8- Hurûf-u Mukattat

MURATS44

Özel Üye
Demek tekerrür zannedilen, hakikatte tekerrür değildir. Ancak


b216.gif
-1-

kabilinden, o ayrı ayrı hikmetleri, nükteleri, gayeleri ifade eden tekrarlı kelamlar, yalnız ibarece, lafızca birbirine benzedikleri için tekrar zannedilir. Hatta kıssa-i Musa, çok meziyetleri ve hikmetleri müştemildir. Her makamda o makama münasip bir vecihle zikredilmesi, ayn-ı belagattir. Evet, Kur'an-ı Azimüşşan, o kıssa-i meşhureyi, gümüş iken, yed-i beyzasına alarak altın şekline ifrağıyla öyle bir nakş-ı belagate mazhar etmiştir ki, bütün ehl-i belagat, onun belagatine hayran olmuşlar, secdeye varmışlardır. Ve keza, teyemmün, teberrük ve istiane gibi çok vecihleri havi; ve tevhid, tenzih, sena, celal ve cemal ve ihsan gibi çok makamları tazammun; ve tevhid ve nübüvvet, haşir ve adalet gibi makasıd-ı erbaaya işaret eden besmele, zikredilen yerlerin herbirisinde bu vecihlerden, bu makamlardan biri itibarıyla zikredilmiş ve edilmektedir. Maahaza, hangi surede tekerrür varsa, o surenin ruhuyla münasip olan bir vecih bizzat kasdedilmekle öteki vecihlerin istitradi ve tebei zikirleri, belagate münafi değildir.
• • •

b217.gif
-2-

Surelerin başlarında bulunan huruf-u mukattaaya ait izahatı dört mebhasta zikredeceğiz.
BİRİNCİ MEBHAS:
b217.gif
ile, surelerin evvellerinde bulunan huruf-u mukattaadan teneffüs eden i'caz hakkındadır. İ'caz, inci gibi incecik letaif-i belagatın parıltılarının imtizaç ve içtimaından tecelli eden bir nurdur. Bu mebhasta, bu nuru, birkaç letaif zımnında izah etmekle parlatacağız. Fakat herbir latife ince ve ziyası az ise de, letaifin heyet-i mecmuasından hasıl olan tam bir ziya ile fecr-i sadık çıkacaktır.
1. Hece harflerinin adedi-elif-i sakine hariç kalmak şartıyla-yirmi sekiz harftir. Kur'an-ı Azi-müşşan, surelerin başında bu harflerin yarısını zikretmiş, yarısını da terk etmiştir.
2. Kur'an'ın almış olduğu nısıf, terk ettiği nısıf-tan daha ziyade kesirü'l-istimaldir.
3. Kur'an, surelerin başında zikrettiği kısım için-de lisan üzerine daha suhuletli olan elif, lam'ı çok tekrar etmiştir.


_____________________________________



1- Rızıkları birbirine benzer olarak kendilerine sunulur. (Bakara Sûresi: 25.)
 

