ceylannur
Yeni Üyemiz
Meş'ar-i Haram'da Vakfe Yapması:
Nahr günü tan yeri ağarınca bir ezan, bir kametle vaktin evvelinde —kesinlikle vaktinden önce değil— sabah namazını kıldırdı. Nahr günü, bayram günüdür. En büyük hac günüdür. ALLAH ve Rasûlü'nün bütün müşriklerden uzak olduğunun ilan edildiği gündür.
Sonra devesine binip Meş'ar-i Haram'daki vakfe yerine geldi. Kıbleye yöneldi ve ortalık iyice aydmlanıncaya kadar dua etti, yalvardı yakardı, tekbir ve tehlîl (Lâ ilahe illallah demek) getirdi, zikir yaptı. Bunları güneş doğmadan önce yaptı.
Orada Urve b. Mudarris et-Tâî kendisine sordu: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Ben, Tay'in iki dağından geliyorum. Devemi usandırdım, kendimi yordum. Vallahi, üzerinde vakfede bulunmadığım bir dağ bırakmadım. Benim hac-cım oldu mu?" ALLAH Rasûlü (s.a.) ona şöyle cevap verdi: "Şu namazda bizimle birlikte bulunan, biz hareket edinceye kadar bizimle vakfede bulunan ve bundan önce de geceleyin ve gündüzün Arafat'ta vakfe yapmış olan haccını tamamlamış ve ihramdan çıkıp temizlenebilirle dönemine girmiş olur."[565] Tirmizî: "Bu hadis, hasen-sahihtir" diyor.
Müzdelife'de vakfe yapmanın ve orada gecelemenin Arafat vakfesi gibi bir rükün olduğunu söyleyenler bu hadisi delil göstermişlerdir. Sahabeden iki kişinin, İbn Abbas ile İbn Zübeyr'in —ALLAH onlardan razı olsun— görüşleri de budur. İbrahim en-Nehaî, Şa'bî, Alkame ve Hasan el-Basrî bu görüşü benimsemişlerdir. Evzâî, Hammad b. Ebu Süleyman, Davud ez-Zâhirî ve Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm'm görüşü de budur. İki Muham-med —İbn Cerîr ile îbn Huzeyme— bu görüşü tercih etmiştir ve bu görüş aynı zamanda Şafiî mezhebinde bir vecih sayılmıştır. Bu görüş sahiplerinin ileri sürdükleri üç delil vardır. Birisi budur. İkincisi: "Meş'ar-i Haram'da ALLAH'ı zikredin." âyetidir.[566] Üçüncüsü: ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) davranışı bu emredilen zikri açıklama makamındadır.
Rükün görmeyenler iki delil ileri sürüyorlar:
1- Hz. Peygamber (s.a.) Arafat'ta vakfe süresini tan yeri ağarıncaya kadar uzatmıştır. Bu durum tan yeri ağarmadan önce Arafat'ta çok kısa bir süre vakfe yapan kimsenin haccmın sahih olmasını icabettirir. Şayet Müzdelife'de vakfe yapmak bir rükün olsaydı, haccı sahih olmazdı.
2- Bir rükün olsaydı, bu konuda erkekler ve kadınlar müşterek olurlardı. ALLAH Rasûlü (s.a.) kadınları geceleyin önden gönderdiğine göre rükün olmadığı anlaşılmış demektir.
Bu iki delil söz götürür. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) Müzdelife'de geceledikten ve orada yatsı namazıyla ALLAH Teâlâ'yı zikrettikten sonra onları önden gönderdi. Vacip olan işte budur. Arafat'ta vakfenin tan yeri ağarıncaya kadar sürdürülmesine gelince; bu, Müzdelife'de gecelemenin bir rükün olmasına aykırı değildir. O gece, tıpkı birleştirilmiş iki namazın vakti gibi o iki vakfe için bir vakit olmuş olur. İkisinden birinin vaktinin dar olması, güç yetirildiğinde onu, her ikisi için bir vakit olmaktan çıkarmaz. [567]
[565] Tirmizî, 891; Ebu Davud, 1950; Nesâî, 5/263; İbn Mâce, 3016; Dârimî, 2/59; Ahmed, 4/261, 262. Senedi sahihtir.
[566] Bakara, 2/198.
[567] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/260-261.
Nahr günü tan yeri ağarınca bir ezan, bir kametle vaktin evvelinde —kesinlikle vaktinden önce değil— sabah namazını kıldırdı. Nahr günü, bayram günüdür. En büyük hac günüdür. ALLAH ve Rasûlü'nün bütün müşriklerden uzak olduğunun ilan edildiği gündür.
Sonra devesine binip Meş'ar-i Haram'daki vakfe yerine geldi. Kıbleye yöneldi ve ortalık iyice aydmlanıncaya kadar dua etti, yalvardı yakardı, tekbir ve tehlîl (Lâ ilahe illallah demek) getirdi, zikir yaptı. Bunları güneş doğmadan önce yaptı.
Orada Urve b. Mudarris et-Tâî kendisine sordu: "Ey ALLAH'ın Rasûlü! Ben, Tay'in iki dağından geliyorum. Devemi usandırdım, kendimi yordum. Vallahi, üzerinde vakfede bulunmadığım bir dağ bırakmadım. Benim hac-cım oldu mu?" ALLAH Rasûlü (s.a.) ona şöyle cevap verdi: "Şu namazda bizimle birlikte bulunan, biz hareket edinceye kadar bizimle vakfede bulunan ve bundan önce de geceleyin ve gündüzün Arafat'ta vakfe yapmış olan haccını tamamlamış ve ihramdan çıkıp temizlenebilirle dönemine girmiş olur."[565] Tirmizî: "Bu hadis, hasen-sahihtir" diyor.
Müzdelife'de vakfe yapmanın ve orada gecelemenin Arafat vakfesi gibi bir rükün olduğunu söyleyenler bu hadisi delil göstermişlerdir. Sahabeden iki kişinin, İbn Abbas ile İbn Zübeyr'in —ALLAH onlardan razı olsun— görüşleri de budur. İbrahim en-Nehaî, Şa'bî, Alkame ve Hasan el-Basrî bu görüşü benimsemişlerdir. Evzâî, Hammad b. Ebu Süleyman, Davud ez-Zâhirî ve Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm'm görüşü de budur. İki Muham-med —İbn Cerîr ile îbn Huzeyme— bu görüşü tercih etmiştir ve bu görüş aynı zamanda Şafiî mezhebinde bir vecih sayılmıştır. Bu görüş sahiplerinin ileri sürdükleri üç delil vardır. Birisi budur. İkincisi: "Meş'ar-i Haram'da ALLAH'ı zikredin." âyetidir.[566] Üçüncüsü: ALLAH Rasûlü'nün (s.a.) davranışı bu emredilen zikri açıklama makamındadır.
Rükün görmeyenler iki delil ileri sürüyorlar:
1- Hz. Peygamber (s.a.) Arafat'ta vakfe süresini tan yeri ağarıncaya kadar uzatmıştır. Bu durum tan yeri ağarmadan önce Arafat'ta çok kısa bir süre vakfe yapan kimsenin haccmın sahih olmasını icabettirir. Şayet Müzdelife'de vakfe yapmak bir rükün olsaydı, haccı sahih olmazdı.
2- Bir rükün olsaydı, bu konuda erkekler ve kadınlar müşterek olurlardı. ALLAH Rasûlü (s.a.) kadınları geceleyin önden gönderdiğine göre rükün olmadığı anlaşılmış demektir.
Bu iki delil söz götürür. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) Müzdelife'de geceledikten ve orada yatsı namazıyla ALLAH Teâlâ'yı zikrettikten sonra onları önden gönderdi. Vacip olan işte budur. Arafat'ta vakfenin tan yeri ağarıncaya kadar sürdürülmesine gelince; bu, Müzdelife'de gecelemenin bir rükün olmasına aykırı değildir. O gece, tıpkı birleştirilmiş iki namazın vakti gibi o iki vakfe için bir vakit olmuş olur. İkisinden birinin vaktinin dar olması, güç yetirildiğinde onu, her ikisi için bir vakit olmaktan çıkarmaz. [567]
[565] Tirmizî, 891; Ebu Davud, 1950; Nesâî, 5/263; İbn Mâce, 3016; Dârimî, 2/59; Ahmed, 4/261, 262. Senedi sahihtir.
[566] Bakara, 2/198.
[567] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/260-261.