Sevket OKYAY Tebük Seferi

Okyay

ÖZEL ÜYE


TEBÜK SEFERİ
divblommkc8.gif


Sallü ala Resulüna MUHAMMED
ALLAHümma salli ala MUHAMMED

Veda Haccı öncesi,Hicri dokuz yılında,
Sefer vacip olmuştu, gene ALLAH yolunda.
Alemlere Rahmet, O Büyük Kumandana,
Dur yoktu-dinlenme yok, İslamı korumada.
Bizans İmparatoru, Herakliyus tarafı,
İslamı firenleyip, yok etmekti kararı.
Bu işe hazırlanmış, kırk bin kişilik ordu,
Medine üzerine , hesaplar yapıyordu.ss
Çevre Kabilelerden, destek de alan Bizans,
Zafer hayalleriyle, sanki doğmuştu bir şans.
Bazı müşrik Araplar,Herakliyus’a yazarlar,
Zişan’ımız hakanda , şöyle fesat sokarlar.
“Peygamberlik iddia, eden şu adam var ya,
Kıtlığa maruz kaldı, mallarıysa vaveyla.
Tam saldırı zamanı”, deyip iştah salarlar,
Fitne ve düşmanlığın, ardına saklanırlar
Bu işe hazırlanan, Herakliyus erkanı,
Kullanmaya yöneldi, her tür cazip imkanı.
Öyle ki ordusunda, asker kırk bin kişiye,
Bir senelik ücreti vermişti, bi teviye.
Peşin ödemişti ki,güc ve kuvvet bulsunlar,
Daha sonrasında da, tek ümitkar olsunlar.
Oysa ALLAH rızası- Peygamber aşkı yoksa,
Ne işe yarardı ki , vermişsin birkaç lokma.
……………………
Zeytinyağı taciri, ‘Nebatiler’ gelmişti,
Şam’da bu olup biten,Medine’ye ulaştı.
Müslümanlara karşı, ordu hazırlanmıştı,
Hatta bu Rum ordusu, “Belka”ya ulaşmıştı.
Kainat Efendisi, artık haber almıştı,
Ve derhal karşı güçle, atağa koyulmuştu.
Muradı; Bisanslılar, pembe hayal kurarken,
Ha geldim-ha gelicem, bak geliyorum derken,
En büyük bir orduyla, düşmanı kıstırmaktı,
Medine’ye gelmeden, yerinde bastırmaktı.
Çünkü konu önemli, İslam’ın bekasıydı,
ALLAH’ın Hak dinini, yaşatma davasıydı.
Önceki Gazvelerde, sefer hep gizlenmişti,
Sinsi harp taktikleri, özenle izlenmişti.
Bu defa öyle değil, her şey açık duyruldu,
Eli silah tutana, savaş emri buyruldu.
Velakin ortam öyle, sıkıntılı bir andı,
Nihayet bu Gazve’ye “Gazvet’il-Usra” dendi.
Harbe karşı isteksiz,kılan üç unsur vardı,
O yıl kurak gitmişti, kıtlıktan yiycek dardı.
İkincisi;meyveler, tam da olgunlaşmıştı,
Mevsim hasat zamanı, yemesi ayrı aşk’tı.
Sıcak desen yakıcı, gölgeler uzamıştı,
Meşakkate katlanmak, gerçekten çok zor işti
Dahası yol uzundu, çileli geçecekti,
Yemekler sıkıntılı, su az içilecekti.
Bu ahval şartta dahi, katılım çok yüksekti,
Sefere katılmayan, sayılacak kadar yoktu.
Çünkü Resul’ü Ekrem, konunun önemini,
Herkese duyurarak, öne koymuş kendini.
…………………….
Kabile mensupları, Kabilelere gitmiş,
Resulün davetini, ciddiyetle iletmiş.
Resulullah ilk önce, Sahabeyi topladı,
Görüş ve düşünceyi, meşvereyle yokladı.
Efendimize birlik- tam ittifak kılındı,
Güçlü bir ordu için, kesin karar alındı.
Lakin o sıralarda, bu genç İslam Devleti,
Henüz güçlü değildi, yetersizdi kuvveti.
Kuraklık da olunca, hazırlık zorlaşmıştı,
Yiyecek-giyecekler,. Teçhizat zor bir işti.
Zişan’ımız herkesi, kudreti ölçüsünde,
Yardıma davet etti, sadakayla –bağışla.
Her mü’min kudretince, katkıda bulunuyor,
Nakdi-ayni yardımla, adeta yarışıyor.
Daha çok ticaretle, uğraşan zenginlerden,
Beklenti vardı ,çokça- o sehavetlerinden.
Evet öyle de oldu, o en büyük sahabi,
Peygamberin can dostu, o sadakat rehberi ,
Ebu Bekir Sıdık ki, siper etmiş kendini,
Bağış yaptı ne varsa, malının hepisini.
Resulullah soruyor, bakıp Ebu Bekir’e,
“Aile efradına ne bıraktın geride”
O da ona yakışan, tavırı sergiliyor,
“ALLAH ve Resulünü, bıraktım geldim”diyor.
Gel ki haya timsali, hazreti Osman’ı gör,
Tamı-tam on bin asker, teçhizle donatıyor.
Ve bu on bin askere , on bin binek veriyor,
Ki bu rakkam ordu’nun, üçte biri ediyor.
Koca Ömer malının, yarısını verirken,
Diğer Sahabiler de ,yarışmaya giriyor.
Mümkün olan her tedbir , artık tamamlanmıştı,
Ordu Şehrin dışında, kampta toparlanmıştı.
Resulullah komutu, ele alıncaya dek,
Kampın Komutanlığnı, üslendi Ebu Bekr.
Tam on bini Süvari, otuz bin kişi oldu,
En büyük Komutandan ,hareket bekler oldu.
Bu arada münafık, dini zayıf kişiler,
Resulün huzuruna, gelip birer-ikişer,
Özür beyan ederek, izin talep ettiler,
Peygamber de eh dedi, öyle dönüp gittiler
29611365734lg2-1.gif

Şevket OKYAY
29611365734lg2-1.gif

.................................................. ...
Not: Devamı sayfa - 2 de
............................................................
TEBÜK SEFERİSayfa -2



Peygamber Efendimiz, Seniyyet’ül-Veda’dan,
Tebük’e yürüyünce, izniyle Yaradan’dan,
Ordu’nun Bayrak’ları- Sancak’ları açıldı,
Ve en büyük Sancağı, Ebu Bekire verdi.s
En büyük Bayrağıysa , Zübeyr bin Avam aldı.
Bu görkemli yürüyüş, hatıralarda kaldı.
………………………
Zişan uygun görmüştü, Hazreti Ali için,
Geride kalmasını, ta ki-evlere baksın.
Velakin münafıklar, bunu hemen duydular,
Fitne –fesat sözlerle, ortalığa yaydılar.
Guya Peygamber onu, fazlalık görmüşmüş de,
O yüzden gözden uzak ,tutmak istemişmiş de.
Bunu duyunca Ali, hemen zırhı kuşandı,
Savaş kıyafetiyle, derhal yola döşendi.
Gayesi Peygambere, yetişip yalvarmaktı,
Zan’lardan kurtularak, sefere katılmaktı.
Daha ilk konaktayken, Peygambere ulaştı,
Olan biten her şeyi, bir-bir kendine açtı.
Resulullah dedi ki, onlar yalan söylüyor,
Sana emrediyorum, geri dön-sen evde dur.
Hem benim ailemi- hem kendi aileni,
Temsil et-mukaat ol, mutlaka dinle beni.
.”Ya Ali ! benden sonra- Peygamber gelme hariç,
Sen bana Musa’nın-Harun’a yakınlığı
Gibi yakın olmaktan, memnun değimlisin ki”
Buyurarak dostuna, sevindirmeyi bildi.
………………………….
O şanlı Sahabeler, pek sıcak bir havada,
Hayli yol kat ettiler, Zişan Komutasında.
Sekizinci konakta, suları tükenmişti,
Susuzluktan askerler, ölcek hale gelmişti.
Bu hali fırsat bilen, bir takım münafıklar,
Konuşmaya başladı, ileri –geri laflar.
“ MUHAMMED gerçekten de, Peygamber ise eğer,
Dua etsin görelim, yağmurla dolsun her yer”.
Durum Resulullah’a, arz edilince hemen,
Mübarek ellerini kaldırdı, taa içerden.
Rabbin’den yalvararak, yağmur niyaz eyledi,
Kimbilir daha nice, engin sözler söyledi.
Hava gayet sıcaktı, güneş de pek yakıcı,
O ne; Ya RABB !gök yüzü, birden bulut dokudu.
Çok geçmeden yağmura, dönüştü o bulutlar,
Bardaktan dökülürce- boşanıyordu sular.
ALLAH’ın Rahmetiyle, her yer suya gark olmuş,
Hayvanlar içsin diye, gölekçikler oluşmuş.
Rabbi askerlerinin, yüzünü güldürmüştü,
Herkes suyunu içmiş, kabını doldurmuştu.
Yağmur dinip gök yüzü, güneşle açılınca,
Görüldü ki yağışın, sadece ve sadece,
Ordu’nun bulunduğu, yere isabet etmiş,
Mevlamız’ın bu lütfu, açık seçik ve net’miş.
Ardından tekbirlerle, ALLAH’a şükr’edildi,
Rabbin beraberliği, iyice fark edildi.
……………………………
Kuzeye yol alırken, sabah namazı vakti,
Zişan abdest almakta, herhal biraz gecikti.
Adamlarsa saflara, bi tamam dizilmişti
Güneşin doğmasından, korkana dek beklendi.
Abdurrahman bin Avf’ı, İmam karar kıldılar,
Peygamber geldiğinde , bir rekatı oldular.
Abdurrahman tam geri, çekilmeye yeltendi,
Resul onu yerinde, kalması için itti.
Bir rekatın sonunda , selamsız hemen kalktı,
Kalan ikinci rekat, kendisi tamamladı.
Namazı bitirince, “iyi yaptınız ,çünkü,
Hiçbir Peygamber yoktur,-ümmetinden takvalı,
Birinin arkasında namaz kılmadan ölsün”
Dedi ki,ümmeti de –bilgi sahibi olsun.
……………………….
Medine-Şam arası, mesafenin ortası,
Tebük denilen yer, işte tam da orası.
Sıcak-açlık-susuzluk, sıkıntı arasında,
ALLAH’ın arslanları, düşmanın arkasında.
Vakarla yürüyordu , korku salan bir görkem,
Heybet oluşturmuştu, cesur kararlı ortam.
‘Dostu’ kendi yolunda, çekiyorken eza-güç,
ALLAH Melekleriyle , destek vermez’miydi hiç.
Düşmanla karşılaşma hattına girilmişti,,
O yüzden sağlam durup, teyakkuz görülmüştü.
Lakin o da ne; düşman, geri çekiliyordu,
Kaçıp uzaklaşmayı, kurtuluş biliyordu.
Hani korkulu rüya, Bizans nerelerdeydi,
Dehşet saçan Lejyonlar, acaba ne haldeydi ?.
Efendimiz düşündü, bir yöntem uyguladı,
Sahabe’i-Kiramla, önce meşvere yaptı.
Alınan kararlarla, yeni taktik seçildi,
Düşmanın arkasını, takipten vazgeçildi.
Tebük’e çekilerek, orda mekan kuruldu,
Burayı üs yaparak, beklemeye duruldu.
Ne Bizans süperinden, ne de Kabilelerden,
Savaşa cesareti, kalmamıştı birinden.
Tam yirmi gün beklendi, çıt desen bir ses yoktu,
İslam’ın heybetinden , herhal ödleri koptu.
Bu korku semeresi, çıkıyordu tek be tek,
Bir-birini izliyor, eman dileyen istek.
Bizans’a destek olmuş, bütün Kabilelerden,
Heyetler geliyordu , bağışlanma dileyen.
29611365734lg2-1.gif

Şevket OKYAY

..................................................
Not :devamı Sayfa- 3 de


 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Okyay

ÖZEL ÜYE
TEBÜK SEFERİ Sayfa = 3


Peygamber her heyetle , anlaşma imzalıyor,
Çeşitli Cizyeler’le, vergilere bağlıyor.
Böylece büyük meblağ, gelirler oluşmuştu,
Tabi gene pek çok da, ganimetler düşmüştü.
…………………………….s
Haa;Bizans’a gelince; öylesine korkmuş ki,
İslam kuvvetlerinden, sonra da hep çekildi.
Öyle bir çekildi ki, Mısır- Irak- Suriye ,
Bir-bir bıraktı- çıktı, hepsi kaldı geriye.
Artık Anadolu’da da, tutunamadı dağıldı,
İstanbul surlarının, arkasına sığındı..
Nihayet orada da, kaçınılmaz son gelir,
Surlar da kafi gelmez, Osmanlı hakim olur.
Peygamber övgüsüne, mazhar o büyük asker,
Fatih Sultan Mehmed ki, bu lütuf onu bekler.
Dünyaya bir çağ açan, Fetih ona nasipti,
Ve öyle de oldu ,ALLAH muzaffer yaptı.
……………………….
Yirmi günün sonunda, artık zafer tamamdı,
Bedir’in aslanları, galip geriye döndü.
Efendimiz Zişan’ın, bu sefer sırasında,
Yeme –içme üstüne, bereket artmasında.
Bir-biri arkasına, mucizesi görüldü
Sahabenin imanı, daha bir kat duruldu.
…………………..
Medine’den Kudüs’e, giden yol ortasında,
Resulullah bir gece, şöyle der ashabına.
İnşALLAH yarın sizler, Tebük akar- suyuna,
Kavuşacaksınız lakin, güneş yakıcılığa,
Yükselmeden oraya, varamıyacaksınız,
Ona ulaşan kimse, hatta olsa hanginiz.
Ben gelinceye kadar, suya hiç dokunmayın,
Uyarmıştı adeta, ki akıllarında kalsın.
Lakin oraya ilk varan, susamış iki kişi,
Ordu yu beklemeden, bu suları içmişti.
Ordu’nun tamamıyla, Resulullah gelince,
Birkaç damla kalmıştı, çukurlarda sadece.
Efendimiz; tembihi, unutan bu şahslara,
Beklemediklerinden ,azarladı adeta.
Buyurdu ki; kalan şu, birkaç damla suları,
Bulundukları yerden, toplayın kab’a bari.
Bir deri parçasının, üstüne toplandı su,
Sonra Zişan bu suyla, el yüzünü yıkadı.
Ve kaynağın üzerni, kapayan bu kayanın,
Üstüne serpeledi, kullandığı suyunun.
Sonra kaya üstünde, ellerini gezdirdi,
ALLAH’ın dilediği, şekilde dua etti.
Daha sonra gürledi, gök gürler gibi bir ses,
Yerin altından gelen, nehir sanmıştı herkes.
Öyle bir su fışkırdı, öyle coşmuştu kudret,
Oradaki sevinci, görmek gerekti elbet.
Mü’minler ihtiyacı, karşılamıştı bol- bol,
Su gene akıyordu, nasıl şükr’etmezdi kul.
Tekbir-hamdü-senayla, ALLAH’a el açıldı,
Rahman’nın bu lütfundan, tekrar tekrar içildi.
…………………………………..
Bu sefer sırasında, bir fitneyi denerler,
Resulullah ki bir gün devesini kaybeder.
Münafığın birisi, bunu fırsattır bilir,
“MUHAMMED size bir de, semadan haber getirir,
Velakin devesinin, nerde olduğun bilmez”,
Haşa demek ister ki , böyle Peygamber olmaz.
Resullulah bu sözü, işittiğinde derki,
VALLAHi ben gayb bilmem, Rabbim bildirdiğini,
Sade onu bilirim, devem filan vadide,
Yuları bir ağaçta, takılmıştır gidin de,
Getirin” ve aynen dediği gibi çıkar,
Münafıksa o zaman, bir birine bakar.
……………………
Bizans anlaşıldı ki, pençeleri dökülmüş,
Hem dişleri sökülmüş, felçli bir aslan imiş.
O abartılmış bir dev, korku salmak ne gezer,
Aslan postu giydirlmiş, bir korkulukmuş meğer.
Arap yarım adası, müşriklerden arınmış,
Ve hem münafıklar da, suskunluğa bürünmüş.
Bu durum Sahabiye, büyük rahatlık verdi,
Artık bizimle kimse, savaşmaz vehmi girdi.
Hatta bir çoğu bile , silahı bıraktılar,
Kimi silahlarını, satmaya da kalktılar.
Resulullah durumdan , haberi olur –olmaz,
Derhal uyarı yaptı, hem de özlü bir ikaz.
Ve dahi buyurdu ki, “Deccal çıkana dek,
Ümmetimden bir gurup,ALLAH yolunda hep,
Cihada devam edecek” sözleriyle bir daha,
Dinin bekası için , yön verdi aydınlığa.
Çünkü rehavet değil, uyanıklık gerekti,
‘Teyakkuz hali ‘çünkü, hayat bahşedecekti. ……………………………. ,peygamber efendimiz, sevinçte yarım kalmış,
Zafer mutluluğunun yerini , hüzün almış,
Bedir’den dönüş gibi, Tebük’ten dönüşte de,
O evlat acısıyla, karşılaşmıştı gene.
Yokluğu sırasında, kız Ümmü Gülsüm de ,
Vefatla kavuşmuştu, ALLAH’ın rahmetine.
Üstelik kocası da , Medine’de deildi,
Mezarının başında, bulundu dua etti.
Ve dedi ki Osman’a- radıyALLAHü anha,
“bekar bir kızım olsaydı, gene verirdim sana”
29611365734lg2-1.gif

Şevket OKYAY
29611365734lg2-1.gif



.......................................
Not:: Devamı Sayfa = 4 te ...................
TEBÜK SEFERİ Sayfa = 4

Efendimiz Zişan’ın, amcasını öldüren,
‘Vahşi’Taif’e kaçmış, gizleniyordu halen.
Taif halkı putlarda, dönüp teslim olunca,s
Vahşi’nin şansı bitmiş, tek yol kalmıştı anca,
Gidip Müslüman olup, Resul’e teslim olmak,
Hem böylece İslam’ın, şefkatine sığınmak.
Zaten de duymuştu ki, Peygamberin affı çok,
Kim Müslüman olmuşsa, geçmişinden sorgu yok.
Vahşi bu cesaretle, doğru Medine’ye gitti,
Resulullah’a varıp, İslam’ı kabul etti.
Kelime’i-şehadet, etmişti tam da o an,
Peygamber’e dendi ki, “işte Vahşi bu adam”
“Olsun” dedi Peygamber, taktir ALLAH’a kalsın,
“Yeter ki iman edip, İslamiyeti seçsin,
Kafiri öldürmekten, evladır benim için”
Daha sonra gözleri, siyah yüzde gezindi,
“Gerçekten o söylenen, Vahşi sen misin” dedi.
Adam doğrulayınca, “Otur anlat bakalım,
Amcam Hamza’yı nasıl, öldürdün anlamadım”
Nasıl öldürdüğünü, anlatınca yutkunup,
“Yazıklar osun “dedi , “yüzün benden uzak tut”
“Bırak da sana asla, bir daha bakmayayım”
Sanki şöyle diyordu, acıma taş bağlayayım.
…………………………………

Tebük sonrası esintileri:
Tebük’ten geri kalan, Sahabi’dn bir gurup,
Sefer faziletinden, mahsun ve gayet buruk.
Katılamadık diye, büyük üzüntü duyup,
Her biri bu ayıptan, çırpındı durup-durup.
Bunu nasıl anlatıp, nice açacaklardı,
Ya Resulün yüzüne, nasıl bakacaklardı.
En iyisi dediler, cezayı biz verelim,
Kendimize işkence edip, hesap soralım.
Düşünüp-taşındılar, şöyle karar verdiler;,
Cami’ye bağlanmayı, gayet uygun gördüler.
Her biri kendisini, direklere bağladı,
Ortada dolaşmaktan, bu azabı yeğledi.
Ve de yemin ettiler, Peygamber çözmedikçe,
Ta ki ölünceye dek , sürecek bu işkence.
Durum Resulullah’a, gelir-gelmez duyruldu,
Olan-biten hakkında, geniş bilgi verildi.
Peygamber’in cevabı, gayet kesin ve net’ti,
Ben de çözmeyeceğim, dedi ve yemin etti.
Meğerki Rabbi Teala, Hükmünü bildire dek,
Ayeti Celileyle, bana emir gelecek.
Böylece ortam gayet, gergin havaya girdi,
Acep sonuç n’olucak, herkes çok meraklandı.
Kulların böylesine , samimi nedameti,
Rauf’u-rrahim olan, hiç görmez olurmuydu,
ALLAH Celle Celalüh, hükmünü yetiştirdi,
Mağfiret yollarını, açık seçik gösterdi.
Tevbe Suresindeki, yüz üç-yüz dört ayeti,
Çare- yöntem bildirip, affedilmeye yetti.
Resulü-Zişan’ın da, sıkıntısı dağıldı,
Bu müjdeli haberle, mübarek yüzü güldü.
Mealen <Ayetlerde, şöyle buyrulmuştu,
Bütün mü’min-ler için, hnem mesaj verilmişti.
(103)“onların mallarından, sadaka al-temizle,
Hem bununla onları, günahlardan arındır,
Ve de onlar için sen, dua et sevinsinler,
Çünkü senin duanda, sükunet var bilsinler.
ALLAH Celle-Celalüh, işitendir-bilendir”.
(104) ALLAH’ın kullarının, tevbelerini kabul,
Ettiğini ve dahi, sadakaları da makbul,
Geri çevirmemeyceğni, ALLAH’ın kullarının,
Tevbelerini çokça ,kabul ettiğini,
Hala bilmezler mi ?”
…………………………………..
EBU HAYSEME R.A. Ordu yola çıktıktan, yaklaşık on gün sonra,
Hazreç-Ebu Hayseme, öyle pişmandı sorma,
Seferden geri kalan, dört mü’min-den biriydi.
Bu gafletten-utançtan, başını yere eğdi.
Hele sıcak bir günde, gezinmek istemişti,
Bahçede ağaçların, gölgesine gitmişti.
Orada iki tane, kulübesi de vardı,
Hanımları bunlara, su serpiştirmiş gördü.
İkisi de kendine, yemekler hazırlamış,
İçmek için testide, su soğutmuşlardı.
Kulübenin birinin , kapı eşiğinde durdu;
Ve şöylece söylendi, ” O ALLAH’ın Resulü,
Sıcak güneş altında, rüzgarlarda kavruldu”.
Haysemey’se gölgede, hanımları evinde,
Yemekler hazırlanmış, ihtişamlı öğünle.”
Dedi ve daha sonra, hanımlara dönerek,
Ve dahi arkasından, hem de yemin ederek, Ve dahi yetişmeden- hem ALLAH Resulüne İkinizin de girmem süslü kulübesine.
O halde benim için, erzak hazırlayınız,
Yetişmezsem kahrımdan, ölürüm bak biliniz”
Hanımlar onun için , erzak hazırladılar,
Semerlenmiş deveyle, yola uğurladılar.
Ordu’nun arkasına, hızla sürdü deveyi,
Çünkü arzuluyordu, tezelden ulaşmayı.
Resulullah; orduyla, yola çıkma şansını,
Kaçıran dört mü’min-e, üzülmüştü aşırı.
Hatta hayal kırıklığına, uğramıştı-mahsundu,
Ama ne yapıp-yapıp, yetişirlerdi sandı.
Tebük’e ulaştıktan, birkaç gün sonra coşup,
Yetişen Haysemeye, önceden üzülmüştü.
Peygamber yaklaşan bir, yalnız yolcu görünce,
“Ebu Hayseme olsa”, dedi dua ederce.
Halbuki yüz hatları, henüz belli değildi,
Demek bu onun için, umut-özlem -meyildi.
Adam onlara gelip, tam da selam verdi ki,
“Yazıklar olsun sana, Ebu Hayseme” dedi.
Fakat olup biteni, anlayınca Peygamber,
Tamam kabul olundu, artık affedildin dedi.
29611365734lg2-1.gif

Sallü ala Resulüna MUHAMMED
ALLAHümme salli ala MUHAMMED
29611365734lg2-1.gif
Şevket OKYAY

S O N
Not :Tebük sonrası anlatım, İnşaallah devam edecek.


Not::Konunun hazırlanmasında yararlanılan eserler;
= Prof. Hayrettin Karaman Hocamızın da katkıları bulunan Mealli-tefsirli Kur’an-ı Kerim.
= Pakistan Devletince verilen SİRET Ödülünü kazanmış; sonradan Müslüman olarak
Ebubekir Siracettin ismini alan Martin Lings’in Türkçeye çevrilmiş Hz.MUHAMMED’in
= Hayatı isimli kitabı.
=Elmalılı A..Hadi Yazır’ın Hak dili Kur’an dili Kuran tefsiri Cilt: 4
= Türkiye Gazetesi Yeni Rehber Ansiklopedisi.
= Prof.Dr.İbrahim Canan ve ekibine ait
Kütüb'-Sitte Cilt: 12 Sayfa 90.....97





































































































































































































 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
Ey Muhammed! Eğer cihat kolaylıkla elde edilecek bir dünya menfaati ve istenilen bir yolculuk olsaydı elbette sana uyarlardı. Fakat zorlukla aşılacak yol onlara uzak geldi: ‘Eğer gücümüz yetseydi elbette sizinle birlikte cihat ederdik’ diye Allah’a yemin edeceklerdir. Onlar bu davranışlarıyla kendilerini helak ederler. Allah biliyor ki; onlar, mutlaka yalancıdırlar.” (Tevbe-42)
29611365734lg2-1.gif


glüglüglü

En büyük kumandanın , Allah'ın Sevgili Kul'unun hayatından Film kareleri. Bu satırları okurken o zamanlarda yaşamayı istedim. Kâinatın Efendisi (s.a.v.) 'nin , bu günlerimizi yaşamamızı sağlayan o kutsal günlerin Eşsiz bir hikâyesi.O zaman da yaşayıp , efendimizin emrinde , onun yanında mücadeler etmek , o'nunla aynı şartları paylaşmak , o'nun yediğinden yemek , içtiğinden içmek; yiyemediğini yiyememek ve içemediğini içememek isterdim. O'nun yanında olsaydım keşke......
Bu satır görünümlü resimlere bakarak duygulanmamak imkânsız..İmkânsız. Bu sefer şiiri tamamen bir tarih kitabının sayfaları gibi okuduk. İnanıyorum ki herkes benim gibi düşünüyor. Tarihimizin en şerefli ve en özel sayfalarından birini daha dile getirdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsek azdır. ,
ALLAH RAZI OLSUN
glüglüglü






Tebük Seferi ile Gassaniler'in Müslüman olması ve Suriye fetihleri için ortam hazırlamıştır.
 
Son düzenleme:

Okyay

ÖZEL ÜYE
29611365734lg2-1.gif



glüglüglü

En büyük kumandanın , Allah'ın Sevgili Kul'unun hayatından Film kareleri. Bu satırları okurken o zamanlarda yaşamayı istedim. Kâinatın Efendisi (s.a.v.) 'nin , bu günlerimizi yaşamamızı sağlayan o kutsal günlerin Eşsiz bir hikâyesi.O zaman da yaşayıp , efendimizin emrinde , onun yanında mücadeler etmek , o'nunla aynı şartları paylaşmak , o'nun yediğinden yemek , içtiğinden içmek; yiyemediğini yiyememek ve içemediğini içememek isterdim. O'nun yanında olsaydım keşke......
Bu satır görünümlü resimlere bakarak duygulanmamak imkânsız..İmkânsız. Bu sefer şiiri tamamen bir tarih kitabının sayfaları gibi okuduk. İnanıyorum ki herkes benim gibi düşünüyor. Tarihimizin en şerefli ve en özel sayfalarından birini daha dile getirdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsek azdır. ,
ALLAH RAZI OLSUN
glüglüglü

Tebük Seferi ile Gassaniler'in Müslüman olması ve Suriye fetihleri için ortam hazırlamıştır.

Çok teşekkür ederim.
Yorulmuşsunuzdur ama .İnşaallah Rabbimiz ecrinizi lütfedecektir.
Efendimiz (s.a.v.) Salatü Selamınızdan memnun kalmştır İnşaallah.
Allah'ü Teala Şefaatı uzmalarına mazhar kılsın dilerim. (Cümlemizi.)
Rabbimize emanetsiniz.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt