Kendilerini Şartlara Göre Ayarlayabilen Mikroorganizmalar

MURATS44

Özel Üye
Kendilerini Şartlara Göre Ayarlayabilen Mikroorganizmalar
Bakterilerin kendi nesillerini devam ettirebilmek için çok büyük fedakarlıklar yapmaları, gerektiğinde kendi hayatlarını tehlikeye atmaları ve tüm zor koşullara rağmen hayatta kalabilmek için kompleks sistemler geliştirebilecek özelliklere sahip olmaları yaratılmış olduklarının delillerindendir.
Bakteriler biçimce çok değişiktirler ve yaşadıkları ortama göre bir görünüm edinirler. Bir çoğunun “spor” denen dirençli biçimleri vardır ve bu biçime girdiklerinde aşırı sıcağa, soğuğa veya kuraklığa dayanabilirler. Bazı bakterileri yok etmenin güçlüğü bundan doğmaktadır. Peki sporlanma dediğimiz şey ne demektir?

Türlerine göre farklı koşullarda yaşayabilen bakteriler, koşullar bozulunca bölünmeye başlarlar. Normal şartlarda bu bölünme sonucunda ana hücreden kalıtsal özellikleri tamamen aynı olan iki yavru hücre meydana gelir. Ancak, koşullar bozulduğunda ya da besin azaldığında vazgeçilen ilk şey bu "aynılık" olur. Bir başka deyişle bakteri, şartların güçleştiğini fark ederek bir karar verir ve soyunu devam ettirmek için önlem alır. İkiye bölünme yine gerçekleşir, ama bu kez birbirine eşit olmayan iki hücre meydana gelir. Bu eşitsizliğin nedeni hücrelerden sadece bir tanesinin yaşayacak olmasıdır. Bunlardan büyük olan ana hücredir ve adeta bir koruyucu gibi küçük “kardeşini” içine alır. 10 saat süresince tüm enerjisini kullanarak onu besler ve küçük hücrenin korunmasına yardım edecek olan özel bir protein kılıfının oluşmasını sağlar. Böylece, ikiye bölünen parçalardan birinin içinde gelişen bakteri dayanıklı ve kendini koruyabilen nitelikteki bireyleri oluşturur. Diğeri ise koruyucu özelliklerini diğer kardeşine vererek ölür ve koruyucu bir kılıf haline gelir. İşte meydana gelen bu dayanıklı yapıya "spor" adı verilir. Dolayısıyla bakteriler, normal bölünmelerinin dışında, sporlar yoluyla dünyanın her yerine kolayca yayılırlar.

Tek hücrelilerin fedakarlığı
Burada tek hücreli canlıların kendi soyları için yaptıkları bir “fedakarlık” örneği ile karşı karşıyayız. Şartların yaşamaya uygun olmadığını “sezinleyen” bakteri hem bir an önce ikiye bölünmesi gerektiğini düşünmekte hem de özverili bir iş gerçekleştirmektedir. Sporu oluşturan ana hücre hiç tereddüt etmeden, adeta soyunun devamını “düşünüp” ya da bu yöntemin kendi neslini kurtaracağını daha önceden “bilip”, bir protein kılıfı olmayı kabul eder.

Peki bakteri bu kararı nasıl verir? Fedakarlık yapıp diğer kardeşini dolayısıyla neslini kurtarmak için ölmesi gereken bakteri neye göre seçilir? Bu bakteri şartların kötüleştiğini ve bunun karşılığında kardeşini güçlendirmesi gerektiğini nasıl öğrenir? Bunları hangi işbölümü, hangi emir komuta zinciri, daha da önemlisi hangi bilinçle yapar? Gözle görülmeyen bir canlının, fedakarlık yapabilecek şartlara sahip olup, gerçekten de hayret verici bir kararla hareket etmesi kuşkusuz onun “yaratılmış” olduğunu anlamak için yeterli bir delildir. O yalnızca Allah’tan kendisine ilham edileni uygulamaktadır.

Milyonlarca Yıl Yaşayabilen Bakteriler

Sporlanma adındaki bu şuurlu işlemi gerçekleştirdiklerinde bakteriler çok çeşitli ortamlara rahatça girebilir ve geniş alanlara yayılabilirler. Nitekim, radyoaktif uranyum madenlerinde bile canlı bakteriler bulunmaktadır. 3400 yıl önce yapılmış olan Mısır’daki Luksor tapınağının dış cephe tuğlalarında canlı bakterilere rastlandığı gibi, 200 milyon ve 320 milyon yıllık, hatta 720 milyon yıllık kaya tuzu bloklarında canlı bakteriler bulunmuştur. 20.000 metre yükseklikte bile bakterilere rastlanmıştır. En şaşırtıcı örnek ise çam ağacı reçinesi içinde yakalanmış ve bugüne kadar korunmuş 25 milyon yıllık bir arı fosilinin içinden çıkan bakteri sporlarıdır. Laboratuvarda steril koşullar altında çıkarılan bu sporlar, kültüre alınmışlar ve böylelikle bakteriler oldukça uzun bir aradan sonra yeniden gelişmeye ve üremeye başlamışlardır. Söz konusu sporlanma işlemi mikroorganizmaların neredeyse tümü tarafından gerçekleştirilen bir korunma şeklidir. Bu canlıların bazıları koşullar uygunsuz bir hale geldiğinde sporlanma yöntemini kullanarak buharlaşma yoluyla havaya yükselir ve bulutların arasında korunma altına alınmayı tercih ederler. Atmosfer, yayılmak veya korunmak isteyen oldukça fazla sayıda küçük canlı spor barındırmaktadır. Kuru ve soğuk havalarda gökyüzünde kalan bu organizmalar bulutların arasında yaşadıkları bu süre içinde adeta uykudadırlar. Bulutların meydana getirdiği yağmurlarla yeryüzüne inerler. Yere dönüşlerinde artık eskisinden farklı bölgelere ulaşıp yeni bir koloni meydana getirebilirler. Bulutlar, aslında nesillerdir orada yaşayan, beslenen, nefes alan, hayatta kalabilmek için çeşitli koşullara uyum sağlayan canlı küçük mikroorganizmalarla doludur. Bakteriler bu canlıların en tedbirli olanlarıdır. Yerden kristalleşerek buharlaşan hava içinde yukarı doğru yükselirken beraberlerinde metan, fosfat, karbon, sülfür dioksit ve diğer besleyici bileşik depolarını, yani besinlerini de götürürler.

Bir mikro canlı, tamamen farklı şartların ve farklı dengelerin bulunduğu bir ortama, atmosferin üst katmanlarına nasıl aniden uyum sağlayabilir? Burada korunması gerektiğini nereden bilir ve bulutların arasına yükselme gibi zor ve karmaşık bir yöntemi neden tercih eder? Daha ilginci, bunu nasıl başarır? Kristalleşme ve havanın hareketlerini kontrol etme gibi bir yeteneği nereden kazanmıştır ve bulutların onu koruyabilecek bir özelliğe sahip olduğunu, bir gün yağmurla birlikte sağ salim yeryüzüne dönebileceğini nereden bilir?

Besinini yanına alması gerektiğini nasıl düşünür ve bu tek hücreli canlı, besinini nasıl bir yöntemle yanına alır? Bunu birbirlerinden farklı yapılara ve özelliklere sahip olmalarına rağmen “tüm mikroorganizmalar” nasıl başarırlar? Sizce tek hücreli bir mikroorganizma bütün bunları düşünebilir, deneyip öğrenebilir ve kendi türünün tüm üyelerine anlatabilir mi? Elbette bunların hiçbiri mümkün değildir. O halde bütün bu detaylar bir kez daha Allah’ın muhteşem yaratma sanatına işaret etmektedir. Allah, bütün bu işlemleri gerçekleştiren bakteriyi yarattığı gibi onu kristalleştiren su buharını, onu yükselten havayı, onu içinde barındıran bulutu ve atmosferi, onu yere indiren yağmuru ve onun üreyip yayılmasını sağlayan yeryüzünü de ’Yaratan’dır. İşte bu nedenle karşımızdaki tüm detaylar birbirleriyle kusursuz bir uyum içinde yaratılmıştır ve bu dengede milyonlarca yıldır hiçbir bozulma olmamaktadır.

Allah Kuran’da şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır.”(Bakara Suresi, 164)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt