Kur’an Kıssaları Üzerine Bir Değini

ceylannur

Yeni Üyemiz
Kur’an Kıssaları Üzerine Bir Değini



Kıssa kelimesinin terim ve kavram olarak anlamları

Kıssa kelimesi (çoğulu: kısas) Arapça' da "k-s-s" kökünden türemiş bir isim olup, sözlükte "hikaye, haber, cümle, söz parçası, olay, durum ve mevzuu" gibi anlamlara gelir Kelimenin aslını oluşturan "el-kâs" mastarı da; bir şeyi veya bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek, bir haber veya sözü açıklayıp bildirmek, anlatmak veya nakletmek" anlamlarına gelmektedir
Kur’an-ı Kerimde "(Habibim)Biz sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz"(Yusuf:3) ve "Sen onlara bu kıssayı anlat, belki üzerinde düşünürler"(A’raf:176) ayetleri bu kullanıma örnek olarak gösterilebilir
"el-Kasas"ise "anlatılan hikaye, rivayet haber ve iz" gibi anlamlara gelir Yine bu kökten türetilen el-kâs (çoğulu:kassas veya kussas) da bir olayı anlatan, kıssa veya destan anlatan halk hikayecisi ya da dini öğütler veren vâiz gibi anlamlara gelmektedir

İslam öncesi Arap edebiyatında kıssa ve kıssacılık

Bir kültür aktarım biçimi olarak kıssa ve kıssacılığın insanlığın var oluşuyla eşzamanlı olarak var olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım Fakat çoğu kıssa ve hikaye araştırmacılarının ortak kabullerine göre sistematik bir anlatım biçimi olarak kıssa, ilk defa Hindistan’da doğmuş, oradan İran yoluyla Arap ülkelerine geçmiş, oradan da Batıya taşınmıştır Tabii ki kıssa ve kıssacılık kültürü bu süreçte girdiği her ortamın kendi öz yapısına uygun olarak bir takım değişikliklere de uğramış ve o kültürün özelliklerinden etkilenmiş, o toplumun inançlarından izler taşımıştır

Bu bağlamda câhiliye dönemi Arap toplumunda da kendilerine özgü bir forma sokulmuş kıssa kültürü mevcuttu Araplar gerek kendi geçmişlerinde yaşanmış, gerekse çevre kültürlerden kendi kültürlerine aktardıkları kıssaları birbirlerine aktarıyorlardı Araplar arasında anlatılan kıssalar genelde Eyyâmu’l-Arap denilen ve kabileler arasında vuku bulmuş harpler ile bu harplerde gösterilen kahramanlıklarla alakalıdır Araplar her fırsatta bu gibi olayları anlatarak; kıssayı, kimi zaman bir ibret konusu, kimi zaman iyi ahlak ve davranışları telkin eden, kötülüklerden korunmayı teşvik eden bir nasihat nâme, kimi zaman da bir iftihar ve övünç kaynağı, olarak algıladıklarını göstermişlerdir

"Burada önemli bir noktaya dikkat çekmemiz gerekiyor Araplar kıssa anlatırken edebiyatlarında sakladıkları, özellikle tarihleriyle ve günlük hayatlarıyla ilgili kıssalarda vakıaya uygun olmasına dikkat ediyorlar, hayal ve efsaneye pek yer vermeden, olaylar nasıl vuku bulmuşsa tarihleri nasılsa öylece anlatmaya çalışıyorlardı Bu durum da gösteriyor ki, Kur’an’ın ilk muhatapları olan Araplar, Kur’an’daki bütün edebi üsluplar gibi kıssaların bizzat vuku bulan şekliyle anlatılmasına yabancı değillerdi"

Elbette ki cahiliye dönemi kıssaları sadece eski savaş ve kahramanlık hikayelerinden müteşekkil değildi Ayrıca seyrek de olsa eski milletlerin dinleri ve inançları ile ilgili konular, putlarla, cin, şeytan, melek vs ile büyü, sihir ve kehanetlerle ilgili olaylar da kıssa bağlamında anlatılıyordu Bu tür kıssalarda ise muhtevalarının gerçeğe uyup uymadığına pek bakılmaksızın sadece edebi üslubunun güzelliğine ve coşku ve heyecan vermesine ve eğlendirici dikkat ediliyordu

İslamiyet’in ortaya çıktığı dönemde de Araplar arasında kıssa anlatma alışkanlığı devam ediyordu Nitekim Kureyş’in meşhur kıssacılarından ve Hz Peygambere düşmanlığı ile bilinen Nadr b Haris’in Kur’an ayetleri okunurken onu dinleyen Kureyş’lilere hitaben, "Gelin onu dinlemeyin, ben sizlere ondan daha iyi ve güzel sözler söyleyeceğim" diyerek eski İran hükümdar/Kisralarina ait "ahbâr ve kıssaları, Rüstem ve Isfendiyar hikayelerini anlattığı bilinmektedir Onun anlattıkları insanları hoşuna gidiyor ve Kur’an dinlemeyi bırakıyorlardı Bu durum Kur’an’da şöyle anlatılır: "İnsanlardan kimi var ki, bilgisizce Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için eğlence sözleri satın alırlar İşte onlara, küçük düşürücü bir azap vardır"(31/6)

Kur’ani bir kavram olarak "kıssa"

Kur’an-ı Kerim’de bizzat "kıssa" kelimesi yer almamakla birilikte, onun türevi olan "kasas" sözcüğü altı değişik yerde geçmektedir Buna ilaveten Hz Musa’nın hayat hikayesinin ve tevhid mücadelesinin anlatıldığı, Kur’an’ın yirmi sekizinci suresinin adı da "kasas" suresidir

Kur’ani bir kavram olarak "Kıssa" veya aynı anlamda "Kasas" denildiğinde de şunları anlamaktayız: Allah’ın insanlara ve cinlere gönderdiği en son ve en mükemmel mesajı ihtiva eden Kur’an-ı Kerim’in;" And olsun ki peygamberlerin kıssalarında aklı olanlar için ibretler vardır Kur’an uydurulabilen bir söz değildir Fakat kendinden önceki kitapları tasdik eden, inanan bir millete her şeyi açıklayan, doğru yolu gösteren bir rehber ve Rahmettir" (Yusuf:111), "Muhakkak ki, bu Kur’an, Hak ile Batıl’ı ayıran ilahi bir Kelamdır O bir eğlence vasıtası değildir" (Tarık:13-14) mealindeki ayetleriyle kendisine yalan ihtimali ve hayalin karışması dahi mümkün olmayacak bir tarzda tarihin derinliklerinde vuku bulmuş ve kaybolmuş, unutulmuş veya bir kısım izleri insanlığın hafızasında mevcudiyetini koruyabilmiş olayların; muhataplara, adeta olaylara yeniden bir canlılık vererek anlatılması, açıklanmasıdır

Ancak, Kur’an insanlara kronolojik ve sistematik bir tarih bilgisi aktarımı yapan bir tarih kitabı olmadığından dolayı, olaylar anlatılırken zaman, mekan ve kişilerle ilgili ayrıntılara girilmemiştir Bilakis; özellikle Kur’an’ın bir hidayet rehberi olması sebebiyle, muhataplarını Hak yola irşat ve tenvir edip, batıldan sakındırıp uzaklaştıracak kısımlar anlatılmıştır Şüphesiz ki bu tür bir anlatım biçimi de Allah’ın tüm zaman, mekanı ve olayları kuşatıcı (muhit) ilmiyle, olayı vuku buluş biçiminde herhangi değişiklik, takdim ve tehir yapılmadan ve Kur’an’ın icaz ve üslubuna paralel olarak muhatapların ibret ve tefekkürlerine sunulmasıdır

Kuran’da kıssanın anlatılış amaçları

Kur’an-ı Kerimde kıssalar tamamen birtakım dini ve ahlaki amaçlara yönelik olarak anlatılmıştır Mesela nasihat ve öğüt verme, ibret, irşat, hidayet, uyarma, sakındırma, özendirme (Terhib ve Terğib) ve müjdeleme gibi hususlara dikkat çekmek ve insanın nazarını bu konulara yoğunlaştırmasını sağlamak, Kur’an kıssalarının temel amaçları arasında yer alır Nitekim Yusuf kıssasını anlatırken, "Elbette onların hayat hikayelerinde akıl sahipleri için ibret vardır (Bu Kur’an) uydurulacak bir söz değildir; ancak kendilerinden öncekilerin doğrulanması, her şeyin açıklanması ve inananlar için bir kılavuz ve rahmettir" (12/111) buyurulmaktadır

Ayrıca vahiy ve peygamberliğin ispatı Allah’ın varlığını ve birliğini ispat, Hz Adem’den Hz Muhammed’e kadar tüm peygamberlere gönderilen dinlerin temelde aynı esaslarda birleştiğini anlatmak, uyarma, müjdeleme, Allah’ın gücünün ve kudretinin büyüklüğünü gösterme, hayra teşvik, kötülüklerden kaçınma, zorluklar karşısında sabır, verilen nimetlere şükür, iyilerin mükafatlandırılması, kötülüğün cezalandırılması vs gibi birtakım ahlaki gayeleri içine almış ve bunların ifadelendirilmesi için anlatılmıştır Şimdi bu amaçlardan bir kısmını kısa maddeler halinde zikretmekte fayda vardır

1- Vahiy ve risaletin ispatı Hz Muhammed’in kendisine Kur’an’dan başka herhangi bir bilgi verilmediği halde mesela kendi zamanında yaşayan Yahudi ve Hıristiyan bilginleriyle herhangi bir irtibatının olmadığı bilinmesine rağmen onu Hz İbrahim, Hz Yusuf, Hz Musa, Hz İsa gibi peygamberlerin hayat hikayeleri ve tevhid mücadelelerinden haberdar olması ve onları anlatması bu durumun ispatıdır "Kur’an-ı Kerim’de bu durumun ifadesi olarak bir çok ayet zikredilmiştir Mesela Hud suresinde Nuh kıssasını anlattıktan sonra: "Bu sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir Bundan önce onları ne sen ne de kavmin biliyordunuz" buyurulmaktadır Ayrıca Sad suresinde Hz Adem kıssasını anlatmadan önce: "De ki: Bu büyük bir haberdir ki siz ondan yüz çeviriyorsunuz Mele-i A’lâ’da onlar aralarında çekişirken benim hiçbir bilgim yoktu Ben ancak gelecek tehlikeleri apaçık haber verici (bir peygamber) olduğum içindir ki (o bilgi) bana vahyolunuyor Rabbin o (münazara) zamanında meleklere demişti ki: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım" (Sad: 67-71)

2- Tüm peygamberlere gönderilen dinlerin temelde bir olduğu ve hepsinin ilkelerinin Allah tarafından belirlendiği tüm Mü’minlerin bir ümmet olduğu ve Allah’ın hepsinin de Rabbi olduğunu bildirmek "Hakikaten sizin bu ümmetiniz (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) tek bir ümmettir Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana ibadet edin" (Enbiya, 21/92)

3- Dinin tek bir Allah’tan geldiğini tek bir temel (tevhid) üzerine bina edildiğini bütün peygamberlerin davet amaçlarının aynı olduğunu ve kavimlerin akıbetlerinin de benzer olduğunu beyan etmek "(Ey Peygamber!) Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ancak ona ‘Ben’den başka ilah yoktur, sadece Bana kulluk edin’ diye vahyetmiş olmayalım "(Enbiya, 21/25)

4- Allah’ın peygamberlerine yardım edip inkarcıları helak edeceğini ve inananları ödüllendireceğini beyan etmektir Bunu da Hz Muhammedi ruhen güçlendirmek ve onun imana davet ettiği kimselere güzel örnekler sunmak amacıyla yapar Ancak meselenin başka bir boyutu daha var ki, Kur’an kıssaları, risalete muhalif olan ve Peygambere karşı duranların tavırları üzerinde çok fazla durmaktadır Bu yüzden kıssalar, sözü, bu meseleleri açıklığa kavuşturan ve bunları zihinlerde yerleştiren bazı talimatlara getirmektedir Tartışılan meseleler, Allah’ın birliği, öldükten sonra tekrar dirilme ve peygamberlikle ilgili olduğu için, bütün bu konular Kur’an kıssalarında açıkça görülmektedir Kur’an bu gerçeği şöyle ifade ediyor:
"Elçilerin başlarından geçenlerden senin yüreğini pekiştirecek her şeyi sana anlatıyoruz Bunlarda sana gelen gerçek, inananlara bir öğüt ve hatırlatmadır" (11/120)

5- Allah’ın peygamberlerine, seçkin kullarına ihsan buyurduğu nimeti beyan edip onları müjdelemek
"Öyle ki elçilerimiz umutlarını yitirdikleri ve yalanlandıklarını sandıkları vakit, yardımımız onlara yetişmiştir Böylece dilediklerimiz kurtarıldı Güçlü baskınımız suçlu bir toplumdan geri çevrilemez"(12/110)

6- Ademoğullarını Şeytan’ın vesvese ve ayartmasına karşı uyarma, Şeytan’la onlar arasında ta babalarından beri sürüp gelen düşmanlığı belirtmek

7- Bunlardan başka Kur’an-ı Kerim’de kıssalar Allah’ın her şeye gücünün yettiğini beyan etmek (Hz Adem’in yaratılışı, Hz İsa’nın doğumu, Hz Ibrahim’in ölü kuşları çağırması, Allah’ın kendisini öldürüp yüz sene sonra dirilttiği kimsenin kıssası gibi) güzel ve iyi olanın kötü ve müfsidin sonunu beyan etmek, aceleci ve kısa görüşlü insanın örneği ile sabırlı ve gaybi hikmeti bilen insanların örneği gibi kıssalar da vardır

Kur’an’da kıssa bağlamında kullanılan kelimeler

Kur’an Kıssalarının sınıflandırılmasına geçmeden önce Kur’an-ı Kerim’de Kıssa bağlamında kullanılan ifadelerin belirtilmesi ve açıklanmasında fayda görüyoruz
Kur’an-ı Kerim’de geçmiş peygamberlerin, milletlerin ve kavimlerin yaşadıklarıyla ilgili olarak çeşitli ifadelerle nakiller yapılmaktadır

1- Haber/Ahbar: Bu kelimeler meydana geldiği zaman itibariyle Hz Peygamber dönemine daha yakın olan ve izleri tamamen kaybolmamış olayları anlatmak ve onlardan ibret alınması amacıyla hatırlatmak için kullanılmıştır

2- Nebe’/Enba’: Kelimeleri genellikle zaman ve mekan itibariyle tarihin derinliklerinde meydana gelmiş ve neredeyse unutulmaya yüz tutup kaybolmuş olayları haber vermekte kullanılmaktadır Nebe kelimesi sözcük anlamı itibariyle kendisine bir ilim veya en azından zann-ı galip elde edilen büyük önemi olan haber anlamındadır Bu tür haberlerin yalan veya herhangi bir ilave eksiltmeden uzak olması gerekir Kuran’da kıssalar bağlamında mütalaa edilen geçmişe ait birtakım olaylar "Nebe’" veya "Gayb haberleri" ifadeleriyle belirtilmişlerdir

3- Esatir/Usture (Eskileri masalları, Hikaye, uydurma hikaye): Kur’an’ın indirildiği dönemde kendilerine Kur’an okunan Müşrikler Hz Muhammed’in getirdiği bu bilgilerin, vahiy eseri olmadığı, sadece öncekilere ait hikayeler olduğu ve Muhammed(s)’in bu bilgileri başka birinden öğrendiğine inanıyor ve bundan dolayı da ona iman etmiyorlardı Kur’an bu durumu şöyle açıklar:
"Dediler ki: Evvelkilerin masalları, onları yazdırmış, sabah akşam kendisine okunuyor"(25/5)

"Biz onların, ona bir insan öğretiyor!" dediklerini biliyoruz Haktan saparak kendisine yöneldikleri adamın dili a’cemi, bu ise apaçık Arapça bir dildir" (16/103)
Aslına bakılırsa Kur’an kıssalarına hikaye denmeyeceği oldukça açıktır Çünkü hikayede, anlatılan olayın gerçekte meydana gelip gelmemesi arasında fark yoktur Bu anlamda Kur’an kıssalarının mahiyet ve keyfiyeti hikayeyle bağdaşmaz Çünkü Kur’an kıssaları içinde vehim ve kuruntu ile hayal karışımı bulunan şeyler olmayıp bilakis gaye itibariyle de Kur’an’ın temel esaslarıyla uyum içindedir Kur’an inkarcıların söylediği gibi bir hikaye kitabı değil, bilakis her şeyi bilen ve kendisine hiçbir şeyin gizli kalmayıp, her şeyden haberdar olan Allah tarafından gönderilmiş bir hidayet rehberidir

4- Kıssa: Kur’an’ın tarih yorumunun tespitinde "kıssa" kelimesi önemli bir yer tutar Tarihi oluş içinde cereyan etmiş olan ve genel insanlık yasalarına dikkat çeken olayların, ilahi teşhisler, tespitler ve zımni direktifler içererek sunulması olgusuna dikkat çeken Kur’an kıssaları adı ve başlığı konulmamış bir tarih felsefesi ve yorumu konumundadır
5- Mesel/Emsal: Mesel, Misl: Aslında bir şeyin benzeri demektir Meselin çoğulu Emsaldir Temsil ise, bir kıssa veya bir söz beyan etmek, yazı veya başka bir şeyle, bir şeyin kendisine bakıyormuşçasına misalini tasvir etmek, suretlendirmek demektir Yani benzerini getirmek, örnek vermek, göz önüne dikmek ve benzetmek demektir Istılâhî manada ise halk arasında kabul görüp yayılmış, teşbihe dayalı, içerisinde bir düstur ve hikmet taşıyan kinayeli veciz sözlerdir Kur’ânî ıstılahta mesel veya emsal denilince gerçekte vuku bulmayan ancak hatırlatma, nasihat, teşvik, uyarma, ibret ve iyi bir hareketi onaylama, anlatılan bir olayın akla yatkınlığının sağlanması, soyut ifadelerin daha anlaşılır bir şekilde açıklanması gibi amaçlar için Kur’an-ı Kerim’in getirdiği örneklerdir

Kıssaların çeşitliliği konusu

Kuran kıssalarının amaçları, mahiyet ve içerikleri ile edebi üslupları, uzunluk ve kısalıklarına göre çeşitli tasnifleri yapılmaktadır Fakat kanaatimce Kur’an’da kıssa başlığı altında değerlendirilmesi gereken kısım sadece tarihi kıssalardır Temsilleri kıssalara dahil etmeden aynı amaca yönelik fakat birbirlerinden tamamen farklı anlatım biçimleri olarak görmek, müstakil bir başlık altında fakat Kur’an’ın genel amaçlarının dışına çıkmadan incelemenin kıssaları anlaşılmasıyla ilgili bir çok problemi de çözeceği kanaatindeyiz
Tarihi Kıssalar: Kur’an’ın en önemli özelliklerinden birisi de tutarlılığıdır Kur’an önce bir şeyi bildirip, birkaç sayfa sonra onunla çelişecek başka bir husus beyan etmez Hiçbir Kur’ânî tarihsel bilgi kanıtlanmış tarihsel gerçeklerle çelişmediği ve Kur’an’ın tamamen yeni (başka kaynaklardan alıntı olmayan anlamında) tarihsel bilgileri bildirdiği gerçeğinin de altını çizmek gerekir Kur’an-ı Kerim yalnızca tarihi kendisi yaratan ve asla hata yapmayan "Mükemmel Tarihçi", Allah tarafından vahyedilmiş ve O’nun tarafından şu şekilde tanımlanmıştır Hâlâ düşünmüyorlar mi? Eger O, Allah’tan başkası tarafından indirilseydi, onda birçok uyumsuzluk (ve tutarsızlık) bulacaklardı"(4/82)

Tarihi Kıssalar tarihsel gerçekliği itibarıyla tamamen vakaya uygun olarak anlatılan kıssalardır Kanaatimize göre bu tür kıssalarda anlatılan olaylar, şahıslar ve diğer unsurlar tamamen gerçeğe uygundur Kıssanın resmettiği kahramanlar gerçekte yaşamış kişilerdir Onlara nispet edilen bütün sözler söylenmiş ve bütün fiiller gerçekten işlenmiştir Bütün bunlarda ne bir ilave ve ne bir eksiltme söz konusudur

Aslında Kur’an’da kıssa kavramının tam olarak ifade ettiği de tarihi kıssalardır denilebilir Bu tür kıssaları vakaya uygunluk bakımından tamamen gerçeği yansıttığını daha önce belirtmiştik Fakat Kur’an’ın amacı muhataplara tarih konusunda ayrıntılı bilgi vermek ve tarih anlatmak değildir Bu sebepten dolayı da olay, zaman ve mekan ile şahıslarla ilgili olarak fazla ayrıntıya girmez Bilakis Kur’an’ın genel amaçlarından olan, irşat tebliğ, ibret ve ders alma gibi amaçlara hizmet edecek kadarını almış diğer ayrıntılara da bilerek girmemiştir Bu tür kıssaları: a) Önceki Peygamberler ve kavimleri arasında geçen olayları anlatan kıssalarb) Peygamber olmadıkları halde kendilerinden bahsedilen Zülkarneyn, Hz Meryem gibi birtakım büyük şahsiyetler ile Ashab-ı Kehf, Ashabu’l Karye, Ashabu’l Uhdud gibi bazı kavim ve topluluklarla ilgili kıssalar olmak üzere iki grupta toplayabiliriz

Meseller: Mesel kelimesi Kur’an’da Kıssa bağlamında anlatıldığında ibret, örnek ve ders çıkarma amacıyla kullanılsa da yapı itibariyle kıssalardan tamamen farklı bir şekli olduğundan dolayı biz kıssalardan tamamen ayrı olarak mütalaa edilmesi kanaatindeyiz Kur’an’da temsili anlatım biçiminin kullanıldığı bir çok ayet vardır Temsille anlatım, ifade biçimlerinin adeta zirvesidir Çünkü temsilde soyut, mücerret ve manevi mefhumlar, teşhis sanatıyla görülen ve herkes tarafından bilinen suret ve şekiller halinde tasvir edildiği için, onu herkes anlar Temsiller soyut anlamlar üzerindeki sır perdelerini kaldırır O kavram dinleyenlerin gözünün önünde canlanır, belirgin hale gelir Hayal ve vehmedilen mana kesin anlaşılır bir şekilde gözler önüne serilir

Mesellerin sözleri az, anlamları çok, söyleyenin söylemesi kolay olduğu için, sözlerin en açığı ve en etkilisidir Meselleri önemine Kur’an da şöyle değinilir "Allah öğüt alsınlar diye insanlara böyle meseller irad eder" (İbrahim,14/25) "And olsun ki biz bu Kur’an’da insanlara her çeşit temsili türlü biçimlerde anlattık, ama insanların çoğu inkarda direttiler"(İsra, 17/89)

Şimdi Kur’an’ın gösterdiği mesellere birkaç örnek verip konuyu biraz daha açmaya çalışalım
"Sonra bunun arkasından yine kalpleriniz katılaştı şimdi taş gibi, yahut daha katı Çünkü taşın öylesi vardır ki ondan nehirler fışkırır, öylesi vardır ki yarılıp içinden sular kaynar Öylesi de vardır ki Allah korkusundan yükseklerden aşağılara yuvarlanır Ne yapsanız Allah hiç birinden gafil değildir"(Bakara, 2/74)

Bu ayette Yahudilerin ve Kafirlerin kalplerinin katılığı ve sertliği taşın katılığı ve sertliğine benzetilmiştir Hatta ondan daha da katı olduğu belirtilerek, bazı taşların yumuşayıp içinden su sızdırdığı ama kafirlerin ve Yahudilerin kalplerinin asla yumuşayıp, inanmayacakları bildirilmiştir Bu ayette kalplerin taşa benzetilmesi, taşın sertlik için mesel olarak kullanılması dolayısıyladır

"Kendilerine Tevrat öğretildiği halde onunla amel etmeyenlerin hali, sırtına kitap yüklenmiş eşeğin haline benzer Allah’ın ayetlerini yalanlayanların hali ne çirkindir (Cuma, 62/5)
Bu ayette Yahudiler, bilhassa Yahudi alimleri kitap yüklü merkeplere benzetilmişlerdir Çünkü onlar Tevrat’ı öğrenmişler fakat onunla amel etmemişlerdir Benzetme yönü de, eşeğin yüklendiği kitaplardan, taşıdığı ağırlık, çektiği zahmet ve yorgunluktan başka bir menfaatinin olmayışıdır Zaten bu hayvan aptallığı ve akılsızlığı ile bilinir Buradaki temsil okuduğu ve öğrendikleriyle amel etmeyen her bilgine yöneliktir

"Sen o münafıkları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuştuklarında sözlerini dinlersin (Fakat gerçekte onlar) sanki giydirilip dayatılmış İçi boş (kof) bir kütük gibidirler Her gürültüyü kendi aleyhlerinde sanırlar Onlar düşmandır, onlardan sakın Allah kahretsin onları! Nasıl da haktan yüz çeviriyorlar?" (Münafıku63/4)

Bu ayette münafıkların dış görünüşleri süslü, püslü, konuşmalarının ilgi ve alaka uyandırıcı olduğu bildirilir, fakat içlerinde ima yoktur Karakter şahsiyet ve cesaretten de yosundurlar Korkaktırlar, ürkektirler Allah onların bu hallerini üzeri insan gibi giydirilip (dik duramadığı için de) duvara dayatılmış içi boş ağaç kütüklerine benzetmiştir

Son söz yerine

Kur’an-ı kerim’de anlatılan kıssalar ve meseller konusunda söylenebilecek çok daha fazla şey olmasına rağmen yazının okunmasını kolaylaştırmak ve okuyucuyu fazla sıkmamak amacıyla, konunun ayrıntılarını bu konuda yapılmış özgün çalışmalara havale edip söyleyeceklerimizi burada bitiriyoruz


Mehmet ÖZER
 
Üst Alt