Ramazan'da yolculuk

ceylannur

Yeni Üyemiz
RAMAZAN'DA YOLCULUK

1— Ramazan'da Yolculuğa Çıkması:




ALLAH Rasûlü (s.a.) Ramazan'da yolculuğa çıktı; hem oruç tuttu hem de tutmadı. Sahabîleri, oruç tutup tutmama arasında serbest bıraktı[128]


2— Savaşta Oruç:



Düşmanlarına yaklaştıklarında onlara karşı savaşta güç elde etmeleri için sahabîlere orucu yemelerini emrederdi.

Böyle bir durumla mukîm iken karşılaşılsa ve oruç yenildiği takdirde düşmanla karşılaşmaya güç elde edilecek olsa bu halde müslümanlar oruç^ larını bozabilirler mi? Bu konuda iki görüş ileri sürülmüştür. Bunların delil bakımından en sağlam olanı bu haldeki müslümanlann oruçlarını bozabile­cekleridir. İbn Teymiye'nin tercihi de budur. İslâm orduları Şam yakınla^ rında düşmanla karşılaştığında İbn Teymiye bu şekilde fetva verdi.[129] Kuş-j

kuşuz bu sebeple orucu bozma sırf yolculuk sebebiyle oruç bozmaya göre daha uygundur. Hatta yolcunun orucu yemesinin mubah kılınması bu hal­de iken orucun yenilmesinin mubah olduğuna da bir tenbihtir. Çünkü bu hal, oruç yemenin caiz olması için daha haklı bir sebeptir. Zira diğer halde kuvvet yalnız yolcuya mahsus iken burada kuvvet, hem orucu yiyen mücâ­hide ve hem de müslümanlara aittir. Hem cihad meşakkati, yolculuk me­şakkatinden daha büyüktür. Mücahidin oruç tutmamasıyla elde edilen fayda, yolcunun oruç tutmamasıyla elde edilen faydadan daha büyüktür. Hem de ALLAH Teâlâ: "Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın." buyurmuştur.[130] Düşmanla karşılaşıldığında orucu yeme, en büyük kuv­vet sebeplerindendir.

Hz. Peygamber (s.a.) âyette geçen "kuvvet" kelimesini, "ok atmak" ile tefsir etmiştir.[131] Oruç bozmak, gıda almak gibi takviye edici, yardım edici şeyler bulunmaksızın ok atmak tam olarak gerçekleşmez ve ondan beklenen sonuç meydana gelmez. Hz. Peygamber (s.a.) düşmanlarma yak­laştıkları vakit sahabeye: "Doğrusu düşmanınıza yaklaştınız. Orucu yemek size daha çok güç katar." buyurdu. Bu bir ruhsattı. Sonra bir başka yere konakladılar. "Doğrusu siz düşmanınıza hücum etmek üzeresiniz. Orucu yemek size daha çok güç katar."Orucunuzu yeyin." buyurdu. Bu ise bir azimettir. Sahabî: "Bu emir üzerine orucu bozduk." diyor.[132] Hz. Pey­gamber (s.a.) görüldüğü üzere orucu bozmaya sebep olarak düşmanlarma yaklaşmalarını ve düşmanla karşılaşmak için kuvvete muhtaç olmalarını göstermiştir. Bu ise yolculuk dışında bir başka sebeptir. Yolculuk, başlıba-şına müstakil bir sebeptir. Gösterdiği sebepler arasında ondan söz etmemiş ve ona işarette de bulunmamıştır. Özelliği olan bu oruç yeme meselesinde şeriat sahibinin hükümsüz saydığını itibara alarak bunu sebep göstermek, düşmana karşı konulacak kuvvet vasfını hükümsüz saymak ve sırf yolculu­ğu itibara alma şeriat sahibinin itibar ettiği ve sebep gösterdiği şeyi hüküm* süz sayma demektir.

Toparlayacak olursak; şeriat sahibinin tenbihi ve hikmeti cihad sebe­biyle oruç yemenin sırf yolculuk sebebiyle oruç yemeye nazaran daha yerli yerinde bir hareket olmasını icabettirir. Ya bir de Hz. Peygamber (s.a.) sebebe işaret etmiş, ona tenbihte bulunmuş, hükmünü açıklamış ve bu se­bepten Ötürü sahabîlere oruçlarını bozmalarını emretmişse ne demeli? Şu hadis de bunu göstermektedir: İsa b. Yunus, Şu'be — Amr b. Dinar — İbn Ömer senediyle rivayet eder ki, ALLAH Rasûlü (s.a.) Mekke fethi günü ashabına: "Bugün savaş günüdür. Derhal orucunuzu bozun." diye buyur­du.[133] Şu'be'den hadisi, Saîd b. Rebî de rivayet ederek İsa b. Yunus'a mütabaat etti. Görüldüğü gibi Hz. Peygamber (s.a.), savaşı sebep gösterdi ve hemen arkasından (sebep bildiren) bir edat —fâ edatı— getirmek sure­tiyle orucu yeme emrini verdi. Herkes bu sözden orucu bozmanın savaştan ötürü olduğunu anlar. Yolculuk, cihaddan tecrid edildiği zaman ise ALLAH Rasûlü (s.a.), orucu bozma konusunda; bu ALLAH'tan bir ruhsattır, bu ruh­sata kim uyarsa iyi yapmış olur, kim de oruç tutmak isterse ona bir günah yoktur, derdi. [134]

[128] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/69.

[129] Bu olay, 702/1302 senesinde Şam yakınlarındaki Mercu's-Suffer denilen yerde meyda­na gelmişti. O savaşa Şakhab savaşı denir. Orada Moğollardan pek çok nefer öldürüldü ve kalabalık bir grup esir alındı. ALLAH,

müslümanları galip ve muzaffer eyledi, ham-j dolsun zalim milletin ardını kesti. Şeyhülislâm İbn Teymiye (r.h.) bu meydan muharebe-1 sine hem diliyle, hem de canıyla katıldı. ALLAH, va'dini gerçekleştirip kendisi İçin çarpı- [ şan orduyu muzaffer eyleyinceye ve Moğollan tek başına hezimete uğratıp inananlara; yardınredinceye kadar İbn Teymiye insanlara sebat göstermelerini tavsiye etti, onlara zafer va'deıti ve iki iyilikten biriyle ya ganimete, ya ebedî kurtuluşa kavuşmakla müjde­ledi. O savaşta bulunan komutanlardan biri anlatıyor: Merhum Üstad, Mercu's-Suffer'de düşmanla kapışma gününde iki ordu birbiriyle karşı karşıya geldiği vakitte bana: '"Be­ni ölüm yerinde durdur." dedi. Ben de onu sel gibi akan düşmanın karşısına gönder­dim. "İşte ölüm yeri, işte düşman!" dedim. Gözünü göğe dikti, dudaklarını uzun müddet kıpırdattı. Sonra hızla harekete geçti ve savaşa koyuldu. Sonra savaş kargaşası içinde onu gözden kaybettim. Onu tekrar gördüğümde ALLAH fethi müyesser kılmış ve İslâm ordusunu muzaffer eylemişti. Geniş bilgi için bk. İbn Abdilhadî, el-Ukûdu'd-Dürnyye,

[130] Enfâl, 8/60.

[131] Müslim, 1917. Ukbeb. Âmir el-Cühenî anlatıyor: ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) minberde "Düş­manlarınıza karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın." âyetini okuduktan sonra şöyle dediğini işittim: "Dikkat edin. kuvvet, atıcılıktır! Dikkat edin, kuvvet, atıcılıktır! Dik­kat edin, kuvvet, atıcılıktır!"

[132] Müslim, 1120; Ebu Davud, 2306.

[133] Râvileri sikadır.

[134] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/69-71.
 
Üst Alt