O > İsLami Fıkıh AnsikLopedisi (Alfabetik) >

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇ VE İHTİLÂM Ihtilâm olmak ve cünüp olarak sabahlamak oruca mâni olur mu?
Oruçlu iken ihtilâm olmak (kendi kendine rüyalanmak) orucu bozmaz Dokunma, oynaşma ve öpme olmadan, sadece bakmak ve düşlemekle boşalma da o orucu bozmaz Bu durumlarda sadece yıkanır ve orucuna devam eder: Dokunma ve öpme ile boşalırsa, oruç bozulur; ama sadece kaza gerekir(66 M Zihnî 590, 597 )
Oruçlu olduğunu bilerek, ama elinde olmayarak boğazına su kaçsa, orucu bozulur sadece kaza gerekir Gündüz ihtilâm olan oruçlunun namaz vakti geçmeyecek bir süre içerisinde yıkanması şarttır Ancak yıkanmaması oruca engel değildir Yani yıkanmazsa, namazı terk etmiş olacağı için büyük günah işlemiş olur; ama orucu oruçtur
Cünüp olarak sâbahlamak oruca mâni olmaz Gündüz yıkanması gerekir Yıkanmayı iftardan sonraya bırakırsa, namazı terketmiş ve büyük günah işlemiş olur
Iğne, diş Çektirme, Misvak ve Oruç
Diş çektirme, doldurtma, dişlerini misvakla ya da macunla yıkama, iğne yaptırma orucu bozar mı, bozarsa kazâsı nedir?
Diş çekimi orucu bozmaz Ancak dişin çıktığı yerden akan kan; tadı ağzın her tarafına dağılacak kadar çok olur, ya da karıştığı tükürüğün yarısından çok olur ve yutulursa orucu bozar, kaza gerekir(67 Bilmen 289 (md106)) Diş dolgusu konusu da vücudun herhangi bir yerindeki yarayâ ilâç koyma gibidir; Dolgu maddeleri sıvı olmayıp, dimağa ve karın boşluğuna ulaşamadıkları için orucu bozmazlar Ancak kanala zerkedilen ilâç, ya da dolgu maddesi, sıvı olur ve beyne ulaşırsa, Imâm Ebû Hanîfe'ye göre oruç bozulur, diğer imamlara göre yine bozulmaz Diş çekimi için uygulanan ve halk arasında morfin diye bilinen uyuşturucu (anestezik) etkili iğne de vücudun herhangi bir yerine yapılan iğne gibidir Imam Ebû Hanîfe'ye göre orucu bozar Ihtiyata uygun olduğu için kabul edilen görüş de budur Ancak onun arkadaşları olan diğer imamlar, vücuda yarayışlı olmayan ve tabii yollarla vücuda girmeyen şeyler, orucu bozmaz görüşündedirler Dolayısıyla onlara göre, yaralara her nasıl olursa olsun ilâç koymak, yine nasıl olursa olsun iğne yaptırmak, orucu bozmâz(68 M Zihnî 594, 599; Bilmen 293) Buna göre durumları âcil olmayanların, diş çekimi ve iğne işini akşama bırakmaları tavsiye olunur Ama bundan gecikmekle zarar görecek olanlar, oruçlu iken de iğnelerini yaptırır, dişlerini çektirir, ya da doldurturlar Dolgu dışındakileri yaptıranların sonradan kaza etmeleri daha ihtiyatli olur
Dişleri, özsuyunun tadı hissedilecek kadar taze bir misvakla temizlemek orucu bozmaz ama, mekruhtur Bu tadı duyulmayan misvakla ya da firçalarla dişleri yıkamak oruca hiçbir zarar vermez (69 M Zihnî 610; Bilmen 287-88 ') Dişlerin macunla fırçalanması, ya da tuzlu su ile gargara yapılması hallerinde macunun ve tuzun tadı boğaza kadar ulaşmış olacağından oruç bozulur Misvaktan kopan ve yutulân parçalar buğday tanesi kadar, yada daha fazla olursa orucu bozarlar Dişlerin kendiliğinden kanaması halinde, kan tadı duyulacak kadar olur ve bilerek yutulursa oruç bozulur Az olur ve farkına varmadan yutulursa bozulmaz Bütün bu durumlarda orucun bozulması halinde sadece kaza gerekir
__________________
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUCA NE ZAMAN NİYET EDİLİR? Şafii mezhebine göre niyetin vakti oruç farz olursa gecedir Gündüze bırakılmaz Gece niyet getirilmediği takdirde bayramdan sonra gününe gün kaza etmek lazımdır
Hanefi mezhebine göre ise kazaya kalmış Ramazan, nafile ve muayyen nezir oruçları için niyet gece vakti getirilebildiği gibi gündüz öğleden önce de getirilebilir Bunun için İbn Hacer diyor ki: Şafii olan kimse Ramazan'da niyetini unutup gece vaktinde getirmeyen kimse Hanefi mezhebini takliden gündüz öğleden evvel niyet getirsin Maliki mezhebine göre Ramazan-ı Şerifin başında bir niyet getirilirse kafidir Her gece niyet getirmek gerekmez Bunun için Şafii veya Hanefi olan kimse Ramazan-ı Şerifte "ben şu Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutmağa niyet ettim" dese iyi olur Çünkü bir günün niyetini unutacak olursa da Maliki mezhebine göre orucu sahih olur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇLU İKEN GÖZE MERHEM SÜRMEK VEYA DAMLA DAMLATMAK CAİZ MİDİR? Oruçlu olan kimse gözüne merhem sürebildiği gibi damla da damlatabilir Bunun için hiç bir mani yoktur Fakat buruna damla damlatmak, hiç şüphe yok ki orucu bozar
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇLU OLAN BIR PİLOT OKSİJEN TENEFFÜS EDEBİLİR Mİ?
Yükseklerde uçan pilot veya denizlere dalan bir dalgıç oruçlu olduğu halde oksijen teneffüs edebilir, orucuna bir halel gelmez Çünkü oksijen ne yenir ne de içilir Hatta duman gibi hacmi olmayan bir şey boğaza girerse yine oruç bozulmaz
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇLU OLAN KİMSENIN KULAĞINA İLAÇ VEYA SU AKITILSA ORUCU BOZULUR MU?
Oruçlu olan kimsenin kulağına ilaç veya su akıtılsa orucunun bozulup bozulmayacağı hususunda ihtilaf vardır Şafii mezhebinde kuvvetli olan kavle göre ilaç ile su arasında fark olmaksızın her ikisi de kasden kulağa akıtılsa orucu bozulur Yalnız kulağın dış tarafını yıkamak isterken içine girerse oruç bozulmaz
Hanefi mezhebinde ise İmam-ı A'zam'a göre kulağa konulan ilaç orucu bozar Su ise bozmaz Müfta bih olan bu görüştür İmameyn'e göre ise kulağa ne akıtılırsa akıtılsın orucu bozmaz
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇLU OLAN KİMSENIN, ABDEST ESNASINDA AĞZINA SU VERİRKEN BOĞAZINA SU KAÇARSA ORUCU BOZULUR MU?
Oruçlu olan kimsenin, abdest esnasında ağzına su verirken boğazına su kaçsa; oruçlu olduğunu hatırlamadan ağzına su almışsa ittifakla orucu bozulmaz Oruçlu olduğunu hatırladığı takdirde ağzına su verirse Hanefi mezhebine göre orucu bozulurBilahare bir gün kaza etmek zorundadır
Şafii mezhebine göre ise oruçlu olduğunu bildiği halde mübalağa yapmadan ağzına su almış ve boğazına kaçmışsa orucu bozulmaz Amma mübalağa etmiş ise orucu bozulur Yalnız abdest ve gusül gibi mecburi olan şeylerden başka bir maksat için ağzına su verirse mutlaka orucu bozulur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUCLUNUN KEYFİYETİ İLE İLGİLİ HİKMETLERİ Oruç sıkıntılı Mekke döneminde değil, imkânların oldukça bollaştığı Medine döneminde farz kılınmıştır, tâ ki, oruç (En-Nedvî, Dört Rükûn ) iktisadî şartların zorlaması ile konulan bir farzdır, denmesin Bundan, imkânları bollaşıp, karnı doyan insanın, gayesini unutabileceği anlamı da çıkarılabilir Farz olan oruç ise panzehirdir Ilacın fazlası zararlı, azı faydasızdır (ed-Dihlevî, Huccetüllâhi'l-Bâliga )
Orucun bir ay oluşunda İslamın her şeyde orta yolu tuttuğunun işareti de vardır Çünkü daha önceki dinlerde de oruç vardı, ancak bazısında çok uzun, bazında da çok kısa idi
Oruç günün beli bir zamanı ile sınırlandırılabileceği gibi, yemeyi içmeyi azaltmakla da olabilirdi Islam birinciyi seçti Çünkü ikinciyi tayin ve uygulama zor olduğu gibi, insanların vücud yapıları ve ihtiyaçları değişik olduğundan, bunda adaletsizlik de söz konusu olurdu (agk)
Oruç herkesin kendisi için seçecegi bir ayda, ya da güneş yılına göre bir ayda değil de, senenin her mevsimini dolaşan Ramazan ayında farz kılındı Böylece hem cemaat şuuru sağlandı Çünkü bazı zor işler, topluca yapıldığında, zorluğu hissedilmeden kolaylıkla yapılır -hem de dünyanın değişik bölgelerindeki insanların bir kısmının devamlı uzun ve sıcak günlerde, diğer kısmının da devamlı kısa ve serin günlerde oruç tutmaları gibi bir adeletsizlik önlendi
Ayrıca; insana misyonunu öğreten, doğruyu yanlıştan ayıran Kur'an-ı Kerim, Ramazanda inmiş ve onu şereflendirmiştir Oruç için bir ay seçilecekse, elbette ondan daha uygunu bulunamayacaktır
Dünya ve Ahirete Yönelik Faydaları
Insan diğer varlıklara göre çok daha değişiktir ve o merkez durumundadır Hayvanlarda sadece istiha (arzu, şehvet) vardır, akıl yoktur Melekler ise sırf nurdan yaratılmışlardır, çeşitli arzulara (şehvetlere) sahip olmayan yüce varlıklardır Insan bu iki konumdan da nasibi olan varlıktır Akla, ruha ve şehvetlere birlikte sahiptir Onun için melek, yüceliği; hayvan da aşağılıgı temsil eder Ama meleklerinkini aşan yücelikler bulunduğu gibi, hayvanları çok yücelerde bırakan aşağılıklar da vardır Işte insan, bu uçsuz bucaksız arenada, kendi yerini seçme hürriyetine sahip tek varlıktır Arzularını aklının ve ruhunun emrine vermekle, yükseldikçe yükselecek, belki de melekleri bile aşacaktır Zıddı ile, aklını ve ruhunu arzularının eline vermekle de "hayvanlardan da aşağı" olacaktır Yaratıcısının istediği; onun, münker adına üzerinde bulunan ağırlıklarını atarak, olabildiğince yükselmesi ve Rabbini "Yakîn" ile bilmesidir Bu vasıf meleklerin vasfıdır Işte oruç, insanın meleklik yönünü güçlendiren ibadetlerin başında gelir Çünkü onlar da yemezler ve içmezler Yine çünkü aşırı yeme içme ve nefsî arzuları tatmin ile aşırı meşgul olma, hayvani nitelikleri geliştirir, nefsi besler ve güçlendirir Nefis ise Allah'ın düşmanıdır ve "Işi gücü kötülükleri emretmektir" (12/53) Öyle ise ona yenilmemek ve başını ezmek gerekir Bunun en kestirme yolu da açlıktır Nitekim bir hadis-i şerifte, Allah'ın nefse: "Ben kimim, sen kimsin?" diye sorduğu, nefsin de: "Sen sensin, ben de benim" dediği, buna karşılık Allah'ın onu Cehenneme atmak gibi bir sürü eziyetlerle cezâlandırmasına rağmen onun, her seferinde sorulan bu soruya aynı cevabı verdiği, nihayet onu açlıkla deneyince, "Sen benim merhametli Rabbimsin, ben ise Senin âciz bir kulunum" dediği nakledilir (Bedîuzzamân, Mektûbât, 373)
Oruç insanın gafletten uyanmasını, başıboş olmadığını anlamasını, ve Rabbini tanımasını sağlar
Oruç, Allah'ın nimetlerini hatırlayarak O'na olan teşekkür borcunu ödemektir Çünkü her zaman her istediğini yiyebilen insan, oruç tutmakla: "Bu nimetler benim mülküm değil, ben bunları yiyip içmekte hür değilim, başkasının malıdırlar, yemek için O'nun emrini bekliyorum" demiş ve manevî bir şükür yapmış olur
Oruç zenginlere fakirlerin durumunu hatırlatmak; böylece sosyal dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevişmeyi ve toplum düzenini kolaylaştırmak demektir Zira başka yolla "zengin fakirin halinden bilmez" Bu yüzden Mısır'in kıtlık yıllarında, Hz Yusuf un bütün zahire ve erzak ambarları elinde olduğu halde, üç günde bir yemek yediği ve sebebini soranlara; "Benim karnım tok olursa, zahire almaya gelen zavallılara acıyabilir miyim?" dediği nakledilir (Risâle-i Hamidiyye,127; (Sifâ'dan nakil), Sabûnî, Ravâi' I/218)
Oruç, gücüne, kuvvetine, varlığına güvenip ululuk taslayanları, firavunlaşma ve karunlaşma istidadında olanları, açlığın kırbacıyla acıtıp onlara âciz olduklarını ve bir Kadîre muhtaç bulunduklarını hatırlatır Zira: "Dünyada açlık kadar müessir ma'şeri bir vicdan oluşturan başka bir motif yoktur" (Mustafa Ateş, Diyanet gazetesi, sy 327 s 2) Yine "bu yolla insanın mayasında bulunan kibir, gururu, enaniyet ve üstünlük gibi şeytânî tekebbürü de mahviyet, tevazu ve teslimeyete dönüştürür" (Aynı kaynak)
Oruç, maddî ve manevî bir perhiz ve bu itibarla önemli bir, ilaçtır Nitekim Allah Resulü "Sıhhat bulmak için oruç tutun" buyurmuştur (Orucun sindirim, dolaşım ve sinir sistemlerine ve özellikle karacığere, damar sertliğine, böbreklere, kan yapısına, strese olan olumlu tesirleri için bk Dr Halûk Nurbâkî, Diyanet Gaz Sy 327, s 6) Oruç zor zamanlarda ve olağanüstü durumlarda, uzun süre açlığa tahammülü sağlayacak iyi bir eğitim ve cihad hazırlığıdır
Oruç, vücutta bir fabrika durumunda olan mideye hizmetçi pozisyonundaki bir sürü organın, fabrika sanki yıllık bakıma alındığı için, onunla irtibatlarının kesilmesi, onların sırf mideye hizmet için yaratılmadığını, melekleşme yolunda da görevlerinin bulunduğunu hatırlatmaktır "Ayrıca oruç, şehvânî arzuların doruk noktasında bulunan genci, sapık ilişkilere zorlayan hormon birikimini ta'dil eder: " Kimin evlenme masraflarına gücü yetmezse oruca sarılsın Çünkü orucun şehveti kırıcı özelliği vardır" (Buhâri, Savm ) hadis-i şerif buna işaret eder (Ateş, agm s 3)
Ramazan, özellikle Kur'an ayıdır ve Kur'an'la tam bir ilişkisi vardır; Kur'an-ı Kerim onda inmiştir Kur'an bütün hayırları kendisinde toplar Ramazan da öyledir Kadir Gecesi ise Ramazan'ın özü ve lübbüdür (Imâm Rabbânî, Mektûbât, No:162)
Ramazan, Ahiret yurdu için kârlı bir pazar, hasat için münbit bir zemin, amellerin gelişip yeşermesi için bahardaki nisan yağmuru, Mevlânın saltanatına karşı beşer kulluğunun resm-i geçiş yapması için en parlak ve kudsî bir bayram hikmetindedir (Bediüzzamân, Mektûbât, 371) Bu ayda sâlih amellere muvaffak olanlar, bütün sene muvaffak olurlar Bu ayda manevî hayırları kaçıranlar, bütün sene kaçırırlar (Imâm Rabbânî, Mektûbât, No: 45) Her iyiliğin karşılığı 10 ilâ 700 katı ve fazlasıyla verileceği halde, Allah Teâlâ orucu diğerlerinden ayırmış ve "O benim içindir" buyurmuştur Çünkü, oruç bir şeyi yapmak değil, yapmamak şeklinde bir ibadet olduğu için, görünen bir ibadet değildir Bu yüzden sırf riya için yapılamayacak, belki de tek ibadettir Sonra oruç Allah'ın düşmanları olan şeytanı, nefsi, dolayısıyla şehvetleri kahretmektedir Bu yüzden ona nisbet edilmesi uygundur (Mustafa M Ammâra, et-Tergib, N/143 (Ihyâ'dan nakil)) Yeme, içme ve cinsî ilişki gibi dünyevî ihtiyaçları terketmekle, insanda Allah'ın bu vasıf larının tecelli etmesiyle de Oruç O'nun olmaya lâyıktır Allah'dan başkasına yapılmayan tek ibadet oruç olduğundan, böyle buyurulmuştur da denmiştir Ya da oruçta, oruçlunun nefsinin hiçbir payı olmadığı için böyle denmiştir denilebilir (Bk Ammâra,age N/79)
Ancak bilmek gerekir ki, oruç için sayılan bu menfaatların çoğuna, iftar ve sahurda yemeği fazla kaçırıp letâif'i (rahmet alıcılarını) öldürmemekle ulaşılabilir Yoksa normal öğün adedi zaten iki olduğundan, orucun sair zamanlardan bir farkı kalmayabilir Nitekim nafaka ve fidyeler iki öğün hesabıyle verilir
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUÇLUNUN KOLONYA KULLANMASI, DİŞLERİNİ FIRÇA VE MACUN İLE YIKAMASI ORUCUNU BOZAR MI? Kolonya az da olsa içinde alkol bulunduğu için Şafii mezhebine göre kullanılması haramdır ve necistir Kullanılmasına asla cevaz verilmemiştir Hanefi mezhebinde ise üzümden imal edilmiş şarap kesin olarak haramdır Hakkında ihtilaf varid olmamıştır Necaseti galize ile müteneccistir Üzümden başka şeylerden işlenen alkollü madde hakkında üç çeşit görüş vardır

1- Necaset-i muğallazadır
2- Necaset-i muhallefedir
3- Tahirdir

Racih görüş, necaseti muğallaza olması görüşüdür Kolonya ister muhaffefe olsun ister muğallaza olsun şayet necis olarak onu kabul edersek Ramazan-ı Şerifin içinde ve dışında kullanılmasında beis yoktur
Dişleri macun ile fırçalamak meselesine gelince fırça misvak gibidir Hatta fıkha göre misvak sayılır Hanefi mezhebinde oruçlu olan kimse kuru olsun, yaş olsun, öğleden evvel olsun öğleden sonra olsun her zaman kullanılabilir Ancak bazı rivayetlere göre Ebu Yusuf oruçlu olan kimsenin yaş misvakı kullanmasının mekruh olduğunu söylüyor Şafii mezhebine göre öğleden evvel kullanılmasında beis yoktur Öğleden sonra mekruhtur Hülasa Hanefi mezhebinde müftabih olan kavle göre her zaman fırçanın kullanılması caizdir Şafii mezhebinde öğleden evvel olursa beis yoktur Öğleden sonra mekruhtur
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER Uyurken rüyalanma (ihtilam), kan aldırma, bakmakla boşalma, macunsuz diş fırçası ve misvak kullanma, koku sürünme, sürme çekme, öpme, kendi isteğiyle olmaksızın kusma, kulağa su kaçma, unutarak yeme içme ve cima etme, kendi isteğiyle ağız dolusundan az kusma, boğazına toz, duman, sinek kaçma, dişleri arasında kalıp toplamı nohut tanesinden az yiyecek kalıntılarını yutma, (nohut tanesi kadar olursa kaza gerekir), kan aldırma, erkek kamışının deliğine yağ ve merhem akıtma, karnına ok, mızrak, kılıç girme, suya girme, yüzme, yemeğin tadına dili ile bakıp tükürme, çiğnenilmiş, renksiz ve tatsız sakız çiğneme (bu mekruhtur), yağlanma
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
OTOBÜSTE NAMAZ Genellikle otobüslerle yolculuk yapıyoruz Vakit namazları içi bazısı duruyor, bazısı durmuyor Biz durup kılmak istersek yolculardan itiraz edenler oluyor Bu durumda namazlarımızı nasıl kılmalıyız?
Fıkıh kitaplarımızda "Binek (hayvan) üzerinde Namaz" diye bir başlıkvardır ve mes'elenin esası bu başlıkaltında incelenir Özetlemeye çalışırsak şunları söyleyebiliriz:
Seferde binek üzerinde nafile namaz kilinabileceğine mezhepler ittifak halindedir Çünkü Resûlüllah Efendimiz kendileri binek üzerinde nafile namaz kılmışlar ve ashabına da kılmalarını emretmişlerdir Bununla ilgili rivayetler fıkıh kitaplarımızın âz sonra çeşitli vesilelerle atıfta bulunacağımız yerlerinde bolca bulunmaktadır Bu meyanda Kenzü'1- Ummâl konuyla ilgili onüç kadar rivayeti bir araya getirmiştir(el-Hindî, Kenzü'1-ûmmâl, VNI/38S-87) Bütün bu rivayetleri ve belki de daha başkalarını bir arada değerlendiren fıkıhçılarımız şu sonuçlara varmışlardır:
Şehir dışına çıktıktan sonra, sefer süresinden daha kısa bir yolda olsa dahi (en az diyenler bunu bir mile kadar indirir)(bk E1-Inâye (FKadir ile birlikte), I/463) nafile namazlarını, bineği üzerinde, ima ederek kılabilir Imayı, ruküda biraz, secdede daha fazla eğilmek suretiyle yapar Çünkü nafileler için belli bir zaman yoktur Nafile kılmak için bineğinden inmesini söylemek, nafile kılma azmini kırabilir ve yolculuğuna engel olabilir(Serahsî, I/350) Binek üzerinde nafile kılmakla hiç bir zarar etmiş olmaz Halbuki, kılarken sırf dilini koruması, kendini vesveseden ve kötü duygulardan muhafaza etmesi bile bir kazançtır(Serahsî, I/349) Bu mûlâhazalarla nafilenin binek üzerinde her halükarda kılınabileceğine cevaz verilmiştir Ne tarafa dönebilirse kıblesi o taraftır Bineği üzerindeki pislik de ekseriyete göre namaza mani değildir(Fethiu l-Kadîr, I/467) Atların çektigi araba da binek gibidir(agy) Böyle nafile bir namaza yerde başlayıp bineğinde devam etmek namazı bozar ama, binekte başlayıp yerde bitirmek bozmaz(Serahsi I/251; bu hüküm için gösterilen sebep ilginçtir Hayvana binmek "amel-i yesîr=fazla bir iş", inmek ise "amel-i yesir=az bir iş" sayılmıştır Buna göre günümüzde otobüslere inip binmeyi buna kıyaslama imkanı yoktur Ya da binme halinde "kuvvetli zayıfâ" inme halinde ise "zayıf kuvvetliye" bina edilmiş olur Ki, caiz olan ikincisidir denmiştir) Mes'ele kıyasa muhalif bir mesele olduğu ve böyle durumlarda ona başkası kıyas edilemeyeceği için Imam Azam'a göre binek üzerinde iken şehir içinde nafile kılamaz Ebu Yusuf ve Muhammed'e göre kılabilir ancak Muhammed bunun mekruh olacağını söyler(Serahsî, I/250) Imam Azam vitiri de binek üzerinde kılamayacağını söylerken bu iki imam onu da kılabileceği görüşündedirler Çünkü Resulüllah'ta bu uygulamanın örneği vardır(Serahsî, I/25:-251) Kenzü'l-Ummâl da bu doğrultuda Abdurrezzâk ve Ibn Ebi Şeybe'den iki rivayet nakleder(Kenzül-Ummâl, VNI/386)
Farzlara gelince: Genellikle fıkıhçılarımızın, özellikle de Hanefi fıkıhçılarının görüşü şudur: Sefer süresi yolda dahi olsa kişi, farz namazları, özrü (zaruret) olmaksızın binek üzerinde kılamaz Çünkü farzların belli vakitleri vardır O vakitlerde biraz durup namazı kılmak zor değildir Arkadaşı varsa onlar da zaten ona destek olacak ve beraberinde kılacaklardır(Serahsî, I/250; Ibn Hümâm, I/463; Ayrıca bk: Ali el-Kârî, Irsâdü's-Sâri, 41) Cabir b Abdillah hadisinde: "Resulüllah (sav) bineği üzerinde iken, kendisini ne tarafa çevirirse o tarafa doğru nafile kılardı Farz kılmak istediğinde ise bineğinden iner ve kıbleye dönerek kılardı"(el-Hindî, kenzü'1-Ummal, VNI/385) denmektedir Vitir için indigi rivayeti de vardır(Serahsî, I/249) Sonra, daha önce de işaret ettiğimiz gibi, binek üzerinde nafilenin kılınması kıyasa rağmen nas ile sabittir Öyleyse farz ona kıyas edilemez, netice itibari ile de zaruret (özür) bulunmadan binek üzerinde kılınamaz Burada, eskilerin binek dedikleri ile, günümüzdeki ulaşım vasıtaları arasında bu konularda fark olmadığını da söyledikten sonra bu mesele için nelerin özür kabul edildiğini görelim: Yol arkadaşlarının inip kendisini beklememesi, inmesi halinde hırsız, yırtıcı hayvan, düşman korkusu bulunması, ortalığın yağmur ve çamur olması, ihtiyar olup, inip binmede yardımcısının bulunmaması, bineğinin huysuz olması vb şeyler özür olarak görülmüş ve böyle durumlarda farzların da binek üzerinde (otobüste) kılınabileceği söylenmiştir(Serahsî agk; Ibn Hümâm, agk; el-Hindî Ibn Asakir'den Rasulüllah (sav)'in çok çamurlu bir hengamda bir merkep üzerinde farz kıldığını nakleder VNI/387) Buna göre namaz vakitlerinde durmayan bir otobüs yolcusu koltugunda ima ile farzlarını kılabilecek ve bu, şehir dışı için bir ruhsat olmuş olacaktır Ima ederken ön koltuga secde etme yerine, dönebildiği kadar kıbleye dönüp, rükü için biraz, secde için ise biraz daha fazla eğilerek kılacaktır Oturduğu koltugun pis olması zarar vermez Ama yolcu işin fetvasından önce azimeti deneyecek, şöförü güzellikle iknaya çalışacak, gerekirse yolculardan da destek arayacak, duraklarda namaz kılmayanları huzursuz edecek şekilde geç kalmayacak, diğerlerini namazdan ve namaz kılandan nefret ettirmeyecektir Böyle bir endişe söz konusu ise bütün sünnetleri bırakıp sadece farzları kılacaktır Ama şöföre hatırlatma işini her seferinde yapacak ve gerekirse tutumunu, ilerideki yolculuklarında firma seçimi için ölçü alacağını sezdirecek, ama kesinlikle çekişmeye ve tartışmaya girmeyecektir Güzel bir ikazı nazarı itibara almayan şöför, huysuz bineğe fevkalade kıyas edilir ve bu, farzı arabada kılmak için bir özür sayılabilir (Allah u a'lem)
 
Üst Alt