Algılar Dünyası: Koku Mucizesi

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Algılar Dünyası: Koku Mucizesi
"Güzel kokular nereden geliyor? Yemekteki baharatın, bahçedeki çiçeklerin, meyvelerin, sebzelerin, binbir çeşit otun kokularının kaynağı nedir?" Elbette ki bu soruların cevabı apaçıktır. Allah, bütün kokuları, onları algılayan organları ve bu kokulardan etkilenebilecek şekilde insan ruhunu yaratandır.
Koku; güzel hisler uyandırmak, rahatlatmak, iştah açmak gibi insan ruhunda karşılık bulan türlü etkilere sahip bir mucizedir. İnsan için büyük bir nimet olarak yaratılan kokular karmaşık kimyasal bileşiklerdir. Her koku çok hassas miktarlarla biraraya gelmiş elementlerden oluşur. Bitkilere koku veren maddelere "uçucu yağlar" adı verilir ve bu yağlar, bitkinin ismiyle adlandırılır; mesela gül yağı veya kekik yağı gibi. Genç bitkiler, yaşlı bitkilerden daha fazla yağ üretirler; yaşlı bitkiler ise, daha reçineli ve koyu yağlara sahiptirler.

Hafif sıvılar düşük bir sıcaklıkta bile buharlaşır, geriye kalın ve kolay kolay buharlaşmayan yağlar kalır. Araştırmacıların yaptıkları çalışmalarda, bu yağların bitkideki işlevi tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak böcekleri çekmek için kullanıldıkları genel olarak kabul edilmektedir. Parfümeri, kozmetik ürünleri, sabun, deterjan gibi ürünlerde ve yemek, tatlı yapımında da bitki yağları kullanılır.

Yağlar bitkinin yeşil bölümlerinde oluşur ve bitkinin olgunlaşmasıyla diğer dokulara, özellikle de çiçek filizlerine taşınırlar. Bu kokuların nasıl oluştuğunu incelediğimizde, karşı karşıya kaldığımız sistemin kompleks ve hassas yapısı karşısında hayrete düşeriz. Yapılan araştırmalarda bitkilerin koku üretiminin bitkinin türüne, mevsime, ışık durumuna ve ısıya göre değiştiği ve bitkilerin bu üretim için 100'e yakın farklı kimyasal bileşik kullandıkları tespit edilmişti ve daha incelenmemiş olan bitkilerin de kendilerine has bileşikleri olduğu düşünülmektedir.

Harika kimyagerler
Bileşikler üretilirken bitkinin içinde ancak kimya laboratuvarlarında rastlanabilecek bir çalışma yapılır. Salgı bezleri aynı bir kimyager gibi çalışarak, farklı elementleri birbirine karıştırırlar. Bu kimyasal karışımları ile gülün, ıhlamurun, hanımelinin mükemmel kokusunu meydana getirirler. Günümüzde, gelişmiş laboratuvarlarda parfüm, deodorant, sabun kokusu üreten kimya mühendisleri ise bu salgı bezlerinin yaptıklarını taklit ederek, güzel kokular üretmeye çalışırlar. Bu çok büyük bir mucizedir. Akıl, bilinç, eğitim ve teknoloji sahibi insan, gözle görülemeyecek kadar küçük, cansız ve şuursuz atomlardan oluşan salgı bezlerini taklit ederek, ortaya bir güzellik çıkarmaya çalışmaktadır.

Bitki ile karşılaştırıldığında sahip olduğu tüm üstünlüklerine rağmen, insan üretimi olan hiçbir koku, aslı ile aynı güzelliğe ve kaliteye sahip olamamakta, en fazla "iyi bir taklit" olmaktan öteye gidememektedir.

Bu kokular daha sonra yine salgı dokularına bağlı kanallarla yaprak yüzeyinden uçarak havaya karışırlar. Gül, zambak, leylak çiçeklerinin yapraklarının üst kısmında bu iş için özel olarak görev almış salgı hücreleri vardır. Lavanta bitkisinde bu hücreler bitkinin bütün bölümlerine yayılmıştır. Salgı hücreleri kokuyu yaymak için çok ince ve hassas tüyler kullanırlar. Bu tüylerin ucundaki hücreler yağ-reçine karışımı uçucu sıvılar salgılarlar. Bu sisteme iç salgı hücrelerini, salgı ceplerini ve salgı kanallarını da ekleyince karşımıza, küçücük yaprağa sığdırılmış hayranlık uyandırıcı bir tasarım çıkar. Bitkinin kokusunu çevresine yayması, insanların çok büyük zevk aldıkları bir nimettir. Bir bahçeye girdiğinizde, içinize çektiğiniz mis gibi koku, yapraklarda bulunan bu kusursuz tasarım sayesinde size ulaşmaktadır. Eğer, yapraklardaki bu düzen olmasaydı, çiçekler kokularını çevrelerine yayamayacaklar, sadece üzerlerinde bulunduracaklardı. Peki, bitkilere, kokularını çevrelerine yaymalarını bildiren ve onları bu şekilde tasarlayan güç, akıl ve sanat kime aittir? Bu üstünlüklerin hepsi, sonsuz merhamet ve şefkat sahibi Rabbimiz'in eseridir. Allah güzel kokuları, insanın koku algısıyla da uyum içinde yaratmıştır.

Koku ve hafıza
Kokuların, insan hafızasındaki anıları harekete geçirdiği herkesçe bilinir. İnsan, bir şeyi kokladığında, kokuya ait moleküller burna girer. Bitkilerin koku molekülleri uçucudur, bu yüzden çok düşük bir sıcaklıkta dahi gaz haline dönüşerek havada yayılırlar. Çok hafif bir rüzgar bu kokuları buruna taşır.

Burnun arka kısmına ulaşan koku molekülleri nemli bir dokuyla karşılaşırlar. Bu doku nöron adı verilen ve koku algılayan 5 milyon adet hücreden oluşur. Bu 5 milyon hücreden her biri ucunda reseptörler olan püskülümsü uzantıları dalgalandırarak koku moleküllerini yakalar. Bu duyargaların diğer ucu hücrenin içine yapışıktır. Koku molekülü bu tuzağa yakalandığında seri bir sinyal hücre içinde dolaşarak beynin alt tarafındaki koklama merkezine gerekli mesajı ulaştırır. Bütün bu işlemler bir saniyeden çok daha kısa bir zamanda gerçekleşir. Daha sonra sinyaller buradan çıkarak beynin duygu ve motivasyonla ilgili olduğu sanılan bölümüne (limbik sistem) giderler. Bu sinyal sonucunda kokunun neye ait olduğu, güzel mi yoksa çirkin mi olduğu anlaşılır. Eğer tanıdık bir kokuyla karşılaşıldıysa, o kokunun kaynağıyla ile ilgili hafıza bilgileri yeniden canlanır. Mesela limon kokusu aldığımızda aklımıza bir limonata gelebilir, ya da baharat kokuları aldığımızda iştah açıcı yemekler düşünmeye başlayabiliriz. Çok açıktır ki her biri, tüm varlıkları birbiriyle mükemmel bir uyum içinde yaratan, üstün ilim ve sanat sahibi olan Allah'ın birer eseridir. Bütün kokuları ve onları algılayan organları yaratan Allah, insan ruhunu da bu kokulardan etkilenecek şekilde yaratmıştır.
"Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var. Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" (Rahman Suresi, 10-13)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt