İnsanın Hayatında en korkunç şeyin yalandır çünki o bir yalın yılandır.

mutahhari

Yeni Üyemiz
Ey insanoğlu hayatın idamesinde karekteristik olarak.Dünyevîleşen insan, var oluşunu ebedi aleme göre değil de, gelip geçici dünya hayatına göre manalandırdığından ciddi bir aldanma süreci yaşamaktadır. Günümüzde insanoğlu, modernite rüzgarlarıyla aslına ve ruhuna yabancılaşma yoluna sevk edilmiştir. Moderniteyi takip eden süreçte ise, maddi manevi her şeyi paramparça ederek anlamlandırmaya çalışan yıkıcı postmodern felsefelerle insanlık iyiden iyiye sersemletilmiş durumdadır. İnsanların,Neciyim, nereden geldim, nereye gidiyorum, sorularını kendi kendilerine ve birbirlerine sormamaları için neredeyse her şey yapılmaktadır. Kitle iletişim vasıtalarında ve Holywoodun başını çektiği filmlerde sürekli işlenen hayatı hızlı yaşama felsefesi, insanları adeta hızlı yaşamaya şartlandırmaktadır. Var olmanın esas gayesi olarak dünyadan kam alma bugünkü moda tabiriyle keyif alma tüketim çılgınlığıyla birlikte empoze edilmektedir. Adeta insanlar, varlığını ve birliğini kainatın her zerresinde hadsiz mühürlerle bildiren Vacibül Vücud, haşa sanki yokmuş gibi bir hayat sürmeye mahkum edilmektedir. Ve bu akıl almaz oyunda başrol ise hakikatin hilafından başka bir şey olmayan yalana verilmiştir. Evet bugün yalan, onu yasaklayan dinlere ve öğretilere rağmen. belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar revaçtadır.
 

mutahhari

Yeni Üyemiz
Sizlerde sağ olunuz.Hayatlarını yalan kurgularla kuranlar,kendi hevesleri nefi arzuları için bir başkasının hayatını zehir eden hevespers ve nefis pereslerin,sayesinde bu dünya yaşanılma bir hal almiştir.ruhsal bozukluğu içerisnin hayatın ihtişamına kapılmiş ve o denli dünyavileşmiş kıredeten hasi-in hale gelmiş mahfiller,hayatı herkes için aydınlık olmasına rağmen herkese yalan aylınlarından dolayı mevcudiyeti zehir zembereye tebdil etmişler.nefislerinin istediği gibi o dal dan kuşlar gibi uçuşur durular.Allah bizleri korusun,muhafaza etsin..
 

mutahhari

Yeni Üyemiz
Halıkın namütenahi adı var, en başı Hakk.Çetin bir ruh tufanının yaşandığı bugünün dünyasında, kötülüğü ve gayrifıtriliği bütün insanlarca kabul edilen yalanın, nasıl olup da bu kadar yaygın olduğu hususunda, ferdi ve içtimai tesirleri üzerinde düşünülmelidir.Hakkın ve dolayısıyla hakikatin hatırının her şeyden ali olduğu hususu, her türlü ilmi vasıtalar kullanılarak ortaya konmalıdır. Günümüzün insanını hakiki medeniyete ulaştırma ve yalandan korumanın yolu, temsil keyfiyetiyle konuşurken-yazarken-çizerken, hepsinden önemlisi yaşarken. hakikati ifade etmektir.yalancılar hem bu dünyada zelildirler hemde ahirette haki olacaklar,hayatlarındaki gerçek sırrı perdelemeye çalışanlar zan ederler ki Allah haşa vekella o sırların o perdelerin arkasını görmiyor,işte insan dediğimiz varlık ki o kur,anda Li Rabbihi le kenudundur,innehu le zelumundur,Allah islah etin ne diyelim....
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür....ALLAH muhafaza bu hallerden....
Emeğinize sağlık,,,,
 

mutahhari

Yeni Üyemiz
Eyvallah kardeş yüreğinize sağlık olsun.En önemli büyük günahlardan birisi de, yalan söylemektir. Bu günah da maalesef çok büyük, tehlikeli ve önemli olmasına rağmen insanlar arasında en yaygın günahlardan birisidir.yalancılığın ne kadar kötü ve büyük bir günah olduğunu açıklamadan önce İslamda dürüstlük ve doğruluğun önemi üzerinde biraz durmak uygun olacaktır.
İslam açısından her şeyde doğru olmanın ve doğru söylemenin ne derece önemli olduğunu Kuranın bir çok ayetinden anlamak mümkündür. Kuranı Kerim nerede bir peygamberi övmek istemişse, onun çeşitli sıfatları içerisinde özellikle doğru olduğu ve doğru söyleyen birisi olduğu üzerinde vurgu yapmıştır. Kuranı Kerim Allahın Halili dostu put kıran İbrahim (a.s)ı bu sıfatla anmış, pak ve iffetli Hz. Yusuf,u (a.s) bu sıfatla övmüş, Hz. İsmaili (a s) doğru söyleyen birisi olarak tanıtmış. Hz. İdrisi (a.s) bu sıfatla methetmiş ve kısacası Peygamberler ve Allah velilerinden söz ederken doğru konuşmayı onların en bariz ve önemli sıfatlarından birisi olarak ön plana çıkarmıştır.yani eğer bizlerde o Peygamberlerin misyonunu yüklenenlerden isek ki öyle inanmişiz,o zaman bizlerde yalandan kendimizi ictinab etmeliyiz ve doğruluk ilkesinden ödün vermemeliyiz....
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
İnsan doğruyu söylemeli; bu doğru kendi felsefesinin tümünü elinden alsa dahi. Dünyadaki cinayetlerin kaynağı olsa dahi doğruyu söylemek gerekir. Dünyadaki cinayetlerin önünü alacak, canları kurtaracak ve gerçekleri ortaya çıkaracak olsa da yalan söylememek gerekir! Acaba vicdan böyle bir hüküm verir mi gerçekten?!

Ruhunun yalan söylemeye alışmaması için, mecburiyetin olduğu yerde aklına bir şey getir, diline de başka bir şey.

Her insanın iç yüzünde insana iyi işleri yapmayı emreden ve kötü işlerden alıkoyan ahlâkın değerli bir münâdisi vardır.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Muhakkades İslam dini açısından ibadetleri dereceleri vardır.İbadetin en yücesi , bütün işlerden ayrı ve bağımsız olarak, kendisinde ne cennet arzusu ne de cehennem korkusu olan ibadettir.Fakat aynı zamanda cennet arzusu ve cehennem korkusu için yapılan ibadetler ibadettir.Bunu biraz açalım : Nehc'ul Belağa'da ve bizim birçok hadislerimizde bu onu mevcuttur.Emiru'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır : '' Halkın yaptıgı ıbadetler 3 cesıttır;Kımılerı , Allah'a sevab arzusu ıle ıbadet etmektedır, bu ıbadet tıcarı bır ıbadettır. '' yanı bunlar Allah ıcın tıcaret yapmak ıstıyorlar;bır sey verıp , onun karsılıgında daha fazla bırsey almayı arzu edıyorlar. Hz.Ali ; bu ıbadetın tuccar ıbadet oldugunu buyurmustur. Kımılerıde korkudan dolayı Allah a kulluk etmektedır. Hz. Ali buyuruyor ki : '' Bu ıbadet kölece bir ıbadettır, esırlerın ıbadetıdır ''. Evet tıpkı esır bır kımsenın calısması gıbı. Esırler , kendılerıne yuklenen sorumlulugu, efendılerının kamcıları altında yerıne getırırler. Bu esırler ,kamcı yıyeceklerı korkusuyla kendısıne yuklenen gorevlerı ve sorumluluklar yerıne getırmektedırler. Fakat kımılerı de Allah a sukur geregı ıbadet eder, yada bazı hadıslerde gectıgı gıbı sevgı geregı ıbadet eder.yanı sadece Allah ı sevdıklerı ıcın O na ıbadet ederler. O ,fıtratın geregınde , bılıclı suurunda yansımaktadır. Allah ao oyle bır sekıld ıbadet etmektedır kı Allah a kulluk etme fıtratı bunu gerekmektedır. Allah ı sevdıg ıcın O na kulluk eder. Allah , cennet ve cehennemı yaratmamıs olsaydı bıle o , yınede Allah a kulluk edecektı .

'' Allah ' ım ! Ben sana cehennem atesını korkusundan dolayı ıbadet etmedım , cennet arzusu ıcınde ıbadet etmedım . aksıne sadece senı '' kulluk etmey layık '' gordugum ıcın sana ıbadet ettım '' / Biharu'l - Envar , cılt 41 ... /
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Bazen insan gelip aynanın karşısında durur , kendisini görmekte olduğunu düşünür ..
Bir an tek başına kalırsan , sen halktan boğzına kadar gam ve üzüntü içinde kalırsın .''

Acaba kendini keşf mi yoksa kayıp mı etmişsin ? diye bit imtihan yapmak istersen , bunu yanlızlıklarda anlarsın.Bir kaç gün başka insanları görmezsen , yanlızlık seni maveder.Daima başka insanları,başka eşyaları görmek ist...ersin ; çünkü onların içinde kaybolmuşsun ve kendini onlarda aramaktasın.Sen eğer gerçek '' Ben '' ini bulmuş olsaydın, eğer kendi gerek ben'inle olman şartıyla yüz yıl dahi halvette yanlızlıkta ) kalsaydın, senin için bir zerre üzüntü ve sıkkıntı meydana gelmezdi.
 

ceylannur

Yeni Üyemiz
Üstad Mutahhari’ye göre, İslam kanunları gelişken, canlı, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak bir dindir. İslam dünyası her zamankinden daha fazla İslam’ın derin öğretilerinden kaynaklanan yeni ve çok boyutlu bir bakış açısıyla yeni bir yasama hareketi başlatıp, sömürgeci batının fikri bağlarını Müslümanların el ve ayaklarından çözüp, koparmalıdır. İslam kanunları semavi olduğu gibi yeryüzü hayatına da aittir. Yani beşeriyetin maslahat ve fesatlarını ayrıştırma üzerine bina edilmiştir.

Üstad Mutahhari’nin engin bakışları, düşünce gücü ve ilahi maarife ihlâsla bağlılığı, onu çağdaş dünyada dinin en büyük savunucusuna dönüştürmüştür. Ayetullah Mutahhari insani ilimlerde araştırmalar yapıp, İslam anlayışına uygun yeni bilimsel görüşler geliştirmeye ve bu yoldan İslam’ın fikri, ilmi, içtimai ve siyasi zenginliklerini gözler önüne sermeye çalıştı.

Bu düşünüre göre İslam, toplumu değiştirip, dönüştürme, halkı gelişme ve yükselişe doğru hidayet etmeye muktedir bir dindir. Çünkü kapsamlı bir görüş sahibi olan İslam, dünya hayatındaki büyüme, gelişme ve ilerleme yollarını göstermiştir. Ve ilerleme yollarını göstermiştir. İnsan ise toplumu geliştirme ve olgunlaştırma gücüne sahiptir. Fakat buradaki gelişmeden maksat insanın bizzat kendisinin daha bir yüceleşmesini sağlamaktır. Hâlbuki batıda bu gerçek unutulmuştur.

Ayetullah Mutahhari ayrıca şöyle diyor: Çağdaş insan, bunca bilimsel gelişmelere rağmen acınacak bir şekilde izliyor. Peki, insan niçin büyük acı duyuyor ve inliyor? Onun hissettiği eksiklikler nelerdir? Acaba bu eksiklikler ahlak ve maneviyattan yoksunluk mudur? Bilimsel gelişmelere rağmen manevi boşluk, insani iç çekişmeye sürüklemiş bulunuyor. Fakat din bu ikilemi bertaraf edebiliyor.

Ayetullah Mutahhari ayrıca şunları kaydediyor; İslam hürriyeti en değerli beşeri özelliklerden biri sayıyor. Fakat hürriyetin sınırsız ve başıboş olmadığını vurguluyor. İslam gerçek anlamda hürriyetin hamisi ve destekçisidir. Manevi hürriyet aslında insan’ı esir eden nefsanî isteklerden kurtuluş anlamındadır. Manevi hürriyet ise, toplumsal hayat ve davranış biçimini olumlu bir şekilde etkileyip, gerçek sosyal adaletin sağlanmasına yardımcı olur. Bu yüzden din, toplumsal hayat denklemlerini sağlamada kaçınılmaz bir rol ifa etmektedir.

Adaleti ve hürriyeti birlikte sağlamak zor bir iştir. Fakat toplumun bekası için hayati öneme sahiptir. Şehit Mutahhari, bu meseleyi ilahi dinlerin temel amacı ve ana kaygısı olarak nitelendiriyor ve şunları kaydediyor; Tevhidi dinler, toplumda adalet ve hürriyeti sağlama konusunda yüksek güç ve etkiye sahiptirler.

Günümüz dünyasında maddeci ideolojiler ve liberal kapitalist düzen tek boyutlu olarak hürriyetle adalete bakıyor. Fakat İslam dini ferdi ve toplumsal hürriyeti birlikte yürütüp onu manevi hürriyetle pekiştiriyor.

Üstad Mutahhari, yenilikçi ve müceddid bir düşünür olarak İslam’ın yüce değerlerini çağın karmaşık ihtiyaçlarını karşılama doğrultusunda yeniden yorumladı. Ayetullah Mutahhari’nin İslam’dan edindiği derin, engin ve aydın kavramları kullanıp, İslami nizamın düşünce temellerini attı.

Fakat verimli ve olgun düşüncelerini tam olarak hakikate susamış İslam âlemine ve insanlığa aktarma fırsatını bulamadı. Ancak din adına saplantılar, tahrifat ve aşırılıklarla da mücadele edip, İslam’ın hayat verici, gelişken bir din olduğunu, insana bilgilenme, bilinçlenme ve güzel hayat vaat ettiğini ispatladı
 
Üst Alt