MURATS44

Özel Üye
4. Kur'an, aldığı harfleri, hece harflerinin adedince surelere tevzi etmiştir.
5. Hece harflerinin mehmuse, mechure, şedide, rehve, müsta'liye, münhafıza, mütbika, münfetiha gibi çiftli cinslerinin herbirisinden yine nısıf almıştır.
6. Çifti, yani eşi olmayan (evtar) kısmında sakilden azı, hafiften çoğu almıştır: Kalkale, zellaka gibi.
7. Kur'an-ı Azimüşşanın, surelerin başındaki huruf-u mukattaanın zikredilen minval üzerine tansifleri hakkında ihtiyar ettiği tarik, 504 ihtimalden intihap edilmiştir. Ve intihap edilen şu tarikten başka hiçbir ihtimalle mezkur tansif mümkün değildir. Çünkü, taksimler pek çok birbirine girmiş ve çok mütefavittir.
Bu gibi i'caz lem'alarından hisse alamayan, zevkine levm ve itab etsin!
İKİNCİ MEBHAS:
Bu mebhasta da birkaç letaif vardır:
1.
b217.gif
ile emsalinde göze çarpan garabet, bu harflerin pek garip ve acip birşeyin mukaddemesi ve keşif kolları olduklarına işarettir.
2. Bu surelerin başlarındaki takti-i huruf ile isimleri hecelemek, müsemmanın me'hazine ve neden neş'et ettiğine işarettir.
3. Bu harflerin taktii, müsemmanın vahid-i itibari olup, terkib-i mezci olmadığına işarettir.
4. Bu harflerin takti' ile tadadı, san'atın madde ve me'hazini muhataba göstermekle muarazaya talip olanlara karşı meydan okuyarak, "İşte, i'caz-ı san'atı, şu gördüğünüz harflerin nazım ve nakışlarından yaptım. Buyurunuz meydana!" diye, onların tahkirane tebkitlerine (tekdirlerine) işarettir.
5. Manadan soyulmuş şu hece harflerinin zikri, muarızları hüccetsiz bırakmaya işarettir.
Evet, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan, şu manasız harflerin lisan-ı haliyle ilan ediyor ki: "Ben sizden beliğ manaları, hükümleri, hakikatleri ifade eden yüksek hutbeleri ve nutukları istemiyorum. Yalnız şu tadad ettiğim harflerden bir nazire yapınız-velev iftira ve hikayelerden ibaret bile olursa olsun!"
6. Harfleri tadad ile hecelemek, yeni kıraate ve kitabete başlayan müptedilere mahsustur. Bundan anlaşılıyor ki, Kur'an, ümmi bir kavme ve müptedi bir muhite muallimlik yapıyor.
7.
b1076.gif
,
b1079.gif
,
b941.gif
gibi harfleri, mesela, elif, lam, dal gibi isimleriyle tabir ve zikretmek, ehl-i kıraat ve erbab-ı kitabetin ittihaz ettikleri bir usuldür. Bundan anlaşılıyor ki, hem söyleyen, hem dinleyen ümmi olduklarına nazaran, bu tabirler, söyleyenden doğmuyor ve onun malı değildir; ancak, başka bir yerden ona geliyor.
 

MURATS44

Özel Üye
Ey arkadaş! Bu letaifin ince iplerinden dokunan yüksek nakş-ı belagati göremeyen adam, belagat ehlinden değildir. Erbab-ı belagate müracaat etsin.
ÜÇÜNCÜ MEBHAS:
İ'cazın esaslarından, icazın en yüksek ve en ince derecesine bir misaldir. Bunda da birkaç letaif vardır.
1.
b217.gif
üç harfiyle üç hükme işarettir. Şöyle ki:
Elif,
b223.gif
-1- hükmüne ve kaziyesine;
lam,
b224.gif
-2- hükmüne ve kaziyesine;
mim,
b225.gif
-3- hükmüne ve kaziyesine remzen ve imaen işarettir.
Evet, nasıl ki Kur'an'ın hükümleri uzun bir surede, uzun bir sure kısa bir surede, kısa bir sure bir ayette, bir ayet bir cümlede, bir cümle bir kelimede, o kelime de sin, lam, mim gibi huruf-u mukattaada irtisam eder, görünür; kezalik,
b217.gif
'in herbir harfinde mezkur hükümlerden biri temessül etmiş görünüyor.
2. Surelerin başlarındaki huruf-u mukattaa, İlahi bir şifredir. Beşer fikri ona yetişemiyor. Anahtarı, ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamdadır.
3. Şifrevari şu huruf-u mukattaanın zikri, Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın fevkalade bir zekaya malik olduğuna işarettir ki, Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, remizleri, imaları ve en gizli şeyleri sarih gibi telakki eder, anlar.
4. Şu harflerin taktii, harf ve lafızların havi oldukları kıymet, yalnız ifade ettikleri manalara göre olmayıp, ilm-i esrarü'l-hurufta beyan edildiği gibi, adet ve sayılar misilli harflerin arasında fıtri münasebetlerin bulunduğuna işarettir. Haşiye
5.
b217.gif
taktiiyle, bütün harflerin esas mahreçleri olan "halk, vasat, şefe" mahreçlerine işarettir. Ve zihinlerin nazar-ı dikkatini şu mahreçlere çeviriyor ki, zihinler, gerek bu üç mahreçte, gerek bunlara bağlı küçük küçük mahreçlerde lafızların ve harflerin nasıl vücuda geldiklerini hayret ve ibretle mütalaa etsinler.


_______________________________________



Haşiye: Kırk sene sonra, Risale-i Nur, bu lem'a-i icazı körlere dahi göstermiştir .

_______________________________________


1- Bu, ezeli olan Allahın kelamıdır...
2- Onu cebrail indirdi...
3- Hazret-i Muhammed Aleyhisselama.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Ey zihnini belagatin boyasıyla boyayan arkadaş! Bu letaifi sıkacak olursan,
b226.gif
-1- içinden çıkacaktır.
DÖRDÜNCÜ MEBHAS:
b217.gif
emsaliyle beraber, terkip şeklinden takti' suretinde zikirleri, bu şeklin müstakil olup hiçbir imama tabi olmadığına ve hiç kimseyi taklit etmiş olmadığına ve üslupları acip, çeşitleri garip yeni saha-i vücuda gelen bir bedia olduğuna işarettir. Bu mebhasta da birkaç letaif vardır.
1. Hatip ve beliğlerin adetindendir ki, mesleklerinde daima bir misale tabi oluyorlar ve bir örnek üzerine nakış dokuyorlar ve işlenmiş bir yolda yürüyorlar. Halbuki, bu harflerden anlaşıldığına nazaran, Kur'an hiçbir misale tabi olmamıştır ve hiçbir nakş-ı belagat örneği üzerine nakış yapmamıştır ve işlenmemiş bir yolda yürümüştür.
2. Kur'an, baştan aşağıya kadar, nazil olduğu heyet üzerine bakidir. Bu kadar Kur'an'ı taklit etmeye müştak olan dostlar ve mütehacim düşmanlara rağmen, şimdiye kadar Kur'an'ın ne taklidi yapılmış ve ne de bir misali gösterilmiştir. Evet, Kur'an, milyonlarca Arabi kitaplarla mukayese edilirse, benzeri bulunamaz. O halde, Kur'-an, ya hepsinin altındadır; bu ise muhaldir. Öyleyse hepsinin fevkindedir; öyleyse Allah'ın kelamıdır.
3. Beşerin san'atı olan birşey, bidayette çirkin ve gayr-ı muntazam olur, sonra yavaş yavaş intizama sokulur. Kur'an ise, ilk zuhurunda gösterdiği halaveti, güzelliği, gençliği şimdi de öylece muhafaza etmektedir.
Ey belagat letafetinin kokusunu koklayan arkadaş! Zihnini şu mebahis-i erbaaya gönder ki, bal arısı,
b228.gif
-2- balını çıkarsın!
• • •

b229.gif
-3-

Arkadaş! Kelamların hüsnünü artıran ve güzelliğini fazlaca parlatan belagatın esaslarından biri de şudur ki: Bir havuzu doldurmak için etrafından süzülen sular gibi, beliğ kelamlarda da zikredilen kelimelerin, kayıtların, heyetlerin tamamen o kelamın takip ettiği esas maksada nazır olmakla onun takviyesine hizmet etmeleri, belagat mezhebinde lazımdır.


_______________________________________



1- Bu, Allahın kelamıdır...
2- Şehadet ederim ki bu, Allahın kelamıdır.
3- Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allahın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara Sûresi: 2.)
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Birinci misal:
b230.gif
-1- olan ayet-i kerime nazar-ı dikkate alınırsa görülür ki, bu kelamdaki maksat ve esas, pek az bir azapla fazla korkutmaktır. Ve bu kelamda olan mezkur kelimeler ve kayıtlar, tamamen o maksadı takviye için çalışıyorlar.
Ezcümle, şek ve ihtimali ifade eden
b231.gif
-2- şartiye olup, azabın azlığına ve ehemmiyetsizliğine işarettir. Ve keza
b232.gif
-3- sigasiyle ve tenviniyle azabın ehemmiyetsizliğine imadır. Ve keza
b233.gif
-4- kelimesi, azabın şedit olmadığına işarettir. Ve keza, teb'izi ifade eden
b779.gif
-5- ve şiddeti gösteren
b235.gif
-6- kelimesine bedel, hiffeti ima eden
b236.gif
-7- kelimesi ve
b237.gif
-8- kelimesinden ima edilen şefkat, hepsi de azabın kıllet ve ehemmiyetsizliğine işaret etmekle, şu şiiri, lisan-ı halleriyle temessül ediyorlar.


b238.gif


Yani, "İbarelerimiz ayrı ayrı ise de, hüsnün birdir. Hepsi de o hüsne işaret ediyorlar."
İkinci misal:


b239.gif
-9-

olan ayet-i kerimedir. Bu ayette maksad-ı esas, Kur'an'ın yüksekliğini göstermektir. Ve bu maksadı takviye eden


b240.gif
-10-

kayıtlarıdır.






1- And olsun,Rabbinin azabından onlara küçük bir esinti dokunursa... ( Enbiya Sûresi: 46.)
2- Eğer.
3- Bir esinti
4- Dokundu.
5- ...den.
6- Ağır azap.
7- Hafif azap.
8- Terbiye eden, gözetip büyüten.
9- Elif lam mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allahın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara Sûresi: 1-2.)
10- Elif lam mim. Şu. Kitap. İçinde hiçbir şüphe yoktur.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Evet, bu kayıtlar, istinad ettikleri pek ince ve gizli delillerine işaret etmekle beraber, o maksadın takviyesine koşuyorlar.
Ezcümle,
b217.gif

kasem olduğu cihetle, Kur'an'ın azametine ve altında müstetir, gizli o mezkur letaif cihetiyle de davanın ispatına işaret eder.
Ve keza,
b242.gif
zat ile sıfatı gösteren bir işaret olması itibarıyla hem Kur'an'ın azametine, hem azameti ispat eden sıfat-ı kemaliyeye işaret eder.
Ve keza,
b242.gif
işaret-i hissiyeye mahsus iken, işaret-i akliyede kullanılması, tazim ve ehemmiyeti ifade ettiği gibi, makul olan Kur'an'ı, mahsus suretinde göstermesi, Kur'an'ı, ezhan ve enzarın nazar-ı dikkatine arz etmekle tesettürü icap eden hile, za'fiyet ve sair çirkin şeylerden münezzeh olduğunu izhar ve itiraf ettirmektir.
Ve keza
b242.gif
'nin
b1069.gif
vasıtasıyla ifade ettiği bu'd, Kur'an'ın kemaline delalet eden ulüvv-ü rütbesine işarettir.
Ve keza '
b246.gif
daki
b247.gif
hasr-ı örfiyi ifade ettiğinden, Kur'an'ın azametine ve başka kitapların mehasinini cem etmekle onların fevkinde olduğuna işarettir.
Ve keza
b248.gif
tabiri, ehl-i kıraat ve kitabetten olmayan bir ümminin mahsulü olmadığına işarettir.
Ve keza
b249.gif
zamirinin her iki ihtimaline binaen Kur'an'ın kemalini ispat veya tekit eder.
Ve keza, istiğrakı ifade eden
b1071.gif
Kur'an'ın her köşesinde rekz ve her yerinde zikredilen deliller, bürhanlar, hücuma gelen şek ve şüpheleri def ile, Kur'an'ın o gibi lekelerden münezzeh olduğunu ilan eder. Ve lisan-ı haliyle şu şiiri okutur:


b251.gif


Yani, "Kur'an'da tayip edilecek hiçbir nokta yoktur. Kur'an gibi sahih kavilleri tayip etmek, ancak fehimlerin sekametinden ileri geliyor." Ve keza, zarfiyeti ifade eden
b252.gif
-1- tabiri, Kur'an'ın sathına ve zahirine konan şek ve şüphe varsa, içerisindeki hakaik ile def edilebileceğine işarettir.


_______________________________________


1- İçinde.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Arkadaş! Tahlil vasıtasıyla terkibin kıymetini ve küll ile cüzler arasındaki farkı idrak edebildiysen, bu misallerdeki kuyud ve hey'ata dikkat et. Ve o kelimelerden nebean eden zülal-i belagati ve kevser-i fesahati doyuncaya kadar iç, "Elhamdülillah" de.
Sual:


b253.gif
-1-

ayet-i kerimesinin cümleleri, atf ile birbiriyle bağlanmamış olması neye binaendir?


Cevap: O cümleler arasındaki şiddet-i ittisal, bağlılık ve sarılmaktan bir ayrılık yoktur ki, birbiriyle bağlanmaya lüzum olsun. Zira, o cümlelerin herbirisi, arkadaşlarına hem babadır, hem oğul; yani, hem delildir, hem neticedir.
Evet,
b217.gif
lisan-ı haliyle hem muarazaya meydan okur, hem mu'ciz olduğunu ilan eder.
b255.gif
-2- hem bütün kitaplara faik olduğunu tasrih eder, hem müstesna ve mümtaz olduğunu izhar eder.
b256.gif
-3- hem Kur'an'ın şek ve şüphe yeri olmadığını tasrih eder, hem müstesna ve mümtaz olduğunu izhar eder.
b257.gif
-4- hem tarik-i müstakimi irae etmekle muvazzaf olduğunu gösterir, hem mücessem bir nur-u hidayet olduğunu ilan eder. İşte bu cümlelerden herbirisi, ifade ettiği birinci manasıyla arkadaşlarına delil olduğu gibi, ikinci manasıyla da onlara neticedir. Sonra bu ayetin şu cümleleri arasında i'caza menba, belagate medar olan on iki münasebet, alaka ve bağlılık vardır. Bunlardan misal olarak üç taneyi zikir, ötekileri de sana havale ederim.
b217.gif
bütün muarızları, muarazaya davet eder. Öyleyse, en yüksek bir kitaptır. Öyleyse, bir yakin sadefidir. Zira kitabın kemali, yakin iledir. Öyleyse, nev-i beşer için mücessem bir hidayettir.
2.
b255.gif
Yani, emsaline tefevvuk etmiştir. Öyleyse, müstesnadır. Çünkü şek ve şüphe yeri değildir. Çünkü müttakilere doğru yolu gösterir. Öyleyse mucizedir.


_______________________________________



1- Elif lam mim. Şu yüce kitap ki, onda asla şüphe yoktur. O, Allahın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara Sûresi: 1-2.)
2- Şu yüce kitap ki... (Bakara Sûresi: 2.)
3- İçinde hiçbir şüphe yoktur. (Bakara Sûresi: 2.)
4- O, Allahın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir. (Bakara Sûresi: 2.)
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
3.
b257.gif
Yani, tarik-i müstakime irşad eder. Öyleyse yakiniyattandır. Öyleyse mümtazdır. Öyleyse mu'cizdir.
Ey arkadaş, şu
b257.gif
cümlesindeki nur-u belagat ve hüsn-ü kelam, dört noktadan tezahür etmiştir.
1. Bu cümlede "mübteda" mahzuftur. Bu hazf, cümleyi teşkil eden "mübteda" ile "haber" arasındaki ittihad öyle bir dereceye varmış ki, sanki "mübteda" hazf olmayıp haberin içerisine girmiş. Haricen ikisi müttehid oldukları gibi, zihnen de müttehid olduklarına işarettir.
2.
b261.gif
-1- yerine
b262.gif
-2- yani, ism-i fail mevkiinde masdarın kullanılması, tecessüm eden nur-u hidayetten cevher-i Kur'an'ın husule geldiğine işarettir.
3.
b262.gif
'deki tenvin-i tenkirden anlaşılıyor ki, hidayet-i Kur'an öyle ince bir dereceye varmıştır ki, hakikatı idrak edilemez ve öyle geniş bir sahayı işgal etmiştir ki, ihatası ilmen kabil değildir. Çünkü, "ma'rife"nin zıddı olan "nekre," ya şiddet-i hafadan olur veya kesret-i zuhurdan neş'et eder. Buna binaendir ki, "Tenkir bazan tahkiri, bazan tazimi ifade eder" denilmiştir.
4. Müteaddit kelimelere bedel ism-i fail sigasıyla ihtiyar edilen
b263.gif
-3- kelimesiyle yapılan icaz, hidayetin semeresine ve tesirine işaret olduğu gibi, hidayetin vücuduna da bir delil-i innidir.
Sual: Gayet mahdut, az birkaç noktadan beşerin takatinden hariç denilen i'cazın doğması ihtimali var mıdır?
Cevap: Maddi ve manevi her şeyde yardımın ve içtimaın büyük kuvvet ve tesiri vardır. Evet, in'ikas sırrıyla, üç şeyin hüsnü içtima ederse, beş olur. Beş içtima ederse on olur. On içtima ederse kırk olur. Çünkü herşeyde bir nevi in'ikas ve bir nevi temessül vardır. Nasıl ki, birbirine mukabil tutulan iki aynada çok aynalar görünüyor; kezalik, iki üç nükte veya iki üç hüsün içtima ettikleri zaman pek çok nükteler, pek çok hüsünler tevellüt eder. Bu sırra binaendir ki, her hüsün sahibinin ve herbir sahib-i kemalin emsaliyle içtima etmeye fıtri bir meyli vardır ki, içtimaları zamanında hüsünleri, kemalleri bir iken iki olur. Hatta bir taş, taşlığıyla beraber, kubbeli binalarda ustanın elinden çıkar çıkmaz başını eğer, arkadaşıyla birleşmeye meyleder ki, sukut tehlikesinden kurtulsunlar. Maalesef, insanlar teavün sırrını idrak edememişler. Hiç olmazsa taşlar arasındaki yardım vaziyetinden ders alsınlar!


_______________________________________



1- Hidayet eden; doğru yolu gösteren.
2- Hidayet.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Sual: Belagat ve hidayetten maksat, hakikati vazıh bir şekilde gösterip fikirleri ve zihinleri ihtilaflardan kurtarmak iken, müfessirlerin bu gibi ayetlerde yaptıkları ihtilafat, gösterdikleri ihtimaller, beyan ettikleri ayrı ayrı, birbirine uymayan vecihler altında hak ve hakikat ne suretle görülebilir?
Cevap: Malumdur ki, Kur'an-ı Azimüşşan, yalnız bir asra değil, bütün asırlara nazil olmuştur. Hem bir tabaka insanlara mahsus değil, bütün tabakat-ı beşere şümulü vardır. Hem bir sınıf insanlara ait değil, bütün beşerin sınıflarına racidir. Binaenaleyh, herkes, her tabaka, her zaman, fehmine, istidadına göre Kur'an'ın hakaikinden hisse alabilir ve hissedardır. Halbuki nev-i beşer derece itibarıyla muhtelif ve zevk cihetiyle mütefavit; ve keza meyil, istihsan, lezzet, tabiat itibariyle birbirine uymuyor. Mesela bir taifenin istihsan ettiği birşey, öteki taifenin zevkine muhaliftir. Bir kavmin meylettiği birşeyden öteki kavim nefret ediyor. Bu sırra binaendir ki, Kur'an-ı Kerim, günahların cezası veya hayırların mükafatı hakkında zikrettiği ayetlerde tahsisat yapmamış, amm bir şekilde bırakmıştır ki, herkes zevkine göre fehmetsin.
Hülasa, Kur'an-ı Mu'cizü'l-Beyan, ayetlerini, cümlelerini öyle bir şekilde nazmetmiş ve vaz etmiştir ki, her cihetten ihtimal yolları bulunsun ki, muhtelif fehimler ve istidatlar, zevklerine göre hisselerini alabilsinler. Binaenaleyh, ulum-u Arabiyenin kaidelerine muvafık ve belagatın prensiplerine uygun ve ilm-i usule mutabık olmak şartıyla, müfessirlerin birbirine muhalif olan beyanatı ve ihtimalleri, zamanlara, tabakalara ve fehimlere göre murad ve caizdir diye hükmedilebilir. Bu nükteden anlaşıldı ki, Kur'an'ın i'caz vecihlerinden biri odur ki, nazmı öyle bir üsluptadır ki, bütün asırlara, tabakalara intibak edebilir.
• • •

b264.gif
-1-

Bu cümlenin evvelki cümle ile nazmını icap ettiren münasebet vecihleri ise:
Bu cümle mü'minleri medheder, evvelki cümle de Kur'an'ı medheder. Şu her iki medih arasında bir insibab (dökülmek) vardır ki, o onu ister, o onu ister. Çünkü ikinci medih, birinci medhin neticesidir ve birinci medhe bir bürhan-ı innidir ve hidayetin semeresi ve şahididir. Ve aynı zamanda hidayete bir yardımcı vazifesi görüyor. Çünkü mü'minleri medhetmekte imana gelmek için bir teşvik vardır. Teşvik ise bir nevi hidayettir.
b265.gif
-2- ile
b266.gif
-3- arasındaki münasebete gelince; bunların biri tahliye (
b267.gif
) diğeri tahliye (
b267.gif
) dir. Tahliye, (
b267.gif
) tathir etmek ve temizlemektir. Tahliye (
b267.gif
) ise, tezyin etmek ve süslendirmek manasınadır. Bunlar birbiriyle arkadaş olup, burada olduğu gibi, daima birbirini takip ediyorlar. Onun için kalb, takva ile seyyiattan temizlenir temizlenmez, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir.


__________________________________


1- Onlar ki, gayba inanırlar. (Bakara Sûresi: 3.)
2- Onlar ki...
3- Müttakiler.
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Kur'an-ı Kerim, takvayı üç mertebesiyle zikretmiştir: Birincisi, şirki terk, ikincisi, maasiyi terk, üçüncüsü, masivaullahı terk etmektir. Tahliye (
b267.gif
) ise, hasenat ile olur. Hasenat da, ya kalble olur veya kalıp ve bedenle olur veyahut malla olur. A'mal-i kalbinin şemsi, imandır. A'mal-i bedeniyenin fihristesi, namazdır. A'mal-i maliyenin kutbu, zekattır.
Sual:
b264.gif
-1- hal iktizasına göre icaz ise de, aynı manayı ifade eden
b273.gif
-2- kelimesine nazaran itnabdır (uzundur).
Evet,
b247.gif
harfi,
b265.gif
-3- ile
b276.gif

-4- kelimesi
b277.gif
-5- fiiliyle tebdil edilmiştir. Bu itnabın, icaza tercih sebebi nedir?
Cevap:
b265.gif
esma-i müphemeden olduğundan, onu tayin ve temyiz eden yalnız sılasıdır. Demek bütün kıymet, sılasına aittir; başka sıfatlarında hiç kıymet yoktur. Bu ise, burada sılası olan imana büyük bir azamet vermekle insanları İmân etmeye teşvik eder. Amma
b276.gif
kelimesine bedel fiil sigasıyla
b276.gif
'nin tercihi, İmân fiilini hayal nazarına gösterip keyfiyetin tasvir edilmesine, dahili ve harici delillerin tecellisiyle imanın istimrar ve devam ile teceddüt etmesine işarettir. Evet, delailin zuhuru nisbetinde İmân ziyadeleşir, teceddüt eder.
b281.gif
yani, nifaksız, ihlas-ı kalble İmân ediyorlar. Veya İmân edilen şeyler gayb olmakla beraber İmân ediyorlar. Veyahut gaibe veya alem-i gayba İmân ediyorlar.
İman, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselamın tebliğ ettiği zaruriyat-ı diniyeyi tafsilen ve zaruriyatın gayrısını icmalen tasdik etmekten hasıl olan bir nurdur.


_______________________________________



1- Onlar ki, gayba inanırlar. (Bakara Sûresi: 3.)
2- İman edenler.
3- Onlar ki...
4- Müminler
5- İman edenler.
 
Üst Alt