Dördüncü Şua

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz

b500.gif

b501.gif

b502.gif

b503.gif

b504.gif

b505.gif

b506.gif

b507.gif

b508.gif

b509.gif

b510.gif

b511.gif

b512.gif

b513.gif

b514.gif

b515.gif

b516.gif

b517.gif

b518.gif

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b519.gif
b520.gif
b521.gif


İkinci Nükte
Benim bekama bedel, İlah-ı Baki, Halık-ı Baki, Mucid-i Baki, Fatır-ı Baki, Malik-i Baki, Şahid-i Baki, Mabud-u Baki ve öldükten sonra beni diriltecek Bais-i Baki olan Allahım bana yeter. O halde, benim vücudumun zevale gitmesinin önemi yok. Bundan dolayı hüzün, teessüf ve tahassür çekmemeliyim. Çünkü, Mücidim bakidir ve esmasıyla her vakit icad eder. Şahsımda hiçbir sıfat yoktur ki, Onun baki olan isimlerinden birinin şuaı olmasın. Binaenaleyh, o sıfatın fena ve zevali, onun için bir idam değildir. Çünkü, o, ilim dairesinde mevcuddur ve Halıkınca baki ve meşhuddur.
Ve keza, beka ve ondan alınacak lezzet olarak, Onun baki isimlerinin bir aynası durumundaki mahiyetimde temessül eden baki İlahım olduğuna dair ilmim, izanım, şuurum ve imanım bana yeter. Benim hakikat-i mahiyetim, ancak o ismin bir gölgesi olabilir. O ismin benim hakikatimin aynasında temessül etmesi sırrıyla, öz hakikatim sevimli hale geldi. Kendisi için değil, belki kendisine yansıyan ismin sırrıyla, onda temessül edenin bekası, onun için çeşitli yönden bekadır.
Üçüncü Nükte: "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir." Çünkü, O öyle bir Vâcibü'l-Vücuddur ki, akıp giden mevcudat, ancak Onun icad ve varlığının tecelliyatının tazelenen aynalarıdır. Onunla, Ona intisap etmekle ve Onu tanımakla hadsiz varlık nurları kazanılır; Onsuz ise sınırsız yokluk karanlıklarına düşülür ve ayrılık elemleri çekilir.
Bu akıp giden mevcudat, aynalardan ibarettir. Bunlar, yok oluş ve ayrılıklarındaki itibarı değişiklikle tazeleniyorlar; fakat, altı vecihle baki kalıyorlar.
· Birincisi: O güzel manaları ve misali hüviyetleri beka buluyor.
· İkincisi: Suretleri misali levhalarda baki kalıyor.
· Üçüncüsü: Uhrevi semereleri bakileşiyor.
· Dördüncüsü: Rabbine yaptığı tesbihatının beka bulması ki, kendisi için temessül ediyor ve bir nevi varlık oluyor.
· Beşincisi: İlim dairelerinde ve ebedi manzaralarda baki kalıyor.
· Altıncısı: Ruhlu varlıklar ise, ruhları beka buluyor.
Varlıkların ölüm, yokluk, ayrılık, adem, görünme ve sönmelerindeki farklı vazifeleri ancak esma-i İlahiyenin gerektirdiği vaziyetleri göstermekten ibarettir. Bu vazife sırrından dolayıdır ki, mevcudat, ölüm, hayat, varlık ve yoklukla dalgalanan gayet süratle akan bir nehri andırır. Bu vazifeden bir daimi faaliyet ve bir sürekli Hallakıyet tezahür eder. O halde benim ve herkesin şöyle demesi gerekir:
"Hasbünallahü ve nimel-vekil" : Yani, Vâcibü'l-Vücudun eserlerinden bir eser oluşum, varlık olarak bana yeter. Bu nurlu ve ayna olan vücudun bir an-ı seyyalesi, benim için geçici ve neticesiz olan milyonlarca sene yaşamaktan daha iyidir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
adece Bu Risale İçinde Ara :
b543.jpg

Evet, İmân sayesinde Allah'a olan mensubiyetimi anlama sırrıyla, bir dakika yaşamak, bu mani intisaptan mahrum olarak binler sene yaşamanın yerine geçer. Hatta, o tek dakika, mertebelerce, o binler seneden daha mükemmel ve daha geniştir.


Ve keza, benim gökte azameti, yerde ayetleri görünen ve göklerle yeri altı günde yaratan Zatın sanatı olmam, varlık ve değer olarak bana yeter.


Ve keza, benim semayı kandillerle süsleyip aydınlatan ve yeri çiçeklerle bezeyip parlatan bir Zatın sanatı olmam, varlık ve kemal olarak bana yeter.


Ve keza, benim bu kainatın mükemmellik ve güzellikleriyle Onun kemal ve cemaline nispeten zayıf bir gölge, kemalinin alametleri ve cemalinin işaretleri olan bir Zatın mahluku ve kulu olmam, iftihar ve şeref olarak bana yeter.


Ve keza, tohum ve çekirdekler denilen bir avuç latif sandukçaların içerisine kudretiyle ve bir


"Ol!" emriyle milyonlarca kantar gıda yerleştiren ve bu latif sandukçalarda sayılamayacak kadar nimetleri depolayan Zat, herşeye bedel bana kafidir.


Ve keza, her güzellik ve iyilik sahibine bedel, o sonsuz güzellik ve rahmet sahibi olan Zat bana kafidir. Ki, bu güzel masnuat, mevsim, asır ve devirlerin geçmesiyle Onun cemal tecellilerinin tazelenmesi için birer ayna vazifesi görür. Bahar ve yaz mevsimlerinde birbiri ardı sıra gelen meyveler ve peş peşe devam eden nimetler, ancak Onundur. Mahlukat, günler ve yıllar gittikçe sürüp giden ihsan mertebelerinin yenilenmesi için birer mazhardır.


Ve keza, benim ölüm ve hayatın yaratıcısı olan Allah'ın isimlerinin cilvelerine bir harita, bir fihriste, bir özet, bir ölçü ve bir mikyas olmam, hayat ve mahiyetleri bakımından bana yeter.


Ve keza, benim kudret kalemiyle yazılmış Kadîr-i Mutlak, Hayy-ı Kayyum ve Esma-i Hüsna sahibi Fatırımın zati şuunatına hayatımın ayinedarlığıyla delalet edip anlatan bir kelime oluşum, hayat ve vazife olarak bana kafidir.


Ve keza, benim vücuduma giydirilen süslü elbiseler, fıtratıma yerleştirilen hilatlar ve İlahi rahmetin süslü hediyelerinin dizildiği bir gerdanlığı andıran hayatımla beni böylece teçhiz eden Halıkımın isimlerinin cilveleriyle süslenişim, kainat Halıkının nazar-ı şuhuduna ve kardeşlerim olan mahlukata yaptığım ilan, teşhir, hayat ve hakk-ı hayat olarak bana kafidir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b565.gif

Ve keza canlıların hayatı veren Zata sundukları hayat hediyelerini anlamam, bunu görüp şahitlik etmem, hakk-ı hayatım olarak bana kafidir.
Ve keza, Ezel Sultanımın nazar-ı şuhuduna imani bir şuurla arz etmek için, Onun ihsanının sanatlı cevherleriyle süslenmem, böylece nazar-ı dikkatleri üzerime çekmem, hakk-ı hayatım olarak bana kafidir.
Onun kulu, masnuu, mahluku olduğumu, Ona muhtaç bulunduğumu; Onun ise bana karşı Rahim, Kerim, Latif ve Münim olduğunu, rahmet ve hikmetine yaraşır şekilde beni terbiye ettiğini bilmem, anlamam, hissedip İmân etmem, hayat ve lezzet-i hayat olarak bana kafidir.
Ve keza, sonsuz kudret sahibi Kadirin kudret mertebelerine, sınırsız rahmet sahibi Rahimin rahmet derecelerine, mutlak kuvvet sahibi Kavinin kuvvet tabakalarına mutlak acz, fakr ve zaafım gibi özelliklerimle bir ölçü oluşum, hayat ve kıymet-i hayat olarak bana kafidir.
Ve keza, cüz ı ilim, irade ve kudretim gibi cüz'i sıfatlarımla Halıkımın muhit sıfatlarını anlamam, mesela Onun herşeyi kuşatan ilmini kendi cüz'i ilmimin mizanıyla idrak etmem, bana kafidir. ·
Ve keza, İlahımın sonsuz kemal sahibi, kainattaki bütün kemallerin de Onun kemalinin delilleri ve işaretleri olduğunu bilmem, kemal olarak bana kafidir.
Ve keza, Allah'a olan imanım, bende kemal olarak bana kafidir. Çünkü, insan için iman, bütün kemalatın kaynağıdır.
Ve keza, çeşitli organlarımın türlü dilleriyle, istediğim bütün enva-ı çeşit ihtiyaçlarımı karşılayan, bana yedirip içiren, beni terbiye edip idare eden ve kemale erdiren, güzel isimler sahibi olan Allahım,
Rabbim, Halıkım ve Musavvirim bana kafidir. Onun şanı ne yüce, ihsanı ne geniştir.
Dördüncü Nükte: Benim emsalimin suretlerini, belli bir sudan, ince ve güzel sanat, kudret, hikmet ve rububiyetiyle açan Zat, bütün arzularım için bana kafidir.
Ve keza, beni yoktan yaratan, kulak ve gözlerimi açan, cismime bir lisan ve kalb takan, bedenime ve cihazatıma türlü türlü rahmet hazinelerindeki nimetlerini tartmak için sayılamayacak kadar hassas mizanlar yerleştiren ve aynı zamanda, isimlerinin çeşit çeşit hazinelerini anlamam için lisan, kalb ve fıtratıma hadd ü hesaba gelmez hassas aletler derc eden Zat, bütün maksatlarım için bana kafidir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b585.gif

b586.gif

b587.gif

b588.gif


Ve keza, benim küçük ve hakir şahsıma, fakir ve zaif vücuduma bu organ ve aletleri, bu aza ve cihazları, bu duyu ve duyguları, bu latife ve maneviyatı, bütün nimet çeşitlerini hissettirmek ve pekçok isimlerinin tecellilerini tattırmak için, büyük uluhiyeti, güzel rahmeti, yüce rububiyeti, kerim
merhameti, azim kudreti ve latif hikmetiyle derc eden Zat bana kafidir.
Beşinci Nükte: Ben ve herkes, halimizle, sözümüzle şükür ve iftiharla şöyle demeliyiz: "Beni yaratan, yokluk karanlıklarından çıkaran ve vücud nurunu bana ihsan eden Zat, bana kafidir."
Ve keza, beni hayat sahibi kılan ve hayat vasıtasıyla herşeyi ihsan eden ve o sayede elimi herşeye ulaştıran Zat bana kafidir.
Ve keza, beni insan olarak yaratan ve manen büyük bir alem, kainattan daha büyük, küçük bir alem yapan, insaniyet nimetini ihsan eden Zat, bana kafidir.
Ve keza, beni mümin kılan, dünya ve ahireti nimetlerle dolu iki sofra halinde önüme süren İmân nimetini ihsan eden Zat, bana kafidir.
Ve keza, beni sevgili peygamberi Hazret-i Muhammed'e'e (a.s.m.) ümmet yapan ve kemalat-ı beşeriyenin en yükseği olan Allah'ı sevmek ve Onun tarafından sevilmeyi ihtiva eden imanı bana ihsan eden Zat, bana kafidir. Çünkü, İmân sayesinde kazanılan muhabbetle müminin istifade elleri, imkan ve vücub dairelerinin ihtiva ettikleri sonsuz nimetlere uzanır.
Ve keza, beni bir cansız, bir hayvan ve bir sapık yapmayarak cins, nev, din ve İmân bakımından yaratıklarının birçoğundan üstün kılan Zat, bana kafidir. Ona hamd ve şükürler olsun.
Ve keza, beni isimlerinin tecellilerine geniş bir ayine yapan ve "Arz ve sema Beni içine alamazken, Ben mümin kulumun kalbine sığarım," yani, "insanın mahiyeti, bütün kainatta tecelli eden esma-i ilahiyenin tecellileri için geniş bir ayinedir" kudsi hadisinin sırrıyla kainata sığmayan bir nimeti bana ihsan eden Zat, bana kafidir.
Ve keza, yanımdaki mülkünü, benim için muhafaza etmek üzere benden satın alan, sonra da bana geri iade eden ve fiyat olarak da bana Cenneti veren Zat, bana kafidir. Vücudumun zerrelerinin kainat zerreleriyle çarpımından çıkan toplam kadar Ona hamd ve şükürler olsun.
Rabbim bana yeter, Allah büyüktür. · Rabbim bana kafidir, Allah'ın şanı yücedir. · Allah'ın rahmet eylediği nur-u Muhammed La ilahe illallahtır.
Rabbim bana kafıdir, Allah'ın şanı yücedir. · Kalbimin sırrı zikrullahtır · Allah'ın rahmet eylediği Muhammed'in'in zikri La ilahe illallahtır.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt