Ziyaret Tavafı Yapması:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Ziyaret Tavafı Yapması:



Sonra öğleden sonra binitli olarak Mekke'ye hareket etti. İfâza tavafı­nı yaptı. Bu tavafa, ziyaret tavafı ve sader tavafı da denir. Başka tavaf yapmadı. Bu tavafla birlikte sa'y da yapmadı. Doğru olan budur. Bu ko­nuda üç grup muhalefet etmektedirler: 1) Bir grup iddia ediyor ki: Hz.Peygamber (s.a.) ifâza tavafından ayrı olarak, biri kudüm tavafı olmak üzere iki tavaf yaptı. Sonra ifâza tavafını yaptı. 2) Bir grup ise Hz. Pey­gamber'in (s.a.) kıran haccı yapmakta olduğundan, bu tavafla birlikte sa'y da yaptığını iddia ediyor. 3) Bir grup da o gün tavaf yapmadığını, ziyaret tavafını geceye tehir ettiğini iddia etmektedir. Şimdi biz bu konuda neyin doğru olduğunu anlatıp hatanın kaynağını açıklayacağız. Başarı yalnız Al­lah'tandır.

Esrem diyor ki: Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)'e: "Temettü' haccı yapan kimse kaç tavaf ve sa'y yapar?" diye sordum. "Haccı için tavaf ve sa'y eder. Bir de ayrıca ziyaret tavafı yapar." cevabım verdi. Bu konu­yu kendisine defalarca sorduk, bu görüşünde sebat etti.

Üstad Ebu Muhammed el-Makdisî, el-Muğnî adlı eserinde diyor ki: Kıran ve ifrâd yapan kirnseler için de hüküm aynıdır. Onlar da kurban bayramının birinci gününden önce Mekke'ye gelmedikleri ve kudüm tavafı yapmadıkları takdirde evvelâ ziyaret tavafından önce kudüm tavafını ya­parlar. İmam Ahmed (r.h.) buna parmak basmış ve Hz. Âişe'nin (r.a.) rivayet ettiği şu hadisi delil göstermiştir: "Umreye niyetlenip ihrama giren­ler Beytullah'ı tavaf edip Safa-Merve arasında sa'y yaptılar, sonra ihram­dan çıktılar. Mina'dan döndükten sonra da hacları için bir başka tavaf daha yaptılar. Hac ile umreyi birleştirenler ise yalnız bir tek tavaf yaptı­lar." İmam Ahmed (r.h.) işte Hz. Âişe'nin sözünde geçen hacları için yap­tıkları tavafın kudüm tavafı olduğunu söylemiştir... (Üstad Ebu Muham­med) diyor ki: Çünkü kudüm tavafının meşru olduğu sabittir. Ziyaret ta­vafı onu düşürmez. Farz namaza başlamadan önce, camiye girince kılınan tahiyyetü'l-mescid namazında olduğu gibi.el-Hırakî, Muhtasar'ında diyor ki: Şayet hacı, temettü' haccı yapmak­ta ise umre için yaptığı gibi yedi kere Kabe'nin etrafını dolaşır, yedi kere de Safa-Merve arasında sa'y yapar. Sonra döner, ziyaret niyetiyle Kabe'yi bir kere tavaf eder. "Beyt-İ Atîk'i tavaf etsinler." âyetinde[611] geçen bu tavaftır.

Kadı (Ebu Ya'lâ) ve takipçileri gibi Hz. Peygamber'in (s.a.) temettü' haccı yaptığını söyleyenlere göre Hz. Peygamber (s.a.) bu şekilde yapmış­tır. Üstad Ebu Muhammed'e göre Hz. Peygamber (s.a.) özel bir tür temettü' yapmıştır, ama böyle yapmamıştır. Üstad diyor ki: el-Hırakî'nin kaydettiği bu tavaf konusunda Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel)'e muvafakat eden hiç kimse bilmiyorum. Aksine meşru olan, bir tek ziyaret tavafı yapmak­tır. Örneğin namaza kamet getirilirken camiye giren kimse tahiyyetü'l-mescid yerine, namazı kılmakla yetinir. Çünkü ne Hz. Peygamber'in (s.a.) ne de Veda haccmda O'nunla birlikte temettü' haccı yapan sahabîlerin yaptıkları nakledilmiştir ve ne de Hz. Peygamber (s.a.) bunu herhangi bir kimseye emretmiştir... Hz, Âişe hadisi buna delildir. Zira o: "Mina'dan döndükten sonra hacları için bir başka tavaf daha yaptılar." demektedir. İşte bu, zi­yaret tavafıdır. Hz. Âişe, bir başka tavaf söylememiştir. Şayet onun söyle­diği bu tavaf, kudüm tavafı olsaydı o zaman Hz. Âişe, kendisi yapılmadığı takdirde hac tamam olmayan bir rükün durumunda olan ziyaret tavafını söylemeyi bırakmış da, lüzumsuz bir şeyi söylemiş olur. Her ne olursa ol­sun, Hz. Âişe bir tek tavaftan sözetmiştir. O halde iki tavafa bu nasıl delil gösterilebilir?

Hem Hz. Âişe hayız olunca, Hz. Peygamber'in (s.a.) emriyle haccı umreye birleştirdi. Kudüm tavafı yapmamıştı, yapmadı da. Hz. Peygamber (s.a.) de ona kudüm tavafı yapmasını emretmedi. Şayet kudüm tavafı, va­cip olan tavafla düşmeseydi umreci için, umre tavafıyla birlikte kudüm tavafı da meşru kılınırdı. Çünkü Kabe'ye ilk gelişidir. Görüp tavaf ettikten sonra Kabe'ye geri dönen temettü' haccı yapan kimseye göre buna daha lâyıktır... (Üstad Ebu Muhammed'in sözleri bitti.)

Ben derim ki: Her ne kadar inkâr ettiği husus inkâr ettiği gibi hak ve doğru olan onun inkârında ise de Ebu Muhammed'in sözleri problemi ortadan kaldırmadı. Hiç kimse, "Ne sahabîler Arafat'tan dönünce kudüm tavafı ve sa'y yaptılar, sonra da ifâza tavafı yaptılar, ne de Hz. Peygamber (s.a.) böyle yaptı" demedi. Böyle bir şey jcesinlikle olmadı. Ancak proble­min kaynağı şudur: Mü'minlerin annesi (Hz. Âişe), temettü' haccı yapanla kıran haccı yapanı ayırdı; kıran yapanların Mina'dan döndükten sonra bir tek tavaf yaptıklarını ve umreye niyetlenenlerin Mina'dan döndükten sonra hacları için bir başka tavaf daha yaptıklarını haber vermiştir ki, bu kesin­likle ziyaret tavafından ayrıdır. Çünkü bu hususta kıran ve temettü' ya­panlar müşterektir, aralarında bir fark yoktur. Ancak Üstad Ebu Muham­med, Hz. Âişe'nin temettü' haccı yapanlar hakkında: "Mina'dan döndük­ten sonra hacları için bir başka tavaf daha yaptılar." sözünü görünce "Bunda onların iki tavaf yaptıklarını gösteren bir delil yoktur." dedi. Dediği doğ­rudur. Ama problemi ortadan kaldırmamıştır.

Bu yüzden bir grup, bu ilâve Urve yahut oğlu Hişâm'ın sözü olup hadise sokuşturulmuştur, demektedir. Bu açık değildir. Açık olsa bile neticede mürseldir. Mürsellikle buradaki problem ortadan kalkmaz. Doğrusu Hz. Âişe'nin haber verdiği ve kendisiyle temettü' yapanla kıran yapanı ayırdığı tavaf, Kabe'yi tavaf değil Safa-Merve arasında yapılan tavaf (sa'y)dır. Böylece problem toptan ortadan kalkmıştır. O halde Hz. Âişe kıran yapanların Safa-Merve arasında bir tavaf (sa'y) yapmakla yetindikle­rini ve buna bayramın birinci günü başka bir tavaf eklemediklerini haber vermiştir ki, işte bu doğrudur. Yine Hz. Âişe temettü* yapanların Mina'-dan döndükten sonra hac için Safa-Merve arasında bir başka tavaf yaptık­larını haber vermiştir. O birincisi, umre içindi. Bu cumhurun görüşüdür. Hadisin bu şekilde anlaşılması, Hz. Âişe'nin bir diğer hadisine uygun düş* mektedir: Hz. Peygamber (s.a.) ona buyurdu ki: "Beytullah etrafında ve Safa-Merve arasında yaptığın tavaf haccın ve umren için yeterlidir." Hz. Âişe kıran yapmaktaydı. Hem hadisin bu şekil anlaşılması cumhurun görü­şüne de uygun düşer.

Ancak bu durumda Müslim'in Sahih'inde Câbir'den rivayet ettiği şu hadis problem olur: "Gerek Hz. Peygamber (s.a.) ve gerekse ashabı Safa-Merve arasında bir tek tavaftan başka tavaf yapmadılar. O da ilk tavaftı." Bu hadis, temettü' yapanın bir tek sa'y yapması yeter, diyenlerin görüşüne uygun düşmektedir. Nitekim İmam Ahmed (r.h.) kendisinden gelen iki ri­vayetten birine göre bu şekilde düşünmektedir. Oğlu Abdullah ve başkala­rının rivayetinde bunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Buna göre ya "Hz. Âişe olduğunu, Câbir ise olmadığını söylemektedir. Olduğunu söyleyen, olmadığını söyleyene tercih edilir." denir, yahut "Câbir'in kasdettiği kim­seler, Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Talha, Hz. Ali —ALLAH onlardan razı olsun— ve zenginler gibi Hz. Peygamber'Ie (s.a.) birlikte kırana niyetlenen ve kurbanlık sevkedenlerdir. Çünkü onlar yalnız bir tek sa'y yapmışlardır. Yoksa kastı sahabîlerin umumu değildir." denir veyahut da Hz. Âişe hadi­si, onda geçen bu ilâvenin Hişâm'ın sözlerinden sokuşturulmuş olduğu söy­lenerek illetli sayılır.[612] Hz. Âişe hadisinde işte âlimler bu üç yolu tutmuşlardır. En iyi bilen ALLAH'tır.

Temettü' yapan kimse, hac ihramına girdikten sonra Mina'ya çıkma­dan önce kudüm tavafı ve sa'y yapar görüşü İmam Şafiî'nin takipçilerinin görüşüdür. İmam Şafiî'nin kendisinden böyle bir ifade aktarılmış mıdır, aktarılmamış mıdır bilmiyorum. Ebu Muhammed diyor ki: Bunu ne Hz. Peygamber (s.a.), ne de ashabından herhangi biri yapmış; ne Hz. Peygam­ber (s.a.) onlara bunu emretmiş ve ne de hiç kimse böyle bir şey nakletmiş-tir. İbn Abbas: "Mekkelilerin, hac ihramına girdikten sonra Mina'dan dö-nünceye kadar ne tavaf etmelerini, ne de Safa-Merve arasında sa'y yap­malarını caiz görürüm." demiştir. Cumhur, Mâlik, Ahmed b. Hanbel, Ebu Hanife, İshak ve başkaları İbn Abbas'm görüşünü paylaşmaktadırlar.

Müstehap sayanlar diyorlar ki: (Temettü' yapan kişi) hac ihramına girince Mekke'ye yeni gelen gibi olur; kudüm tavafı ve sa'y yapar. Çünkü birinci tavaf, umre tavafı yerine geçer. Geriye kudüm tavafı kalır. Onu yapmadığı için hac ihramına girmeyi müteakip yapması müstehap olur... Gösterdikleri bu iki delil çürüktür. Çünkü umre için tavaf yapınca kıran yapan durumunda olur. O zaman yaptığı tavaf, kudüm tavafına gerek bı­rakmaz. Örneğin, camiye giren kimse namazın kılındığını görse, derhal na­maza girer; bu namaz tahiyyetü'l-mescid yerine geçer ve o kişinin bunu kılmasına gerek bırakmaz.

Hem sahabîler, Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte hac ihramına girdik­lerinde ihramı müteakip tavaf yapmadılar. Oysa onların çoğunluğu temettü' haccı yapmaktaydı. Muhammed b. Hasan, Ebu Hanife'den şöyle bir görüş rivayet eder: "Şayet (temettü' yapan) terviye günü öğle vakti güneş tam tepeye gelmeden önce ihrama girerse kudüm tavafı ve sa'y yapar. Eğer gü­neş tepeden kaydıktan sonra ihrama girerse tavaf yapmaz." İki vakit arası­nı şundan dolayı ayırmıştır: Güneş tepeden kaydıktan sonra derhal Mina'-ya doğru yola çıkar. Yola çıkmaktan kendisini meşgul edecek başka bir şeyle uğraşmaz. Güneş tepeye dikilmeden önce ise yola çıkmadığından tavaf edebilir... Ancak doğru ve sahabe tatbikatına uygun olan îbn Abbas ile cumhurun görüşüdür. Başarı yalnız ALLAH'tandır.

İkinci grup diyor ki: "Hz. Peygamber (s.a.) bu tavafla birlikte sa'y da yaptı. Bu durum, kıran yapanın tıpkı iki tavafa ihtiyaç duyduğu gibi iki sa'ya da ihtiyaç duyacağı konusunda bir hüccettir." Yukarıda geçtiği üzere bu, Hz. Peygamber (s.a.) üzerinde yapılan bir hatadır. Doğrusu Hz. Peygamber (s.a.), Hz. Âişe ve Câbir'in dediği gibi yalnız ilk sa'yı yapmış­tır. İki sa'y yaptığı konusunda O'ndan sahih bir tek harf bile aktarılma­mıştır. Hatta yukarıda geçtiği üzere onların tamamı asılsızdır. Oraya mü­racaat ediniz.

Üçüncü grup, yani Hz. Peygamber (s.a.) ziyaret tavafını geceye tehir etti diyenler Tavus, Mücâhid ve Urve'dir. Ebu Davud, Nesâî ve İbn Mâce'-nin Soner'lerinde Ebu'z^übeyr el-Mekkî yoluyla Hz. Âişe ve İbn Abbas'-tan rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.) kurban bayramının birinci günü, tavafını geceye tehir etti. Bir metinde ise "ziyaret tavafını" şeklinde geçmektedir. Tirmizî: "Bu hadis hasendir" diyor.[613]

Bu hadis açık bir hatadır ve Hz. Peygamber'in (s.a.) yapmış olduğu haccı bilen ilim adamlarının şüphe duymadığı, O'nun bilinen uygulamasına ters düşmektedir. Şimdi biz bu hadis hakkında âlimlerin sözlerini kaydedi­yoruz. Tirmizî, eUîlel adlı eserinde diyor ki: Muhammed b. İsmail el-Buharî'ye bu hadisi sordum ve ona: "Ebu'z-Zübeyr, Hz. Âişe ve îbn Ab-bas'tan hadis işitti mi?" diye sordum. "İbn Abbas'tan evet. Ama Hz. Âi-şe'den hadis işittiği su götürür." cevabım verdi. Ebu'l-Hasan el-Kattân di­yor ki: Bence bu hadis sahih değildir. Hz. Peygamber (s.a.) o gün, gündüz vakti tavaf yaptı. Ancak sahabîler, Hz. Peygamber'in (s.a.) öğle namazım Mekke'de mi yoksa tavafını bitirdikten sonra Mina'ya dönüp öğle namazı­nı orada mı kıldırdığında ihtilâf etmişler; İbn Ömer: "Hz. Peygamber (s.a.) Mina'ya döndü, öğleyi orada kıldırdı" derken, Câbir: "Öğleyi Mekke'de kıldırdı" diyor. Bu (ikinci görüş), Hz. Peygamber'in (s.a.) tavafı geceye tehir ettiğini ifade eden bu Ebu'z-Zübeyr rivayetinden başka bir yoldan Hz. Âişe'den rivayet edilen hadisin de açık (zahir) ifadesidir. Tavafı geceye tehir ettiğini ifade eden bu hadis yalnızca bu yoldan rivayet edilmiştir. Ebu'z-Zübeyr tedlis yapan bir râvidir. Burada Hz. Âişe'den işittiğini söylememiştir. Oysa bilinen ve alışılan o ki, Ebu'z-Zübeyr gerek Hz. Âişe'den ve ge­rekse her ne kadar kendisinden hadis işitmiş olsa da İbn Abbas'tan bir aracı yoluyla rivayet etmektedir. Tedlisle tanındığı için Ebu'z-Zübeyr'in Hz. Âişe ve İbn Abbas'tan yaptığı ve kendilerinden işitmiş olduğunu söyle­mediği rivayetlerde çekimser davranmak vaciptir. Şayet bundan başka bir hadisi Hz. Âişe'den işittiği bilinse bile böyle davranmalıdır. Oysa Hz. Âi­şe'den işitmediği bizim için doğru olduğuna göre durum açıktır, çekimser davranmak vaciptir. Âlimler yalnızca tedlis yapan râvinin hadisini kabul konusunda kendisinden rivayette bulunduğu râvi ile buluştuğu ve ondan hadis işittiği bilindiği vakit ihtilâfa düşmüşler, kimileri "rivayeti kabul edilir" derken başkaları "tek tek her hadiste ittisal ortaya çıkıncaya kadar tedlîs-çinin muan'an rivayetleri reddedilir." demektedirler. Ama tedlisçinin bu­luşmadığı ve kendisinden hadis işitmediği bir kimseden muan'an yolla riva­yet ettiği hadisin kabul edilmeyeceği konusunda bir aykırı düşünce bilmi­yorum. Müslim'in dediği gibi, "Buluştukları bilinmese bile iki çağdaş râvi­nin birbirlerinden muan'an yolda yaptıkları rivayet ittisale yorumlanır" desek bile bu, tedlisçi olmayanlar hakkındadır. Hem yukarıda Hz. Peygamber'in (s.a.) o gün tavafı gündüz vakti yaptığının sahih olduğunu kaydettik. Ted-lisçilerin hadisini, ittisali bilininceye kadar red yahut inkıtâ'ı bilininceye kadar kabul konusundaki görüş ayrılığı yalnızca sahihliğinde şüphe bulun­mayan bir rivayetle çelişmediği zamanda geçerlidir. Oysa bu hadis, sahihli­ğinde şüphe bulunmayan bir hadisle çatışmaktadır. (Sözü bitti)

Ebu'z-Zübeyr'in Hz. Âişe üzerinde yanlışlık yaptığının bir delili de şu hadistir: Ebu Seleme b. Abdurrahman'm rivayetine göre Hz. Âişe diyor ki: "Biz, ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte hac yaptık. Kurban günü ifâza tavafında bulunduk."[614] Muhammed b. İshak, Abdurrahman b. Kâsım'-dan, onun da babası yoluyla Hz. Âişe'den rivayetine göre Hz. Peygamber (s.a.), ashabına kurban günü Kabe'yi ziyaret etmeleri için izin verdi. Onlar da ziyaret ettiler. ALLAH Rasûlü (s.a.) ise geceleyin hanımlanyla birlikte zi­yaret etti.[615] Bu rivayet de bir hatadır.

Beyhakî diyor ki: Bu rivayetlerin en sahihi Nâfî'in İbn Ömer'den ak­tardığı hadis, Câbir hadisi ve Ebu Seleme'nin Hz. Âişe'den aktardığı hadis, yani Hz, Peygamber'in (s.a.) gündüz tavaf ettiğini ifade eden hadislerdir.

Ben derim ki: Hata, tavafın adlandırılışından ortaya çıkmıştır. Zira Hz. Peygamber (s.a.) veda tavafını geceye tehir etmiştir. Nitekim Sahi-hdyn'daki bir rivayete göre Hz. Âişe, "Hz. Peygamber (s.a.) ile birlikte yola çıktık." diye başladığı hadisin devamında diyor ki: Muhassab'da ko­nakladık. Hz. Peygamber (s.a.) kardeşim Abdurrahman b. Ebu Bekir'i ça­ğırdı ve ona: "Kız kardeşini Harem'den çıkar. Sonra tavafınızı yapıp bura­ya Muhassab'a gelin." buyurdu. ALLAH umreyi sona erdirdi, gecenin orta­sında tavafımızı bitirdik, Muhassab'a O'nun yanma geldik. "Bitirdiniz mi?" diye sordu. "Evet" dedik. İnsanlar arasında yola çıkılacağını ilan ettirdi. Beytullah'a uğradı ve onu tavaf etti. Sonra Medine'ye doğru yola çıktı[616]

îşte kuşkusuz Hz. Peygamber'in (s.a.) geceye tehir ettiği tavaf budur. Ebu'z-Zübeyr yahut onâ"aktaran kimse yanlışlıkla "ziyaret tavafı" demiş­tir. Başarıya ulaştıran yalnız ALLAH'tır.

Hz. Peygamber (s.a.) gerek bu tavafta gerekse veda tavafında[617] mel yapmamıştır. Yalnızca kudüm tavafında remel yapmıştır.

Tavafını bitirdikten sonra (sahabîler) hacılara zemzem dağıtırken zem­zem kuyusunun başına geldi ve: "Şayet insanların size (ileride) galebe çal­mayacaklarını bilsem elbet iner sizinle birlikte hacılara zemzem dağıtırım." buyurdu. Sonra kovayı O'na uzattılar, ayakta içti.[618] Kimileri "Hz. Pey­gamber'in (s.a.) bu davranışı ayakta içme yasağını kaldırma anlamı taşı­maktadır.", kimileri "Aksine bu, yasağın tercih meselesi ve evlâ olanı terk şeklinde olduğunun bir açıklamasıdır." ve kimileri de "Hayır, ihtiyaçtan dolayı böyle yapmıştır." demektedir ki, bu daha uygun gözükmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.) bu tavafı sırasında binitli miydi, yaya mıydı? Müslim'in Sahihinde rivayetine göre Câbir "ALLAH Rasûlü (s.a.) Veda hac-cmda, yüksek olup da kendisini insanlar görsünler ve O'na sorularını sor­sunlar diye devesi üzerinde Hacer-i Esved'i ucu eğri değneği ile selâmlaya­rak Kabe'yi tavaf etti. Çünkü insanlar etrafını sarmıştı." demektedir.[619]

Sahihayn'âa İbn Abbas'm: "Hz. Peygamber (s.a.) Veda haccında de­ve üzerinde Hacer-i Esved'i ucu eğri değneği ile selâmlayarak tavaf yaptı." dediği rivayet edilmektedir .[620]

Bu tavaf, veda tavafı değildir. Her ne kadar geceleyin yapılmışsa da şu iki sebepten ötürü kudüm tavafı da değildir:

1- Kudüm tavafında remel yaptığı sahihtir. Hiç kimse katiyen "Deve üzerinde remel yaptı" dememiş, "Kendisi bizzat remel yaptı." demiş­lerdir."[621]

2- Şerîd b. Süveyd'in şu sözü: "ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte ifâza yaptım. Müzdelife'ye gelinceye kadar ayaklan yere basmadı."[622]

Görünüşte bu hadisten anlaşılan o ki, Şerîd'in Hz. Peygamber'le (s.a.) birlikte ifâza etmesinden itibaren dönünceye kadar Hz. Peygamber'in (sa.) ayakları yere basmamıştır. Bu durum iki rekât tavaf namazı ile bozulmaz. Çünkü bu iki rekâtın durumu malumdur.

Ben derim ki: Görünen o ki, Şerîd b. Süveyd, "ifâza" kelimesiyle O'nunla birlikte Arafat'tan hareketini kasdetmiştir. Bundan dolayı "Müz­delife'ye gelinceye kadar" demiştir. Yoksa kurban günü Kabe'ye yapılan ifâza tavafını kasdetmemiştir. Hz. Peygamber'in (s.a.) ayağım yere basma­ması durumu küçük abdest bozmak için iki dağ arasında yol kenarında inmiş olmasıyla da bozulmaz. Çünkü bu, orada kalmak için yapılan bir iniş değildir. Sadece geçici olarak ayakları yere basmıştır. En iyi bilen Al­lah'tır. [623]

[611] Hac, 22/29.

[612] Bu, merhum müellifin bir yanılgısıdır. Çünkü hadisin senedinde Hişâm yoktur. Zira Mâlik — îbn Şihâb — Urve b. Zübeyr — Hz. Âişe senediyle rivayet edilmiştir. Bunu Mâlik Muvatta'da (1/410, 411) rivayet etmiştir. Bu sened, son derece sahih bir se-neddir. Muvatıa'da bir başka senedle daha rivayet edilmiştir ki, o da sahihtir. Buha-rî'nin (25/119) kesinlik taşıyan bir ifade ile, Îbn Abbas'tan muallak olarak rivayet ettiği bir şahid hadis

daha vardır ki, onu İsmail! Müslahrec'inde ve aynı senedle; Beyhakî, Sünen'inde (5/23) sahih senedle rivayet etmiştir. Metni şöyledir: Veda hac-cında Muhacirler, Ensar ve Hz. Peygamber'in (s.a.) hanımları niyetlenip ihrama gir­diler, telbiye getirdiler. Biz de niyetlenip ihrama girdik, telbiye getirdik. Mekke'yevardığımızda ALLAH Rasûlü (s.a.): "Devesinin boynuna kurbanlık nisam takıp sevke-denler müstesna diğerleriniz hac niyetini umreye çevirsin." buyurdu. Kabe'yi tavaf ettik, Safa-Merve arasında sa'y yaptık, hanımlarımızla cinse! ilişki kurduk ve elbise­lerimizi giyindik. Hz. Peygamber (s.a.); "Devesinin boynuna kurbanlık nişanı takan­lar kurban yerine ulaşıncaya kadar ihramdan çıkamaz." buyurdu. Terviye günü öğle­den sonra hacca niyetlenip ihrama girmemizi emretti. Hac görevlerini bitirince gel­dik. Kabe'yi tavaf ettik, Safa-Merve arasında sa'y yaptık. Böylece haccımız tamam ve kurban kesmemiz gerekli oldu.

[613] Ebu Davud, 2000; Tirmizî, 920; İbn Mâce, 3059; Ahmed, 1/288, 309, 6/215. Râvile-ri sikadır. Ebu'z-Zübeyr tedlîs yapan bir râvidir; burada muan'an rivayette bulun­muştur. Ancak îbn Mâce'nin rivayetinde Tavus ona mutâbaat etmiştir.

[614] Beyhakî, Sünen, 5/144.

[615] Bu metni Beyhakî (5/144), Amr b. Kays — Abdurrahman b. Kasım — Kasım b. Muhammed — Hz. Âişe senediyle rivayet etmiştir. Müellifin verdiği sened başka bir metnin senedi olup o metin şudur: "ALLAH Rasûlü (s.a.) son gün öğleyi kılınca ifâza tavafı yaptı, sonra Mina'ya döndü."

[616] Buharî, 25/33; Müslim, 1211 (123).

[617] Ebu Davud, 2001; İbn Mâce, 3060. Hâkim (1/475), bu hadisi sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

[618] Müslim, 1218. Müslim'in Câbir'den yaptığı bu rivayette "ayakta" kısmı yoktur. Bu­harî (25/76), İbn Abbas'm şöyle dediğini rivayet eder: "ALLAH Rasûlü'ne (s.a.) zem­zem sundum. Ayakta içti."

[619] Müslim, 1273; Ebu Davud, 1880; Nesâî, 2/241.

[620] Buharî, 25/58; Müslim, 1272.

[621] Mâlik, 1/364; Müslim, 1263. Câbir b. Abdullah: "ALLAH Rasûlü'nÜn <s.a.) Hacer-i Esved'den başlayarak ilk üç turun bitimine kadar remel yaptığını gördüm." diyor. Buharî (25/63) ve Müslim'in (1261) İbn Ömer'den rivayetlerine göre Hz. Peygamber (s.a.) Kabe'yi ilk lavaf etliğinde ilk üç turda remel yaptı, dört turda ise normal yürüdü.

[622] Ahmed, 4/389. Senedi sahihtir.

[623] İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/275-283
 
Üst Alt