On Üçüncü Söz

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Hüve Nüktesi

Hüve Nüktesi
b635.gif

b524.gif

b649.gif
-1-
Çok azîz ve sıddîk kardeşlerim,
Kardeşlerim,
b650.gif
-2- ve
b651.gif
-3- deki
b652.gif
-4- lâfzında, yalnız maddî cihette bir seyahat-i hayaliye-i fikriyede hava sayfasının mütâlâasıyla âni bir sûrette görünen bir zarif nükte-i tevhidde, meslek-i imâniyenin hadsiz derece kolay ve vücûb derecesinde suhûletli bulunmasını; ve şirk ve dalâletin mesleğinde hadsiz derecede müşkülâtlı, mümtenî binler muhâl bulunduğunu müşâhede ettim. Gayet kısa bir işaretle, o geniş ve uzun nükteyi beyân edeceğim:
Evet, nasıl ki bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında, eğer tabiata, esbâba havale edilse, lâzım gelir ki, ya o kapta küçük mikyasta yüzer, belki çiçekler adedince mânevî makineler, fabrikalar bulunsun; veyahut o parçacık topraktaki herbir zerre, bütün o ayrı ayrı çiçekleri muhtelif hâsiyetleriyle ve hayattar cihazâtıyla yapmalarını bilsin; âdetâ, bir ilâh gibi, hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun. Aynen öyle de, emir ve irâdenin bir arşı olan havanın, rüzgârın herbir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan
b652.gif
lâfzındaki havada, küçücük mikyasta, bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nâkileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin; veyahut o
b652.gif
'deki havanın, belki unsur-u havanın herbir parçasının herbir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafçılar ve radyo ile konuşanlar kadar mânevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun ve onların umum dillerini bilsin ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin. Çünkü bilfiil, o vaziyet, kısmen görünüyor ve havanın bütün eczâsında o kabiliyet var. İşte ehl-i küfrün ve tabiiyyun ve maddiyyunların mesleklerinde, değil bir muhâl, belki zerreler adedince muhâller ve imtinâlar ve müşkülâtlar âşikâre görünüyor.


1- Allah'ın adıyla. Onu her türlü kusur ve noksandan tenzih ederiz. • Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp, Onu tesbih etmesin. (İsrâ Sûresi: 44.)
Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi ebede kadar dâimâ üzerinize olsun.
2- Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. (Bakara Sûresi 163; âl-i İmrân Sûresi: 2; v.d.)
3- De ki: "O Allah'tır. (İhlâs Sûresi: 1.)
4- O.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Eğer Sâni-i Zülcelâle verilse, hava bütün zerrâtıyla onun emirber neferi olur. Birtek zerrenin, muntazam birtek vazifesi kadar kolayca hadsiz küllî vazifelerini Hâlıkının izniyle ve kuvvetiyle ve Hâlıka intisap ve istinad ile ve Sâniinin cilve-i kudreti ile bir anda, şimşek süratinde ve
b652.gif
telâffuzu ve havanın temevvücü suhûletinde yapılır. Yani, kalem-i kudretin hadsiz ve hârika ve muntazam yazılarına bir sayfa olur. Ve zerreleri o kalemin uçları ve zerrelerin vazifeleri dahi, kalem-i kaderin noktaları bulunur. Birtek zerrenin hareketi derecesinde kolay çalışır.
İşte, ben
b656.gif
ve
b651.gif
'daki hareket-i fikriye ile seyahatimde, hava âlemini temâşâ ve o unsurun sayfasını mütâlâa ederken, bu mücmel hakikati tam vâzıh ve mufassal, aynelyakîn müşâhede ettim ve
b652.gif
'nin lâfzında, havasında böyle parlak bir bürhan ve bir lem'a-i vâhidiyet bulunduğu gibi, mânâsında ve işaretinde gayet nurânî bir cilve-i Ehadiyet ve çok kuvvetli bir hüccet-i tevhid ve "
b652.gif
zamirinin mutlak ve müphem işareti, hangi zâta bakıyor?" işaretine bir karîne-i taayyün, o hüccette bulunması içindir ki, hem Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân, hem ehl-i zikir, makam-ı tevhidde bu kudsî kelimeyi çok tekrar ederler diye ilmelyakîn ile bildim.
Evet, meselâ, bir nokta beyaz kâğıtta, iki üç nokta konulsa, karıştığı; ve bir adam, muhtelif çok vazifeleri beraber yapmasıyla şaşıracağı; ve bir küçük zîhayata çok yükler yüklenmesiyle, altında ezildiği; ve bir lisân ve bir kulak, aynı anda müteaddit kelimelerin beraber çıkması ve girmesi intizamını bozup, karışacağı halde, aynelyakîn gördüm ki,
b652.gif
'nin anahtarı ile ve pusulasıyla fikren seyahat ettiğim hava unsurunda, herbir parçası, hattâ herbir zerresi içine muhtelif binler noktalar, harfler, kelimeler konulduğu veya konulabileceği halde, karışmadığını ve intizamını bozmadığını; hem, ayrı ayrı pekçok vazifeler yaptığı halde, hiç şaşırmadan yapıldığını; ve o parçaya ve zerreye pekçok ağır yükler yüklendiği halde, hiç zaaf göstermeyerek, geri kalmayarak, intizam ile taşıdığını; hem binler ayrı ayrı kelime, ayrı ayrı tarzda, mânâda o küçücük kulak ve lisânlara kemâl-i intizamla gelip, çıkıp, hiç karışmayarak, bozulmayarak o küçücük kulaklara girip, o gayet incecik lisânlardan çıktığı; ve o her zerre ve her parçacık, bu acîb vazifeleri görmekle beraber, kemâl-i serbestiyet ile cezbedarâne hal dili ile ve mezkûr hakikatin şehâdeti ve lisanıyla
b656.gif
ve
b651.gif
* deyip gezer; ve fırtınaların ve şimşek ve berk ve gökgürültüsü gibi havayı çarpıştırıcı dalgalar içerisinde, intizamını ve vazifelerini hiç bozmuyor ve şaşırmıyor; ve bir iş diğer bir işe mâni olmuyor. Ben aynelyakîn müşâhede ettim.


* De ki: "O Allah birdir. (İhlâs Sûresi: 1.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Demek, ya herbir zerre ve herbir parça havada nihayetsiz bir hikmet ve nihayetsiz bir ilmi, irâdesi ve nihayetsiz bir kuvveti, kudreti ve bütün zerrâta hâkim-i mutlak bir hâssaları bulunmak lâzımdır ki, bu işlere medâr olabilsin. Bu ise, zerreler adedince muhâl ve bâtıldır. Hiçbir şeytan dahi bunu hatıra getiremez. Öyle ise, bu sahife-i havanın, hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyakîn derecesinde bedâhetle, Zât-ı Zülcelâlin hadsiz gayr-i mütenâhî ilmi ve hikmetle çalıştırdığı kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sayfası ve bir levh-i mahfuzun âlem-i tegayyürde ve mütebeddil şuûnâtında bir levh-i mahv, ispat nâmında yazar bozar tahtası hükmündedir.
İşte, hava unsurunun yalnız nakl-i asvât vazifesinde, mezkûr cilve-i Vahdâniyeti ve mezkûr acâibi gösterdiği ve dalâletin hadsiz muhâliyetini izhâr ettiği gibi, unsur-u havâînin sâir ehemmiyetli vazifelerinden biri de elektrik, câzibe, dâfia, ziyâ gibi sâir letâifin naklinde şaşırmadan, muntazaman, asvât naklindeki vazifeyi gördüğü aynı zamanda, bu vazifeleri dahi gördüğü aynı zamanında, bütün nebâtât ve hayvanâta teneffüs ve telkih gibi hayata lüzumu bulunan levâzımâtı, kemâl-i intizam ile yetiştiriyor. Emir ve irâde-i İlâhiyenin bir arşı olduğunu katî bir sûrette ispat ediyor ve serseri tesadüf ve kör kuvvet ve sağır tabiat ve karışık, hedefsiz esbâb ve âciz, câmid, câhil maddeler, bu sahife-i havâiyenin kitâbetine ve vazifelerine karışması, hiçbir cihetle ihtimâl ve imkânı bulunmadığını aynelyakîn derecesinde ispat ettiğini katî kanaat getirdim. Ve herbir zerre ve herbir parça, lisân-ı hal ile
b656.gif
ve
b651.gif
dediklerini bildim ve bu
b652.gif
anahtarı ile havanın maddî cihetindeki bu acâibi gördüğüm gibi, hava unsuru da bir
b652.gif
olarak âlem-i misâl ve âlem-i mânâya bir anahtar oldu.
Gördüm ki, âlem-i misâl, nihayetsiz fotoğraflar ve herbir fotoğraf hadsiz hâdisât-ı dünyeviyeyi aynı zamanda, hiç karıştırmayarak alıyor. Binler dünya kadar büyük ve geniş bir sinema-i uhreviye; ve fâniyâtın, fânî ve zâil hallerini ve vaziyetlerini ve geçici hayatlarının meyvelerini sermedî temâşâgâhlarda ve Cennette saadet-i ebediye ashâblarına dünya mâceralarını ve eski hâtıralarını, levhaları ile gözlerine göstermek için pek büyük bir fotoğraf makinesi olarak bildim. Haşiye


Haşiye: Fakat zâhir hakikatler gibi kuvvetli bürhanlarla ve hüccetlerle ispat etmeye zaman ve zemin, hal ve vaziyet müsaade etmediğinden kısa kesildi.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Hem levh-i mahfuzun, hem âlem-i misâlin iki hücceti ve iki küçük numunesi ve iki noktası, insanın başında olan kuvve-i hâfıza ve kuvve-i hayaliye, mercimek küçüklüğünde iken, hiç karıştırmayarak, kemâl-i intizam ile içlerinde bir büyük kütüphâne kadar mâlûmâtın yazılması, katî ispat eder ki, o iki kuvvenin numune-i ekber ve âzamları, âlem-i misâl ile levh-i mahfuzdur.
Hava ve su unsurlarının, hususan nutfelerin suyu ve hava unsuru, toprak unsurunun pek fevkınde, daha ziyâde hikmet ve irâde ile ve kalem-i kader ve kudret ile yazıldıkları ve tesadüf ve kör kuvvetin ve sağır tabiatın ve câmid ve hedefsiz esbâbın karışması yüz derece muhâl ve hiçbir cihetle mümkün olmadığı; ve Hakîm-i Zülcelâlin kalem-i kader ve hikmetinin sayfası olduğu ilmelyakîn ile, katî bilindi.
[*]
Mütebâkisi şimdilik yazdırılmadı. Umuma binler selâm.



[*] "Gördüm ki, âlem-i misâl,." ile başlayan paragraftan, buraya kadar olan kısım Üstadımızın Gençlik Rehberi adlı eserinden buraya da alınmıştır. (Nâşirler)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt