ceylannur
Yeni Üyemiz
Sa'y Edişi:
Sonra Safa tepesinin karşısındaki kapıdan Safa'ya çıktı. Tepeye yaklaşınca: "Şüphesiz Safa ve Merve ALLAH'ın nişanelerindendir." âyetini[510] okudu ve "ALLAH'ın ilk olarak söylediğinden başlıyorum." dedi. Nesâî'nin rivayetinde ise^ "başlıyorum" yerine emir kipiyle "başlayın" kelimesi yer almaktadır.[511] Sonra dağın tepesine çıktı ve nihayet Kabe'yi gördü. Kıbleye yöneldi. Kelime-i tevhid ve tekbîr getirdi ve şöyle dedi:
"Tek ALLAH'tan başka tanrı yok. O'nun ortağı yok. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun herşeye gücü yeter. Tek ALLAH'tan başka tanrı yoktur. O ALLAH sözünü tutmuş, kuluna yardım etmiş ve güçlü toplulukları tek başına hezimete uğratmıştır." Sonra bu arada dua etmiş ve üç defa böyle söylemiştir.
İbn Mes'üd, Safa'daki Sad* denilen bir yarık üzerinde ayağa kalktı. Bunun üzerine ona: "Ey Ebu Abdurrahman! Burası neresidir?" diye sordular. O da: "Burası, kendisinden başka tanrı bulunmayan ALLAH'a yemin ederim ki, kendisine Bakara sûresi indirilen zâtın makamıdır." diye cevap verdi. Bu olayı Beyhakî rivayet etmiştir[512]
Sonra Hz. Peygamber (s.a.) yürüyerek Merve'ye İndi. Ayakları yokuş aşağı vadinin ortasına akınca, koştu. Vadiyi geçip (Merve) tepesine tırmanmaya başlayınca yürüdü. O'ndan aktarılan sahih rivayet böyledir. O gün sa'y yapılan yerin başlangıç ve sonunda dikili bulunan iki yeşil alâmetin önüne gelinceye kadar koşuyor (buradan itibaren yürüyordu). Görünen o ki, vadinin yapısı değişmemiştir. Sahih-i Müslim'deki rivayette Câbir, Hz. Peygamber'in (s.a.) böyle yaptığını aktarmaktadır.[513] Bu rivayetin görünümünden anlaşılan, Hz. Peygamber'in (s.a.) yaya olduğudur. Müslim'in; Sahih'inde rivayetine göre Ebu'z-Zübeyr, Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediğini işitmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.) Veda haccında, insanlar etrafım sardığı için (herkes tarafından görülemediğinden) kendisine sorularını sorsunlar diye onlara görünebilmek için yüksekte olmak amacıyla devesi üzerinde Kabe'yi tavaf etti ve Safa-Merve arasında sa'y yaptı."[514] Müslim'in, Ebu'z-Zübeyr aracılığıyla Câbir'den rivayetine göre ne ALLAH Rasûlü (s.a.) ve ne de ashabı Safa-Merve arasında bir tek sa'ydan başka sa'y —o da ilk sa'yıdır— yapmamıştır.[515]
İbn Hazm diyor ki: Bu iki rivayet arasında bir çelişki yoktur. Çünkü binitli olan kimseyi devesi yokuş aşağı indirince, o kimsenin bütün bedeni yokuş aşağı akmış olur. Aynı zamanda bedeninin geri kalan kısmıyla beraber ayaklan da yokuş aşağı akmıştır.
Bu iki rivayetin arasını bulmada bence bundan daha güzel başka bir yol vardır. Şöyle ki: Hz. Peygamber (s.a.) önce yaya olarak sa'y yaptı; sonra sa'yını binitli olarak tamamladı. Böyle olduğu, bir rivayette açıkça belirtilmiştir. Sahih-i Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ebu't-Tufeyl anlatıyor: İbn Abbas'a: "Söyle bana, Safa-Merve arasında binitli olarak sa'y yapma sünnet midir? Zira kavmin, sünnet olduğunu iddia ediyor." dedim. O da: "Hem doğru söylemişler, hem yanlış!" diye karşılık verdi. Ben: "Hem doğru söylemişler, hem yanlış! sözünün anlamı ne?" diye sordum. Şunları söyledi: ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) etrafında insanlar kalabalık lası p "İşte Muhammedi İşte Muhammed!" diye bağrışmaya başladılar; hatta yeni yetişmekte olan genç kızlar evlerden dışarı çıktılar. Dağıtmak amacıyla ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) Önünde, insanlar dövülmezdi. Kalabalık iyiden iyiye artınca Hz. Peygamber (s.a.) (devesine) bindi. Yürümek ve koşmak daha faziletlidir.[516]
Hz. Peygamber'in (s.a.), Mekke'ye gelişinde yapmış olduğu kudüm tavafını yaya mi,binitli olarak mı yaptığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Sahıh-i Müslim'de rivayet edildiğine göre, Hz. Âişe (r.a.) diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.), Veda haccında insanların kendisinden uzaklaştırılmasını hoş görmediği için Kabe'nin etrafını devesi üzerinde Rükn'ü (Hacer-i Esved'i) selâmlayarak tavaf etti.[517]
Sünen-i Ebu Davud'âa îbn Abbas'm şöyle dediği rivayet edilir: Hz. Peygamber (s.a.), rahatsız olduğu bir halde Mekke'ye geldi. Tavafı devesi üzerinde yaptı. Rükn'e her gelişinde onu ucu eğri değnekle selâmladı. Tavafı bitirince deveyi çökertti, iki rekât namaz kıldı."[518] Ebu't-Tufeyl diyor ki: "ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) gördüm; Kabe'nin etrafım devesi üzerinde tavaf ediyor, Hacer-i Esved'i ucu eğri-değneği ile selâmlıyor, sonra o değneği Öpüyordu." Bu hadisi Müslim, "deve" kelimesini zikretmeksizin rivayet etmiştir.[519] Hadis, Müslim'in senediyle ve deve kelimesinin zikredilmesi suretiyle Beyhakî tarafından rivayet edilmiştir. ALLAH daha iyi bilir ya, bu kudüm tavafında değil de ifâza tavafında olsa gerektir. Çünkü Câ-bir (kudüm tavafının) ilk üç turunda Hz. Peygamber'in (s.a.) remel yaptığım hikâye etmiştir ki, bu ancak yaya olunduğunda mümkündür.
Şafiî (r.h.) diyor ki: Hz. Peygamber'in (s.a.) kudüm tavafında yaptığı yedi turu yaya idi. Çünkü Câbir, bu tavafta Hz. Peygamber'in (s.a.) üç turda remel yaptığını, dört turda ise yürüdüğünü aktarmıştır. Câbir'in, tavafı Hz. Peygamber'in (s.a.) bir tek turda hem binitli, hem yaya olarak yapmış olduğunu söylemesi düşünülemez. Oysa binitli olarak yaptığı yedi turun, kurban bayramının birinci günü yaptığı tavafta gerçekleştiği mahfuzdur... Sonra Şafiî, îbn Uyeyne —İbn Tavus— babası Tavus senediyle rivayet eder ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.) ashabına ifâza tavafı için erken davranmalarını emretti. Kendisi ise hanımları arasında geceleyin devesi üzerinde Rükn'ü ucu eğri değneği ile selâmlayarak ifâza tavafını yaptı." Sanırım "Hz. Peygamber (s.a.) değneğin ucunu öpüyordu." dedi.[520]
Ben derim ki: Maamafih bu hadis mürseldir ve Câbir'in Sahih'dç rivayet ettiği "Hz. Peygamber (s.a.) ifâza tavafını, kurban bayramının birinci günü gündüz yaptı." hadisine ters düşmektedir ki, yakında geleceği üzere Hz. Âişe ile İbn Ömer de böyle rivayet etmişlerdir. İbn Abbas'ın "Hz. Peygamber (s.a.), rahatsız olduğu bir halde Mekke'ye geldi. Tavafı devesi üzerinde yaptı. Rükn'e her gelişinde onu selâmlardı." sözü şayet mahfuz ise umrelerinden birinde olsa gerektir. Yoksa kudüm tavafının ilk üç turunda remel yaptığı sahih senedle aktarılmıştır. Yalnız İbn Hazm'ın sa'y konusunda dediği gibi "Hz. Peygamber (s.a.) devesi üzerinde remel yapmıştır. Zira devesi üzerinde remel yapan kimse de remel yapmış sayılır" denilebilirse de, hiçbir hadiste Hz. Peygamber'in (s.a.) kudüm tavafında binitli olduğu belirtilmemiştir. En iyi ALLAH bilir.
îbn Hazm: "Hz. Peygamber (s.a.), devesi üzerinde binitli olduğu halde Safa-Merve arasında üçü remel, dördü normal yürüyüş olmak üzere yedi tur yaptı" diyor. Bu, merhumun yanılgı ve yanhşlıklarındandır. Zira ondan başka hiç kimse katiyen böyle bir şey söylememiş ve hiç kimse de Hz. Peygamber'in (s.a.) bu şekilde yaptığını asla rivayet etmemiştir. Bu, yalnızca Kabe'nin tavafı meselesindedir. Ebu Muhammed (îbn Hazm) yanlışlıkla bunu Safa-Merve arasında yapılan turlara aktarmıştır. Daha tuhafı da bu görüşünü desteklemek amacıyla Buharî'nin İbn Ömer'den rivayet ettiği şu hadisi delil göstermiştir: Hz. Peygamber (s.a.), Mekke'ye geldiğinde ilk iş olarak Rükn'ü (Hacer-i Esved'i) s'elâmlayarak Kabe'yi tavaf etmeye koyuldu. (İlk) Üç turda remel yaptı, dört turda ise normal yürüdü. Bey-tullah'ı tavaf işini bitirince, Makâm'ın yanında iki rekât namaz kıldı. Selâm verip namazdan çıktı. Safa'ya geldi. Safa-Merve arasında yedi tur (şavt) yaptı...[521]' İbn Hazm, hadisin geri kalan kısmını da kaydedip diyor ki: "Safa-Merve arasında kaç kere remel yapmış olduğunu belirten bir ifadeye rastlamadık. Ancak bu hadis, müttefekun aleyh'dir." İşte böyle diyor, İbn Hazm.Ben derim ki: İttifakla rivayet edilen (müttafekun aleyh) husus, bütün turlarda vadinin ortasına geldiğinde koştuğudur. Özellikle ilk üç turda remel yaptığım hiç kimse söylememiş ve bildiğimiz kadarıyla ondan başkası da nakletmemiştir. Bu meseleyi üstadımıza sordum. "Bu, onun yanlışlarından biridir. Merhumun*, kendisi hac yapmamıştır." dedi.
Bu yanlışlığın bir benzeri "Hz. Peygamber (s.a.) on dört kere sa'y yaptı" deyip gidiş-gelişini bir defa sayanın düştüğü yanlışlıktır. Bu da Hz. Peygamber (s.a.) hakkında yapılan bir yanlışlık olup hiç kimse tarafından nakledilmemiştir ve her ne kadar imamlara müntesip sonraki bazı âlimler-ce savunulmuşsa da görüşleri meşhur olan hiçbir imam böyle bir şey söylememiştir. Hz. Peygamberdin (s.a.) sa'yını Merve'de tamamlamış olduğunda ihtilâf edilmemiş olması da bu görüşün sakatlığını ortaya koyar. Şayet gidiş-geliş bir defa sayılsaydı, sa'yını Safa tepesinde bitirmiş olması gerekirdi.
Hz. Peygamber (s.a.) Merve'ye ulaştığında tepesine çıkar, Kabe'ye yönelir, tekbir getirir, kelime-i tevhîd söyler ve Safa'da yaptığı gibi yapardı. Merve'de sa'yını tamamlayınca; yanında kurban bulunmayan, kıran yahut ifrâd haccı yapan herkesin kesinlikle ihramdan çıkmalarını ve kadınlarla cinsel ilişki kurma, güzel koku sürünme, dikişli elbise giyme gibi ihramhya haram olan şeylerin hepsini yapmalarını ve terviye gününe kadar bu şekilde kalmalarını emretti. Kendisi ise kurbanlık sevketmiş olmasından dolayı ihramdan çıkmadı ve orada şöyle dedi: "Bu yapmakta olduğum hacca yeniden başlıyor olsaydım kurbanlık sevketmez, haccı umreye çevirirdim."
Hz. Peygamber'in (s.a.) kendisinin ihramdan çıktığı rivayet edilmişse de yukarıda açıkladığımız üzere bu kesinlikle yanlıştır.
Hz. Peygamber (s.a.) burada, saçlarını tamamen tıraş ettirenler için üç kere, kısalttıranlar içinse bir kere dua edip ALLAH'tan onların bağışlanmalarını diledi.[522] Haccı feshedip ihramdan çıkmalarını kendilerine emretmelerini müteakip Sürâka b. Mâlik b. Cu'şûm, burada O'na bu haccı feshetme işinin o seneye mi mahsus olduğunu, yoksa ebediyen geçerli bir şey mi olduğunu sormuş, O da: "Hayır, ebediyen geçerlidir." cevabını vermişti. Kurbanlık sevketmiş olmalarından dolayı Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Talha ve Zübeyr ihramdan çıkmamışlardı.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları ise kırana niyet etmişlerdi, ihramdan çıktılar. Yalnız Hz. Âişe hayız olduğundan ihramdan çıkma imkânına sahip olmadığı için ihramdan çıkmadı. Hz. Fâtıma ise ihramdan çıkmıştı. Çünkü onun yanında kurbanlık hayvanı yoktu. Hz. Ali (r.a.) de kurbanlığı bulunduğu için ihramdan çıkmadı. Hz. Peygamber (s.a.) kendisi gibi niyetlenip ihrama girenlere şayet yanlarında kurbanları varsa ihramlı kalmalarını, kurbanları yoksa ihramdan çıkmalarını emretti.
Terviye gününe kadar Mekke'de kaldığı sürece Mekke'nin dışında müs-lümanlarla konakladığı yerde namazım kıldı. Mekke dışında kaldığı dört gün boyunca namazı kısaltarak kıîdı.[523] Bu dört gün: Pazar, pazartesi, salı, çarşamba. Perşembe günü kuşluk vakti olunca, beraberindeki müslü-manlarla birlikte Mina'ya hareket etti. İhramdan çıkmış olanlar meskenlerinde ihrama girdiler; Mescid-i Haram'a gidip orada ihrama girmediler. Hatta ihrama girdiklerinde Mekke arkalarında idi. [524]
[510] Bakara, 2/159.
[511] Nesâî, 5/236; Dârakutnî, 2/254. Râvileri sikadır. İbn Hazm ve Nevevi sahih saymışlardır. Bu rivayet şazdır. Çünkü Mâlik, Süfyan ve Yahya b. Saîd el-Kattân, "başlarız" şeklinde rivayette birleşmişlerdir. Hafız İbn Hacer: "Bu zatlar diğerlerinden daha hafızdır." demektedir. _
[512] Beyhakî, 5/95. Senedi zayıftır.
[513] Müslim, 1218.
[514] Müslim, 1273.
[515] Müslim, 1215.
[516] Müslim, 1264. Bagavî (Şerhu's-Sünne, 1922) ile Beyhakî (5/101), Kudâme b. Abdullah b. Ammâr'm şöyle dediğini rivayet ederler: "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) bir deve üzerinde Safa-Merve arasında sa'y yaptığını gördüm. Ne dövme, ne kovma ve ne de 'Çekil! Çekil vardı!" Senedi sahihtir. et-Tîbî diyor ki: Yani kralların ve diktatörlerin âdetlerinde olduğu gibi insanları dövmezler, kovmazlar ve onlara "yoldan çekilin" demezlerdi.
[517] Müslim, 1274.
[518] Ebu Davud, 1881; Beyhakî, 5/100. Senedi zayıftır.
[519] Müslim, 1275; Beyhakî, 5/100, 101.
[520] Şafiî, Müsned, 2/69 ve el-Ümm, 2/174, 211. Senedi zayıftır.
[521] Buharı, 25/104.
[522] Buharî, 25/129; Müslim, 1301, 1302.
[523] Buharî, 18/11 îbn Abbas "ALLAH Rasûlü (s.a.) ashabı ile birlikte Zilhicce'nin dördüncü günü sabahı hacca telbiye getirerek Mekke'ye girdiler." diyor. Buna göre Hz. Peygamber'in (s.a.) Mina'ya, oradan da Arafat'a çıkmadan önce Mekke'deki kalış süresi dört gün demektir. Çünkü ayın dördünde gelmiş, sekizinde çıkmıştır.
[524] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/238-243.
Sonra Safa tepesinin karşısındaki kapıdan Safa'ya çıktı. Tepeye yaklaşınca: "Şüphesiz Safa ve Merve ALLAH'ın nişanelerindendir." âyetini[510] okudu ve "ALLAH'ın ilk olarak söylediğinden başlıyorum." dedi. Nesâî'nin rivayetinde ise^ "başlıyorum" yerine emir kipiyle "başlayın" kelimesi yer almaktadır.[511] Sonra dağın tepesine çıktı ve nihayet Kabe'yi gördü. Kıbleye yöneldi. Kelime-i tevhid ve tekbîr getirdi ve şöyle dedi:
"Tek ALLAH'tan başka tanrı yok. O'nun ortağı yok. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsustur. O'nun herşeye gücü yeter. Tek ALLAH'tan başka tanrı yoktur. O ALLAH sözünü tutmuş, kuluna yardım etmiş ve güçlü toplulukları tek başına hezimete uğratmıştır." Sonra bu arada dua etmiş ve üç defa böyle söylemiştir.
İbn Mes'üd, Safa'daki Sad* denilen bir yarık üzerinde ayağa kalktı. Bunun üzerine ona: "Ey Ebu Abdurrahman! Burası neresidir?" diye sordular. O da: "Burası, kendisinden başka tanrı bulunmayan ALLAH'a yemin ederim ki, kendisine Bakara sûresi indirilen zâtın makamıdır." diye cevap verdi. Bu olayı Beyhakî rivayet etmiştir[512]
Sonra Hz. Peygamber (s.a.) yürüyerek Merve'ye İndi. Ayakları yokuş aşağı vadinin ortasına akınca, koştu. Vadiyi geçip (Merve) tepesine tırmanmaya başlayınca yürüdü. O'ndan aktarılan sahih rivayet böyledir. O gün sa'y yapılan yerin başlangıç ve sonunda dikili bulunan iki yeşil alâmetin önüne gelinceye kadar koşuyor (buradan itibaren yürüyordu). Görünen o ki, vadinin yapısı değişmemiştir. Sahih-i Müslim'deki rivayette Câbir, Hz. Peygamber'in (s.a.) böyle yaptığını aktarmaktadır.[513] Bu rivayetin görünümünden anlaşılan, Hz. Peygamber'in (s.a.) yaya olduğudur. Müslim'in; Sahih'inde rivayetine göre Ebu'z-Zübeyr, Câbir b. Abdullah'ın şöyle dediğini işitmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.) Veda haccında, insanlar etrafım sardığı için (herkes tarafından görülemediğinden) kendisine sorularını sorsunlar diye onlara görünebilmek için yüksekte olmak amacıyla devesi üzerinde Kabe'yi tavaf etti ve Safa-Merve arasında sa'y yaptı."[514] Müslim'in, Ebu'z-Zübeyr aracılığıyla Câbir'den rivayetine göre ne ALLAH Rasûlü (s.a.) ve ne de ashabı Safa-Merve arasında bir tek sa'ydan başka sa'y —o da ilk sa'yıdır— yapmamıştır.[515]
İbn Hazm diyor ki: Bu iki rivayet arasında bir çelişki yoktur. Çünkü binitli olan kimseyi devesi yokuş aşağı indirince, o kimsenin bütün bedeni yokuş aşağı akmış olur. Aynı zamanda bedeninin geri kalan kısmıyla beraber ayaklan da yokuş aşağı akmıştır.
Bu iki rivayetin arasını bulmada bence bundan daha güzel başka bir yol vardır. Şöyle ki: Hz. Peygamber (s.a.) önce yaya olarak sa'y yaptı; sonra sa'yını binitli olarak tamamladı. Böyle olduğu, bir rivayette açıkça belirtilmiştir. Sahih-i Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ebu't-Tufeyl anlatıyor: İbn Abbas'a: "Söyle bana, Safa-Merve arasında binitli olarak sa'y yapma sünnet midir? Zira kavmin, sünnet olduğunu iddia ediyor." dedim. O da: "Hem doğru söylemişler, hem yanlış!" diye karşılık verdi. Ben: "Hem doğru söylemişler, hem yanlış! sözünün anlamı ne?" diye sordum. Şunları söyledi: ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) etrafında insanlar kalabalık lası p "İşte Muhammedi İşte Muhammed!" diye bağrışmaya başladılar; hatta yeni yetişmekte olan genç kızlar evlerden dışarı çıktılar. Dağıtmak amacıyla ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) Önünde, insanlar dövülmezdi. Kalabalık iyiden iyiye artınca Hz. Peygamber (s.a.) (devesine) bindi. Yürümek ve koşmak daha faziletlidir.[516]
Hz. Peygamber'in (s.a.), Mekke'ye gelişinde yapmış olduğu kudüm tavafını yaya mi,binitli olarak mı yaptığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Sahıh-i Müslim'de rivayet edildiğine göre, Hz. Âişe (r.a.) diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.), Veda haccında insanların kendisinden uzaklaştırılmasını hoş görmediği için Kabe'nin etrafını devesi üzerinde Rükn'ü (Hacer-i Esved'i) selâmlayarak tavaf etti.[517]
Sünen-i Ebu Davud'âa îbn Abbas'm şöyle dediği rivayet edilir: Hz. Peygamber (s.a.), rahatsız olduğu bir halde Mekke'ye geldi. Tavafı devesi üzerinde yaptı. Rükn'e her gelişinde onu ucu eğri değnekle selâmladı. Tavafı bitirince deveyi çökertti, iki rekât namaz kıldı."[518] Ebu't-Tufeyl diyor ki: "ALLAH Rasûlü'nü (s.a.) gördüm; Kabe'nin etrafım devesi üzerinde tavaf ediyor, Hacer-i Esved'i ucu eğri-değneği ile selâmlıyor, sonra o değneği Öpüyordu." Bu hadisi Müslim, "deve" kelimesini zikretmeksizin rivayet etmiştir.[519] Hadis, Müslim'in senediyle ve deve kelimesinin zikredilmesi suretiyle Beyhakî tarafından rivayet edilmiştir. ALLAH daha iyi bilir ya, bu kudüm tavafında değil de ifâza tavafında olsa gerektir. Çünkü Câ-bir (kudüm tavafının) ilk üç turunda Hz. Peygamber'in (s.a.) remel yaptığım hikâye etmiştir ki, bu ancak yaya olunduğunda mümkündür.
Şafiî (r.h.) diyor ki: Hz. Peygamber'in (s.a.) kudüm tavafında yaptığı yedi turu yaya idi. Çünkü Câbir, bu tavafta Hz. Peygamber'in (s.a.) üç turda remel yaptığını, dört turda ise yürüdüğünü aktarmıştır. Câbir'in, tavafı Hz. Peygamber'in (s.a.) bir tek turda hem binitli, hem yaya olarak yapmış olduğunu söylemesi düşünülemez. Oysa binitli olarak yaptığı yedi turun, kurban bayramının birinci günü yaptığı tavafta gerçekleştiği mahfuzdur... Sonra Şafiî, îbn Uyeyne —İbn Tavus— babası Tavus senediyle rivayet eder ki: "ALLAH Rasûlü (s.a.) ashabına ifâza tavafı için erken davranmalarını emretti. Kendisi ise hanımları arasında geceleyin devesi üzerinde Rükn'ü ucu eğri değneği ile selâmlayarak ifâza tavafını yaptı." Sanırım "Hz. Peygamber (s.a.) değneğin ucunu öpüyordu." dedi.[520]
Ben derim ki: Maamafih bu hadis mürseldir ve Câbir'in Sahih'dç rivayet ettiği "Hz. Peygamber (s.a.) ifâza tavafını, kurban bayramının birinci günü gündüz yaptı." hadisine ters düşmektedir ki, yakında geleceği üzere Hz. Âişe ile İbn Ömer de böyle rivayet etmişlerdir. İbn Abbas'ın "Hz. Peygamber (s.a.), rahatsız olduğu bir halde Mekke'ye geldi. Tavafı devesi üzerinde yaptı. Rükn'e her gelişinde onu selâmlardı." sözü şayet mahfuz ise umrelerinden birinde olsa gerektir. Yoksa kudüm tavafının ilk üç turunda remel yaptığı sahih senedle aktarılmıştır. Yalnız İbn Hazm'ın sa'y konusunda dediği gibi "Hz. Peygamber (s.a.) devesi üzerinde remel yapmıştır. Zira devesi üzerinde remel yapan kimse de remel yapmış sayılır" denilebilirse de, hiçbir hadiste Hz. Peygamber'in (s.a.) kudüm tavafında binitli olduğu belirtilmemiştir. En iyi ALLAH bilir.
îbn Hazm: "Hz. Peygamber (s.a.), devesi üzerinde binitli olduğu halde Safa-Merve arasında üçü remel, dördü normal yürüyüş olmak üzere yedi tur yaptı" diyor. Bu, merhumun yanılgı ve yanhşlıklarındandır. Zira ondan başka hiç kimse katiyen böyle bir şey söylememiş ve hiç kimse de Hz. Peygamber'in (s.a.) bu şekilde yaptığını asla rivayet etmemiştir. Bu, yalnızca Kabe'nin tavafı meselesindedir. Ebu Muhammed (îbn Hazm) yanlışlıkla bunu Safa-Merve arasında yapılan turlara aktarmıştır. Daha tuhafı da bu görüşünü desteklemek amacıyla Buharî'nin İbn Ömer'den rivayet ettiği şu hadisi delil göstermiştir: Hz. Peygamber (s.a.), Mekke'ye geldiğinde ilk iş olarak Rükn'ü (Hacer-i Esved'i) s'elâmlayarak Kabe'yi tavaf etmeye koyuldu. (İlk) Üç turda remel yaptı, dört turda ise normal yürüdü. Bey-tullah'ı tavaf işini bitirince, Makâm'ın yanında iki rekât namaz kıldı. Selâm verip namazdan çıktı. Safa'ya geldi. Safa-Merve arasında yedi tur (şavt) yaptı...[521]' İbn Hazm, hadisin geri kalan kısmını da kaydedip diyor ki: "Safa-Merve arasında kaç kere remel yapmış olduğunu belirten bir ifadeye rastlamadık. Ancak bu hadis, müttefekun aleyh'dir." İşte böyle diyor, İbn Hazm.Ben derim ki: İttifakla rivayet edilen (müttafekun aleyh) husus, bütün turlarda vadinin ortasına geldiğinde koştuğudur. Özellikle ilk üç turda remel yaptığım hiç kimse söylememiş ve bildiğimiz kadarıyla ondan başkası da nakletmemiştir. Bu meseleyi üstadımıza sordum. "Bu, onun yanlışlarından biridir. Merhumun*, kendisi hac yapmamıştır." dedi.
Bu yanlışlığın bir benzeri "Hz. Peygamber (s.a.) on dört kere sa'y yaptı" deyip gidiş-gelişini bir defa sayanın düştüğü yanlışlıktır. Bu da Hz. Peygamber (s.a.) hakkında yapılan bir yanlışlık olup hiç kimse tarafından nakledilmemiştir ve her ne kadar imamlara müntesip sonraki bazı âlimler-ce savunulmuşsa da görüşleri meşhur olan hiçbir imam böyle bir şey söylememiştir. Hz. Peygamberdin (s.a.) sa'yını Merve'de tamamlamış olduğunda ihtilâf edilmemiş olması da bu görüşün sakatlığını ortaya koyar. Şayet gidiş-geliş bir defa sayılsaydı, sa'yını Safa tepesinde bitirmiş olması gerekirdi.
Hz. Peygamber (s.a.) Merve'ye ulaştığında tepesine çıkar, Kabe'ye yönelir, tekbir getirir, kelime-i tevhîd söyler ve Safa'da yaptığı gibi yapardı. Merve'de sa'yını tamamlayınca; yanında kurban bulunmayan, kıran yahut ifrâd haccı yapan herkesin kesinlikle ihramdan çıkmalarını ve kadınlarla cinsel ilişki kurma, güzel koku sürünme, dikişli elbise giyme gibi ihramhya haram olan şeylerin hepsini yapmalarını ve terviye gününe kadar bu şekilde kalmalarını emretti. Kendisi ise kurbanlık sevketmiş olmasından dolayı ihramdan çıkmadı ve orada şöyle dedi: "Bu yapmakta olduğum hacca yeniden başlıyor olsaydım kurbanlık sevketmez, haccı umreye çevirirdim."
Hz. Peygamber'in (s.a.) kendisinin ihramdan çıktığı rivayet edilmişse de yukarıda açıkladığımız üzere bu kesinlikle yanlıştır.
Hz. Peygamber (s.a.) burada, saçlarını tamamen tıraş ettirenler için üç kere, kısalttıranlar içinse bir kere dua edip ALLAH'tan onların bağışlanmalarını diledi.[522] Haccı feshedip ihramdan çıkmalarını kendilerine emretmelerini müteakip Sürâka b. Mâlik b. Cu'şûm, burada O'na bu haccı feshetme işinin o seneye mi mahsus olduğunu, yoksa ebediyen geçerli bir şey mi olduğunu sormuş, O da: "Hayır, ebediyen geçerlidir." cevabını vermişti. Kurbanlık sevketmiş olmalarından dolayı Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ali, Talha ve Zübeyr ihramdan çıkmamışlardı.
Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları ise kırana niyet etmişlerdi, ihramdan çıktılar. Yalnız Hz. Âişe hayız olduğundan ihramdan çıkma imkânına sahip olmadığı için ihramdan çıkmadı. Hz. Fâtıma ise ihramdan çıkmıştı. Çünkü onun yanında kurbanlık hayvanı yoktu. Hz. Ali (r.a.) de kurbanlığı bulunduğu için ihramdan çıkmadı. Hz. Peygamber (s.a.) kendisi gibi niyetlenip ihrama girenlere şayet yanlarında kurbanları varsa ihramlı kalmalarını, kurbanları yoksa ihramdan çıkmalarını emretti.
Terviye gününe kadar Mekke'de kaldığı sürece Mekke'nin dışında müs-lümanlarla konakladığı yerde namazım kıldı. Mekke dışında kaldığı dört gün boyunca namazı kısaltarak kıîdı.[523] Bu dört gün: Pazar, pazartesi, salı, çarşamba. Perşembe günü kuşluk vakti olunca, beraberindeki müslü-manlarla birlikte Mina'ya hareket etti. İhramdan çıkmış olanlar meskenlerinde ihrama girdiler; Mescid-i Haram'a gidip orada ihrama girmediler. Hatta ihrama girdiklerinde Mekke arkalarında idi. [524]
[510] Bakara, 2/159.
[511] Nesâî, 5/236; Dârakutnî, 2/254. Râvileri sikadır. İbn Hazm ve Nevevi sahih saymışlardır. Bu rivayet şazdır. Çünkü Mâlik, Süfyan ve Yahya b. Saîd el-Kattân, "başlarız" şeklinde rivayette birleşmişlerdir. Hafız İbn Hacer: "Bu zatlar diğerlerinden daha hafızdır." demektedir. _
[512] Beyhakî, 5/95. Senedi zayıftır.
[513] Müslim, 1218.
[514] Müslim, 1273.
[515] Müslim, 1215.
[516] Müslim, 1264. Bagavî (Şerhu's-Sünne, 1922) ile Beyhakî (5/101), Kudâme b. Abdullah b. Ammâr'm şöyle dediğini rivayet ederler: "ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) bir deve üzerinde Safa-Merve arasında sa'y yaptığını gördüm. Ne dövme, ne kovma ve ne de 'Çekil! Çekil vardı!" Senedi sahihtir. et-Tîbî diyor ki: Yani kralların ve diktatörlerin âdetlerinde olduğu gibi insanları dövmezler, kovmazlar ve onlara "yoldan çekilin" demezlerdi.
[517] Müslim, 1274.
[518] Ebu Davud, 1881; Beyhakî, 5/100. Senedi zayıftır.
[519] Müslim, 1275; Beyhakî, 5/100, 101.
[520] Şafiî, Müsned, 2/69 ve el-Ümm, 2/174, 211. Senedi zayıftır.
[521] Buharı, 25/104.
[522] Buharî, 25/129; Müslim, 1301, 1302.
[523] Buharî, 18/11 îbn Abbas "ALLAH Rasûlü (s.a.) ashabı ile birlikte Zilhicce'nin dördüncü günü sabahı hacca telbiye getirerek Mekke'ye girdiler." diyor. Buna göre Hz. Peygamber'in (s.a.) Mina'ya, oradan da Arafat'a çıkmadan önce Mekke'deki kalış süresi dört gün demektir. Çünkü ayın dördünde gelmiş, sekizinde çıkmıştır.
[524] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/238-243.