Adem Aleyhisselam’ın Yaratılışı

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Tefsir alimleri ve tarıh yazarları buyurmuşlardır ki:
Allah-u Teala Adem (a.s.) ı yaratmak istediği zaman toprağa şöyle emr etti:
“-Senden bir bölük halk yaratsam gerekir .Bunlardan bir kısmı bana itaat eder . Diğeri ise ASİ olur. Mut’ileri CENNET’e, Asileri CEHENNEM’e koyarım
Zavallı TOPRAK, yalvararak dedi ki;
“-Ya Rabbi itaat edenlere diyeceğim yok.Lakin İSYAN edenlerin cehenneme gireceklerinden çok korkuyorum…Yer bunu söyledi ve çok ağladı Halen yer yüzündeki KAYNAK ve NEHİRLER o ağlamanın eseridir..
Hak Teala Cebrail (a.s.):
“-Gidip yerden bir miktar toprak getir diye emretti..
Cebrail (a.s.) yere geldi Toprak alacağı sırada, yer feryat edip;
Cebrail aleyhisselam yere geldi. Toprak alacağı sırada yer feryat edip ;
“-Allah-u Tealının büyüklüğüne sığınırım.Bu gün benden bir şey alma. Zira yarın cehenneme girerler. Dedi ve çok yemin verdirdi.
Cebrail Aleyhisselam yerin bu halına acıyıp toprak almadı. Boş el ile Hak Teala’ya rucü etti.
Allah-u Teâlâ (c.a.);
“-Niçin boş geldin.” Buyurdu.
Cebrail Aleyhisselam:
“-Ya Rabbi sana malumdur ki emrini yapmamak niyet etmedim. Keremine güvenerek yerin ağlayıp sizlamasına acıdım. Onun için toprak almadım.” Dedi.
Sonra Mikail Aleyhisselam’a emrolundu. O da yere indi. Lakin o da yer’e şefkatınden boş döndü. Özür diledi .
Sonra İsrafil Aleyhissealm‘a emrolundu. O da toprak almadan döndü.
En son AZRAİL Aleyhisselam’a emrolundu. Azrail Aleyhisselam yere indi. Her kıt’adan bir miktar toprak alıp TAİF ile MEKKE-İ MÜKERREME arasına koydu.
Kırk arşın yüksekliğinde bir yığın oldu. Bir rivayete Azrail Aleyhisselam toprağı alacağı zaman yer feryad etti.
Hak Teâlâ‘den nida geldi ki;
“-Ey Zemin üzülme senden aldığımı güzel bir şekilde sana iade edeceğim. Cansız toprak alıp, Arif-i billah gönderirim. Siyah toprak aldım. Ay yüzlü beyaz azalı olarak iade ederim.”
Velhasıl bu toprak dünyanın her yerinden alındı. Çeşitli renkleri vardı. Onun için İnsanoğlu da çeşitli renk ve şekillerde ve çeşitli tabiat ve huylarda halk olundu.
Sonra bu toprak yığınının üzerine bir parça bulut gönderdi. Kırk gün yağmur yağdırdı. Bir rivayete kırk yıl yağdırdı. Otuz dokuzu GAM denizinden, biri FERAHLIK denizinden yağdı.
Onun için İnsanoğlunun üzüntüsü çok, sevinci azdır. Sonra kırk sabah Adem aleyhisselam’ın çamurunu kudretiyle yoğurdu.
Cebrail (a.s.) a lütfü izzetten hava getirmesini,
Mikail (a.s.) a ateş getirmesini emir buyurdu.
Getirip koydular.
Bir rivayete hak Teâla yetmiş bin meleğe emretti. Cennetten su getirdiler o toprağa döktüler. Sonra bir parça buluta emr olundu.Kırk yıl yağmur yağdırdı. Siyah renkli bir çamur oldu. Sonra kudret güneşi ile o çamuru kuruttu. Bir rivayette o çamur kurumadan.Vucut azaları yapıldı. Sonra kurudu.
O kadar kuru oldu ki vurulduğu zaman saksi gibi ses verirdi. Sonra azası şekillendi. Burada kudret-i ilahiye’nin eseri fazla oldu.
Bir rivayete Adem (a.s.) başını KABE toprağından Gerdanını BEYTÜL MAKDES toprağınden, mübarek arkasını ve karnını HİNT toprağınden elerini MEŞRİK’TEN ayaklarını MAĞRİP’TEN, diş, sinir damar ve kemiklerini başka yerlerin toprağınden halk etti.
Adem (a.s.) kalıbı tamamlandıktan sonra kırk yıl yerde durdu. Bu müddet zarfında Hak Teala meleklere, giderek Adem (a.s.) ın kalıbını ziyaret etmelerini emretti. Melekler onun suretının güzelliğine ve ilgi çekilen duruşuna hayran oldular. Zira o şekilde bir mahluk hiç görmemişlerdi.
Bir gün İblis daha kovulmadan evvel tebasıyle gezerken Adem (a.s.) ın kalıbını görmek için uğradılar.
Görünce hayret edip nasıl bir şey olduğunu merak ettiler. İblis parmağıyle hafifçe dokundu. Muazzem bir ses çıktı. Bu ses yabancı birinin eli dokunduğu için idi.
İblis;
“-Üzülmeyin, içi boştur. dedi. sonra Sabredin ben karnını deleyim içinde ne vardır size haber vereyim. deyip karnını deldi.
İçine girdi. Gökler alemınde gördüğü her şeyi orada gördü. Bir de acayıp mahzen gördü. Kapısı kilitli idi. İçine girmek için ne kadar uğraşdı ise de giremedi. Adem (a.s.) in kalıbı onu red etti. Koğuldu.
Devam edecek…
Peygamberler tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)
Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Büyükler buyurmuşlardır ki;
-”Gönül Allah-u Teala’nın nazar ettiği bir yerdir Çalış oraya gir. Hak Teala’nın nazarına kavuşursun. Bir veli’nın gönlünden düşmek Arş ‘den Yer’e düşmekten daha kötüdür.”
İblis Kalıpten çıkıp gördüklerini anlattı. Dedi ki;
“-İçerisi şehir gibidir Dolaşmak kolaydır, lakin bir hazıne gördüm, içine giremedim. Sırrına da
vakıf olamadım. Bu sebepten canım sıkıldı Kalbim kıvrıldı.
Sonra dedi ki;
“-Ey arkadaşlar. Eğer HÂK TEÂLA bunu bizden daha kiymetli tutarsa siz ne yaparsınız.
Oradakiler:
-”Kabul eder tabi oluruz..”dediler.
İblis kalbinden geçirdi ki;
-”Eğer bunu tercih ederse ben ASİ olurum. Eğer bani tercih ederse onu helak ederim.”
Halbukı Hak Teala kur’anı Kerim’de (Ben sizin gizli ve aşikar işlerinizi bilirim.) buyurdu.
Hâk Teâla, Adem (a.s.) ın kalıbına RUH vereceği zaman Cebrail (a.s.) a :
“-Habibi’min Nuru’nu getir Adem (a.s) ın iki kaşı arasına EMANET olarak koy. Buyurdu.
Büyükler buyurmuşlardır ki;
-”Avcılar bir avuç toprak altına yem koyup tuzak hazırlarlar. Kuş o yemi görüp tuzağa tutulur.
Hak Teala da Adem (a.s.) ın toprağına o NUR’U koydu. Ruh kuşu onu görüp meyletti. Böylece ruh bedene tealluk etti.
Adem (a.s.) ın vucudu Hak Teala’nın kudretiyle tamam oldu. Hak Teala alem-i emr’den olan ruh’a
“-Şu yaratmış olduğum cesede gir.” Diye emr etti.
Ruh baktı. Karanlık bir yer gördü. Özür dileyip girmek istemedi. Hak Teala üç kere hitab etti..Ruh özür diledi.
Sonunda Hak Teala:
“-İstemiyerek gir, istemiyerek çık.” Buyurdu.
Çünkü ruh latiftir Madde değildir. Cesed ise madde olduğu için ruh girmek istemedi. Lakin bu cesedin alnında .Sultan-i Embiya’nın ışığı ile göz pınarından zevk ve şevk ile cesede girdi. Adem (a.s.) dimağı hayat buldu..
Ruh yüzyıl dimağ içinden döndü sonra vucudu dolaşmaya başladı. Her nereye gitse saksı gibi olan beden et ve kan olup canlandı. Gözüne ulaşınca görmeye başladı.. kendi bedenine baktı. Henüz vucudunun bazı yerleri balçık idi. Lakın alnındeki nurdan ışıl ışıl parliyordu.
Rivayet olunurki;
Adem (a.s.) mübarek gözlerini açınca arşa baktı. Orada ; Orada (LE İLAHE İLALLAH MUHAMMEDÜN RESÜLULLAH. ÜMMETÜN MÜZNİBETÜN VE RABBUN ĞAFUR) Yazılmiş gördü. İki şey düşündü. Habibullahın şanını, yüksekliğini ve ümmetinin günahkarlığını. Hayret etti.
Hak Teala’den sual etti.:
“-Ya Rabbi, bu kimdir ki ismini kendi ismin ilen yan yana yazdın?”
Hak Teala buyurdu ki ;
“-Evladınden bir peygamberdir. Senden yahud evladınden bir zelle sadır olsa, onun şefaatiyle afv ederim.
Adem (a.s.) hatırına şöyle geldi ki; (Babanın oğula şefaat etmesi daha uygun olurdu. Acebe niçin aksı oldu ?)
Hâk Teâla Cebrail aleyhısselam’a buyurdu ki;
“-Ya Cebrail, çabuk koş, yetiş. Adem’i o düşünceden kurtar. Yoksa helak olur.
Cebrail (a.s.) bir anda geldi Adem (a.s.) göğsünü yardı. O endişenin yarısını çıkarıp toprağa gömdü.Yarısı Adem (a.s.) in kalbinde kaldı.Yere gömülen yarıden, bir ağaç meydana geldi. Sonra bu ağaç hataya sebep oldu. Kalbınde kalan yarıdan nefs-i emare hasıl oldu.
Ondan sonra ruh kulağa ve dimağın tamamına geldi o zaman aksırdı ve
-”(ELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN )”Dedi.
Hak Teala(c.c.) de: (Yerhamüke Rabbüke velihaza halaktuke ya adem.) Yanı: (Ey adem.seni bunun için halkettim. Nimetimi yemeden şükrettin.Bende seni günah etmeden afv ettim) buyurdu.
Hak Cella ve ala hazretleri, Adem (a.s. ) in hılkatınde günaha vesile olacak sebepleri bilir ve ilacını, günah hasıl olmadan buyurdu ki bu onun merhametindendir.
Devam edecek……
Peygamberler Tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)
Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Rivayet olunur ki:
Adem (a.s.) rahmet kelimesini işitince (eyvah ) dedi. ve elini başına koyup ağladı. Musibet zamanınde böyle yapmak evladıne adet oldu.
Hâk Teâla (c.c. ) buyurdu ki
“-Ya Adem niçin EYVAH dedin ve ağladın ?
Hak Teala Buyurdu ki:
“-Ya Adem, niçin eyvah dedin ve ağladın?
Adem Aleyhisselam:
“-Ey Rabbim, gözümü açtım (ümmetün müznibetün )Yani günahkar ümmet yazısını gördüm. Kullarını duymağa başladım.(Yerhamüke rabbüke .) Rabbin sana acısın kelamını işittim. Bundan anladım ki, bu ümmet isyan eder .İsyan ise cezayı gerektirir. Ben ise cezaya dayanamam.” dedi.
Hak Teala’dan hitap geldi ki;
“-Ya Adem,(ümmetün müznibetün) yazısına baktın. Hemen sonra, (ve rabbün gafur.) Allah’u teala çok afv edicidir, yazısını görmedin mi?
Ey aziz, Hak teala, Adem aleyhisselamın çamurumu kendi kudret eliyle yoğurdu.Bunun gibi ruh vereceği zaman kimseyi vasıta yapmadı. (Ona kendi ruhumdan üfledim) buyurdu. Hak tealanın kimseyi bu işte kimseyi vasıta yapmamasının nedeni budur ki: Alem-i emrdendir.
Alem-i emr ulvidir, yüksektir.Beden ise, alem-i aktandır.Alem-i halk, suflidir, alçaktır. Aradaki mesafe çoktur.Yolda düşmanı fazladır.Ruh o ulvi alemden bu sufli aleme inerken düşmandan zarar görmesin ve rabbine yakınlığın lezzetini unutmasın diye hak teala bizzat kendisini bedene iletti.
Ruh İnsan bedenine girince, baktı ki; karanlık bir yer ve ateş, hava, su, toprak gibi tıpkı birbirine zıt maddelerden yapılmış.
Kendi kendine (-”Bu bina ebedi kalmaz, çabuk çöker.”) dedi.
Sonra dört taraftan vahşi hayvanların kendisine saldırdığını gördü. İnsan tabiatında bulunan kötü huylar ve kötü sıfatlar birer hayvan suretinde saldırdı.
Şehvet, Akrep suretinde ,gazab; yırtıcı hayvan şeklınde idi. Her sınıf hayvan orada idi ve hep birden hücüma geçtiler Yedi başlı bir ejderha ruha kast etti. Önünden ve arkasınden sinek ve arılar gibi hamle yaptılar. Nazlı ruh uzun müddet alemlerde durup durup, Hak Teala’ye yakınlık peyde etmiş iken, bu vaziyet karşısında geldiği yere dönmek istedi. Lakin kendi kendine gidemezdi.
Çaresizlik içinde bir kere (AH) ETTİ. O Ah’ den buhar yükseldi, Dimağa erişti. Bir kere aksırdı. Bu aksırma ile vucuduna haraket gelip, her a’zasi canlandi. Alemi temaşeya başladi.
Yeri rengarenk çiçeklerle süslü, göğü, sayısız yıldızlarla nurlu gördü. Alemdeki bu büyük san’ati ve incelikleri seyretti.Sonunda (Hak Teala’nın zatının nurunu müşahededen mahrum kaldımse, bari onun varlığını ve büyüklüğünü gösteren sıfatlarının nurlarını müşahede ederim.) dedi.
Ruh Adem (a.s.) in cesedine yerleştikten sonra zaman zaman HakTeala’ye yakınlığını ve eski makamlarını hatırlayıp üzüldü. Bu keder kafesini parçalayıp alışmış olduğu eski vatanına dönmek isterdi.Onun için ruh’u, çocuk avutur gibi kah meleklerle beraber yaparlar, kah bağlarda, bostanlarda gezdirip oyalarlardı. Böylece eski vatanına olan iştiyakı biraz sakin oldu.
Zaman zaman Hazret-i Rabbil İzzetten selam getirirler ve çeşitli vaadler ve türlü müjdeler verirlerdi. Böylece ruh, bu fani dünyada bir kaç gün, alemin kokuları ile diri kaldı.
Şeyh VERKANİ (K.S.) Fatiha’nin şerhinde der ki;
“-Ruh bu cisim ile hiç yakınlık peyda etmedi. Onu sevemedi. Çünkü ayni cinsten değildiler. Biri alem-i emr’den, diğeri Alem-i Halk’tan idi. Lakin sonsuz kudret sahibi olan Allah-u Teâlâ, birbirine hiç benzemiyen, birbirinin zıddı olan ruh ile bedeni birbirine yaklaştırdı. Bu yaklaşma (Agah olun, Ruh de emr de o Allah (c.c.) içindir.) kavliyle oldu. Ruh kuşu beden kafesine kendi isteğiyle girdi.
Devam Edecek….
Peygamberler Tarihi Mearicün Nübüvve (Altı parmak)
Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Hak teâla yaratacağı insanları kaleme bildirdi. Ondan levh öğrendi. Levh’den, İsrafil Aleyhis selam öğrendi, Cebrail aleyhis selama bildirdi. Sonra bütün melekler öğrendiler, sonra hak teâlanın kazası meydana çıktı.
Hak teâla nar’a emr etti. Nar havaya karıştı. Rüzgar hasıl oldu. Rüzgar ateşten sıcaklık aldı. Rengini alıp can’ın gıdası oldu. Hak teâlanın inayeti ve iradesi, canlıları bu karanlık aleme gönderince gıdalarını da rüzgara ısmarladı. Onlara, gıdalarını bu rüzgar vasitesiyle gönderdi.
Bununla birlikte binlerce meleğ’i de bu işe memur eyledi. Şöyle ki; bu melekler canlarının gıdası olan havanın insanların burun deliklerinden ciğerlerine kolaylıkla inmesine yardim eder.
Böylelikle insanların muhtaç oldukları en lüzümlü gıda olan hava’yı Hak Teâla onlara bedave bahş etti. Zahmetsizce insanların ciğerlerine gönderdi. Bu havaya kendi kokusunden verdi. Can bu kokuyu koklayıp taze hayat buldu.
İnsan bir saatte bin defa nefes alıp verir. Bir günde yirmi dört bin defa cana, Rahman’ den haber gelir, ruh’a, Rahman’den haberini, bedenın her noktasına, kemiklerin iliklerine kadar sirayet ettirmesi emr olunur.
Can, dost’tan bu haberi aldığı müddetçe beden hayata kalır. Bu haber kesilince, Can bu tenden gider. Asıl vatanına kavuşur. Beden haraketsiz kalır.
Ruh güneşi, Beden sarayına doğunca aza pencerelerinden bu güneşin ışıkları aksetmeye başladı. O kadar ki; her aza bu nurları kendinden sandı. Hepsı kendi güzelliğini ve kendi olgunluğunu söyleyıp iftihar etmeğe başladiler.
Göz;
-“Ben olmazsam alemi kim görürdü.” dedi.
Ayak:
-“Ben olmazsam nasıl ayakta durulurdu, ve ne ile yürünürdü.” dedi.
El Tutmasi ile,
Kulak işitmesi ile,
Lisan konuşmasıyle,
Velhasıl her aza kendi özelliğini öne sürüp, övündüler.
O esnada ruh, bunların bu konuşmalarını işitip;
-“(Eğer ben olmasaydım, hepiniz haraketsiz olur çürüyüp heba olurdunuz.)” dedi.
Ruh sözünü bitirir bitirmez, gaybden bir nida geldi;
-“(Ey ruh ve can. Eğer Cana’nın Cemalınden sana nur aksetmese, Celal cemalım hakkı için sen de beden gibi hemen fanı olurdun.”
Hak Teala, Adem (a.s.) a bütün mahlukların isimlerini öğretti. Adem (a.s.) ın vucud sarayını yaratıp, onu ruh ile şereflendirdiği ve süslediğinin hikmetini yukarıda kısaca beyan ettik. Şimdi bu hikmeti biraz daha açıklayacağız.
Devam edecek…..
Peygamberler Tarihi Mearicün Nübüvve (Altıparmak)
Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun. AMİN…
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Şimdi Bu hikmeti biraz daha açıklayacağız:
Allah’u Teâle (c.c.) Hazretleri İSRA Suresinin Yetmişinci ayet-i kerimesinde:(Biz İnsanlari Hayvanlar üzerine terkim ettik.) Buyuruyor.
Böylece hilafet tacını ve keramet elbisesini, Adem (a.s.) a verdi. Hak Teala yarattığı mahlukatın hepsini meleklere arz edip: Eğer sadık iseniz, bunların isimlerinden haber verin.) buyurdu.
Müfessirler derler ki:
Alah-u Teâla (c.c.) Bakar suresinin otuzunca ayeti kerimesinde : ( Ben yeryüzünde halife halk edeceğim.) buyurduğu zaman bütün melekler endişe ettiler.
Şöyle ki:
Hak Teâla’nın yarattıklarınden bizden daha kiymetli ve alim varmı ki, Allah-u Teâla (c.c.) ,kudretinin büyüklüğünü göstermek için Adem (a.s.) i halk edip eşyanın isimlerini öğretmekle onu mükerrem kıldı. Dediler.
Hak Teâla evvela eşyanın isimlerini Adem(a.s.) a öğretip sonra bu eşyayi meleklere arz etti. Ve (Eğer sadık iseniz, bunların isimlerini söyleyiniz.) buyurdu.
Demek ki evvel yaratılmak kiymetli olmayı göstermez. Sonra melekler acizliklerini itiraf edip, (sen her şeyden münezzeh ve mukaddes bir padişahsın. Bize ne ilham ettinse onu biliriz. Başka bir şey bilmeyiz.) dediler.
Buradan iki şey anlaşıldı:
Biri;
Adem (a.s.) in fazileti, diğeri alimin şerefi ve alimin abid üzerine fazileti olduğu. Nitekim Hadisi şerifte sallallahu aleyhi ve selem:
-“(Alimin Abid üzerine fazileti, benim en aşağı mertebede olanın üzerine faziletim gibidir )” buyurdu.
Hak Teâla’nın, Adem (a.s.) a eşyanın isimlerini öğrettiğinden murad hani eşya olduğunda ihtilaf olundu.
Bazı Alimler .(Meleklerin isimleridir.) dedi. Bazıları ise, küçük büyük, kedi, köpek, çanak, çömlek gibi her şeyin isimlerini bildirdi dedi. Ayet-i Kerimede ki (külleha) kelimesi ile bu manayı kuvvetlendirdiler.Bu isimleri nasıl öğrettiği hakkında da ihtilaf olundu.
Bazıları dedi ki :
Hak Teala (c.c.) ihtiyacları yarattıkçe isimlerini bildirdi. Böylece bütün eşyayı öğretmiş oldu. Bazılarına göre Cenabbi hak (c.c.) her şeyin ismini bir anda Adem (a.s.) in kalbine ilham etti. Her şeyi görüp kulanmadan bildi.
Hak Teala (c.c.) her eşyanın en ince noktasının özelliklerini isimlerini, sıfatlarını, her türlü usül ve kanun ilimlerini ve her çeşit san’atı ve aletlerın nasıl kullandığını Adem (a.s.) in kalbine bildirdi. Sonra kıyamete kadar gelecek olan evladının konuşacağı lisanları ve kulanacağı lugatları ve her birinin ayrı ayrı isimlerini bildirdi.
Melekler Adem (a.s.)in faziletini itiraf ettiler ve Hak Teâla’nın emriyle bir taht yaptılar ki yedi yüz ayağı var idi.İki ayağının arası bir kaç yıllık yol idi. Adem (a.s.) i bu taht üzerine bindirdiler. Mübarek boynuna ve pazusuna cennet cevherleriyle süslenmiş zinetler ve parmaklarına cennetten yüzükler taktılar. Seadet elbisesini arkasına ve keramet tacını başına giydirdiler
Adem (a.s.) ne zaman tebessüm etse dişlerinin nuru, güneş ışığı gibi alemi aydınlatır ve nereye dönüp baksa, alnında MUHAMMED’(ALEYHİSSELATU VESSELAM) ın nuru, on dördüncü ay gibi ışık saçardı.
Velhasıl melekler Adem (a.s.) in hüsn-ü Cemaline hayran kaldılar ve onun suretinde Hak Teâla’nın kuvvet ve kudretini müşahede edip;
-“( Hak Teâlâ her şeyin en iyi ve en güzelini yaratıyor)” dediler. Ve bunu dillerinden düşürmediler.
Hak Teâla (c.c.) meleklere;
-“(Adem (a.s.) in tahtını boynunuza alıp gökleri ve etrafı gezdirin ve ARŞIN yanına bırakın.) diye emr etti. Melekler emri yerine getirdiler sonra melekler (Adem’e(a.s.) secde edin) buyurdu:
Önce Cebrail (a.s.) secde etti.
Sonra sıra ile Mikail,
İsrafil,
Azrail
ve sonra bütün melekler (aleyhimüsselam ) secde eylediler.
Önce bu dört Melek secde ettiği için Hak Teâla (c.c.) Cebrail (a.s.) i Peygamberlerine VAHİY göndermekle vazifelendirdi.
Erzak hanesinin anahtarını Mikail (a.s.) e verdi
Kur’anı kerim in tamamını İsrafil ‘in (a.s.) eline yazdı.
Azrail (a.s.) i de Sevgiliyi sevgiliye kavuşturan ölüme vasıta klıdı.
Diğer meleklere de günahsızlık berat-ı yazıldı.
İblis gururunden secde etmemiştir.
Nakl edilir ki:
Melekler secdede yüz yıl, bir rivayete göre beş yüz yıl kaldılar. Başlarını secdeden kaldırdılar. İblisi öylece duruyor ve Adem (a.s.) in tarafına bakıyor gördüler. İttaatlarına şükr edip bir daha secdeye vardılar.
Onun için namazda iki secde emr olundu. Hak Teâl a İblis’e :
-“(Ey mel’un, Halifeme niçin secde etmedin.)” buyurduğunda
İblis:
-“(Ben ondan hayırlıyim. Beni ateşten, onu ise topraktan halk ettin. Ateş Latif saf ve ışıktır elbette topraktan yüksektir.)” deyip bu bozuk fikri ve yanlış kıyası ileri sürdü.
Böylece büyük hata etti. Zira toprak ateşten bir çok bakımlarden üstündür.(Tevazu edeni Hak Teala yükseltir.) sözü buna bir delildir…
Mearicün Nübüvve (Altıparmak)
Allah-u Teâla bizleri ve sizleri Şeytan Aleyhilla’net in şerrinden korusun..AMİN…
 
Üst Alt