Vücudumuzdaki Arıtma Sistemi

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Vücudumuzdaki Arıtma Sistemi

Böbrekler; sadece 5-7 cm boyunda olan, hiçbir bakım gerektirmeyen ve vücudumuzun ihtiyaçlarına tam olarak uygun bir filtre vazifesi gören, hayati öneme sahip organlardır. Son derece karmaşık laboratuvar işlemleri gerçekleştiren böbrekler, herşeyi kusursuz bir düzen içinde yaratan Allah'ın benzersiz eserlerinden biridir.
İnsan vücudunda sürekli faaliyet halinde olan 100 trilyon hücre bulunmaktadır. Hücrelerin bu faaliyetleri sonucunda ortaya atık maddeler çıkar. Üre, ürik asit ve keratin gibi maddelerden oluşan bu atık maddeler son derece zehirlidir. Eğer vücuttan uzaklaştırılmazlarsa vücut fonksiyonları kısa sürede bozulur, vücudumuz zehirlenir ve ölüm kaçınılmaz olur.
İşte bu noktada insan vücudundaki kusursuz tasarım bir kere daha ortaya çıkmaktadır. Nasıl motorlarda egzoz gazının tahliyesi için özel sistemler tasarlanmışsa, vücudun günlük çalışması sırasında ortaya çıkan zararlı maddelerin uzaklaştırılması için de çok özel bir sistem yaratılmıştır. Bu sistem, boşaltım sistemidir.
Hücreler, tıpkı zehirli atıklarını arıtan fabrikalar gibi, bünyelerinde üretilen atık maddeleri kan plazmasına bırakırlar. Bu durum vücudu baştan başa kat eden kan nehrinin, 100 trilyon fabrikanın atığıyla kirlenmesi demektir. Bu kirlilik insan hayatı için oldukça zararlıdır. Bu nedenle hızla kirlenen kanın bir an önce temizlenmesi gerekir.
Ancak ortada önemli bir problem vardır. Kirlenen kanın içinde üre, ürik asit gibi zehirli maddelerin yanı sıra, aminoasitler, vitaminler, su ve glikoz gibi vücudun ihtiyacı olan maddeler de vardır. Öyleyse kanı temizleyecek sistemin basit bir süzme işlemi yapması yeterli olmayacaktır. Bu sistemin faydalı maddeleri tanıyıp muhafaza etmesinin yanı sıra, yalnızca zararlı maddeleri diğerlerinden ayırarak uzaklaştıracak kompleks bir arıtma tesisi gibi çalışması da gerekmektedir.

Bu niteliklerdeki bir tesis elbette ki yeryüzünün en mükemmel ve en yüksek teknolojiye sahip arıtma tesisi olacaktır. İlk anda böylesine kompleks bir tesisin oldukça büyük bir alana inşa edilebileceği akla gelebilir. Ancak tahmin edilenin aksine bu benzersiz arıtma tesisi son derece küçük bir alana, sırtınızın hemen altına, beliniz hizasına üstelik siz daha anne karnındayken yerleştirilmiştir.

Kanın böbreklerde temizlenmesi


Vücutta dolaşmakta olan kan, böbreklerde önce süzme işlemine tabi tutulur. Bu işlemin gerçekleşmesi için böbreklerin içine küçük küçük birçok süzgeç yerleştirilmiştir. Bu süzgeçlerin sayısı ve işlevleri düşünüldüğünde çok açık bir yaratılış mucizesiyle karşılaşılır. Tek bir böbreğin içinde 1.200.000 adet süzgeç vardır. Bu mikro süzgeçlere nefron adı verilir. Bir nefron, bowman kapsülü (nefronun ucunda bulunan, yarı küre şeklinde, kılcal damarlardan oluşan bir yapıdır), glomerulus, malpigi cisimciği ve böbrek damarlarından oluşur. 1.200.000 süzgecin her biri binlerce mikro deliği olan mükemmel bir tasarıma sahiptir.
Kalpten çıkan kanın yaklaşık dörtte biri, böbrek atardamarları aracılığıyla böbreklere gelir. Bu, dakikada bir litreden fazla kan demektir. Kanı getiren damar, böbreğe girer girmez sayısız ince damara ayrılır. Bu ince damarlardan her biri, bir mikro süzgece bağlıdır. Kalbin yaptığı basınç sayesinde kan hızla süzgeç yüzeyine çarpar, zararlı maddeler ve su süzgecin diğer tarafına geçer. Proteinler ve kan hücreleri bu süzgeçten geçemeyecek kadar büyük oldukları için geride kalırlar. Böylece süzgecin diğer tarafına geçmeyen kan süzülmüş ve temizlenmiş olur.
Yaklaşık yumruğumuz büyüklüğündeki bir et parçasının içine 1.200.000 adet süzgeç yerleştirilmiştir. Bu süzgeçlerin her birinde aynı detaylı tasarım eksiksiz olarak mevcuttur. Örneğin her nefronda glomerulus denilen (bowman kapsülü içindeki kılcal damar yumağı) bir bölüm vardır. Bu bölümün özelliklerini kısaca inceleyelim.
Bowman kapsülüne giren glomerulus, burada damar yumağını oluşturmak için birçok kılcal damara ayrılır. Daha sonra bu kılcal damarlar birleşerek yine atardamar olarak kapsülden çıkar.
Vücutta iki atardamar arasındaki kılcal damar ağı yalnızca bu bölgede görülür. Glomerulus kılcalları, iki atardamar arasında bulunduğu için, kan basıncı diğer vücut kılcallarından farklı olarak burada daha yüksektir. Bu bölgede kan basıncının yüksek tutulması özel bir amaca hizmet etmektedir. Kan basıncının yüksek olması nedeniyle süzme işlevi daha etkili gerçekleşir. Yine diğer kılcallardan farklı olarak, bu bölgedeki damar çeperleri iki katlıdır. Bu yapı onlara, hem yüksek basınca dayanma yeteneği kazandırır, hem de protein ve lökositlerin kılcal damarlardan dışarıya çıkmasını engeller.
Bu özellikler sayesinde glomerulus kılcallarından yalnız su ve suda erimiş maddeler bowman kapsülüne geçer. Diğer kılcal damarlarda geri emilim olduğu halde, burada geri emilim yoktur.

Böbrek damarlarında tasarım
Böbrek damarları süzgeçlere kirli kanı getiren, süzülen atık maddeleri uzaklaştıran ve geride kalan temiz kanı tekrar vücuda taşıyan damar tesisatları 1.200.000 süzgecin her biri için ayrı ayrı döşenmiştir. Böbreklerdeki milyonlarca borudan (damardan) oluşan bu tesisat, en küçük bir karmaşaya yer vermeyecek şekilde tasarlanmıştır. Damarların tümü gereken yerlere bağlanmıştır. Böbreklerde damarların nasıl bir yol izleyecekleri, nerelere girip, hangi yollardan geçerek böbrekten dışarıya çıkacakları ve maddeleri nereye taşıyacaklarına kadar herşey özel bir yaratılışın ürünüdür.
Burada anlatılanlar böbreklerdeki detaylı yapının çok küçük parçalarıdır. Böbreklerdeki tek bir işlemin, salgılanan tek bir maddenin üzerine yazılmış sayfalar dolusu kitap, yapılmış sayısız araştırma ve deney vardır. Bunun gibi insan vücudu üzerine yapılan bütün çalışmalar tek bir sonucu ortaya koymaktadır. Vücudumuzu oluşturan parçaların tümü bir bütün olarak var olmak zorundadır. Çünkü bizim yaşamımızı sürdürmemiz vücudumuzun bir bütün olarak çalışmasına bağlıdır. Boşaltım sisteminin parçalarından biri olan böbreklerdeki atardamar sisteminin yukarıda bahsedilen özelliği olmasa, vücut dengesi bozulacak ve bu, ölümle sonuçlanacaktır.
Bu durum insan vücudunun bugünkü haline zaman içinde gerçekleşen tesadüfler, mutasyonlar gibi etkenlerle aşama aşama ulaştığını iddia eden evrimci iddiaları da geçersiz kılmaktadır. İnsan vücudunda herşey kusursuz bir planlamayla yerli yerinde yaratılmıştır. Elbette ki bu planlamayı yapan, bu benzersiz tasarımın sahibi olan bir güç vardır. Bu güç, her türlü ilmin sahibi olan Allah'a aittir. Allah bir ayetinde Kendini şöyle tanıtır:
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt