Solar Kule

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Time dergisi "Güneş Kulesi" teknolojisini 2002 yılının en önemli buluşları arasına seçti. Bu proje güneş enerjisinin elektrik üretiminde kullanılmasını amaçlasa da şu ana kadarki bilinen enerji kaynaklarından farklı bir yöntem ve güç içeriyor. Bu çevre dostu teknoloji, bilim adamlarının uzun araştırmalar sonucu tasarladığı hassas dengeler üzerinde kurulmuş bir mekanizmaya sahip. Gözden kaçmaması gereken nokta ise bu teknolojinin yakıtını oluşturan güneş ışınlarının milyonlarca kat daha hassas ve kompleks işlemlerin sonucunda ortaya çıkıyor olması.

Projenin mucidi olan Alman bilim adamı Jörg Schlaich doğadaki teknolojiyi taklit ederek ortaya koyduğu projelerle tanınmaktadır. Schlaich imzasını taşıyan "Münih Olimpiyat Stadı"nın çatısı tasarlanırken yusufçuk böceğinin kanadı taklit edilmiştir. Solar Kule Projesinde de doğadaki üstün teknolojiden yararlanılmıştır. Enerji üretimi sıcak havanın yükselmesi prensibine dayandırılmıştır.

Alman bilim adamları belki de 21. yüzyıl enerji teknolojisinin temelini oluşturacak bir projeye imza attılar. Güneş enerjisini elektrik enerjisine çevirmeyi amaçlayan bu teknoloji, dünya çapında yankı uyandırdı. Jörg Schlaich imzalı bu proje Enviromission Limited firması tarafından Avusturalya hükümetinin de onayıyla Avusturalya ' nın Buronga bölgesinde hayata geçirilmeye başlandı. 800 milyon dolarlık bu proje tamamlandığında 200.000 evin enerji ihtiyacının karşılanması bekleniyor. (Solar Towers) Projede yer alan teknolojinin birinci aşamasını güneş ışınları vasıtasıyla geniş bir hava kütlesinin ısıtılması oluşturuyor. Isınan bu hava kütlesi projenin ortasında bulunan bir baca vasıtasıyla yükseliyor. Bu hızlı yükseliş sırasında oluşan akım da, baca üzerine yerleştirilmiş olan enerji türbinlerini çalıştırıyor. Bu türbinler vasıtasıyla da elektrik enerjisi üretilmiş oluyor.

İlk bakışta basit gibi görünen bu teknoloji, aslında birçok bilim dalını içinde barındırmaktadır. Çünkü ihtiyaç duyulan enerjiyi üretebilmek için çeşitli alanlara ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle havanın ısıtılacağı 200.000 dekar sera alanına ihtiyaç vardır ve bu alanın içine enerji üretiminin gece de devam etmesini sağlayacak büyük enerji balonlarının konması gerekmektedir. Bu balonlar vasıtasıyla gündüz depolanan sıcak hava gece olunca serbest bırakılarak enerji türbinlerinin 24 saat çalışması planlanmaktadır. Bu seranın ortasına yerleştirilecek olan baca tamamlandığında dünya üzerindeki en yüksek yapı olacak. Yüksekliği 1 km'yi bulacak olan bu bacanın inşaatında güçlendirilmiş hafif beton kullanılacak. Bacanın içinde yer alacak olan türbinler ise bugün uzay teknolojisinin vazgeçilmez elemanı olan hafif karışımlı malzemelerden hazırlanacak.

Projeyi inşa etmekte olan firma bu teknolojinin başarıyla çalışacağından şüphe duyanlara, İspanya ' nın Manzanares kentinde 20 senedir çalışmakta olan küçük prototipini örnek gösteriyor. 50 Kw enerji üreten mini örnek 7 sene boyunca başarıyla çalışmış ve 2005 yılında tamamlanması beklenen dev projenin temelini oluşturmuş.

Yeni Enerji Kaynağı 2002 Yılına Damgasını Vurdu

Proje çevre dostu olması ve ucuz enerji üretmesi nedeniyle önümüzdeki yıllarda da çok konuşulacağa benzer. Fakat bu teknolojiyi incelerken gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta daha var. Güneş Kulesi (Solar Kule) kendi başına bir enerji üretmemektedir. Yapmakta olduğu, milyonlarca yıldır dünyanın ihtiyaç duyduğu bütün enerjiyi üreten Güneş ' in, Dünyamıza sağladığı enerjiyi elektrik enerjisine çevirmekten ibarettir. En kısa anlatımıyla Güneş, merkezinde bulunan milyonlarca derecelik ısının yardımıyla kendisini oluşturan hidrojen atomlarını, helyuma dönüştürür ve sahip olduğu enerjiyi de bu nükleer reaksiyondan elde eder. Güneş bu enerjiyi milyonlarca yıldır hiç durmaksızın mükemmel tasarımı sayesinde üretir. Allah bu konuyu bir Kuran ayetinde şöyle bildirmiştir:

"Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra doğru akıp gitmektedir. Bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)'ın takdiridir." (Yasin Suresi, 38)

Güneş ' te meydana gelen enerji üretimini Dünya koşullarında sağlamak imkansızdır. Çünkü bir elementin bir başka elemente dönüşmesi için, çekirdeğindeki proton sayısının değişmesi gerekir. Protonlar ise evrendeki en büyük fiziksel güç olan güçlü nükleer kuvvet tarafından birbirlerine bağlanırlar ve ancak "nükleer" reaksiyonlarla yerlerinden oynatılabilirler. Bu işlem ise çok yüksek bir ısı gerektirir.

Güneş ' in merkezinde her an nükleer reaksiyonlar gerçekleşmektedir. Bu nükleer reaksiyonun ilk elementi olan hidrojen, evrendeki en basit elementtir. Çekirdeğinde sadece tek bir proton yer alır. Helyumun çekirdeğinde ise iki proton ve iki nötron bulunur. Güneş'te gerçekleşen işlem ise, dört hidrojenin birleşip bir helyum yapmasıdır. Bu işlem sırasında çok büyük bir enerji açığa çıkar. Dünya'ya gelen ısı ve ışık enerjisinin neredeyse tamamı, Güneş'in içindeki bu nükleer reaksiyonla oluşmaktadır. Ancak, bu nükleer reaksiyon da aslında pek beklenmedik bir işlemdir. Rastgele etrafta gezen dört atomun bir araya gelip bir anda helyum yapmaları mümkün değildir. Bunun için, iki aşamalı bir işlem gerçekleşir. Önce iki hidrojen birleşir ve bir proton ve bir nötrona sahip bir "ara formül" meydana getirirler. Bu ara formüle "dötron" adı verilir.

Dötronu bir arada tutan, iki ayrı atom çekirdeğini birbirine yapıştıran kuvvet az önce değindiğimiz "güçlü nükleer kuvvet"tir.

Bu kuvvet yerçekiminden milyar kere milyar kere milyar kere milyar kat daha güçlüdür ve bu gücü sayesinde iki hidrojen çekirdeğini birbirine yapıştırabilmektedir. (Harun Yahya, Doğadaki Tasarım)

Ancak araştırmalar göstermiştir ki, güçlü nükleer kuvvet, bu işi yapmaya ancak yetebilmektedir. Eğer şu anda sahip olan değerinden biraz bile daha zayıf olsa, iki hidrojen çekirdeğini birleştiremeyecekti. Yan yana gelen iki proton, hemen birbirlerini itecekler ve böylece Güneş'teki nükleer reaksiyon başlamadan bitecekti. Yani Güneş hiç var olmayacaktı. George Greenstein, bu gerçeği "eğer güçlü nükleer kuvvet birazcık bile daha zayıf olsaydı, o zaman Dünya'nın ışığı hiçbir zaman yanmayacaktı" diye açıklar. (George Greenstein, The Symbiotic Universe, s. 100)

Bütün bunlar bize Güneş'in bir amaç üzere var olduğunu, rastlantı sonucu oluşmadığını gösterir. Kuran'da, "Güneş ve Ay, belli bir hesap iledir" (Rahman Suresi, 5) ayetiyle bizlere bildirilmiş olduğu gibi, Allah Güneş'i insanın ve diğer canlıların yaşayabilmesi için özel olarak yaratmıştır.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt