Atmosfer Nedir? Atmosferin Tabakaları Nelerdir?

MURATS44

Özel Üye
Atmosfer

Atmosferin Katmanları
Atmosferin Katmanları
Yerküremizi çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir. Çoğu zaman atmosfer olmasa Dünya'nın nasıl bir yer olacağı düşünülmeyebilir. Eğer atmosfer olmasaydı gök taşlarının milyonlarcası dünya yüzeyine düşer ve gezegen yaşanılmaz bir hale gelirdi.

Atmosfer Dünya'ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller.

Atmosfer, bunun yanısıra, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları da filtre eder. İşin ilginç olan yanı, atmosferin sadece zararsız orandaki ışınları, yani görünür ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo dalgalarını geçirmesidir. Bunların tümü yaşam için gerekli ışınlardır. Örneğin atmosfer tarafından belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ışınları, bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalmaları açısından büyük önem taşır. Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için gerekli olan az bir kısmı ulaşır.

Atmosferin koruyucu özelliği bunlarla da kalmaz. Dünya, uzayın ortalama eksi 270 derecelik dondurucu soğuğundan yine atmosfer sayesinde korunur.

Atmosfer, sadece canlılar için gerekli olan ışınların yeryüzüne geçmesine izin verir. Örneğin bu ışınlardan ultraviyole ışınları belirli oranlarda bize ulaşır. Bu oran bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalması için en uygun ölçüye sahiptir.

Havanın yoğunluğundaki mükemmellik​

Atmosferin rakamsal değerleri sadece bizim solunumumuz için değil, mavi gezegenin mavi olarak kalması için de önemlidir.


AYET-İ KERiME
"Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz, bunda iman edenler için bir ayet vardır." (Ankebut Suresi, 44)


Prof. Michael Denton, bu konu hakkında şu yorumu yapar: “Eğer havanın yoğunluğu ya da durgunluğu biraz daha fazla olsaydı, hava direnci çok büyük oranlara çıkacaktı ve hava soluyan bir canlıya ihtiyaç duyduğu oksijen oranını sağlayacak bir solunum sistemi tasarlamak imkansız hale gelecekti...

Muhtemel atmosfer basınçları ile muhtemel oksijen oranlarını karşılaştırarak "hayat için uygun" bir rakamsal değer aradığımızda, çok sınırlı bir aralıkla karşılaşırız. Hayat için gerekli olan çok fazla şartın hepsinin bu küçük aralıkta gerçekleşmesi ve atmosferin de bu aralıkta olması elbette ki çok olağanüstü bir uyumdur.”

Havanın yoğunluğu deniz seviyesinde, litre başına bir gram civarındadır. Havanın, deniz yüzeyindeki akışkanlığı ise, suyun elli katı kadardır. Herhangi bir değer gibi görünen bu rakamlar, gerçekte insan yaşamı için hayati önem taşımaktadır. Çünkü hava soluyan canlıların var olabilmesi için, atmosferin genel karakteristik özelliklerinin -yoğunluğu, akışkanlığı, basıncı vs.- şu anda sahip oldukları değerlerle aynı olmak zorundadır.

Nefes alırken ciğerlerimiz "hava direnci" adı verilen bir güce karşı enerji kullanırlar. Hava direnci, havanın harekete karşı gösterdiği durgunluk eğilimidir. Ancak bu direnç, atmosferin özellikleri sayesinde çok zayıftır ve ciğerlerimiz kolaylıkla havayı içeri çekip dışarı itebilirler. Bu direncin biraz artması ise, ciğerlerimizin zorlanmaya başlamasına neden olacaktır. Buradaki mantık şöyle bir örnekle açıklanabilir: Bir enjektörün iğnesinden su çekmek kolaydır, ama aynı iğneyle bal çekmek çok daha zordur, çünkü bal sudan daha az akışkanlığa ve daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir.

Atmosferin yoğunluk, akışkanlık, basınç gibi değerleri biraz farklılaşacak olsa, nefes almak bizim için bir enjektöre bal çekmek gibi zorlaşacaktır. Bu durum karşısında "o zaman enjektörün iğnesi kalınlaşabilir" diye düşünmek, yani akciğer kanallarının genişletilmesinden bahsetmek ise yanlıştır, çünkü o zaman ciğerlerde bulunan ve çok geniş yüzey alanına sahip olan küçük kanalcıklar iptal olacaktır. Bu durumda ise, ciğerlerin hava ile temas eden alanı çok küçülmekte ve ciğerler vücut için gerekli olan oksijeni alabilecek yapıdan uzaklaşmaktadır. Havanın yoğunluk, akışkanlık, basınç gibi değerlerinin mutlaka belirli bir aralık içinde olması şarttır. Bugün soluduğumuz havanın sahip olduğu değerler ise, tam bu dar aralığın içindedir.

Mavi renk​

Atmosferin rakamsal değerleri sadece bizim solunumumuz için değil, mavi gezegenin "mavi" olarak kalması için de önemlidir. Eğer atmosfer basıncı şu anki değerinden beşte bir kadar azalsa, denizlerdeki buharlaşma oranı çok fazla yükselecekti.

Atmosferde çok yüksek oranlara varacak olan su buharı, tüm Dünya üzerinde bir "sera etkisi" oluşturarak gezegenin ısısını aşırı derecede yükseltecekti. Eğer atmosfer basıncı şu anki değerinden bir kat daha fazla olsa, bu kez de atmosferdeki su buharı oranı büyük ölçüde azalacak ve Dünya üzerindeki karaların tamamına yakını çöl haline gelecekti.

Ancak bu ihtimallerin hiçbiri gerçekleşmez, çünkü Allah Dünya'yı, Güneş Sistemi'ni ve onun içinde bulunduğu evreni kusursuz bir yaratılışla var etmiştir. Dünya üzerindeki tüm dengeleri bizim yaşamımızı sürdürebileceğimiz gibi birbiriyle uyum içinde yaratmıştır. Allah'ın bu kusursuz yaratışı Kuran'da haber verilmektedir. Buna karşılık insanların da akıllarını kullanarak bu örnekler üzerinde düşünüp Allah'ın yaratışını takdir etmeleri gerektiği de şöyle bildirilmektedir:

AYET-İ KERiME
“Allah O'dur ki, gökleri dayanak olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgiyle inanırsınız. Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.” (Rad Suresi, 2-4)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Atmosfer veya havaküre, Dünya'nın kütleçekimi ile gezegenin çevresini sarmalayan gaz tabakası. Yaklaşık %78'i azot, %21'i oksijen, %0,93 argon, %1 su buharı ve kalan kısmı diğer bazı gazların karışımından oluşmuştur. Bu gaz karışımına genel olarak hava adı verilir. Atmosfer, Dünya'nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü nedeniyle kutuplarda ince (alçak), Ekvator'da geniştir.

Atmosfer, morötesi güneş ışınımını emmek ve gece ve gündüz sıcaklıklarını dengelemek suretiyle Dünya'daki yaşamı korur.

Atmosfer ve dış uzay ile kesin bir sınır yoktur. Yavaşça incelir ve gözden kaybolur. Atmosfer kütlesinin üç çeyreği gezegen yüzeyinin 11 km içerisindedir. Amerika'da 80,5 km üstünde seyahat eden insanlar astronot olarak gösterilirler. Bir irtifa 120 km (400.000 ft) sınırını gösterir ki orada atmosferik etkiler tekrar giriş esnasında fark edilir. Karman line 100 km'de (328.000 ft) sık sık atmosfer ve dış uzay arasında sınır olarak kullanılır.

Dünya atmosferinin sıcaklığı yükseklikle değişir.

1- İyonosfer
2- Magnetosfer (manyetosfer)
3- Ekzosfer
4- Termosfer
5- Mezosfer
6- Stratosfer
7- Troposfer

İYONOSFER

İyonosfer Tabakası
İyonosfer Tabakası
İyonosfer, atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile 400 km lik kısmı. Termosferi tamamen kapsarken, mezosfer ve ekzosferin bir kısmını kapsar.

Güneş'ten ya da yıldızlararası uzaydan gelen ışımalar, burada atmosfer gazlarının atom ve moleküllerini iyonlar ya da elektrikle harekete getirir. İyonosferin yüksekliği zamana ve mevsime göre değişir yalnız sınırının 25-50 mil arasında olduğu var sayılır. Işıma ve yansıtma özelliklerine göre çeşitli katmanlara ayrılır. Karakteristik bir olay, bazı radyo dalgalarını yansıtmasıdır. Bu katmanda gazlar iyon halinde bulunur. Bu yüzden radyo dalgaları çok iyi iletilir. Sıcaklık yüksektir, ancak gazlar çok seyrek olduğu için sıradan bir termometreyle ölçülen sıcaklık düşüktür.

Bir radyo dalgası iyonosfere ulaştığında, elektromanyetik dalganın elektrik alan birleşeni iyonosferdeki elektronları radyo frekansı ile aynı frekansta titreşime zorlar. Titreşim enerjisi, elektronların yeniden düzenlenmesini ya da elektronların orijinal radyo frekansını yeniden oluşturmasını sağlar. İyonosferin çarpışma frekansı radyo frekansından düşük ve elektron yoğunluğu yeterli ise tam yansıma gerçekleşir.

Eğer gönderilen radyo dalgasının frekansı iyonosferin plazma frekansından büyük ise elektronlar yeterince hızlı dönüt veremez ve sinyal geri yansımaz. Bu durum şu şekilde formülize edilir:

ƒkritik=9x10-³√N burada N = cm³ ' teki elektron yoğunluğudur.

İyonosferik Katmanlar​

İyonosfer, D, E ve F bölgeleri olarak bilinen üç farklı bölgeden oluşur. F bölgesi hem gündüz hem de gece var olurken, D ve E bölgeleri yoğunluk olarak değişebilir. Gün boyunca, D ve E bölgeleri güneş radyasyonu tarafından daha yoğun bir şekilde iyonize edilir ve F tabakası da F1 bölgesi adı verilen daha zayıf bir bölge geliştirir. Yani F bölgesi F1 ve F2 bölgelerinden oluşur. F2 bölgesi hem gündüz hem de gece mevcuttur ve radyo dalgalarının kırılması ve yansımasından sorumludur.

D tabakası en alt tabakadır ve atmosferde seyahat ederken ulaştığı tek radyo dalgasıdır. Yaklaşık 50-80 km’den başlar. Gün içinde güneşten gelen ultraviyole radyasyonun moleküller ve atomlarla etkileşime girerek bir elektronu sıyırdığı zaman mevcuttur. Gün batımından sonra güneş radyasyonu azaldıkça elektronlar yeniden birleşir ve bu tabaka kaybolur. D bölgesinin iyonlaşması, 121.5 nanometre dalga boyunda Lyman serisi radyasyon olarak bilinen ve atmosferde bulunan nitrik oksit gazını iyonize eden bir radyasyon türüne bağlıdır.

D katmanı, içinden geçen radyo sinyallerini zayıflatır. Zayıflatma seviyesi, radyo sinyallerinin dalga boyuna bağlıdır. Düşük frekanslar, yüksek frekanslardan daha fazla etkilenir. Bu, frekansın ters karesi olarak değişir, yani D bölgesinin dağıldığı gece dışında, daha düşük frekansların daha ileri gitmesinin önlendiği anlamına gelir.

E bölgesi, atmosferin üzerindeki D’yi takip eden bölgedir. Yaklaşık 90-125 km (56-78 mil) yükseklikte bulunur. Burada iyonlar ve elektronlar çok hızlı bir şekilde yeniden birleşirler. İyonlaşma seviyeleri gün batımından sonra hızla düşer ve az miktarda iyonlaşma kalır, ancak bu da geceleri kaybolur. E bölgesindeki gaz yoğunluğu D bölgesine göre daha azdır; bu nedenle, radyo dalgaları elektronların titreşmesine neden olduğunda daha az çarpışma meydana gelir.

Radyo sinyali bölgeye doğru ilerlerken, daha fazla elektronla karşılaşır ve sinyal, yüksek yoğun elektron bölgesinden kırılır. Sinyal frekansı arttığında kırılma miktarı azalır. Daha yüksek frekanslar bölgeden geçer ve bir sonraki bölgeye geçer.

Uzun mesafe yüksek frekanslı iletişim için en önemli bölge F bölgesidir. Bu bölge, gün boyunca genellikle F1 ve F2 olmak üzere iki farklı bölgeye ayrılır. Genel olarak, F1 bölgesi yaklaşık 300 km ve F2 bölgesi yaklaşık 400 km mesafede bulunur. İyonosferdeki bölgelerin rakımı bölgeler arasında değişirken, F bölgesi en çok değişir ve güneşin değişimlerinden, günün saati ve mevsiminden etkilenir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
MAGNETOSFER (MANYETOSFER)

Manyetosfer Tabakası
Manyetosfer Tabakası
Yer, güçlü bir manyetik alana ve bu alanın etkisi ile şekillenen önemli bir manyetosfere sahiptir.

Yer'in manyetik alanı, ekseni gezegenin dönme eksenine 11,4o açı yapan ve merkezine 460 km. uzaktan geçen bir çift kutuplu niteliğindedir. Bu alanın gücü gezegen yüzeyinde (ekvatorda ölçüldüğünde) 0,31 gauss değerine ulaşır ve Satürn, Uranüs ve Neptün yüzeyinde ölçülen değerlerle karşılaştırılabilecek büyüklüktedir. Zayıf bir manyetik alana ve sınırlı bir manyetosfere sahip olan Merkür bir yana bırakılacak olursa, Yer'in manyetik alan ve manyetosferi yer benzeri gezegenler arasında en dikkate değer örneği oluşturur. Yer manyetik alanının oluşması, gezegen içinde, elektriksel açıdan iletken, aynı zamanda da hareketli, yani akışkan bir ortam varlığını gerektirmektedir. Yer kürenin iç yapısına ilişkin modeller geliştirilirken, bu nokta da dikkate alınarak, dış çekirdeğin sıvı halde demir içeren yapısı ortaya çıkarılmıştır. Gezegenin tarihi boyunca birçok kez manyetik kutupların yer değiştirdiği bilinmektedir. Bu olayların nedenleri aydınlatılamamış olmakla birlikte, Yer çekirdeğinin dönme hızı ile gezegenin dönüşü arasındaki farklılıkların zaman içindeki değişimleri ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Yer manyetik alanının gücünde yakın dönemde önemli bir azalmanın olması, ve bu azalmanın özellikle son 150 yıl içinde hızlanarak devam etmesi, yakın bir gelecekte yeni bir kutup değişikliğinin olabileceği yönünde yorumlanmaktadır.

Yer manyetosferi, tanım olarak, gezegenin manyetik alanın etkisi ile Güneş rüzgarı adı verilen Güneş kökenli hızlı parçacıkların oluşturduğu plazma akımının, saptırılarak engellendiği bölgedir. Manyetosferin en dışında, plazma akımının aniden yavaşlayarak hızının ses hızının altına indiği ve yön değiştirdiği bir şok dalgası gözlenir. Gezegene yaklaştıkça manyetik alanın etkisi giderek artar ve güneş kökenli parçacıkların aşamayarak çevresinden dolaşmak zorunda kaldığı manyetopoz, manyetosferin sınırını belirler. Güneş etkinliğine göre gezegene uzaklığı değişen bu sınır, Güneş doğrultusunda Yer'in merkezinden yaklaşık 60.000 km. uzaklıkta (Yer yarıçapının 10 katı kadar) bulunur. Güneş rüzgarının deforme ettiği manyetik kuvvet çizgilerine uyumlu olarak, bu sınır yanlara doğru genişleyerek gezegenden uzaklaşır ve bir damla biçimini alarak gezegenin arkasında milyonlarca kilometre uzanan bir kuyruk oluşturur.

Yer manyetik alanına yakalanan elektrik yüklü parçacıkların toplandığı simit biçiminde iki ışınım kuşağı yer küreyi çevreler. ABD tarafından uzaya gönderilen ilk uydu olan Explorer I yardımı ile 1958 yılında keşfedilen bu kuşaklar uyduyu tasarlayan James Van Allen onuruna Van Allen kuşakları olarak adlandırılmıştır. Dışta yer alan kuşak, güneş rüzgarı kökenli hidrojen (H+=protonlar), helyum (He2+=alfa parçacıkları)ve oksijen (O+) iyonları yanı sıra serbest elektronlar içerir. Yer yüzeyinden 10.000-60.000 km. yükseklikte bulunan bu kuşağın en yoğun kesimi 15.000-19.000 km. arasında bulunur. İçte yer alan kuşak ise kozmik ışınların iyonlaştırdığı atmosfer kaynaklı atomlar içerir. 650–6500 km. yükseklikte yer alan bu kuşak dış kuşağa oranla çok daha güçlü bir ışınım kaynağıdır ve bu yükseklikte bulunan uyduların etkinlikleri ve uzay adamlarının sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmesi açısından önem taşır.

Yüklü parçacıkların Yer'in manyetik kutuplarına yakın bölgelerde bulunan açık manyetik çizgiler boyunca ilerleyerek atmosferin yüksek tabakalarıyla etkileşmeleri, kutup ışıklarının ortaya çıkmasına neden olur.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
EGZOSFER

Egzosfer Tabakası
Egzosfer Tabakası
Stratosfer ile sınırını, sıcaklık artışının bir kez daha tersine döndüğü stratopoz düzeyi belirler. Mezosfer boyunca sıcaklık yine artan yükseklikle birlikte, basınçla orantılı olarak düşmeye devam eder ve 90 km. de -100oC olur. Mezosferde atmosfer yoğunluğu deniz düzeyindekine göre 1/1000-1/1.000.000 kadardır.

Ancak bu seyrek gaz kütlesi de yeryüzündeki yaşam açısından önemlidir. Küçük boyuttaki göktaşları, hızla girdikleri bu katmanda sürtünme etkisi ile buharlaşarak yok olurlar.

Ekzosfer, atmosferin tabakalarından biridir. Termosferin sona erdiği termopoz düzeyinin üstünde kalan atmosfer bölümüdür. Çok seyrek hidrojen ve helyum atomlarından oluşur, giderek seyrelip gezegenler arası ortamla birleşir.

800 kilometreden oluşur. Burada artık belirgin bir sınır olmadığından boşluğa geçiş vardır. Pratik nedenlerle, yer yüzeyinden 100 km yükseğe yerleştirilen hayali Karman Hattı, dünya ile uzayın sınırı olarak kabul edilir.

Yapay uydular bu katmanda bulunur. Atmosferin son katıdır. Sınırı kesin değildir. Bu katta gazlar çok seyrektir. Yer çekimi çok düşüktür.

Ekzosferin Özellikleri:​

  1. Ekzosfer, atmosferin tabakalarından biridir.
  2. Ekzosferin diğer adı Jeokronyum'dur.
  3. Termosferin sona erdiği termopoz düzeyinin üstünde kalan atmosfer bölümüdür.
  4. Çok seyrek hidrojen ve helyum atomlarından oluşur, giderek seyrelip gezegenler arası ortamla birleşir.
  5. 800 kilometreden oluşur. Burada artık belirgin bir sınır olmadığından boşluğa geçiş vardır.
  6. Pratik nedenlerle, yer yüzeyinden 100 km yükseğe yerleştirilen hayali Karman Hattı, dünya ile uzayın sınırı olarak kabul edilir.
  7. Yapay uydular bu katmanda bulunur.
  8. Atmosferin son katıdır. Sınırı kesin değildir.
  9. Bu katta gazlar çok seyrektir. Yer çekimi çok düşüktür.
  10. Oxijen çok önemli bir gazdır.insan hayatında önemlidir çok seyrek ve basıncı yüksektir
  11. Atmosferin en dış sınırıdır.
  12. Çok seyrelmiş iyonlardan oluşmuştur.
  13. Bu tabakada yükseldikçe iyonların oranı azalarak uzay boşluğuna geçilir.
  14. Ekzosfer tabakasına gelen Güneş ışınlarının değerine solar konstantı veya Güneş sabitesi denir.
  15. Bu enerji çok yüksektir.
  16. Isıya dayanıksız olan metalleri kısa sürede eritebilir. Ancak Ekzosferde Güneş enerjisini tutabilecek ortamda gaz olmadığından uzay gibi bu tabakada soğuktur.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
TERMOSFER

Termosfer Tabakası
Termosfer Tabakası
Termosfer, Atmosferin bir tabakasıdır. Yunanca termos: sıcaklık ve sferes: küre kelimelerinden müteşekkildir. Termosfer, Dünya atmosferinde doğrudan mezosferin üzerinde ve ekzosferin altındaki tabakadır.

Adını ısı anlamına gelen Yunanca θερμός'dan (termos olarak telaffuz edilir) alan termosfer, deniz seviyesinden yaklaşık 80 km (50 mil) yüksekte başlar. Bu yüksek irtifalarda, artık atmosferik gazlar, moleküler kütleye göre katmanlara ayrılır. Yüksek enerjili güneş radyasyonunun soğurulması nedeniyle termosferik sıcaklıklar irtifa ile artar. Sıcaklıklar büyük ölçüde güneş aktivitesine bağlıdır ve 1.700 °C'ye (3.100 °F) yükselebilir. Radyasyon, bu katmandaki atmosfer parçacıklarının elektrik yüklü parçacıklar haline gelmesine neden olarak radyo dalgalarının kırılmasını ve böylece ufkun ötesine alınmasını sağlar.

Ekzosferde, deniz seviyesinden yaklaşık 600 km (375 mil) itibaren başlayan atmosfer uzaya dönüşür, ancak Kármán hattının tanımı için belirlenen değerlendirme kriterlerine göre termosferin kendisi uzayın bir parçasıdır. Bu katmandaki yüksek oranda zayıflatılmış gaz, gün boyunca 2.500 °C'ye (4.530 °F) ulaşabilir. Yüksek sıcaklığa rağmen, bir gözlemci veya nesne termosferde soğuk sıcaklıklar yaşayacaktır, çünkü gazın aşırı düşük yoğunluğu (pratikte sert bir vakum) moleküllerin ısıyı iletmesi için yetersizdir. Normal bir termometre, en azından geceleri 0 °C'nin (32 °F) önemli ölçüde altında okuyacaktır, çünkü termal radyasyonla kaybedilen enerji, doğrudan temasla atmosferik gazdan elde edilen enerjiyi aşacaktır.

160 kilometrenin (99 mil) üzerindeki akustik bölgede yoğunluk o kadar düşüktür ki moleküler etkileşimler sesin iletilmesine izin vermeyecek kadar seyrektir. Termosferin dinamiklerine, ağırlıklı olarak günlük ısınma ile yönlendirilen atmosferik gelgitler hakimdir. Atmosferik dalgalar, nötr gaz ve iyonosferik plazma arasındaki çarpışmalar nedeniyle bu seviyenin üzerinde dağılır. Termosfer, Uluslararası Uzay İstasyonu haricinde tamamen ıssızdır. Uluslararası Uzay İstasyonu, 408 ila 410 kilometre (254 ila 255 mil) arasında, termosferin ortasında Dünya'nın etrafında dönüyor.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
MEZOSFER

Mezosfer Tabakası
Mezosfer Tabakası
Mezosfer, atmosferin deniz düzeyinden 50 km - 80 km yükselti arasında kalan tabakasıdır.

Atmosferin "stratosfer" adı verilen alt tabakası ile "termosfer" adı verilen en üst tabakası arasında yer alan mezosferde, sıcaklıklar alt sınırı olan stratopozda 0 °C iken, 77 °C kadar yükselir, sonra üst sınırı oluşturan mezopozda -90 °C'a kadar düşer. Mezosferin altında, Güneş ışınlarının enerjisi Yer yüzeyi ve ozon tabakası tarafından soğurulur. 1991'de fırlatılan ABD uzay araştırma aracı Discovery, mezosferde rüzgâr dalgaları gözlemiştir.

Stratosfer ile sınırını, sıcaklık artışının bir kez daha tersine döndüğü stratopoz düzeyi belirler. Mezosfer boyunca sıcaklık yine artan yükseklikle birlikte, basınçla orantılı olarak düşmeye devam eder ve 90 km. de -100oC olur. Mezosferde atmosfer yoğunluğu deniz düzeyindekine göre 1/1000-1/1.000.000 kadardır. Ancak bu seyrek gaz kütlesi de yeryüzündeki yaşam açısından önemlidir. Küçük boyuttaki göktaşları, hızla girdikleri bu katmanda sürtünme etkisi ile buharlaşarak yok olurlar.

Mezosfer, yeryüzünden yaklaşık 50 kilometreden 85 kilometreye kadar uzanır. 35 kilometre kalınlığındadır. Orta tabakanın sıcaklığı, dünyaya olan mesafe arttıkça, yani irtifa arttıkça soğuyor. Bazı daha sıcak yerlerde, sıcaklığı -5 santigrat dereceye ulaşabilir, ancak diğer rakımlarda sıcaklık -140 santigrat dereceye düşecek.

Mezosferdeki gazların yoğunluğu düşüktür, oksijen, karbondioksit ve azottan oluşurlar ve oranları troposferik gazların oranlarıyla hemen hemen aynıdır. İki katman arasındaki temel fark, orta katmandaki havanın yoğunluğunun daha düşük, su buharı içeriğinin daha düşük ve ozon içeriğinin daha yüksek olmasıdır.

Mezosfer, dünyanın koruyucu tabakasıdır çünkü meteorların ve asteroitlerin çoğunu daha yeryüzüne ulaşmadan yok eder. Atmosferin en soğuk tabakasıdır.

Mezosferin bittiği ve başladığı alan termosfere mezopoz denir; bu, mezosferin en düşük sıcaklık değerlerine sahip alanıdır. Mezosferin stratosfer ile alt sınırına stratopoz denir. Bu, orta tabakanın en düşük sıcaklık değerine sahip olduğu alandır. Bazen kuzey ve güney kutuplarına yakın orta katmanda "gece bulutları" adı verilen özel bir bulut türü oluşur. Bu bulutlar garip çünkü diğer bulut türlerinden çok daha yüksekteler.

Orta katmanda "goblin şimşek" adı verilen çok garip bir şimşek türü de görünecektir.

mezosfer işlevi​

Mezosfer, bizi Dünya atmosferine girmekten koruyan göksel kaya tabakasıdır. Göktaşları ve asteroitler, hava molekülleri ile sürtünme nedeniyle yanar ve "kayan yıldızlar" olarak da bilinen parlak göktaşları oluşturur. Her gün yaklaşık 40 ton göktaşının yeryüzüne düştüğü tahmin edilmektedir, ancak orta tabaka onları daha gelmeden yakıp yüzeyde hasara neden olabilir.

Stratosferik ozon tabakası gibi, orta tabaka da bizi zararlı güneş ışınlarından (ultraviyole radyasyon) korur. Kuzey Işıkları ve Kuzey Işıkları orta seviyede gerçekleşirBu fenomenler, dünyanın belirli bölgelerinde yüksek bir turistik ve ekonomik değere sahiptir.

Mezosfer atmosferin en ince tabakasıdır, çünkü toplam hava kütlesinin sadece %0,1'ini içerir ve -80 dereceye kadar sıcaklıklara ulaşabilir. Bu katmanda önemli kimyasal reaksiyonlar meydana gelir ve havanın düşük yoğunluğu nedeniyle, uzay aracının sadece aerodinamik frenini değil, arka plandaki rüzgarların yapısını da fark etmeye başladıkları için, Dünya'ya döndüklerinde uzay aracına yardımcı olan çeşitli türbülanslar oluşur. gemi.

Mezosferin sonunda mezopoz bulunur. Mezosfer ile termosferi ayıran sınır tabakasıdır.. Yaklaşık 85-90 km yükseklikte bulunur ve içinde sıcaklık sabit ve çok düşüktür. Bu tabakada kemilüminesans ve aerolüminesans reaksiyonları gerçekleşir.

Mezosferin önemi​

Mezosfer her zaman en az keşif ve araştırma yapılan atmosfer olmuştur, çünkü çok yüksektir ve uçakların veya sıcak hava balonlarının geçmesine izin vermez ve aynı zamanda yapay uçuşlar için uygun olamayacak kadar alçaktır. Atmosferin bu katmanında birçok uydu yörüngede dönüyor.

Ses roketleri kullanılarak yapılan keşif ve araştırmalar sayesinde, bu atmosfer katmanı keşfedildi, ancak bu cihazların dayanıklılığı çok sınırlı olmalıdır. Ancak, 2017'den beri NASA, orta katmanı inceleyebilecek bir cihaz geliştirmeyi taahhüt etti. Bu artefakt sodyum lidar (ışık ve menzil algılama) olarak adlandırılır.

Bu katmanın üzerindeki düşük sıcaklık nedeniyle aşırı soğuması -ve atmosferin katmanlarını etkileyen diğer faktörler- iklim değişikliğinin nasıl geliştiğinin bir göstergesidir. Bu seviyede doğu-batı yönü ile karakterize edilen bölgesel bir rüzgar vardır, bu element izledikleri yönü gösterir. Ek olarak, atmosferik gelgitler ve yerçekimi dalgaları vardır.

Atmosferdeki en az yoğun katmandır ve içinde nefes alamazsınız. Ayrıca basınç çok düşük, bu yüzden uzay giysisi giymiyorsanız kanınız ve vücut sıvılarınız kaynar. Gizemli olarak kabul edilir çünkü çok az çalışılmıştır ve içinde çok çarpıcı çeşitli doğal olaylar meydana gelmiştir.

Gece parlayan bulutlar ve kayan yıldızlar​

mezosferde birkaç çok özel doğa olayı meydana gelir. Bunun bir örneği, elektrik mavisi rengiyle karakterize edilen ve kuzey ve güney kutuplarından görülebilen gece parlayan bulutlardır. Bu bulutlar, bir meteor atmosfere çarptığında ve bir toz zinciri saldığında oluşur, buluttan donmuş su buharı toza yapışacaktır.

Noctilucent bulutlar veya ara kutup bulutları, sıradan bulutlardan çok daha yüksek, yaklaşık 80 kilometre yükseklikteyken, troposferde gözlemlenen sıradan bulutlar çok daha alçak.

Kayan yıldızlar da atmosferin bu katmanında yer alır. Orta düzeyde ortaya çıkarlar ve gözlemleri insanlar tarafından her zaman çok değerli olmuştur. Bu "yıldızlar", atmosferdeki hava ile sürtünme sonucu oluşan ve kıvılcımlar salmalarına neden olan göktaşlarının bozunmasıyla üretilir.

Bu atmosferde meydana gelen bir başka fenomen de sözde elf ışınlarıdır. 1925. yüzyılın sonlarında keşfedilmelerine ve XNUMX'te Charles Wilson tarafından sergilenmesine rağmen, kökenlerini anlamak hala zor. Bu ışınlar genellikle kırmızıdır, mezosferde görülür ve bulutlardan çok uzakta görülebilir. Onlara neyin sebep olduğu henüz belli değil ve çapları onlarca kilometreye ulaşabiliyor.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
STRATOSFER

Stratosfer Tabakası
Stratosfer Tabakası
Stratosfer, troposferdan başlayarak 50 km yüksekliğe kadar uzanır. İçerdiği ozon (O3) molekülleri Güneş'ten gelen morötesi ışınları soğurarak bu katmanın ısınmasına yol açar. Bu nedenle, tropopoz düzeyinde -50 °C ile -60 °C arasında olan sıcaklık stratosferin alt kesimlerinde her kilometrede 1 °C, üst kesimlerinde ise her kilometrede 3 °C kadar artarak stratosferin üst sınırı olan stratopozda 0 °C düzeyine kadar yükselir. Bu sıcaklık dağılımı, stratosferin hava akımlarının son derece az olduğu bir tabaka olarak korunmasını sağlar. Bu özellik, stratosfer düzeyinde oluşan kirliliğin kalıcı/çok uzun süreli olabilmesi gibi bir duruma sebep olabilmektedir.

Bu tabakada sıcaklık yükseklikle artar. Bundaki en büyük etken, en önemli sera gazlarından biri olan ozonun atmosferdeki konsantrasyonunun büyük bölümünün bu tabakada olmasıdır. Güneş ışınları ozon tarafından emilerek bu tabakanın ısınmasına sebep olur.

Yeryüzündeki yaşam için ölümcül etkilere sahip morötesi ışınları süzen ozon tabakası için zararlı bileşiklerin stratosfere ulaşmasını önlemek bu açıdan önem taşımaktadır. Sadece yatay yönlü hava hareketleri görülür. Stratosferin kararlı yapısı gereğince stratosferde yatay hareket varken düşey hareket gözlenmez. Bunun sonucunda stratosfer ile diğer tabakalar arasında stratosferden kaynaklanan bir taşınım olmaz. Örneğin yüksek bir volkanik dağın püskürttüğü küller troposferi aşıp stratosfere ulaşırsa, bu küller stratosferde hapsolmuş olurlar ve sürekli bir kirlilik yaratırlar. Bu katmandan atlayan ilk insan Felix Baumgartner olmuştur.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
TROPOSFER

Troposfer Tabakası
Troposfer Tabakası
Troposfer, atmosferin yere temas eden en alt katıdır. Bu katmanda yerden yükseldikçe sıcaklık düşer. Gazların en yoğun olduğu kattır. Kalınlığı kutuplarda 6, ekvatorda 16 km. civarındadır ve mevsimlere göre değişiklik gösterir.

Güçlü yatay ve dikey hava hareketleri görülür. Ekvator üzerindeki kalınlığı 16–17 km, 45° enlemlerinde 12 km, kutuplardaki kalınlığı ise 9–10 kmdir. Bunun nedeni ekvatorda ısınan havanın hafifleyerek yükselmesi kutuplarda ise soğuyan havanın ağırlaşarak çökmesidir. Yani ekvatorla kutuplar arasındaki sıcaklık farkıdır. İçinde değişken sıcaklığın yatay ve dikey değişimlerini etkilediği gibi, hava akımları, bulutluluk, nem, yağışlar, basınç değişiklikleri gibi meteorolojik olaylar, kaotik bir sistem içinde troposferin dünya ölçeğinde karmaşık davranış biçimini ortaya koyar ve uzun vadede iklimleri belirler; mevsimleri de ayarlar.

Troposferde nem oranına göre her 100 metrede 0,44-0,98 °C düşer, bu oran ortalama 100 m'de 0,5 °C olarak alınır. Atmosferdeki gazların %75'i bu bölümde bulunur. Nem sadece bu katmanda bulunduğundan dolayı, hava olayları sadece troposferde, özellikle ilk 3–4 km içinde gerçekleşir. Nemin bulunduğu alt bölüme karışma bölgesi, üst katına sirüs bölgesi adı verilir. Atmosferde bulunan su buharının %99'u troposferde bulunur.

Troposferden Stratosfere geçiş tabakasına Tropopoz adı verilir.
  • Stratosfer: Tropopozdan başlayarak 50 km yüksekliğe kadar uzanır. İçerdiği ozon (O3) molekülleri Güneş'ten gelen morötesi ışınları soğurarak bu katmanın ısınmasına yol açar. Bu nedenle, tropopoz düzeyinde -50 °C ile -60 °C arasında olan sıcaklık stratosferin alt kesimlerinde her kilometrede 1 °C, üst kesimlerinde ise her kilometrede 3 °C kadar artarak stratosferin üst sınırı olan stratopozda 0 °C düzeyine kadar yükselir. Bu sıcaklık dağılımı, stratosferin hava akımlarının son derece az olduğu bir tabaka olarak korunmasını sağlar. Bu özellik, stratosfer düzeyinde oluşan kirliliğin kalıcı olabilmesi gibi bir sakınca da yaratabilmektedir. Yeryüzündeki yaşam için ölümcül etkilere sahip morötesi ışınları süzen ozon tabakası için zararlı bileşiklerin stratosfere ulaşmasını önlemek bu açıdan önem taşımaktadır.
 
Üst Alt