Canlanan Atomlar

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Canlanan Atomlar

Atomlar canlı-cansız herşeyin yapı taşıdır. Canlı bir maddenin cansız olan atomlardan oluşması son derece hayret vericidir. Bu durum, evrimcilerin de hiçbir zaman açıklayamadıkları bir konudur.

Nasıl ki biraraya gelen taş parçalarının canlı varlıkları oluşturması düşünülemezse, cansız atomların da biraraya gelerek, kendi kendilerine canlı varlıkları oluşturmaları düşünülemez. Bir taş parçasıyla bir kelebeği hayalinizde canlandırın. Biri cansız, diğeri canlıdır. Ancak temeline indiğinizde aslında her ikisi de aynı atom altı parçacıklardan oluşmaktadır.
Peki cansız varlıklardan, canlı varlıklar nasıl oluşmaktadır?

Çok açıktır ki, bir canlı hücresi, cansız atomların çok özel bir tasarımla biraraya getirilmesiyle oluşmuştur. Canlı hücrelerinin büyüme, çoğalma ve benzeri özelliklerinin tamamı, Allah'ın mükemmel tasarımının bir sonucudur. Bu noktada gördüğümüz tasarım, Allah'ın ölüden diriyi yaratmasından başka bir şey değildir. Allah Kuran'da şöyle buyurmuştur:

"Taneyi ve çekirdeği yaran şüphesiz Allah'tır. O, diriyi ölüden çıkarır, ölüyü de diriden çıkarır. İşte Allah budur. Öyleyse nasıl oluyor da çevriliyorsunuz?" (Enam Suresi, 95)

20. yüzyılda, hızla gelişen bilim sayesinde birçok gerçek ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de canlıların son derece kompleks yapıda olup, kendilerine ancak Allah'ın hayat verebileceği gerçeğidir. 19. Yüzyılda, evrim teorisinin ortaya atıldığı dönemde, ilkel mikroskoplarla yapılan incelemelerde, hücre sadece basit bir leke gibi gözüküyordu. Oysa günümüzde elektron mikroskoplarıyla yapılan araştırmalar, hücrenin son derece kompleks bir yapıya sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bu araştırmalar, canlılığın cansız maddeden kendi kendine oluşabilmesinin kesinlikle imkansız olduğunu göstermiştir.

Canlılığın kaynağı sadece canlılıktır. İşte bu, evrimcilerin kesinlikle içinden çıkamadıkları bir sorundur. Evrimciler, maddenin kendi şuuru, yeteneği, iradesi olduğunu öne süren son derece akıl ve bilim dışı iddialarda bulunurlar. Bu saçma masallara kendileri de inanmazlar ve cevaplanması gereken ana soruların bilimsel olarak cevaplanamadığını itiraf etmek zorunda kalırlar. Örneğin, günümüzün önde gelen evrim teorisi savunucularından ünlü bilim adamı Richard Dawkins şöyle bir itirafta bulunmuştur:

"Bir şeyin gerçekleşmesindeki olasılık, istatistiksel olarak azaldıkça, onun tesadüf eseri olamayacağına dair inancımız o kadar artar: Bu durumda eğer şans yoksa, buna tek alternatif Akıllı bir Tasarımcı'nın varlığıdır."

Evrimcilere önerilen fıçı deneyi:
Evrimcilerin hayal ürünü iddialarına göre, Büyük Patlama'nın ardından her nasılsa içlerinde çok hassas dengede kuvvetler bulunan atomlar kendi kendilerini(!) var etmişlerdir. Rastgele yayılan atomların bir kısmı, tesadüf(!) eseri buluşarak uzaydaki yıldızları, gezegenleri oluştururken bir kısmı da dünyayı oluşturmuştur. Dünyayı oluşturan atomlardan bir kısmı ilk başta taşı toprağı oluştururken, daha sonra birdenbire canlıları oluşturmaya karar vermişlerdir(!). Bu atomlar ilk olarak kompleks yapıya sahip olan hücrelere dönüşmüş sonra da ikiye bölünerek çoğalmış ve konuşmaya, duymaya başlamışlardır. Ardından bu atomlar üniversite profesörlerine dönüşerek elektron mikroskopları altında kendilerini inceleyip 'tesadüfen meydana geldiklerini' iddia etmişlerdir. Diğer birtakım atomlar da biraraya gelerek köprüler, gökdelenler inşa eden mühendisleri, bir kısmı da uyduları, uzay araçlarını, uçakları imal etmişlerdir. Karbon, magnezyum, fosfor, potasyum, demir gibi atomlar biraraya gelerek kapkara bir kütle oluşturacaklarına, olağanüstü komplekslikte ve sırları hala tam olarak keşfedilememiş olan mükemmel beyinleri oluşturmuşlardır. Bu beyinler hiçbir teknoloji ile ulaşılamamış mükemmel netlikte 3 boyutlu görüntüler görmeye başlamışlardır.

Böyle bir şeyin asla gerçekleşemeyeceğini göstermek için şöyle bir deney düzenleyelim: Evrimciler, bir fıçının içerisine canlılığı oluşturan tüm elementlerin atomlarından istedikleri miktarlarda koysunlar. Evrimci bilim adamları canlılığın oluşumu için neyi gerekli görüyorlarsa, onları da bu fıçının içine doldursunlar ve beklemeye başlasınlar. 100 sene, 1000 sene beklesinler, gerekirse babadan oğula miras bırakarak 100 milyon sene beklesinler, istedikleri gibi ısıtsınlar, çalkalasınlar... Ne kadar zaman beklerlerse beklesinler bu fıçıdan bir 'profesör' çıkamaz. Bu fıçıdan tek bir canlı dahi çıkamaz; kuşlar, balıklar, kelebekler, filler, güller, portakallar, karıncalar hatta tek bir sivrisinek dahi çıkamaz. Cansız maddelerin milyarlarca tanesi de biraraya gelse, kendi kendine canlanamaz, şuur sahibi olamaz.
Behe: Darwinizm yaşamı açıklayamaz

Bu bilimsel gerçekten Amerikalı biyolog Michael Behe, ünlü Darwin'in Kara Kutusu adlı kitabında şöyle bahsetmektedir:
"Bilim, yaşamın kimyasının nasıl şekillendiğini anlayabilmek için oldukça büyük atılımlar yapmıştır. Fakat biyolojik sistemlerin moleküler seviyedeki hassas düzeni ve karmaşıklığı, bunların kökenlerinin açıklanması konusunda bilimi felce uğratmıştır. Bu nedenle kompleks biyomoleküler sistemlerden herhangi birinin başlangıcı hakkında bir araştırma girişimi olmamıştır. Pek çok bilim adamı kendilerine fazlaca güvenerek, açıklamaların çoktan ellerinde olduğunu öne sürmüştür. Veya çok yakında bu açıklamalara ulaşacaklarını söylemişler, fakat profesyonel bilim literatüründe iddialarına destek bulamamışlardır. Daha önemlisi, sistemlerin kendi yapıları incelendiğinde, yaşam mekanizmalarının Darwinci bir yaklaşımla asla açıklanamayacağı ortadadır."

Nasıl ki tüm evren yoktan yaratıldıysa, canlı varlıklar da yoktan yaratılmıştır. Yalnızca sonsuz kudret, sonsuz akıl ve sonsuz ilim sahibi Allah'ın gücü bunları gerçekleştirmeye kadirdir. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

"Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir." (Araf Suresi, 54)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt