''O''

nefsimutmainne

Aktif Üyemiz




Birini tanıdım. O'ydu. Nasıl sözler veriyordum kendime.

Onu tanımış olmanın bana nasıl bir hayat bahşettiğini düşünüyordum.

Her şey Oolmuştu.

Ondan başka kimse yoktu dünyamda.

Bir O

Bir de ben…

Diyordum ki kendi yalnızlığıma, o'nu ya da o'yu yitirirsem n'aparım?

Bu sorunun cevabını düşünmek istemiyordum.

Bu soru, olmayacak bir imkâna göndermede bulunuyordu.

İnsan zihni bir tuhaftı. İnsan zihni imkânsız olanı düşünebiliyordu. Ama imkânsız olanı kabul etmek istemiyordu. İmkânsız olanın imkân aleminde var olabileceğini tasavvur edebiliyordu, fakat aynı zamanda bu tasavvuru reddediyordu. Onu yitirmeyi kendime yediremiyordum.

Onu yitirmek nasıl olabilirdi?

Onu yitirmenin bir anlamı olabilir miydi?

Onu yitirmek demek şu değil miydi: o, bu dünyanın bir yerlerinde var bulunmaya devam edecek, fakat sen onun nerede olduğunu bilmeyeceksin; o orada yaşıyor olacak, ama sen onun nefesini duyumsamaktan uzakta olacaksın…

Var mı böyle bir şey? Olabilir mi?

İşin en anlaşılmaz yanı da şurada duruyor: ben ona yakınken, onu yitirmiş halde bulunuyorum. O yanımdayken yanımda bulunmuş olmuyor. O, bana bir kulaç mesafede dururken, bu demektir ki, elimi uzatsam tutacağım bir mesafede konuşlanmış haldeyken, ona uzattığım elim boşta kalıyor.

Konuşmam gerektiğini biliyorum. Ona hitap etmem gerekiyor.

O zaman ne diyeceğimi bilemiyorum.

Ona nasıl hitap edebileceğimi bilmiyorum.

Ona hitap edilebilir mi, onu da bilmiyorum.

Sen!

Hayır, olmadı. Olmuyor…

O…

Kimdir o? Kim?

Sözcüklerin yetersiz olduğunu öğreniyorum.

Deneyerek…

Onunla yazıyorum. Onunla varlığımı sınıyorum.

Daha nereye kadar gidebilirim?

Nereye kadar gidilebilir?

Gidilebilecek yerin dibini bulmak mümkün mü?

Her şeyin mümkün olduğunu söylemek mümkün mü?

Ben buradayım. Buraya kadar duruyorum.

Dahası yok. Yokluk yok. Hiçbir şey…

h-i-ç-b-i-r-ş-e-y.

Aşk sözcüğü ancak bu harflerle yazılır.

Daha ne diyeyim?..

O”nun içi boş değil, o sıfıra benzese de sıfır değil…
 
Üst Alt