9- Münafıklar Bahsi

MURATS44

Özel Üye
b443.gif
-1-

Bu ayetin makabliye veçh-i nazmı:
Nasıl ki, bir hükümde iki müfredin iştiraki veya bir maksada iki cümlenin ittihadı atfı icap ettirir. Kezalik, bir hedefi, bir garazı takip eden iki kıssanın da atıfları belagatin iktizasındandır. Binaenaleyh, on iki ayetin hülasasını tazammun eden münafıkların kıssası, kafirler hakkında geçen iki ayetin mealine atfedilmiştir.
Evet vakta ki, en evvel Kur'an'ın senasıyla başlandı. Sonra mü'minlerin medhine intikal etti. Sonra kafirlerin zemnine incirar etti. Sonra, insanların kısımlarını ikmal etmek için, münafıkların kıssası zikredildi.
Sual: Kafirlerin zemmi hakkında yalnız iki ayetle iktifa edilmiştir. On iki ayetin hülasasıyla münafıklar hakkında yapılan itnab neye binaendir?
Cevap: Münafıklar hakkında itnabı, yani tatvili icap ettiren birkaç nükte vardır:
Birincisi: Düşman meçhul olduğu zaman daha zararlı olur. Kandırıcı olursa daha habis olur. Aldatıcı olursa, fesadı daha şedit olur. Dahili olursa, zararı daha azim olur. Çünkü; dahili düşman kuvveti dağıtır, cesareti azaltır. Harici düşman ise, bilakis, asabiyeti şiddetlendirir, salabeti arttırır. Nifakın cinayeti, İslam üzerine pek büyüktür. alem-i İslamı zelzeleye maruz bırakan nifaktır. Bunun içindir ki, Kur'an-ı Azimüşşan, ehl-i nifaka fazlaca teşniat ve takbihatta bulunmuştur.
İkincisi: Münafık olan, mü'minlerle ihtilat ede ede, yavaş yavaş ünsiyet kesb eder, imanla ülfet peyda eder. Gerek Kur'an'dan, gerek mü'minlerden nifakın kötülüğü hakkındaki sözleri işite işite pis haletten nefret eder. En nihayet, lisanından kelime-i tevhidin kalbine damlamasına zemin hazırlamak için itnab yapılmıştır.
Üçüncüsü: İstihza, hud'a, ikiyüzlülük, hile, kizb, riya gibi kötü ahlaklar münafıkta var. Kafirde o derecede yoktur. Bu cihetten münafıklar hakkında itnab yapılmıştır.





1- İnsanların bir kısmı da, mümin olmadıkları halde, "Allaha ve ahiret gününe inandık" derler. (Bakara Sûresi: 8.)
 

MURATS44

Özel Üye
Dördüncüsü: Alelekser münafıklar, ehl-i kitaptan oldukları için, şeytani bir zeka sahipleri olup, daha hilekar, daha desiseci olurlar. İşte bu durumdaki münafıklar hakkında itnab, yani tatvil-i kelam, ayn-ı belagattır.
Bu ayetin kelimeleri arasındaki münasebetlere gelelim:
b444.gif
-1- car ve mecruru,
b445.gif
-2- kelimesine haber olduğu takdirde, şöyle bir sual varid olur ki: Münafıkların nastan oldukları bedihidir. Bu hüküm, malumu ilam etmekten ibaret kalır.
Elcevap: Malumdur ki, bir hüküm bedihi olduğu zaman, o hükmün lazımı kastedilir. Burada kastedilen, o hükmün lazımı olan taaccüptür. Sanki Kur'an-ı Azimüşşan, zımnen "Münafıkların nastan oldukları acip birşeydir" diyerek, halkı taaccüp etmeye davet etmiştir. Zira insan mükerremdir. Mükerrem olan insan, nifaka tenezzül etmez.
Sual: Madem ki
b446.gif
haberdir, niçin
b445.gif
üzerine takaddüm etmiştir?
Elcevap: Madem ki o hükümden taaccüp kastedilmiştir; taaccüb-ü inşainin şe'ni, kelamın evvelinde bulunmaktır. Sonra nas tabirinden birkaç letaif çıkıyor.
Birincisi: Kur'an'ın, münafıkların şahıslarını tayin etmeyerek umumi bir sıfatla onlara işaret etmesi, Resul-ü Ekremin (a.s.m.) siyasetine daha münasiptir. Zira münafıkların şahıslarının tayiniyle kabahatleri yüzlerine vurulsaydı, mü'minler nefsin desisesiyle vesveseye düşerlerdi. Halbuki vesvese havfe, havf riyaya, riya nifaka müncer olur. Ve keza, eğer Kur'an onları tayinle takbih etseydi, "Resul-ü Ekrem (a.s.m.) mütereddittir, etbaına emniyeti yoktur" denilecekti. Ve keza, bazan kötülük ifşa edilmezse tedricen zail olması ihtimali vardır. Fakat teşhir edildiği takdirde, kötülüğü yapan kimsenin hiddetini tahrik eder, fenalığı daha fazla yapmasına bais olur. Ve keza, nas gibi umumi bir sıfatın nifaka münafi olması, hususi sıfatların daha ziyade münafi olmasına delalet eder. Zira, insan mükerremdir. Bu gibi rezaleti işlemek insaniyetin şanından değildir. Ve keza, nas tabiri, nifakın bir taife veya bir tabakaya mahsus olmayıp, hangi taife olursa olsun, insan nev'inde bulunmasıdır. Ve keza,
b448.gif
-3- tabiri, nifak bütün insanların haysiyet ve şereflerini ihlal eden bir rezalet olduğundan, enzar-ı ammeyi nifakın aleyhine çevirtmekle izale ve adem-i intişarına çalışmaları lüzumuna işarettir.


_______________________________________



1- İnsanlardan bir kısmı.
2- Öyleleri vardır ki.
3- İnsanlar.
 

MURATS44

Özel Üye
Sual:
b449.gif
-1- ile
b450.gif
-2-'nın mercileri bir iken, birisinin müfred, diğerinin cem' sigasıyla zikirlerinde ne hikmet vardır?
Elcevap: Zarif bir letafete işarettir ki, imanın mevsufu cem' ise de telaffuz eden müfreddir.
b451.gif
-3- cümlesi, onların İmân davalarını hikayedir. Bu cümlede davalarının reddine iki cihetle işaret edildiği gibi, davalarının takviyesine de iki vecihle ima edilmiştir. Şöyle ki:
b452.gif
kelimesi, madde cihetiyle onların İmân davasının ayn-ı itikad olmayıp ancak kuru bir sözden ibaret olduğuna işarettir. Kezalik, muzari sigasıyla zikrinde, onları aleddevam yaptıkları müdafaaya sevk eden, vicdani bir sebep değildir, ancak halka karşı bir riyakarlık olduğuna işarettir. Davalarının takviyesine yapılan işaretler ise,
b450.gif
fiil-i mazinin hey'etinden "Biz ehl-i kitap cemaatleri, eskiden beri mü'miniz. Pimdi imandan geri kalmamıza imkan yoktur" gibi takviye edici bir delil tereşşuh ettiği gibi, cem'e raci olan
b1028.gif
zamirinden de "Bizler bir fert gibi değiliz, ancak muhteşem bir cemaatiz. Yalana tenezzül etmeyiz" gibi ikinci bir takviye daha çıkıyor.


b455.gif
-4-

Kur'an-ı Kerim, hikaye ettiği şeyleri ya aynıyla alır veya mealinin ahzıyla veyahut ibaresinin telhisiyle bir tasarruf yapar. Birinci ihtimale göre, onların erkan-ı imaniyeden yalnız bu iki rüknü izhar etmeleri, rükünlerin en mühimlerini izhar etmekle sadakatlerini göstermeye işarettir. Ve aynı zamanda, onlardan en ziyade kabule şayan, zuumlarınca bu iki rükündür. İkinci ihtimale nazaran, Cenab-ı Hakkın, imanın rükünleri içinde kutup sayılan bu iki rüknü tahsis etmesi, onların kuvvetle iddia ettikleri iman, dine İmân olmadığına işarettir. Çünkü bu iki rüknün de muktezasına amel ve itikad etmemişlerdir.
b456.gif
'nin tekrarı, her iki rükne olan imanın bir cihetten olmadığına işarettir. Çünkü, Allah'a iman, Allah'ın vücud ve vahdetine imandır. Yevm-i ahirete İmân ise, o günün hak olduğuna ve muhakkak geleceğine imandır.


______________________________________



1- Derler.
2- İman ettik.
3- "İman ettik" derler.
4- Allah'a ve âhiret gününe.
 

MURATS44

Özel Üye
b457.gif
-1-

Sual:
b450.gif
ya müşabih olan
b459.gif
-2- 'ya tercihen
b457.gif
olarak cümle-i ismiye ile denilmesinde ne hikmet var?
Cevap:
Birincisi: Her iki
b450.gif
arasında görülen zahiri tenakuzdan içtinap etmek içindir.
İkincisi:
b450.gif
ihbar değildir, inşadır. İnşa, nefiy ile tekzip edilemediğinden
b459.gif
denilmemiştir.
Üçüncüsü:
b450.gif
cümlesinden zımnen istifade edilen
b461.gif
-3- cümlesine nefiy ve tekzibi irca için
b462.gif
denilmiştir.
Dördüncüsü: Onların adem-i imanlarının devamlarına delalet etmek için cümle-i ismiye ihtiyar edilmiştir.
Sual: Nefyi ifade eden
b463.gif
cümlenin evvelinde bulunduğu halde, cümleden istifade edilen devamı nefyetmeye delalet etmediğinden hikmet nedir?
Cevap: Nefiy, kesif bir harfin medlulüdür. Devam ise, cümle-i ismiyenin heyet-i hafifesinden istifade edilen bir manadır. Binaenaleyh, kesif kesife, yani nefiy, imana daha karibdir.
Sual:
b457.gif
'deki haber üzerine harf-i cer olan
b1086.gif
'nin duhulü neye işarettir?
Cevap: Onların zahiren imanları varsa da, hakikatte imana ehil ve layık insanlar olup, mü'minin sınıfından addedilmediklerine delalet için
b463.gif
'nın haberi üzerine
b1086.gif
dahil olmuştur.


• • •

_______________________________________



1- Mü'min olmadıkları halde.
2- İman etmediler.
3 Biz müminleriz.
 

MURATS44

Özel Üye
b465.gif

-1-

Bu ayet, bütün cümleleriyle nifaka hücum ederek, münafıkları tevbih, takbih, tehdit, tayib etmekle, evvelce
b450.gif
-2- dedikleri kavli, ne maksada ve ne illete binaen söylediklerini ve nifakın en birinci cinayeti olan hud'a ve hilelerini beyan etmektedir.
Evvelen, nifakın birinci cinayeti olan hud'aya ait
b467.gif
-3- 'den
b468.gif
-4- 'ye kadar yedi cümleye terettüp eden müteselsil neticeleri nazara almak lazımdır.
Birincisi: Allah'ı kandırmak gibi muhal bir şeyin talebinde bulundukları için tahmik edilmişlerdir.
İkincisi: Menfaat niyetiyle kendilerine zarar dokundurdukları için tesfih edilmiştir.
Üçüncüsü: Menfaati mazarattan tefrik edemedikleri için techil edilmişlerdir.
Dördüncüsü: Tıynetleri pis, sıhhatlerinin madeni hasta, hayat menbaları ölmüş, vesaire gibi rezaletleriyle terzil edilmişlerdir.
Beşincisi: Pifanın talebiyle marazlarını ziyade ettikleri için tezlil edilmişlerdir.
Altıncısı: Elemden maada birşeyi intaç etmeyen kavi bir azapla tehdit edilmişlerdir.
Yedincisi: İnsanlarca alametlerin en çirkini olan kizb ile teşhir edilmişlerdir.





1- Allah'ı ve mü'minleri güya aldatmaktadırlar. Halbuki onlar yalnız kendilerini aldatırlar da farkında bile olmazlar. Onların kalblerinde nifak hastalığı vardır. ayetler peş peşe inip İslam inkişaf ettikçe Allah da onların o hastalıklarını arttırmıştır. ayetlerimizi yalanlayıp durmaları yüzünden onlara pek acı bir azap vardır." (Bakara Sûresi: 2:9-10.)
2- İman ettik.
4- Yalan söylüyorlar.
 

MURATS44

Özel Üye
Sonra bu yedi cümlenin arasındaki intizam ve irtibatın, şöyle bir tasvirle dinlenmesi lazımdır:
Bir şahıs bir şahsı, nasihatle fena bir şeyden men etmek üzere şöyle tevcih-i kelamda bulunur: "Ey kişi! Aklın varsa şu yapmak istediğin şey muhaldir, hem nefsine zarardır. Hem iyiyi kötüyü tefrik edecek bir hissin yok mudur? Anlaşılan, hakikatı hurafe, tatlıyı acı gösteren seciyende bir hastalık vardır. Şüphesiz o hastalıktan kurtulup şifayab olmak istiyorsun. Fakat senin bu halin, o hastalığı izale değil, tezyid ediyor. Eğer bu halinle bir lezzet, bir zevk istersen, en şedit bir elemi intaç eden bir azap eline geçer. En nihayet sarhoşluktan ayrılıp, kötü halinden vazgeçmediğin takdirde, fesadın başkalara geçmemek üzere hortumun üzerine, bir damganın vurulmasıyla seni teşhir ve ilan etmek lazımdır."
Kezalik, Cenab-ı Hak, münafıkları nifaktan zecr ve men için kötü hallerini şöylece nakletmekle yüzlerine vuruyor:
b469.gif
: Yani, hile ile Allah'ı kandırmak istiyorlar. Zira Resul-ü Ekrem (a.s.m.) Allah'ın elçisidir. Ona yapılan hile Allah'a racidir. Allah'a yapılan hile ise muhaldir. Muhali talep etmek hamakattir. Böyle hayvancasına hamakat, taaccübü muciptir.
b470.gif
Yani, onlar ancak nefislerine hile yapıyorlar; zira fiillerinde nef' değil, zarar vardır. Bu zarar da nefislerine racidir. Nefislerine zarar veren, ancak süfeha kısmıdır.
b471.gif
Yani, nef' ve zararı tefrik edecek bir hisse malik değillerdir. Bu ise cehaletin en edna ve en aşağı bir derekesine düştüklerine işarettir.
b472.gif
Yani, nifak ve hasetten kalblerinde, ruhlarında öyle bir maraz vardır ki, o maraz, hakkı batıl, hakikati hurafe telakki etmeye sebeptir. Zaten fasit bir kalbden, bozuk bir ruhdan böyle rezaletlerin çıkması bedihidir.
b473.gif
Yani, eğer onlar yaptıkları fenalıkla gayz ve hasetlerini izale için bir deva, bir ilaç talebinde iseler, o zannettikleri ilaç, kalblerini, ruhlarını bozan bir zehirdir. Zehirle kendi tedavisine çalışan, elbette zelildir. Evet, kırık ve yaralı bir elle intikamını almak isteyen, yarasının artmasına hizmet eden bir miskindir.
b474.gif
Yani, eğer onlar bir zevk, bir lezzet talebinde iseler, şu nifaklarında pek çok maasi olduğu gibi, muvakkat bir lezzet bile yoktur. O nifak, ancak dünyada şedit bir elemi, ahirette de en şedit bir azabı intaç edecek bir dalalettir.
 

MURATS44

Özel Üye
b475.gif
Yani, yaptıkları kizbden pişman olup, nedamet etmedikleri takdirde, beynennas yalancılıkla teşhir ve bir alametle tevsimleri lazımdır ki, başkalar onlara itimad edip marazlarına maruz kalmasınlar.
Mezkur cümlelerin eczaları arasında bulunan irtibat ve intizamın beyanına gelelim:
Münafıkların yaptıkları hileden takip edilen gayenin muhal olduğuna ve o muhaliyeti göz önüne getirip çirkin bir şekilde gösterilmesine tasrih edilmek üzere
b476.gif
-1- cümlesinde münafıkların amelinden (müşareket babından) muzari sigasıyla hud'a ünvanıyla tabir edilmiştir.
Ve keza, makamın iktizası hilafına
b477.gif
-2-'ye bedel
b478.gif
ve
b479.gif
-3- 'ye bedel
b480.gif
-4- zikredilmiştir. Çünkü
b481.gif
-5- nin maddesinden nefret çıkar. Sigasından devam ve istimrar çıkar. Babından müşareket çıkar. Müşareket ise müşakeleti, yani mukabele-i bilmisli icap eder. Müşakelet ise onların seyyielerine karşı seyyie ile mukabele edileceğini istilzam eder. Demek onların devam ile yaptıkları şu kötü fiil, nefisleri titreten bir nefreti intaç ettiği gibi, takip ettikleri garazın da akim kaldığına delalet eder.
b478.gif
kelimesinin tasrihinden de garazlarının muhal olduğuna delalet vardır. Çünkü Resul-ü Ekreme (a.s.m.) yapılan hud'a Allah'a racidir. Allah ile pençeleşmek isteyen düşer.

b480.gif

b484.gif
-6- 'nin iphamını izale etmek için sıla olarak İmân sıfatının ihtiyar edilmesi, onların İmân cihetiyle kendilerini sevdirerek mü'minlerden addetmek istemiş olduklarına işarettir. Ve keza nur-u imanla akılları münevver olan mü'minlerin dirayetinden hilelerinin gizli kalmamasına bir imadır.

_______________________________________



1- Hile ile Allah'ı ve müminleri aldatmaya çalışıyorlar.
2- Peygamberi.
3- Mü'minleri.
4- İman edenleri.
5- Aldatıyorlar.
6- O kimseler ki.
 

MURATS44

Özel Üye
b485.gif
-1-

Bu cümledeki hasr, kemal-i sefahetlerine işarettir. Zira mü'minlere zarar verdirmek için yaptıkları muamele makuse olup, onlar baltayı nefislerine vurmakla, sanki o hud'ayı bizzat nefislerine yapmakla sefahetlerini ilan etmişlerdir.
b486.gif
-2- 'nin
b487.gif
-3- 'ye tercihi, yine onların sefahetlerine işarettir. Çünkü ashab-ı ukul arasında kasten nefsine zarar veren vardır. Fakat amden kendisiyle hud'a eden yoktur, meğer ki insan suretinden çıkmış ola.


b488.gif
-4-

Bu ünvan, onların pek aziz ve sevgili olan nefislerini memnun etmek üzere bir hazz-ı nefsani kazanmak niyetiyle yaptıkları nifak, aksul-amel kabilinden bir zakkum-u esmar olduğuna işarettir.
Sual: Bu cümledeki hasırdan anlaşılır ki, onların hud'a ve nifakları İslamiyete ve alem-i İslama zarar vermemiştir. Halbuki alem-i İslamın unsurları, onların öldürücü zehir gibi intişar eden nifak şubelerinden gördüğü zararları, hiçbir şeyden görmemiştir.
Cevap: alem-i İslamda görünen zararlar ancak onların bozulmuş tabiatlarından, tefessüh etmiş fıtratlarından, taaffün etmiş vicdanlarından neş'et ve intişar etmiştir. Yoksa onların arzu ve ihtiyarlarıyla yaptıkları hud'a ve hilelerin neticesi değildir. Çünkü onların hileleri Cenab-ı Hakka, Peygamber-i Zişana (a.s.m.), cemaat-ı müslimine yapılan bir muameledir. Allah, o muameleye alimdir. Peygamber-i Zişanda (a.s.m.) vahiyle vakıftır. Cemaat-i müslimince de imani bir şiddet-i zeka sayesinde, o gibi hileler tesettür edip, gizli kalamaz. Demek onların alem-i İslama vurdukları balta, dönüp kendi başlarını parçalamıştır. Çünkü aldanan, cemaat-i müslimin değildir. Ancak aldanan, aldatandır.
b489.gif
Yani, onlar yaptıkları hilenin nefislerine raci olduğunu hissetmiyorlar. Bu fezleke onların cehaletini ilan ediyor. Çünkü ukaladan değildirler. Çünkü onların bu işi ukala işi değildir. Ve keza, hayvan sınıfına da benzemiyorlar. Çünkü hayvanlar zararlı olan şeyleri hissettikleri zaman çekinirler. Demek bunlar, hiss-i hayvaniden de mahrumdurlar. Öyleyse bunlar, ihtiyarları ve şuurları olmayan cemadat nev'ine dahildirler.


______________________________________



1- Onlar ancak kendi kendilerini aldatmaktadırlar.
2- Aldatmaktadırlar.
3- Zarar veriyorlar.
4 Kendilerini.
 

MURATS44

Özel Üye
b490.gif
-1-

Bu cümlenin, makabliyle veçh-i irtibatı: Vakta ki onlar, şuur hissini istihdam ederek muhakeme-i akliye ile amel etmediler; anlaşıldı ki, ruhlarında bir maraz vardır. Ve laakal onun zararlı bir maraz olduğunu bilmeleri lazımdır ki, o marazdan sadır olan hükümlere itimat etmesinler. Çünkü o maraz, hakikatleri tağyir etmekle acıyı tatlı, çirkini güzel göstermek şanındandır. Zarfiyeti ifade eden
b491.gif
-2- lafzından anlaşılır ki, onların marazları kalbin sathında değildir. Ancak kalbin melekutunda, yani içyüzünde kain bir marazdır.
b492.gif
ünvanından anlaşılır ki, kalbin sathında bulunan bir hastalık, bütün a'mal-i bedeniyeyi sekteye uğrattığı gibi, kalbin içyüzü de nifakla hastalandığı zaman, ef'al-i ruhiye tamamen istikamet üzerine hareket edemez. Çünkü hayatın mihveri ve makinası ancak kalbdir.
b493.gif
-3- kelamının
b494.gif
-4- kelimesi üzerine takdimi iki cihetle hasrı ifade eder. Biri: Maraz başka uzuvlarda değil, ancak kalblerdedir. Diğeri: O kalbler de ancak münafıkların kalbleri olup, başkaların kalbleri değildir. Bu iki hasırdan tariz suretiyle anlaşılır ki, nur-u imanın, insanın bütün ef'al ve asarına sıhhat ve istikameti vermek, şanındandır. Ve yine anlaşılır ki, fesad kalbdedir. Birşeyin esası, kalbi bozuk olursa teferruatını tamir etmek bir faydayı teşkil etmez. Ve yine anlaşılır ki, fıtrattan hakikat çıkar. Fıtrat, hakikatlere merci bir masdardır. Fesat ve harap ise arizi bir marazdır. Çünkü eşyada asıl sıhhattir. Maraz ise arızidir. Binaenaleyh, onlar, "Nifak ve fesadımız fıtridir. İhtiyari olmadığından mucib-i ceza değildir" diye itizarda bulunamazlar. Tenkir-i meçhuliyeti ifade eden tenvin ise, o maraz pek gizli olduğundan ne görünmesi ve ne de tedavisi mümkün olmadığına işarettir.
Beşinci cümleyi teşkil eden
b495.gif
-5- 'nin, makabliyle vech-i irtibatı ile eczası arasındaki cihet-i intizama gelince: Evet, vakta ki münafıklar yaptıkları amelden bir maraz olduğu kanaatiyle içtinap etmediler, bilakis o amellerini istihsan ederek o marazın fazlaca talebinde bulundular; Cenab-ı Hak da talepleri üzerine onların marazlarını arttırdı.


_______________________________________


1- Kalplerinde hastalık vardır.
2- İçinde.
3- Kalblerinde.
4- Hastalık.
5 Allah hastalıklarını artırdı.
 

MURATS44

Özel Üye
Sual:
b496.gif
'deki
b1080.gif
makablinin mabadine sebep olduğunu ifade eder. Halbuki buradaki marazın vücudu, marazın ziyadesine sebep değildir.
Cevap: Vakta ki, onlar marazlarını teşhis edip tedavisi talebinde bulunmadılar; sanki, ihmallik yüzünden ziyadesini talep etmişlerdir. Cenab-ı Hak da mü'minlerin zaferiyle onların ümitlerini ye'se çevirmiştir ve Müslümanların galebesiyle onların husumetlerini haset ve kine kalb etmiştir. Sonra da onların maruz kaldıkları o yeis ve kinden doğan korku, zafiyet ve zillet emrazlarını onların kalblerine istila ettirmekle marazlarını ziyadeleştirdi.
Sual: Kur'an-ı Kerimin bu cümlede maraz kelimesini mef'ul değil, temyiz şeklinde kullanması neye işarettir?
Cevap: Münafıkların batıni ve kalbi olan marazları, sanki zahire çıkmış ve bütün amellerine ve fiillerine sirayet etmekle, onların vücutları tamamıyla maraz kesilmiş olduğunu ifade etmek için,
b498.gif
kelimesi, temyiz olarak kullanılmıştır. Evet,
b499.gif
kelimesi mef'ul olduğu takdirde bu manayı ifade etmez. Çünkü o vakit ziyadelik, yalnız maraza taalluk eder.
Altıncı cümleyi teşkil eden
b500.gif
-1- 'in vech-i irtibatı ise: Menfaati ifade eden
b1069.gif
'dan anlaşılır ki, münafıkların menfaati ya dünyada elim bir azaptır, veyahut ahirette şedit bir elemdir. Bunlar ise menfaat değildir. Öyleyse menfaatleri muhaldir.
Sual: Elim, "müteellim" manasınadır. Müteellim ise şahsın sıfatıdır. Binaenaleyh azabın, elim ile vasıflandırılmasında ne hikmet vardır?
Cevap: Azap onların vücutlarını öyle kaplar ve cesetlerini öyle ihata eder ve batınlarına öyle nüfuz eder ki, sanki onların vücutları bir azap külçesi kesilir. Onların cesetlerinden, azaptan maada birşey görünmez olur. Hatta o azap külçesinden fışkıran ah'lar, fizarlar, teellümler, sanki nefs-i azaptan neş'et ederler. Yani çağıran, bağıran, müteellim olan, ayn-ı azap olduğu sanılır.
Yedinci cümleyi teşkil eden
b502.gif
-2- 'nin veçh-i irtibatı:


_______________________________________



1- Onlar için acıklı bir azap vardır.
2- Yalan söylemeleri sebebiyle.
 
Üst Alt