Balın Zekâtı:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Balın Zekâtı:

Bal .konusunda Hz. Peygamber'den (s.a.) farklı rivayetler aktarılmış­tır. Ebu Davud, Amr b. Şuayb — babası — dedesi senediyle rivayet eder ki, Müt'ânoğullarmdan Hilâl adında birisi ALLAH RasûKVne (s.a.), arıların­dan elde ettiği balın öşrünü (onda birini) getirmiş ve O'ndan "Selebe" adındaki bir vadiyi arıların bal toplama yeri olarak tayin etmesini istemişti. Bunun üzerine ALLAH Rasûlü (s.a.) o vadiyi anlar için bal toplama yeri olarak tayin etmişti. Hz. Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) halife olunca, Süfyan b. Vehb bir mektup yazıp bunu sordu. Hz. Ömer cevap olarak şöyle yazdı: "Şayet ALLAH Rasûlü'ne (s.a.) ödediği, arılarından elde ettiği balın öşrünü sana da öderse Selebe'yi onun arılarının bal toplama yeri olarak bırak. Aksi takdirde arı, yağmur sineğidir..(Bal yapmak için yağmurlu ve bitek arazi arar). Oralardan dileyen arısına bal toplatabilir. (Yani dağlarda bulu­nan balı toplamada önce gelen daha haklıdır.)"[17]

Bu hadisin bir diğer rivayetinde: "Her on tulum baldan bir tulum zekât verilir." denmektedir[18]

İbn Mâce'nin, Sözen'inde Amr b. Şuayb — babası — dedesi senediyle rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.) baldan öşür almıştır[19]

İmam Ahmed'in Müsned'indc rivayet* edildiğine göre Ebu Seyyare el-Müteî diyor ki: Hz. Peygamberce (s.a.) "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Benim arıla­rım var." dedim. "Öşür ver." buyurdu. "Ey ALLAH'ın Rasûîü! Arıların bal topladığı yeri bana ayır" dedim. O da benim için orasını arılarımın bal toplama yeri olarak tayin etti.[20]

Abdürrezzak'ın, Abdullah b. Muharrer — Zührî — Ebu Seleme —Ebu Hureyre senediyle rivayetine göre ALLAH Rasûlü (s.a.) Yemenlilere bal­dan öşür alınmasını yazdı.[21]

Şafiî'nin, Enes b. Iyâz — Haris b. Abdurrahman b. Ebu Zübâb — babası Abdurrahman senediyle rivayetine göre Sa'd b. Ebu Zübâb anlatı­yor: ALLAH Rasûlü'ne (s.a.) gelip müslüman oldum. Sonra: "Ey ALLAH Ra­sûlü! Kavmimin mallarını müslüman oldukları zamandaki şekliyle bırak." dedim. ALLAH Rasûlü (s.a.) de öyle yaptı ve beni onlara zekât memuru olarak tayin etti. Sonra Ebu Bekir (r.a.) ve ondan sonra da Hz. Ömer (r.a.) beni zekât memuru tayin etti. —Râvi diyor ki: Sa'd, Serât halkın-dandı.— Bal konusunda kavmimle konuştum ve onlara: "Balda zekât var­dır. Zekâtı verilmeyen bir gelirde hayır yoktur." dedim. "Acaba ne kadar verilecek, senin bu konudaki görüşün nedir?" diye sordular. "Öşür = onda bir" dedim ve onlardan öşür aldım. Hz. Ömer İbnü'l-Hattâb (r.a.) ile kar­şılaştım. Ona olanı haber verdim. Hz. Ömer aldığım öşrü benden aldı (ve sattı), sonra parasını müslümanların zekâtları arasına (hazineye) koydu.[22] Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. Metin Şafiî'ye aittir. [23]


a) Balın Zekâtı Yoktur Diyenler:



İlim adamları bu hadislerde ve hadislerin ifade ettiği hükümde ihtilâf etmişlerdir: Buharı: "Balın zekâtı konusunda hiç sahih hadis yoktur.", Tirmizî: "Bu konuda Hz. Peygamber'den (s.a.) aktarılan rivayetlerin çoğu sahih değildir.", İbnü'l-Münzir: "Balın zekâtının farz olduğuna dair ne ALLAH Rasûlü'nden (s.a.) sabit bir hadis, ne de bir icmâ vardır. Balda zekât yoktur." ve Şafiî: "Baldan öşür alınacağı yolundaki hadis zayıftır; öşür alınmayacağı konusundaki hadis de zayıftır. Ancak bu ikincisi hakkında Ömer b. Abdülaziz'den sahih bir rivayet vardır." demiştir.

Bunlar diyorlar ki: Farz olduğunu ifade eden bütün hadisler illetlidir:

1- İbn Ömer hadisi: Bu hadis Sadaka b. Abdullah b. Musa b. Yesâr —Nâfi'— îbn Ömer senediyle rivayet edilmiştir, İmam Ahmed, Yahya b.Maîn ve başkaları senedde geçen Sadaka adlı râviyi zayıf saymışlar; Buha­rı: "Bu hadis Nâfi* yoluyla Hz. Peygamber'den (s.a.) mürsel olarak riva­yet edilmiştir." ve Nesâî: "Sadaka bir hiçtir. Bu hadis münkerdir." demiştir.

2- Ebu Seyyare el-Müteî hadisi: Süleyman b. Musa, Ebu Seyyâre'den rivayet etmiştir. Buharî: "Süleyman b. Musa, ALLAH RasûhVnün (s.a.) as­habından hiçbirine yetişmemiştir." diyor.

3- Hz. Peygamberdin (s.a.) baldan öşür aldığı yolundaki öteki Amr b. Şuayb hadisi: Bu hadisin senedinde Amr'dan rivayette bulunan Üsame b. Zeyd b. Eşlem vardır. Onlara göre bu râvi zayıftır. İbn Maîn: "Zeyd'in üç oğlu da hiçtir" ve Tirmizî: "Zeyd b. Eslem'in çocukları arasında sika bir râvi yoktur." diyor.

4- Zührî — Ebu Seleme — Ebu Hureyre senediyle rivayet edilen hadis, Zührî'den bu hadisi rivayet eden Abdullah b. Muharrer'den arınmış olsa ne açık bir delil olurdu! Buharî, onun bu hadisi hakkında: "Abdullah b. Muharrer'in rivayet ettiği hadis terkolunur (metruktür). Balın zekâtı konu­sunda hiç sahih hadis yoktur." diyor.

5- Şafiî'nin (r.h.) hadisine gelince: Bu hadisi Beyhakî, Salt b. Muham-med — Enes b. Iyâz — Haris b. Abdurrahman (yani İbn Ebu Zübâb) — Müneyyir b. Abdullah — babası Abdullah — Sa'd b. Ebu Zübâb sene­diyle rivayet etmiş; yine aynı senedle Safvân b. İsa, Haris b. Ebu Zübâb'-dan rivayet etmiştir. Buharî: "Sa'd b. Ebu Zübâb'dan rivayette bulunan Müneyyir'in babası Abdullah'ın rivayet ettiği hadis sahih olmaz. Bana Ali b. el-Medînî: Bu Müneyyir'i, bü hadis dışında hiç tanımıyoruz, dedi." di­yor. Şâfıî diyor ki: "Sa'd b. Ebu Zübâb'm aktardığı rivayet göstermekte­dir ki, ALLAH Rasûlü (s.a.) ona baldan zekât almasını emretmemiştir, bu yalnızca onun kendi görüşüdür ve bal sahipleri için, verdikleri bu zekât, nafile sadaka yerine geçmektedir." Yine Şafiî diyor ki: "Kendilerinden ze­kât alınan şeyler hakkında hadisler ve sahabe tatbikatı sabittir. Bu konuda ise sabit değildir. Herhalde baldan zekât muaf tutulmuştur."

Yahya b. Âdem'in, Hüseyn b. Zeyd — Cafer b. Muhammed — baba­sı Muhammed senediyle rivayetine göre Hz. Ali (r.a.): "Balda zekât yok­tur." demiştir[24]

Yahya: "Hasan b. Salih'e bal soruldu; onda gerekli bir şey görmedi.'diyor ve Muaz'm baldan hiç bir şey almadığını kaydediyor.

Humeydî'nin, Süfyan — İbrahim b. Meysera — Tavus senediyle riva­yetine göre Muaz b. Cebel'e baldan ve zekât nisabına ulaşmayan sığırdan zekât getirildi. Muaz: "ALLAH Rasûlü (s.a.) bana, bu ikisinden herhangi bir şey almamı emretmedi." dedi.[25]

Şafiî'nin Mâlik'den rivayetine göre Abdullah b. Ebu Bekir diyor ki: Ömer b. Abdülaziz'den (r.a.) babama Mina'da bulunuyorken at ve baldan zekât almamasını emreden bir mektup geldi.[26] Mâlik ve Şafiî bu görüşü benimsemişlerdir. [27]

b) Balın Zekâtını Kabul Edenler:

Ahmed, Ebu Hanife ve bir grup âlim baldan zekât verilmesi görüşünü benimsemiştir. Onların görüşüne göre bu rivayetler birbirlerini takviye ederler. Pek çok yoldan değişik senedlerle rivayet edilmişlerdir. Mürsel olanları, müsned olanlarını güçlendirir. Ebu Hatim er-Râzî*ye: (<Müneyyir'in babası Abdullah'ın Sa'd b. Ebu Zübâb'dan rivayet ettiği hadis sahih midir?" diye sorulduğunda "Evet" cevabını vermiştir.

