Konuşma Mucizesi

MURATS44

Özel Üye
Konuşma Mucizesi
Her insan belli bir yaşa gelince konuşmaya başlar. Ortalama olarak aynı yaşlarda konuşmaya başlandığı için bu durum çok tabii görünür. Bu nedenle konuşmak çok sıradan bir şeymiş gibi algılanıp, üzerinde pek düşünülmez. Oysa konuşmayı hiç bilmeyen bir kişinin, birdenbire konuşmaya başlaması çok olağanüstü bir durumdur. Dil hakkındaki çalışmalarıyla ünlü, ABD'li dilbilimci Prof. Steven Pinker "konuşma bize o kadar doğal gelir ki, onun ne kadar ilginç ve mucizevi bir hediye olduğunu unutmak kolaydır" diyerek dilin önemine dikkat çekmiştir. (S. Pinker, Words and Rules, Basic Books, 1999, s. 1)
Elbette, çocuğun henüz hiçbir şey bilmiyorken konuşmaya başlaması çok büyük bir mucizedir. Çünkü hiçbir dil basit olarak sınıflanamaz. En basit olarak bilinen diller bile, sahip oldukları kelimeleri kompleks dil bilgisi kuralları ile kullanmaya dayanır. Dil bilgisi kuralları, kelimelere cümle içinde farklı anlamlar kazandıran tamamiyle matematiksel ilişkilerdir.
Dil hakkında cevapsız kalmaya devam eden soruların sayısı oldukça fazladır. Üç yaşında bir çocuk nasıl konuşmaya başlar? Bunu, etrafında konuşulanları dinleyerek mi öğrenir? İnsanlara, henüz dil bilimcilerin bile tam olarak anlayıp ortaya koyamadıkları dil bilgisi kurallarını kim öğretmiş olabilir?
Kelimeler nasıl oluyor da bu kadar karmaşık kurallara uygun şekilde ağzımızdan dökülüyor? Kelimeler ve cümleler nasıl ve nerede anlam kazanıyor? Neden 6000 değişik dil oluşmuş? Niçin sadece insan konuşabiliyor da başka canlılar konuşamıyor? Zihnimizde ne oluyor da, bunlar kelimelere ve cümlelere dönüşüyor?
İnsanın ağzından dökülen her cümlede bu karmaşık hesaplamaların nasıl gerçekleştiği açıklanamamaktadır. Konuşmanın öğrenmekle kazanılmadığı son derece açıktır. Bize bildiğimiz binlerce kelimeyi, o kelimelerin oluşturduğu karmaşık cümle yapılarını kimse öğretmez. Zaten öğretmesi de mümkün değildir.
Örneğin siz konuşurken son derece düzgün cümleler kurarsınız; oysa kurduğunuz cümlenin altında yatan oldukça karmaşık dil kurallarını bilmeden, bu detayların farkında olmadan, hatta belki de çoğu cümleyi hayatınızda ilk kez kurduğunuz halde gayet doğal ve akıcı bir şekilde konuşuverirsiniz. Bu karmaşık dil bilgisi kurallarını, bütün hayatlarını dilleri incelemeye adamış dil bilimciler hala tanımlayamamışlardır.
Hemen belirtelim, tümce bilim (syntax) olarak adlandırılan cümle kuralları bize ilk ve ortaokulda öğretilenlerden çok daha farklı ve karmaşıktır. Tanınmış dil bilimci Philip Lieberman, bu uçsuz bucaksız kurallar bütünü hakkında şunları söyler:

"Dil bilim hakkındaki literatür, artan araştırma sonuçlarıyla genişledikçe, varsayılan kuralların sayısı cümlelerin sayısına yaklaşıyor. Gramer kuralları eziyet verici biçimde karmaşık hale geliyor ve sonunda bu çaba başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bir dili tamamen kapsayabilecek bir gramer, şimdiye kadar hiç ortaya konamadı." (Eve Spoke: Human Language and Human Evolution, P. Lieberman, W. W. Norton & Company, 1998, s. 126-128)
Dil kurallarının sayısını, cümlelerin sonsuza yakın sayısı ile kıyaslayan Lieberman, gramer kurallarının sonunda başarısızlığa uğradığını, bir diğer deyişle ortaya konamadığını belirtmektedir. Oysa farkında olmasa da, 3 yaşında bir çocuk bile bu kuralları kullanarak konuşmaktadır. İşte bu, gözden kaçırılmaması gereken olağanüstü bir durumdur. İnsan dil bilgisi kurallarını bilerek iletişim yaşamına başlamaktadır.
Bize konuşmayı anne veya babalarımızın ya da başka birisinin öğretmediği de çok açıktır. Bu gerçeği MIT Üniversitesi profesörü Steven Pinker şu şekilde belirtir:
"Bir çocuk, prensipte sonsuz olan bir dili, çevresinde konuşanların kısıtlı örneklerinden nasıl çıkarır? Çocuklar hemen hemen kesinlikle konuşma becerisini, ebeveynlerinden etkilenerek, geri besleme (feedback) ile kazanmazlar. Ebeveynler, çocuklar her hata yaptıklarında hatalarını düzeltemezler veya her hata yaptıklarında onları uyarmazlar. Küçük çocukların cümleleri çoğu zaman gramere uygun değildir. Öyle olsa, ebeveynlerinin onları gün boyunca azarlamaları gerekirdi." (S. Pinker, Words and Rules, Basic Books, 1999, s. 195)
Elbette açıklayamadığımız ama farkında bile olmadan bağlı kaldığımız gramer kurallarını bizim geliştirmediğimiz de ortadadır. Dil bilgisi kurallarını hazır olarak bulur ve kullanırız. Çok karmaşık bir hesaplama gerektirdiği de göz önüne alındığında konuşma kuralları insanı hayrete düşürmektedir. İşte bu nedenledir ki, insanoğlu için konuşma becerisi hala tam anlamıyla matematiksel bir sırdır. Bu bilinmezliği Noam Chomsky şu şekilde ifade etmiştir:
"Konuşmanın oluşumu ile ilgili olarak buraya kadar hiçbir şey söylemedim. Sebebi ise, söylenebilecek çok az şey olması. Dışarıdan görünen birkaç husus dışında, konuşmak büyük ölçüde bir sırdır." (Noam Chomsky, Powers and Prospects, s. 16)
Her insanın rahatlıkla konuşmaya başladığı ve daha sonra dili kusursuzca kullanabildiği göz önüne alındığında, insanın bu hesaplardan habersiz olduğu çok açıktır. Ağzımızdan dökülen cümleleri biz kontrol etmiyorsak, cümleleri düzenleyen başka bir güç olması gerektiği çok açıktır. İnsana konuşmayı, cümleleri nasıl kuracağını ilham eden, bu bilgiye sahip yaratıcı bir gücün varlığı kesindir. Allah insanlara konuşmayı ilham eder ve onları konuşturur. Allah dilemeden bir insanın konuşabilmesi mümkün değildir. Konuşma becerisini insana yüce Allah vermiştir. Bu bilimsel gerçekler bir Kuran ayetinde şöyle haber verilir:
"Kendi derilerine dediler ki: 'Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?' Dediler ki: 'Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz.'" (Fussilet Suresi, 21)
Bildiğimiz Farklı Diller Birbirine Nasıl Karışmıyor?
İki dil bilen kimselerin konuşurken iki dili birbirlerine karıştırmadıkları herkes tarafından bilinir. Günümüzde, gelişmiş tekniklerle yapılan çalışmalar, beynimizde farklı dilleri karıştırmamızı engelleyen bir filtre düzeni ile yaratıldığımızı ortaya koymaktadır. Konuşurken beynin belirli bölgelerinde oluşan elektriksel değişiklikler fonksiyonel Manyetik Rezonans görüntüleme (fMRI) tekniği ile izlenerek, konuşma fonksiyonumuz hakkında daha çok şey öğrenmekteyiz.
Thomas Munte ve arkadaşları bu tekniği kullanarak, İspanyolca ile Katalan (İspanya'nın kuzey doğusunda konuşulan bir dil) dilini konuşan insanlar üzerinde bir çalışma yürüttü. 28 Şubat 2002 tarihli Nature dergisinde, bu ilginç çalışmanın sonuçlarını değerlendiren yazar Helen Pearson, iki farklı dil konuşan kimseler hakkında "ilk olarak beyinlerindeki sözlükten kelimeleri tarayarak bir dilin diğeri ile karışmasını engelliyorlar" demektedir.
Yapılan bu çalışma, daha önceki düşüncelerin aksine, iki dilin beynin aynı bölgelerinde işleme tabi tutulduğunu göstermektedir. Buna rağmen bir dile ait bir kelime seçildiğinde, diğer dile ait olan ya da uydurma olan herhangi bir kelime söylendiği ya da okutulduğu zaman, beyinde kelimenin anlamı aranmadan doğrudan telaffuz kuralları doğrultusunda kelime hemen tanınmaktadır. Üstelik bu durum kişinin iradesi dışında otomatik olarak gerçekleşmektedir.
Yani bir dili konuşurken diğer dil, henüz bilinmeyen mekanizmalarla baskılanmakta ve karışma engellenmektedir. Konuşanlar bir dilden diğerine geçtiklerinde, o dile ait olmayan kelimeleri tanıyan ve dışlayan filtreleri de değiştirmektedirler. Aynı yazıda Londra Üniversite Koleji'nden bu konudaki çalışmaları ile tanınan David Green "asıl soru bunların nasıl kontrol edildiği" diyerek, bu mucizevi konuya dikkat çekmektedir.
Kuşkusuz konuşabilmemizi sağlayan materyallerle (ağız, dil, dudak, ses telleri, sinirler, beyin...) birlikte bizi yaratan Allah, on binlerce kelimeden oluşan dilleri karıştırmadan kelimelerin akıcı bir şekilde ağzımızdan çıkmasını da sağlamaktadır. Yüce Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmektedir:
"İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti." (Rahman Suresi, 3-4)

Hayır Getirecek Şekilde Konuşmak
Bu kompleks sistem, evrim teorisinin açıklayamadığı eşsiz tasarım örneklerinden biridir. Bu sistemin ortaya çıkışı evrimin "tesadüf" iddiasıyla asla açıklanamaz. Aksine bu sistem, vücudumuzu bize bir nimet olarak veren üstün kudret sahibi Rabbimizin yaratışındaki mükemmelliği bir kez daha ortaya koyar.
Aklınıza gelen düşünceleri Allah'ın sizin için yarattığı bu kusursuz sistem sayesinde dile getirebildiğinizi sakın unutmayın. Allah'ın yüceliğini, büyüklüğünü anlatarak bu nimeti hayır getirecek şekilde kullanın.
Mucizevi Konuşma Sisteminin İşleyişi
Bir şeyler söylemek istediğiniz anda beyninizden gelen bir dizi emir ses tellerinize, dilinize ve oradan da çene kaslarınıza gider. Beynin konuşma merkezlerini içeren bölge, konuşma işleminizde rol alacak tüm kaslarınıza gerekli emirleri gönderir.
İlk önce, akciğerleriniz "sıcak hava" sağlar. Sıcak hava, konuşmanın hammaddesidir. Hava burnunuzdan girer, burun boşluğu, boğaz, nefes borusundan sonra bronş tüplerine, oradan da akciğerlerinize geçer. Havadaki oksijen akciğerlerinizde kana karışır. Bu sırada karbondioksit de dışarı verilir.
Ciğerlerinizden geri dönen hava, boğazınızdan geçerken, ses telleri denen iki doku kıvrımı arasından geçer. Bu teller, bir tür perdeye benzer ve bağlı oldukları küçük kıkırdakların etkisine göre hareket ederler. Siz konuşmadan önce ses telleriniz açık vaziyettedir. Konuşmanız sırasında teller biraraya getirilir ve soluk verdiğinizde çıkan hava ile titreştirilir.
Ağız ve burun yapınız, sesinizin kendine özgü niteliklerini verir. Siz kelimeleri arka arkaya sıralayıp konuşurken diliniz damağınıza belirli miktarda yaklaşıp uzaklaşmakta, dudaklarınız da büzülüp yayılmaktadır. Bu işlemlerde birçok kasınız, büyük bir hızla hareket etmektedir.
Konuşabilmeniz için bu işlemlerin her birinin eksiksiz gerçekleşmesi gerekir. Bu kompleks işlemler, müthiş bir hızla ve kusursuzca gerçekleşirken sizin bunlardan haberiniz bile olmaz.
Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Her şeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz." ( Fussilet Suresi, 21)
 
Üst Alt