Cemreleri Taşlaması:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Cemreleri Taşlaması:



Hz. Peygamber (s.a.) vakfe yerinde vakfede bulundu ve insanlara Müz-delife'nin tamamının vakfe yeri olduğunu bildirdi, sonra terkisine Fazl b.mr Abbas'ı alarak Müzdelife'den yola koyuldu. Yolda telbiye getiriyordu. Üsâme b. Zeyd yaya olarak Kureyş yarışçıları arasında geldi.

Yolda İbn Abbas'a, şeytan taşlamada kullanmak üzere kendisine yedi taş bulup almasını emretti. Bilgisizlerin yaptıkları gibi taşları o gece dağ­dan kırmadı ve geceleyin bulup almadı. îbn Abbas, O'nun adına yedi fiske taşı topladı. Onları avucunda silkeleyerek buyurdu ki: "Attığınız taşlar bunlar gibi olsun. Dinde aşırılığa gitmekten sakının. Çünkü sizden öncekileri din­de aşırıya kaçma helak etmiştir. "[568]

İşte bu yolculuk sırasında Hz. Peygamber'in (s.a.) karşısına Has'am-lardan güzel bir kadın çıktı ve babasının deve üzerinde tutuna'mayacak ka­dar yaşlı bir ihtiyar olduğunu söyledi ve onun yerine hac yapıp yapamaya­cağını sordu. Hz. Peygamber (s.a.) kadına, babası yerine haccetmesini em­retti. Fazl kadına, o da ona bakmaya başlayınca ALLAH Rasûlü (s.a.) elini FazPın yüzüne tuttu ve onu diğer tarafa çevirdi. Fazl yakışıklı delikanlıy­dı... Kimileri Hz. Peygamber'in (s.a.) Fazl'm yüzünü kadının ona bakma­sını engelleyecek şekilde çevirmiş olduğunu ve kimileri de Fazl'ı kadına bakmaktan çevirdiğini söylemişlerdir. Doğrusu her iki durumdan dolayı bunu yapmış olmasıdır. Çünkü kıssada geçtiği üzere Fazl kadına, o da ona bakmaya başlamıştı.[569]

Bir başkası orada annesinin durumunu sordu ve annesi hakkında: "Yaşlı bir kocakarıdır. Hayvana bindirsem tutunamaz. Bağlasam, onu öldürmek­ten korkarım." dedi. Hz. Peygamber (s.a.): "Ne dersin, annenin bir borcu olsa onu öder misin?" diye sordu. Adam "Evet" cevabını verdi. Hz. Peygamber (s.a.): "Öyleyse annen yerine haccet." buyurdu.[570]

Muhassir vadisine gelince devesini canlandırdı ve yol alışını hızlandır­dı. ALLAH düşmanlarına ALLAH'ın azabının indiği yerlerde böyle yapmak Hz. Peygamber'in (s.a.) âdeti idi. Çünkü ALLAH'ın bize Kur'an'da anlattığı fil sahiplerinin başına gelen burada gelmişti. Bu yüzden bu vadiye Muhassir (= yoran, aciz bırakan) vadisi adı verilmiştir. Zira filler burada bitkin düş­müşler ve Mekke'ye gitmekten kesilmişlerdir. Aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.) Semud diyarı Hıcr'a girdiğinde de böyle yapmış, elbisesini başına bürümüş ve hızlıca yol almıştır.[571]

Muhassir, Mina ile Müzdelife arasında bir kıstaktır (berzah); ne Mi-na'dan, ne de Müzdelife'den sayılır. Ürene, Arafat ile Meş'ar-i Haram arasında bir kıstaktır. O halde her iki meş'ar (ALLAH'a ibadete vesile olan yer) arasında onlardan sayılmayan bir ara bölge vardır. Mina harem bölge­sine dahildir ve aynı zamanda meş'ardır. Muhassir, harem bölgesine dahil­dir, ama meş'ar değildir. Müzdelife hem haremdir, hem meş'ardır. Ürene meş'ar değildir, aynı zamanda harem dışı bölgedir. Arafat hem harem dışı­dır ve hem de meş'ardır.

Hz. Peygamber (s.a.) iki yol arasındaki büyük cemreye çıkan orta yo­lu tuttu. Nihayet Mina'ya geldi. Doğruca Akabe cemresine gitti. Vadinin aşağısında durdu; Kabe'yi soluna, Mina'yi sağma aldı. Devesi üzerinde kıb­leye yöneldi. Güneş doğduktan sonra binitli bir vaziyette tek tek atarak cemreyi taşladı. Her bir çakıl taşını atarken tekbir getiriyordu. İşte o vakit telbiye getirmeyi kesti.

Yolda ilerlerken telbiye getiriyordu. Şeytan taşlamaya başlayıncaya kadar bu hal devam etti. Şeytan taşlarken Bilâl ve Üsâme de O'nunla birlikte idiler. Biri devesinin yularını tutuyor, diğeri elbisesiyle Hz. Peygamber'i (s.a.) güneş sıcağından gölgelemeye çalışıyordu.[572] Bu gölgeleme olayının şayet bayramın birinci günü olduğu sabitse o halde bu olay ihramh kimse­nin mahfe vb. ile gölgelenmesinin caizliğine delil olur. Şayet daha sonra ite

Mina günlerinde olmuşsa bu bir delil olmaz. Hadiste hangi zamanda oldu­ğuna dair bir açıklama yoktur. En iyi bilen ALLAH'tır. [573]

[568] Ahmed, 1/215, 347; Nesâî, 5/268; îbn Mâce, 3029. Senedi sahihtir.

[569] Buharî, 25/1, 28/23, 24, 79/2; Müslim, 1334; Ebu Davud, 1809; Mâlik, 1/359; Ne­sâî, 5/267; İbn Mâce, 2909. Merhum müellif bu olayı burada zikretmekle yanılmıştır. Olay Buharî'de ve başka kaynaklarda, kurban bayramının birinci günü meydana gel­di, diye geçmektedir. Ahmed (1/76 ve 157) ve Tirmizî (886), ceyyid senedle Hz. Ali'­den rivayet ederler ki: Fetva sorma işi, ALLAH Rasûlü (s.a.) cemre taşladıktan sonra kurban kesim yerinde iken meydana gelmişti. Müellif bu olay yerine, Müslim (3218) tarafından Câbİr yoluyla rivayet edilen mahfe içindeki kadınlar kıssasını kaydetme­liydi. Bu kıssada deniyor ki; Hz. Peygamber (s.a.) güneş doğmadan yola koyuldu. Fazl b. Abbas'ı terkisine aidi. Fazl güzel saçlı, beyaz tenli, yakışıklı bir gençti. ALLAH Rasûlü (s.a.) yola koyulunca, mahfeler İçinde geçip gitmekte olan kadınlar kendisine uğradı. Fazl, onlara bakmaya başladı. Bunun üzerine ALLAH Rasûlü (s.a.) elini, FazI'-ın yüzüne kapadı. Bu sefer Fazl, yüzünü diğer tarafa çevirip bakmaya başladı. ALLAH Rasûlü (s.a.) elini diğer taraftan Fazl'm yüzüne kapattı. O, yüzünü diğer tarafa çe­virdi, bakmaya başladı. Nihayet Muhassir vadisine geldi...

[570] Ahmed, 1812; Nesâi, 5/119, 120; Dârimî, 2/41. Senedi kuvvetlidir.

[571] Buharî, 64/80; Müslim, 2981. İbn Ömer diyor ki: Hz. Peygamber (s.a.) Hıcr'a uğra­yınca: "Kendilerine zulmedenlerin meskenlerine girmeyin ki, onların başına gelen si­zin başınıza da gelmesin. Ancak ağlar bir vaziyette oradan geçin." buyurdu. Sonra başını örttü, vadiyi geçinceye kadar gidişini hızlandırdı.

[572] Müslim, 1298 (312); Ahmed, 6/402.

[573] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/261-264.
 
Üst Alt