Bunlar diyorlar ki: Zira bal, ağaçların çiçeklerinden ve kır çiçeklerin­den meydana gelir; ölçülebilir, saklanabilir bir maldır. Bu yüzden tahıllar ve meyvelerde olduğu gibi onda da zekât vaciptir. Onun elde edilmesindeki külfet, ziraî mahsuller ve meyvelerdeki külfetten aşağıdır.

Ayrıca Ebu Hanîfe diyor ki: Şayet bal, Öşrî arazideki andan elde edili­yorsa zekât olarak öşür (1/10) gerekir. Eğer harâc araziden elde ediliyorsa hiçbir şey gerekmez. Çünkü harâc arazinin sahibi, arazide elde ettiği mey­velerden ve ziraî mahsullerden dolayı harâc vermekle mükelleftir. Harâc arazide, mahsullerden dolayı bir başka hak gerekmez. Öşrî arazide ise sa­hibinin zimmetinde, bu araziden dolayı bir hak gerekmez. Bu yüzden on­dan elde edilen şeylerden hakkın alınması gerekir.

İmam Ahmed bu konuda her iki araziyi eş tuttu ve arazî ister öşrî, ister harâcî olsun kişinin kendi mülkünden yahut Ölü (mevat) araziden elde etmiş olduğu baldan zekât alınmasını gerekli gördü.

Balda zekâtı gerekli görenler bunun belli bir nisabı olup olmadığında ihtilâf etmişler ve ortaya iki görüş atmışlar: 1- İster az, ister çok olsun zekât gerekir. Bu Ebu Hanîfe'nin (r.h.) görüşüdür. 2- Muayyen bir nisabı vardır. Bu görüşü kabullenenler nisabın miktarında ihtilâf etmişlerdir: Ebu Yusuf 10 rıtıl ve Muhammed b. Hasan 5 feraktir diyor. Ferak, 36 Irak rıtlına eşittir. Ahmed, balın nisabı 10 ferak diyor. Sonra Hanbelî âlimleri ferak konusunda üç görüş ortaya atmak suretiyle ihtilâf etmişlerdir: 1) Fe­rak, 60 ntıldır, 2) 36 rıtıldır, 3) 16 ntıldır. İmam Ahmed'in sözünden anla­şılan bu (üçüncüsü)dür. En iyi bilen ALLAH'dır. [28]

[17] Ebu Davud, 1600, 1601, 1602; Nesâî, 5/46. Senedi hasendir.

[18] Ebu Davud, 1602; Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm, el-Emvâl, s. 598. Senedi hasendir.

[19] İbn Mâce, 1824. Hadis cahilleriyle birlikte hasendir.

[20] Ahmed, 4/236; îbn Mâce, 1823; Tayâlisî, 174, 175; Beyhakî, 4/126; Abdürrezzak, 6973. Sened munkatı'dir.

[21] Abdürrezzak, 6972; Beyhakî, 4/126. Sened zayıftır.

[22] Şafiî, Müsned, 1/240, 241 ve el-Ümm, 2/33. Râvileri sikadır; ancak senedindeki Ab-durrahman'ı, İbn Hibbân'dan başkası sika kabul etmemiştir. Ayrıca bk. Ahmed, 4/79; Beyhakî, 4/127; îbn Ebî Şeybe, 3/20; Ebu Ubeyd, el-Emvâl, 496, 497; İbn Sa'd, Taba-kat, 4/341. Senedi zayıftır.

[23] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/23-24.

[24] Râvileri sikadır, ancak hadis mürseldir.

[25] Abdürrezzak, 6974; Beyhakî, 4/127. Hâvileri sikadır, ancak hadis mürseldir. Musannef'te "Hz. Peygamber'e (s.a.) 30 sığırdan aşağısını sordular." şeklinde geçiyor.

[26] Mâlik, Muvatta, 1/277, 278. Senedi sahihtir.

[27] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/24-26.

[28] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/26-27.
 
Üst Alt