yapılır. Ayrıca kemik gelişimine de yardımcı olur.




kasikotu.jpg


Kasıkotu (Fitik Otu / Dağ Çayı / Kızılyaprak) ( Agrimonia Eupatorium )

Karanfilgiller familyasından, Avrupa, Asya ve yurdumuzun çeşitli bölgelerinde yetişen, bir veya çok yıllık bitkilerdir. Yaprakları küçük ve kümeler halindedir. Hekimlikte toprağın üstünde kalan kısımları kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: Böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir. Fıtıkta faydalıdır. İdrar söktürür. Vücudu rahatlatır. Bademcik iltihaplarına iyi gelir.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
kasimpati.jpg


Kasımpatı ( Chrysanthemun / Chrysantheme )

Vatani Çin, Japonya olan park ve bahçelerde yetiştirilen güzel çiçekleri olan süs bitkileri. Sonbahardan kısa kadar çiçek açar. Sarıdan kırmızıya kadar çeşitli renklerde iri ve katmerli çiçekleri vardır. Büyüklükleri ve şekilleri türlerine göre farklıdır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Ege, Akdeniz, Marmara bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Balkanlarda yetişen ve Chrysanthemum cinerariae folium adi verilen türünden, böcek öldürücü ilaç yapılır.





kasu.jpg


Kasu ( Cacho / Catechu / Cachou )


Kasu Akasyası (Acacia catechu) nın odunundan elde edilen bir maddedir. Kahverengi, kokusuz bir kütledir. Soğuk suda kısmen, sıcak suda ve alkolde tamamen çözülür.

Kullanıldığı Yerler: İshali keser, vücuda kuvvet verir.




katirtirnagi.jpg


Katırtırnağı ( Geniste Luncea / Spartium / Genet )


Baklagiller familyasından, dik duran çalı halinde, her zaman yeşil olan, odunsu bir bitkidir. Genç sürgünleri narin yapılıdır. Üzerinde çok sayıda yaprak bulunur, ya da yapraksızdır. Çiçekleri sarıdır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar ve balgam söktürür. Hazmı kolaylaştırır. Böbrek ve safrakesesi taşlarının düşürülmesine yardim eder. Mesane hastalıklarını tedavi eder. Romatizmada faydalıdır. Kabızlığı giderir. Kalp hastalıklarında kullanılır.





kavun.jpg


Kavun ( Muskmelon / Cucumis Melo )


İlkbaharda küçük sari çiçekler açan, yıllık, sürünücü, otsu bir yaz meyvesidir. Sülükleri dallanmıştır. Yaprakları kalp ve böbrek seklinde, 3-5 loblu, büyük ve tüylüdür. Çiçekleri, bir eşeyli ve bir evcikli olup yaprakların koltuğundan çıkarlar. Meyveleri çeşitli sekil ve renklerde (genellikle sari) dır. Çekirdekleri uzun, elipsoidik veya oval şekildedir. Kavunun ana yurdu Orta Asya’dır. Dünyanın tropik ve ılıman bölgelerinde kültür olarak zıraati yapılmaktadır. Dünyaca meşhur kantalup kavununun esas vatani Van ve Diyarbakır bölgesidir. Ancak 16. yüzyılda İtalya’da görülmüş olan bu kavun çeşidi Roma yakınındaki Cantalupa’da yetiştirildiği için batıda “kantalup” kavunu olarak anılmaktadır. Avrupa’da en çok tutulan bir kavundur. Memleketimizde de bir hayli kavun çeşidinin zıraati yapılmaktadır.

Trakya ve İstanbul bölgesinde yetiştirilen “topatan” kavunu, ince ve sari kabuklu olup dayanıksızdır. Bu bölgede yetiştirilen “çitli” denilen kavun kısa dayanıklıdır. Ege bölgesinde bilhassa Manisa ve havalisinde “kırkağaç” kavunu ziraati oldukça yaygındır. Dayanıklı ve çok leziz olan bu kavunlar ayni zamanda ihraç da edilebilmektedir. Kırkağaç kavunundan üretilen çeşitleri “hasanbey, altınbaş, dilimli ve hallaç” gibi mahalli isimler almaktadır. Olgunlaşmadan koparılan kavuna “kelek” adi verilmektedir. Daha çok turşu yapımında faydalanılır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Türkiye’nin hemen hemen her yerinde kültür olarak yetiştirilir.

Kullanıldığı Yerler: Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbi olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tabâbetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Bağırsaklarda ülser ya da iltihap olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.

kayarkorugu.jpg


Kayar Körüğü (Kulak otu / Saksıgüzeli) ( Sempervivum / Joubarde )


Damkörüğügiller familyasından, etli yapraklı, odunsu veya otsu bir bitkidir. Çiçekleri salkım biçimindedir. Yeşil kısımları acıdır.

Kullanıldığı Yerler:Yeşil kısımları, zeytinyağı ile karıştırılıp merhem yapılır. Cilt iltihaplarında, egzama ve nasır tedavisinde kullanılır.





kayiskiran.jpg


Kayışkıran (Eşekotu) ( Ononis Spinosa / Restharrow / Burgrane )


Baklagiller familyasından, bos arazilerde ve kurak yerlerde yetişen, 30-60 cm yüksekliğinde çok yıllık dikenli bir bitkidir. Yaprakları kısa saplıdır. Çiçekleri pembe, meyveleri küçüktür. Köklerinde, (Radix Ononidis); tanen, sakkaroz, zamk, uçucu ve sabit yağ, spinosin ve ononin vardir. Kökleri kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: Köklerinin kaynatılması sonucu elde edilen çay, terletir ve idrar söktürür. Vücuda rahatlık verir. Böbrek taşlarının düşürülmesine yardim eder. Böbrek ve mesane iltihaplarını giderir. Boğaz ağrılarını geçirir.





kayinagaci.jpg


Kayın Ağacı (Akgürgen / Kızılağaç) ( Fagus / Beech / Hetre )


Kışın yaprağını döken çiçekleri bir cinsli orman ağaçları. Yapraklarının kenarları girintili, ince tüylü ve uçları sivridir. Çiçek durumları kedicik seklindedir. Meyvelerinin dip kısımlarında kupula adi verilen kadeh seklinde bir çanak bulunur.

Gölgede yetişen ağaçlardandır. Kökleri orta derinliğe kadar iner. Azamî 700-800 sene yasayabilir. Sah ve filizden büyüyebilir. Kayın ağacının gövdesi ince, çatlaksız ve kırçıl renkli bir kabukla sarılmış silindir biçimindedir. Kayın ağacının 10 kadar türü vardır. Memleketimizde Doğu kayını(Fagus orientalis) yayılmıştır.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Marmara, Ege, Karadeniz bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Avrupa kayını (Fagus silvatica)nin tohumlarından elde edilen yağ, yemek yağı olarak margarin endüstrisinde kullanılır. Kayın katranının distilasyonundan antiseptik olarak kullanılan kreozot elde edilir. Bu da dıştan romatizma ve deri hastalıklarına karşı kullanılır. Kabuklarının suda kaynatılmasıyla elde edilen su yüz lekeleri ve çilleri giderir.





kayisi.jpg


Kayısı ( Aprikosenbaum )


Menşei Çin olarak bilinen, 2-10 m yüksekliğinde, dikensi ve tüysüz bir ağaç. Yapraklar uzunca ve mızraksı, kenarları dişli, ucu sivri veya küttür. Çiçekler beyaz veya pembe renkli olup, yapraklardan daha önce meydana gelirler. Meyvelerin üzeri tüylü olup, sarimsi-turuncu renkte eriksidir. Zerdali olarak da bilinir.

Türkiye’de yetiştiği yerler: Malatya, Erzincan, Bursa, Amasya, Çorum, Niğde, Kayseri.

Başlıca kayısı çeşitleri şunlardır: Şekerpare, Turfanda, İmrahor, Sam, Kuru kabuk, Çöl oğlu vs.

Kullanıldığı Yerler: Meyveleri, çekirdekleri ve yaprakları kullanılır. Çekirdeklerinden yağ elde edilir. Etli meyvesi seker, organik asitler ve C vitamini ihtivâ etmesi bakımından önemlidir. Çekirdek içinden elde edilen yağ badem yağı yerine, yaprakları derelerde balıkları sersemleterek tutmak için kullanılır. Burada yapraklarda bulunan amygdalin maddesinin rolü önemlidir.




kaynanadili.jpg


Kaynanadili (Kaktüs ) ( Opuntia / Cactus / Cactus Opuntia )


Atlasçiçeğigiller familyasından bir çeşit bitkidir. En önemli türü Hint inciri (Opuntia leucotricha) dir. "Nopal zamkı" elde edilir.

Kullanıldığı Yerler: Dizanteri ve ishali giderir.





kazayagi.jpg


Kazayağı ( Chenopodium Anthelminthicum )


Ispanakgiller familyasından, yaprakları kaz ayağına benzer, Kuzey Amerikanın Doğu bölgelerinde ve ülkemizde de Akdeniz bölgesinde görülen kokulu bir bitkidir. Toprak üstündeki kısımlarından, su buharı distilasyonu ile elde edilen uçucu yağa (Oleum chenopodili) "Kazayağı esansı" denilir.

Kullanıldığı Yerler: Barsak solucanlarını düşürmekte faydalanılır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 700x480 ve 80 KB)
kazotu2.jpg


KAZ OTU

Kaz otu, Gönsefingerkraut, Potentilla anserina L.
Gümü otu
Kaz tırnağı otu
Kramp otu
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaieae
Drugları: Kaz otu; Anserinae herba
Kaz otunun kökleri hariç tamamı yani otun yaprakları ve çiçekleri çay, tentür ve natürel ilaç yapımında kullanılır.
Botanik: Kaz otu Gülgillerin alt grubu Potentillagillerden (Beşparmakgiller) olup bu grubun takriben 300 alt türevi mevcuttur. Fakat Kaz otu yapı itibariyle diğer türlerden hemen ayrılır. Avrupa, Asya, Amerika ve Kuzey Afrika’nın ılıman bölgelerinde, mezarlık, yol kenarları, çimenlikler ve meralarda yetişir. Kökleri kısa, kazık kök ve saçakları ile kazık kökten çevreye yayılan 30-70cm uzunluğunda, sürgün köklere sahiptir. Sürgün kökler ince bir iplik şeklinde, kırmızımsı veya esmer renkte olup, yer üstünde uzanarak bulduğu her fırsatta yeni bir Kaz otu kökünün oluşmasına neden olur. Sürgün kökler vasıtasıyla Kaz otu kısa sürede bulunduğu yörede yayılarak kümeler oluşturur. Kaz otu gövdesiz olup kanat yaprakları direkt kazık kökten çıkar ve bir rozet oluştururlar. Kanat yaprakları 15-30cm uzunluğunda, yumurta şeklinde ve 7-21 yapraktan meydana gelir. Yaprakların kenarları kertikli, üst yüzeyi koyu yeşil veya gümüşi yeşil, kenarları dişli, alt yüzeyi gümüşi renkte tüylü ve kanat yaprağın üzerinde yapraklar arasında küçük mızrak şeklinde yan yaprakları mevcuttur. Çiçekleri en dışta mızrak şeklinde, koyu yeşil, 3-7adet kupa yaprakları, taç yaprakları ise sarı veya altın sarısı renkte, yumurta veya kalp şeklinde, beş parçadan meydana gelir. Ortada 10-20adet döllenme tozlukları ve göbekten ibarettir.
Yetiştirilmesi: Herhangi bir yörede yabani olarak yetişen Kaz otunun köklerinden birkaç kök bahçenin güneş gören bir bölgesine dikilirse kısa zamanda çevresinde bir küme oluşturur ve herhangi bir bakıma ve itinaya gerek yoktur.
Hasta zamanı: Mayıs’tan Eylül’e kadar Kaz otu (yaprak ve çiçekleri) toplanarak güneşli gölgelik havadar bir yörede kurutulur. Kurutulurken ısının 45˚’yi geçmemesi gerekir. Şayet bu ısıyı geçerse birleşimindeki eter yağı yok olur. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır.
Kullanılması:
a) Araştırmalara göre mide, bağırsak ve rahim kramplarına karşı kullanılır.
b) Komisyon E’nin 223 nolu 30.11.1985 tarihli Monografi bildirinse göre Kaz otu başta hafif derecedeki adet anormallikleri ve akut ishale karşı ve de hafif derecedeki ağız içi ve yutak iltihaplanmasına karşı kullanılabileceği beyan edilmiştir.
c) Halk arasında ishal, adet bozuklukları, mide-bağırsak ve rahim krampları, iltihapları, ağız içi, yutak iltihapları ve ayrıca kas krampları, astım, öksürük krampı ve de kalp krampına karşı kullanılır. Alman sağlık bakanlığına bağlı olarak çalışan Komisyon E’ye göre hafif adet bozuklukları, hafif ishal, ağız içi ve yutak iltihaplanmasına karşı kullanılabileceğini bildirmişlerdir.
Çayı: Kaz otundan (yaprak ve çiçekleri) iki kahve kaşığı demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilir. 5-10dk demlendikten sonra süzülerek içilir.
Çay Harmanları;
Homeopati’de: Kaz otu kökü ile söküldükten sonra 100gr’ı yıkanır, ince kıyılır, bir şişeye konur ve üzerine 500ml %70’lik etanol ilave edilir. Şişe güneş ışığından uzakta iki günde bir çalkalanır. 4-6hafta sonra süzülerek Homeopati’de <<Porentilla anserina>> ismi ile anılan tentür elde edilir. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır.
Yan tesirleri: Bilinen bir yan tesiri yoktur.



kebabe.jpg


Kebabe (Kübbabe) ( Cubbebe / Cubeb / Cubebae Fructus )

Cava, Sumatra ve Borneo'da yetişen Piperaceae'nin kurumuş meyvesidir.

Kullanıldığı Yerler: Mide ve idrar yolu hastalıklarında kullanılır.

kebere.jpg


Kebere Otu (Gebreotu / Kedi Tırnağı) ( Capre / Capparis Spinosa )

Bir çeşit çalıdır. Fransa'da ve ülkemizin Akdeniz bölgesinde yetişir. Yemişi nohuttan büyüktür. Tursusu yapılır. Kökünün kabukları kullanılır.

Kullanıldığı Yerler: İdrar söktürür. Vücudu rahatlatır. İştah açar.





keciboynuzu.jpg


Keçiboynuzu ( Ceratonia Siliqua / Caroubier / Carob )

Temmuz-Ağustos aylarında, yeşilimsi renkli, çok küçük çiçekler açan, 3-10 m boyunda ağaç veya ağaççıklar.Yaprakları 5-11 yaprakçıklı, derimsi, üst tarafları parlak, alt yüzleri donuk yeşil renklidir. Çiçekleri poligamdır, yani aynı ağaçta erdişi, dişi ve erkek çiçekler bulunmaktadır. Yaşlı gövde ve dallardan çıkan çok sayıdaki yeşil çiçekleri salkım veya kedicik durumundadır. Çanak yaprakları küçük, taç yaprakları yoktur. Meyveleri 10-20 cm uzunlukta fasulye meyvesine benzer. Meyvelerinde sert, esmer renkli ve oval şekilli tohum taşır. Meyveler bir sene sonra olgunlaşır.

Türkiye’de yetiştiği yerler:Akdeniz bölgesi.

Kullanıldığı Yerler: Meyvelerinde yağ, şekerler, selüloz ve azotlu bileşikler vardır.Olgun meyveleri gıda olarak kullanılır. Kuru meyvelerin temizlenmiş unu bilhassa süt çocuklarının mide ve barsak bozukluklarında kullanılır. Ayrıca göğsü yumuşatır ve balgam söker. Sigara tiryakileri için faydalıdır.




wol_error.gif
Resim HarbiForum.org tarafından ufaltılmıştır.Orjinalini görmek için tıklayın (Orjinali: 720x1178 ve 125 KB)
kecisa2.jpg


KEÇİSAKALI

Keçisakalı, Madesüβ, Filipendula ulmarina
Ergeç sakalı Syn: Spiraea ulmaria
Tekesakalı
Çayırmelikesi
Çayır kraliçesi
Hakiki keçisakalı
Familyası: Gülgillerden, Rosengewâchse, Rosaceae
Drugları: Keçisakalı çiçeği; Spiraeae flos
Keçisakalı otu; Spiraeae herba
Keçisakalı kökü; Spiraeae radix
Keçisakalının çiçek ve otu (Yaprak, çiçek ve taze sürgünleri) çay ve natürel ilaç yapımında ve kökü tentür yapımında kullanılır.
Giriş: Keçisakalı Gülgillerin alt grubu olan Umarieaegillerden (Keçisakalıgiller) olup sadece 10 alt türü mevcuttur ve bu türler sonradan süs bitkisi olarak yetiştirilmek için üretilmiştir. Bu türden sadece Hakiki keçisakalı tıbbi maksatla kullanılır, diğerleri kullanılmaz. Türkçe Keçisakalı, Tekesakalı, Ergeçsakalı diye anılmasının sebebi bitkinin çiçeklerinin geriden bakınca keçi sakalına benzemesi nedeni iledir. Almanca Geissbart veya Wiesengeissbart yani Keçisakalı veya Çayır Keçisakalı diye anılır ve Latince folium iplik, pendulus asık yani asılı ip yumağı anlamına gelir. R.Piria 1938’de Söğüt kabuğunda ve 1939’da araştırmalar, Ludwig ve Wiedmann Keçisakalı çiçeğinde Metilsalisilat’ı bulmuş ve de 1860’da Taş kömürü katranından Salisikasit elde etmiştir. C.F.Gerhardt tarafından Asetilsalisilikasit bulunmuş ve bu buluş Bayer firması tarafından Aspirin (a Spiraea) adında sentetik (kimyasal ilaç) üretilmeye başlanmıştır.
Botanik: Keçisakalı Avrupa ve Asya’nın ılıman bölgeleri, Türkiye’nin Marmara, Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesinde yabani olarak yetişir. Genellikle ırmak kenarları, bataklık yöreler, mezarlıklar, çimenlik ve nemli meralarda yetişir. Kökleri oldukça derinlere giden sağlam, sürünen ve saçaklı bir kökü vardır. Gövde yetiştiği yöreye göre 0,5-2m boyunda olabilir ve pek çatallaşmaz ancak bitkinin üst kısımları çatallaşır. Alt yaprakları oldukça büyük, yukarılara doğru yükseldikçe küçülür. Ana yaprak kanat şeklinde olup yaprakçıklar sağlı sollu dizilmiştir ve en sonda bir tek yaprak bulunur. Yapraklarının kenarları dişli, üst yüzeyi koyu yeşil, alt yüzeyi grimsi tüylü, 4-10cm uzunluğunda, 2-5cm eninde ve en uçtaki yaprak ise diğerlerinden farklı olarak üç lopludur. Yaprak diplerinde küçük yan yaprakçıklar mevcuttur. Çiçekleri oldukça küçük, takriben 3-5m büyüklüğünde, taç yaprakları ters yumurta şeklinde, sarımsı beyaz renkte, ortadaki döllenme tozlukları 15-30adet beyaz saplı sarımsı veya esmer topuzcukludur. Takriben 100-500 çiçek bir bitkide olabilir ve geriden Keçi sakalını andırdığından bu adla anılır.
Yetiştirilmesi: Türkiye’nin sıcak bölgeleri hariç (Akdeniz bölgesinin sahil şeridi) hemen her yörede yetiştirilebilir.
Hasat zamanı: Çiçekleri veya yaprakları Haziran’dan Eylül’e kadar toplanarak ayrı ayrı bağ yapılır ve kurutulur. Kuruturken özellikle de çiçeklerini kuruturken sıcaklığın 40C˚’yi geçmemesi gerekir. Malesef şifalı bitkiler toplama, kurutma, paketleme ve depolama işlemleri sırasında çok yanlışlar yapılmaktadır. Bitkinin şifalı kısmı yaprak veya çiçekleri ise asla Güneş altında kurutulmaz ve mutlaka gölgede kurutulmalıdır. Ayrıca örneğin bitki 5 günde kurudu ise, 2 gün daha kurumada bırakmak mahzurludur, çünkü birleşimindeki eterik yağları kaybettiğinden kalitesi düşer. Sadece bitki kökleri Güneş’te kurutulur ve kurur kurumaz hemen paketlenip depolanması gerekir. Şifalı bitkilerin Aktarlar’da açıkta satılması kalitesini kısa sürede düşürür ve etkisini oldukca azaltır..
Kullanılması:
a) Komisyon E’nin 43nolu ve 02.03.1989 tarihli monografi bildirisine göre Keçisakalı otu başta üşütme hastalıklarına karşı kullanılır.
b) Halk arasında Keçisakalı çiçeği başta üşütme hastalıklar, ateşli üşütme hastalıklarında, grip, nezle, romatizma türlerinden; Artritit (eklem iltihaplanması), artroz (eklem bozulması), lumbago (bel ağrısı), kas romatizması, gut ve siyatiğe karşı kullanılır. Ayrıca da; böbrekler ve mesane rahatsızlıkları, baş ve diş ağrısına karşı da kullanılmıştır. Keçisakalı otuda aynı maksatla kullanılır fakat etkisi daha azdır.
c) Homeopati’de romatizma, siyatik, eklem iltihaplanması (artrit) ve idrar yolları rahatsızlıklarına karşı kullanılır.
Açıklama: Söğüt kabuğu veya Keçisakalı çiçeğindeki Salisilik türevleri Biogen yani canlı diye tabir edilirken sentetik olarak elde edilen Salisilik türevleri hekimler tarafından ölü olarak tanımlanır. Bu nedenle tekrar eskiden olduğu gibi şifalı bitkilerden natürel ilaç yapımına başlanmıştır. (Söğüte bak)
Çayı: İki kahve kaşığı Keçisakalı demliğe konur ve üzerine 300-500ml kaynar su ilave edilerek demlenmesi beklenir ve de 5-10dk sonra süzülerek içilir.
Çayharmanları;
Homeopati’de: Keçisakalı otunun kökleri çiçek açmaya başlanmadan önce kökleri sökülür ve sökülen kökler yıkandıktan sonra ince kıyılarak bir şişeye konur. Keçisakalı kökünden 100gr alınır ve üzerine 500ml %70’lik alkol ilave edilerek güneş ışınlarından uzakta 4-6hafta muhafaza edilir ve iki günde bir çalkalanır. Bu süre sonunda süzülerek elde edilen tentüre Homeopati’de <<Spirea ulmaria>> adı ile anılır. Bu tentürden günde 3-4defa 10-15damla 4-8hafta süreyle alınır. Yukarıdaki çay harmanlarından da aynı şekilde tentür elde edilir.
Yan tesirleri: Aşırı miktarda çayı içilirse mide rahatsızlıkları ve bulantıya sebep olur. Ayrıca çok ve uzun süre içildiğinde cinsel gücü azalttığı iddia edilmektedir.
 
Üst Alt