Süleymaniye Cami Şifreleri

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Akıllara durgunluk verecek gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?.

Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.

Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi. Camii ve külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı Sultan'a.

Kanuni durumu kendi gözleriyle görmek için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti. Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi. Sultan gözlerine inanamadı. Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle '' Bu ne iştir Mimarbaşı '' diye haykırdı. Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu. İçtiği sadece suydu.

Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini ölçmeye çalışıyordu. Mihraptaki imamın sesini, aynı oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirtti. Bu küpleri içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin eteklerine dizdirdi. Amacına ulaşmıştı Mimarbaşı. Sesi, yüzlerce metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yaymayı başarmıştı. Kanuni’de, Sinan’ın niyetini anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı.

Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti. Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.

Durun, daha bitmedi… Ve adına da İs Odası denilen bu bölmenin içine özel bir nemlendirme sistemi kurdu Sinan. Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.

Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri, yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o mürekkeple yapıldı. Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458 yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Son Bir Şifre Daha Var

Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah, diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz. Ayrıca Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve katlarının çıktığını görürsünüz.

Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
ALLAH razı olsun çok güzel,,,,Gerçekten mimar sinan eserlerini yakından inceleme fırsatım oldu,gerek edirnede gerekse istanbulda....Muhteşem bir iman ve akıl,ve sabırla inşa edilmiş....sadece iman ve insan gücüyle hiç bir makina yok,,,,,düşünüp tefekkür ediyorsunuz sınırsız bir düşünceye kapılıyor insan Tarihi eserlerimiz onları yapan mimarları anlatmaya başlarsam sayfalar yetmez o kadar çok severim en iyisi bu kadar yeterli olsun...:pembeli
 

MURATS44

Özel Üye
İnsanlık tarihinin en büyük mimarı Mimar Sinanın yapmış olduğu eserlerde ki sır ve mantık günümüz teknolojisi ve bilgisiyle dahi ancak yeni yeni anlaşılıyor. Eserleri kusursuz ve asırlar sonrasını düşünmüş... işte size kusursuz ve çağları aşan düşüncelerle yapılmış muhteşem Süleymaniye Mâbedimiz ile ilgili bir hikaye..Gerçek bir hikaye....

Birkaç yil once, Suleymaniye Camii'nin yikilma tehlikesiyle karsi
karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer cozum bulunamazsa, koca cami kisa
bir zaman içinde yikilacakmis. Caminin tum tasiyici yuku
kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda bulunan kilit taslari
zamanla asinmis.

Ama elde yazili bir proje olmadigi için nasil degistirileceği
bilinmiyormus.

Hemen Turkiye'nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir
heyet olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir
sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde
büyük bir karmasa suruyormus. Ulkenin çesitli bilim kuruluslarindan
bir sürü mimar, muhendis kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri
ortalarda dolanirken, kazara, gizli bir bolme bulmus. Bolmede,
uzerinde eski yazi olan bir not varmis. Uzmanlara inceletilen
kagidin orijinal olduğu belgelenmis.

Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan'in imzasini tasiyan bir
mektupmus. Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir
metin cikmis. "Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit
tasi asindi ve nasil degistirilecegini bilmiyorsunuz." Koca Sinan,
kademe kademe, kilit tasinin nasil degistirileceğini anlatiyormus.
Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve sise içindeki notta soyle bir
sey yaziyormus: "Her kim bu tas eskidiğinde yenisiyle degistirmek
isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit tasinin iki
tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan ceksin
ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin".

Heyet Sinan'in söylediklerini aynen yapmis. Suleymaniye camisi
boylelikle kurtarilmis. Bu mektup su an Topkapi Sarayi'nda
saklaniyormus.


1950-60 arasi bir tarihte insaat muhendisi, mimar ve
jeofizikçilerden Bakanligi'ndan izin alarak ulkemizdeki tarihi
yapilari incelemeye baslamis.Ayasofyayi, Yerebatan Sarnicini filan
gezdikten sonra sira Sinanin kalfalik eseri Suleymaniye Camisi'yle
Sinan'in ogrencisi Mimar Davut Aga'nin eseri Sultanahmet Camisi'ne gelmis.

Japonlar bu camiler uzerinde gunlerce inceleme yapmislar. Her geçen gun saskinliklari daha da artiyormus. Cunkü Japonlar daha ilk incelemede camilerin gevsek bir zemin uzerine insa edildiğini
anlamislar.

Ama bunca yil, bu camilerde bir catlak dahi olmamasina akil sir
erdirememisler.

Bunun uzerine Tuürkiye programinin gerisini tamamen iptal edip, bu iki cami üzerine yogunlasmislar.

Arastirmalarinin sonucunda herhangi bir sarsinti sirasinda bu iki
caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yikilmaktan
kurtulabildiği ortaya çikmis. Minareleri incelediklerinde ise
dumurlari ikiye katlanmis. Minarelerin cok daha gelismis bir rayli
sistem mekanizmasi uzerine oturtulduğunu ve her yone yaklasik 5
derece yatabildiğini gormusler.

Daha derin arastirma yapmak için Edirne'ye, Sinan'in ustalik eseri Selimiye Camisi'ne gitmisler. Ordaki olaganustu sistemleri gorunce iyice dumur olmuslar. Selimiye'nin tüm sirlarini aylarini harcayarak cozmüsler. Japonya'ya donduklerinde ise Sinan'in sirlarini uygulamaya sokarak sehirlerini Sinan'in kullandigi sistemlerle kurup muazzam gokdelenler dikmisler. Yani su an gelismis ulkelerin gokdelen yapiminda kullanılan cogu sistem, yuzyillar önce Sinan'in gelistirdigi mekanizmalarmis.

Bir gun Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altiğnda bir Japon'un ayaklarini kibleye doğru uzatmis sirtustu yattigini gormusler. Tabii hemen Japon'u, "Burasi kutsal bir yer. Bu sekilde yatmak bizim inanclarimiza gore saygisizliktir. Lutfen oturun veya ayakta durun"
diyerek uyarmislar. Ancak, Japon trans vaziyetteymis, gozlerini
kubbeden ayirmadan soyle sayikliyormus: "Bu imkansiz. Ben yillarin muhendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal goruyorum. Bu kubbenin orada o sekilde durmasi fizik ve matematik kurallarina aykiri. Bu imkansiz, orada hicbir sey yok, orada hicbir sey yok..."
Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmis. Bu nedenle
minarelerinin yakin zamanda yikilacagi farkedilimis. Uluslararasi
bir grup bilimadami toplanmislar. Nasil kurtaririz bu tarihi
minareleri diye kafa kafaya vermisler. Sonucta en son teknoloji olan kelepcelerle minarelerin temellerini sabitlemenin en iyi cozum olduğuna karar vermisler.

Minarelerin temellerini acinca, koymayi dusundukleri kelepcelerin
aynisiyla karsilasmislar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyil once ayni
seyi dusunmus megerse.
Mimar Sinan'in Selimiye Camii'nin kubbesini o genisliğe oturtmak
için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana
isleminden farkli besinci bir islem yaratarak cozdugu soylenir.
Ayrica minarelerin serefelerine cikanlarin yolda birbirlerini
gormemeleri ise buyuk bir bir dehanin urunudur. Almanlar ayni
sistemi meclislerinin onundeki dev kurede kullanmislar. Mimar Sinan bu sistemi 2 metre capindaki minarelere yuzyillar once monte edebilecek bir dehadir. Almanlarin dehasi ise, o cirkin taş
yiginina Selimiye'den fazla turist cekebilmelerindedir.
 

Songena

Yeni Üyemiz
Bu düşüncelere durgunluk verecek sanat eseri karşısında insanın Da Vinci'nin şifresi de neymiş diyesi geliyor... Ne dersiniz?[/QUOTE]

Valla öyle :aferina.r.o
 
Üst Alt