Hz. İsanın öldüğüne dair ayetler

fahrettin tırınk

Site İmamı
Değerli Hocam;
Ben bu konuyu eklediğim zaman , sadece ayetlerle açıklama yapıldığı için, bir sorun olmayacağını düşünerek eklemiştim.Ne de olsa, Kuran-ı Kerim , tartışmasız gerçeklerle kesinlikle doğruları söylemiştir. Allahın sözlerinde bir yanlışlık olamaz diyerek konu açılmıştır.

Açıklamalarınız neticesinde diğer ayetlerin ışığında konu tamamen farklı bir noktaya gelmiştir. elbetteki ayetlr gerçektir. Konu şimdi tam anlamıyla yerine oturmuş bulunuyor. Ben birazda şaşırarak açmıştım konuyu. Konuyu açtığım zaman kadar ki bilgilerimde ise, Hz. İsanın çarmıha gerilmediği onun yerine bir benzerinin çarmıha gerildiği Hz.İsanın ölmediğini biliyordum.

"Her nefs muhakkak ölümü tadacaktır" ayeti hükmünce ,bu hüküm mutlaka gerçekleşecektir. Venim anlamadığım bir konu ise; ( Beni maruz görün bu konuda );

“Allah buyurmuştu ki: ‘Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime yükselteceğim, seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları kıyamete kadar kâfirlerden üstün kılacağım Sonra dönüşünüz Bana olacak İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda hükmü Ben vereceğim” (3/Âl-i İmrân, 55)

Peki Allah cc Hz. İsaya " seni vefat ettireceğim" buyururken , bu hangi zamana işaret edebilir acaba? Peygamber efendimiz (sav) bile vefat ettirilmiş iken , Hz.İsa neden vefat etmemiştir? Yeryüzüne tekrar ineceği günü bekliyor şu anda. Müslümanlar olarak diyoruz ki, Bitütün peygamberler Hakk üzere gelmiştir , hepsine de bütün yüreğimizle inanıyor dilimizle söyleyip, bütün kalbimizle tasdik ediyoruz. Hz. İsa kıyametten önce tekrar yeryüzüne geleceği için mi vefat ettirilmedi ?

Kıyametten sonra , Bütün canlıların ruhları kabz'edildikten sonra Yüce Allah ac nin emriyle Azrail as de veffat edecektir. Ki, sonuçta baki olan Rabbîmiz kalacak.Sur'a üfürülüş ve en son azrail asnin ruhu alınıncaya kadar geçen süre içinde bir tek canlı kalmayacaktır. Bunu biliyoruz ve inanıyoruz. Acaba Hz.İsaya söylenen "seni vefat ettireceğiz" bu zamana mı ait, yoksa farklı bir zaman mı? Sonuçta , "her nefs mutlaka ölümü tadacaktır" hükmü gerçek olana kadar.

Biraz karışık gibi oldu. Açıklamalarınız tamamen doğru bilgilerle dolu. Benim bildiğimde bir şekilde netleşmiş oldu. Allah cc razı olsun güzel açıklamanız için. Yanlış bilgiden kurtulmuş olduk.
Evet değerli kardeşim,bu meseleyi yukarda da arz ettiğim gib,ALLAH cc İsa as ma seni vefat ettireceğim,demekle,şimdi deyil gelecek zamana matuf bir cümle,hadisi şerifte de olduğu üzere kıyamat yaklaştığı zaman,kendi katına yücelttiği İsa as mı,kıyamet kopmadan tekrar dünyaye gelip,hükmü bitene kadar vazifesini yaptıktan sonra,her nefis ölümü tatacağı gibi,İsa as da ölümü dünyada iken tatacaktır.anlamına gelmektedir.
Teşbihte hata olmaz:
Mesela size birisi deseki,saçınızı niye traş ettirmiyorsunuz? sizde cevaben ben saçımı Tıraş ettireceğim,bundan ne anlam çıkar,şimdi veya gelecek günlerde saçımı taraş ettireceğim,anlamı çktığı,gibi,bu vefat ettireceğim cümlesindende bu anlam çıkmaz mı?
ama demiş olsa idiniz ki,ben traş oldum.bu ne zamana delalet eder?geçmiş zamana,
bu teşbihi asla kur'anın sözleri ile kıyas etmek deyildir maksadım,sadece daha iyi anlaşılsın diyedir.
İnşaallah İsa as da gelecek hükmünü sürdürüp,ALLAH cc izni ile darı bekaya irtihal edecektir....
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
“Hazret-i İsa’nın (as) âhirzamanda gelip gelmeyeceği hususunda kafa karıştırıcı tartışmalar yapılıyor. Şu sorular çok soruluyor: Hazret-i İsa’nın (as) geleceği haberleri sahih midir? Bu haberler teklif sırrına uygun mudur? Neden gelecektir? Hazret-i İsa (as) gelince herkes onu tanıyacak mıdır?”

Hazret-i İsa’nın (as) âhirzamanda gökten inişi hususunda güvenilir hadis kaynakları sahih hadislerle dolu. Meselâ, Buhârî’de ve Tirmizî’de Ebû Hüreyre (ra) rivâyetiyle Resûl-i Ekrem Efendimizin (asm), “Hayatım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem oğlu İsa inecek, aranızda amel edecek, âdil bir hâkim olarak Salîb’i (hurâfelerle doldurulmuş Hıristiyanlığı) kıracak”1 buyurduğu; yine Buhârî’de, Ebû Hüreyre (ra) rivâyetiyle Peygamber Efendimizin (asm); “Meryem oğlu İsâ (as) gökten sizin yanınıza indiği ve imamınıza uyduğu zaman bakalım nasıl olursunuz?”2 buyurduğu zikredilir.

Müslim’in ise konu ile ilgili olarak İmân bölümünde, “Meryem oğlu İsa’nın (as) Peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in (asm) şerîâtı ile hükmedici olarak inmesi bâbı” başlığı ile ayrı bir bab açtığını görürüz. Burada yukarıda Buhârî’den aldığımız her iki hadis-i şerif yer almakla berâber konuyla ilgili başka rivâyetler de yer almaktadır.

Bu rivâyetlerin hak ve hakîkat olduğunda şüphe olmadığını haber veren Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Hazret-i İsa’nın (as) inişi ile ilgili rivâyet ve haberleri sosyal olayların seyri ile yorumlar ve bu seyri en az üç yüz yıllık bir zaman dilimine yayar. Şüphesiz Cenâb-ı Hak Hakîm’dir ve hikmetle iş yapar. Bu hadisler, Hazret-i Îsâ’nın (as) gökten inip, akşamdan sabaha deccâli ve arkadaşlarını etkisiz bırakacağı... vs. gibi teklif sırrına aykırı biçimde yorumlanmamalı. Hazreti İsa’nın (as) gökten inince yer yüzünde bahçıvanlık yapacağı da beklenmemeli. Hazret-i Îsâ (as) madem ki gökten inecek; bu inişte kendi dininin hurâfelerden arınması ve Allah’ın son dini olan İslâmiyetle barışması ile bizzat ilgilenecektir. Bu ilgi de öyle akşamdan sabaha değil; Allah’ın Hakîm ve Fâtır isimlerine uygun bir biçimde, olayların fıtrî olarak yaşandığı sosyal bir süreçte vâki olacaktır. Yani hiç şüphesiz teklif sırrına uygun olacaktır.

İşte Üstad Hazretleri, Hazret-i İsa’nın (as) gökten inişi ile ilgili hadisleri bu uzantılarla birlikte inceler. Meselâ, Üstad Bedîüzzaman’a göre, bin yedi yüzlü yıllarda Avrupa’da Katolik mezhebine ve uygulamalarına karşı halkın ilim adamlarıyla, düşünürleriyle, aydınlarıyla birlikte ayaklanması ve ilme, akla, düşünceye, hürriyete ve insan haklarına daha eğimli ve yaklaşımlı olan, Tevhid inancına bir adım yaklaşmış bulunan ve Protestanlık mezhebinin doğması ile sonuçlanan olaylar, âhir zamanla ilgili hadis-i şerif haberlerinin gerçekleşmeye başladığı olaylardır.

Nitekim Katolik mezhebinin marifeti olan ve Hıristiyanlar içinde yüz yıllarca süren kanlı iç savaşlara neden olan katı “ruhbanlık” kurumunun aforozlarla (dinden çıkarmalarla), günah çıkartmalarla, ilmi, aklı ve düşünceyi mahkûm eden anlayışıyla kendi dindaşına dünyayı cehenneme çeviren uygulamaları Protestanlık mezhebiyle ortadan kaldırılmış; akla, ilme ve düşünceye imkân tanınmış, her bir kulun Allah’a aracısız ve doğrudan ulaşabileceği anlayışı getirilmişti. Şüphesiz bu yeni anlayışı ile Hıristiyanlık Tevhide doğru bir adım atmış oluyor ve Hazret-i Îsâ’nın (as) inişi ile ilgili haberleri doğrulayan olaylar zinciri de böylece başlamış oluyordu.

Üstad Saîd Nursî Hazretleri “Nasrâniyet (Hıristiyanlık), ya intifâ (sönecek) veya ıstıfâ edip İslâmiyet’e karşı terk-i silâh edecektir. Nasrâniyet birkaç defa yırtıldı, Protestanlığa geldi. Protestanlık da yırtıldı, Tevhîde yaklaştı. Tekrar yırtılmaya hazırlanıyor. Ya intifâ bulup sönecek veya hakîkî Nasrâniyetin esâsını câmi olan hakâik-i İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır. İşte bu sırr-ı azîme Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm işâret etmiştir ki: ‘Hazret-i Îsâ nazil olup gelecek, ümmetimden olacak, şerîatımla amel edecektir’”3 ifâdeleriyle ve, “Prutluğa (Protestanlığa) tâ geldi. Prutlukta görmedi ona salâh verecek. Perde yine yırtıldı, mutlak dalâle düştü. Bir kısmı lâkin bâzı yakınlaştı Tevhîde; onda felâh görecek”4 ifâdeleriyle yırtılan Hıristiyanlığın bir kısmından dalâlet çıktığını, yani sosyalizm, Freudizm, ateizm, komünizm gibi akımların türediğini, fakat bu akımlar kayıtsız-şartsız dalâlet olduğundan, insan oğluna kurtuluş vermeyeceğini; bir kısmının ise Tevhîde yaklaştığını, gerçek kurtuluşu Tevhîd’de ve İslâmiyet hakîkatlerine teslim olmakta bulacağını; böylece de bu olayların Hâtemü’l-Enbiyâ olan Âhirzaman Peygamberinin (asm) haberlerini doğrulayacağını bildiriyor.

Nitekim günümüz dünyasında artık, merhum Cemil Meriç’in “deli gömlekleri” diye nitelediği “izm”lerin güç ve kudretinden eser kalmadığı gibi; Batıda ve Hıristiyanlar içinde Allah’ın Tevhîd dînine büyük bir teveccüh ve yönelişin başladığını, Hıristiyanların da bu yönelişi normal karşıladığını, hattâ İslâmiyet’in Avrupa’nın yeni dîni olarak tecellî etmeye başladığını Allah’ın lütfu ile görmekteyiz.

Üstad Bedîüzzaman’a göre, kendi dînini iki bin yıllık hurâfelerden ve batıl inançlardan arındırmak hikmetiyle nüzûl edecek olan Hazret-i İsa (as) geldiğinde, herkes onun hakikî İsa olduğunu tanımayacaktır. Sadece Onun mânevî yakını olan kâmil îmân sahipleri iman nuru ile onu bileceklerdir.5

Dipnotlar:
1- Buhârî, 6/1018; Tirmizî, Fitne, 44;
2- Buhârî, 9/1406;
3- Mektûbât, s. 454; Hutbe-i Şafiye, s. 103;
4- Sözler, s. 643;
5- Mektûbât, s. 61.
 
Üst Alt