Tasavvufun Anahtar Terimleri

nefsimutmainne

Aktif Üyemiz
MUTASAVVIF : Gafletten uzak olarak yâni her an Hakk'ı zikreden, kalbini mânevî kirlerden temizleyen ve Allah'dan başka her şeyi gönlünden çıkaran, rûhunu Hakk'ın zikri ile süsleyen tasavvuf ehli, velî, mürşid, ahlâk-ı hasene sâhibine mutasavvıf denilir.

MÜRŞİD : Tasavvuf yolunda kendisinden önceki yetkili kişinin manevi izni ile insanları irşâd eden, doğru yolu gösterip yetiştiren ve kemâle getiren yâni olgunlaştıran tasavvuf terbiyesine ehil kişiye mürşîd denilir. Mürşidin olgunluğuna işaret eden bir terim ise "mürşîd-i kâmil"dir.


SİLSİLE : Tasavvufi yolların hepsinde günümüzdeki mürşidden Rasulullaha kadar ulaşan bir manevi zincir söz konusudur.Bu zincirin tarihen sağlıklı oluşu tasavvufi feyz ve bereketin intikalinde çok önemlidir.Bir tasavvuf yolunun sağlamlığının en büyük delili sahih bir silsileye sahip oluşudur.Tasavvufta "Allah'a giden yollar mahlûkatın nefesleri sayısıncadır." anlayışı sebebiyle tarikat sayısında bir sınırlama yoktur.

MÜRİD:Tasavvuf yolunda bulunan, bir mürşide intisab ederek seyr u sülûk ile manevi makamlarda yol almak suretiyle cemal mertebelerine ulaşmak yolunda irade izhar eden demektir. Mürîdler Allah'a yakınlık derecelerine ulaşmak için riyâzetler ve mücâhedeler çekerler ; nefsin isteklerinden kaçınıp istemediklerini yapmaya çalışırlar.



ZİKİR : Zikir, her işte Allah'ı hatırlamak, zihinde tutmak, yâd etmek, unutmamak ve anmak,kendini gafletten kurtarmak, kulun Allah'ı dille ve kalple anması anlamında Kur'an kaynaklı bir tasavvuf kavramıdır.Gaflet de Allah'ı unutmak demektir. Bütün tasavvuf büyükleri ve tarikat ricâli, zikri yollarının temel esası saymışlardır. Zikir, çeşitli türevleriyle Kur'an'da 250'den fazla yerde geçmektedir. Kur'an'ın bizzat kendisi ve emirleri birer zikirdir. Bu yüzden Kur'an bizzat kendisini ve namazı da zikir olarak adlandırmıştır. Mutasavvıflara göre gerçek zikir, Allah'ı şiddetle sevmek, O'ndan nasıl korkulmak gerekiyorsa öyle korkmak ve gaflet meydanından müşâhede semâsına yükselmektir. Ya da Mezkûr yani Allah'dan başkasını unutmaktır.

EVRAD : Îtiyad, alışkanlık hâlinde nâfile olarak devamlı yapılan ibâdet, tesbîh ve duâlara vird (çoğulu evrâd) denilir. İmâm-ı Gazâlî; "Duâ, zikir, Kur'ân-ı kerîm okuma ve tefekkür (mahlûklardaki ve kendi bedenindeki ince sanatları, düzenleri, birbirine bağlılıklarını düşünerek, Allah'ın büyüklüğünü anlaması, insanın günâhlarını hatırlayıp, bunlara tövbe etmesi lâzım geldiğini ibadetlerini ve tâatlerini düşünerek bunlara şükretmesi gerektiğini hatırına getirmesi), sabah namazından sonra, âhiret yolcusu kulun virdi olmalıdır." demiştir. Yine İmâm-ı Gazâlî; "Okunmalarında fazîlet olduğu bildirilen bâzı âyet-i kerîmeleri vird edinip, okumak da müstehabtır

EDEB : Her konuda haddini bilip, sınırı aşmamak, insanlara iyi muâmelede bulunmak, sünnet üzere yâni Rasûlullah efendimizin buyurduğu ve davrandığı gibi hareket etmek, hatâya düşmekten sakınılacak şey, terbiye, güzel ahlâka da edeb denir. Şems-i Tebrîzî ise; "Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise, insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve bütün Allah'ın kelâmının mânâsı, âyet âyet edepten ibaret olduğunu gör." demiştir
_________________
ARAYANLAR BULAMAZMIŞ BULANLARSA HEP ARAYANMIŞ herşey O\nu anlatıyor
 
Üst Alt