Sekizinci Şua

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz

Üçüncü bir keramet-i Aleviye

Bir İfade-i Meram
Mâlum olsun ki, ben Risale-i Nur'un kıymetini ve ehemmiyetini beyan etmekle Kur'ân'ın hakikatlerini ve imanın rükünlerini ilân etmek ve zaaf-ı imana düşenleri onlara davet etmek ve onların kuvvetlerini ve hakkaniyetlerini göstermek istiyorum. Yoksa, hâşâ, kendimi ve hiçbir cihetle beğenmediğim nefs-i emmâremi beğendirmek ve medhetmek değildir.
Hem Risale-i Nur zâhiren benim eserim olmak haysiyetiyle senâ etmiyorum. Belki yalnız Kur'ân'ın bir tefsiri ve Kur'ân'dan mülhem bir tercüman-ı hakikîsi ve imanın hüccetleri ve dellâlı olmak haysiyetiyle meziyetlerini beyan ediyorum. Hattâ, bir kısım risaleleri ihtiyarım haricinde yazdığım gibi Risale-i Nur'un ehemmiyetini zikretmekte ihtiyarsız hükmündeyim. İmam-ı Ali'nin (radıyallahu anh) Ayetü'l-Kübrâ namını verdiği Yedinci Şuâ risalesini yazmakta çok zahmet çektiğime bir mükâfat-ı âcile ve bir alâmet-i makbuliyet ve bir medâr-ı teşvik olarak bu keramet-i Celcelûtiye, inayet-i İlâhiye tarafından verildiğine şüphem kalmamış. Tahdis-i nimet kabilinden bunu Sekizinci Şuâ olarak yazdım. Yoksa haşre dair mühim bir âyetin mucizeli olan bürhanlarını yazacaktım.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b424.gif

İmam-ı Ali'nin (radıyallahu anh) Risale-i Nur'a dair üçüncü bir kerametidir.
Evet, On Sekizinci ve Yirmi Sekizinci Lem'alarda izah ve ispat edilen iki zâhir kerametini teyid ve takviye ederek Kaside-i Celcelûtiyesinde, Sirâcü'n-Nur'dan sarahat derecesinde haber verdiği gibi, yine o kasidede Sirâcü'n-Nur'un en namdar risalelerine parmak basıyor, âdetâ alkışlıyor; ve sekiz adet remizle meşhur bir kısım risalelerini gösteriyor.

Birincisi
Risale-i Nur'a tasrih eden
b1005.gif
fıkrasından sonra Süryanî lisanıyla Esmâ-i Hüsnâdan istimdat ve suver-i Kur'âniye ile bir münâcât yapıyor. Tam otuz üç sûrelerle öyle garip ve mânidar bir tarzda zikrediyor ki, bir kısım sırları ve gaybî haberleri dahi bildirmek istediği anlaşılıyor. Ben sıkıntılı bir zamanda İmam-ı Ali'nin (radıyallahu anh) Ayetü'l-Kübrâ namını verdiği Yedinci Şuâyı bitirdiğim aynı vakitte, itikadımca bana acele bir mükâfat ve bir ücret olarak, geceleyin Celcelûtiye'yi okudum. Birden bir ihtar-ı gaybî gibi kalbime denildi:
İmam-ı Ali (radıyallahu anh), Risale-i Nur ile çok meşguldür. Mecmuundan haber verdiği gibi, kıymettar risalelerine de işaret derecesinde remzedip îma ediyor. Eğer sarîh bir surette gaybdan haber vermek (çok zararları bulunduğundan hikmete münâfi olduğu cihetle) hikmet-i İlâhiye tarafından yasak olmasaydı tasrih edecekti.
Meselâ, sûreleri tâdâd ederken, yirmi beşinciye geldiği vakit diyor ki:
b1006.gif

İşte bu fıkralarda Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesini hayrette bırakan ve üstünde gözle görünen bir kerametiyle ve kıyamet ve haşri ispat eden harika hüccetleriyle
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
iştihar eden Yirmi Dokuzuncu Söze Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), zikir ve tâdâd ettiği sûrelerin yirmi dokuzuncu mertebesinde
b1007.gif
ile ona işaret eder. Çünkü, kıyamet kopmasından gayet dehşetli haber veren
b574.gif
-1- sûresine tam mutabık bir surette, o Yirmi Dokuzuncu Söz, kıyametin ve harab-ı âlemin ve mevt-i dünyanın ve hayat-ı âhiretin ve ihyâ-yı emvâtın kat'î hüccetlerini beyan ederken, bu sûrenin dehşetli tasvirini zikretmesi, hem mânâda, hem yirmi dokuzuncu mertebede tetabukları o işareti ispat eder.
Hem, tahavvülât-ı zerratta boğulan maddiyyunları susturan ve zerrâtın tahavvülâtı ve harekâtını, vazife ve intizamlarını emsalsiz bir tarzda ispat eden "Otuzuncu Söz" nâmındaki Zerrat Risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (radıyallahu anh), otuzuncu mertebede
b1009.gif
kasemiyle ona işaret eder. Evet, bu işarette lâfzan ve sureten sûre-i
b1010.gif
-2- ve Risale-i Zerrat, birbirine müşabehetle beraber, mânâ cihetiyle dahi münasebet var. Çünkü, sûre-i
b1011.gif
'ın başında, tesadüfî ve intizamsız zannedilen temevvücat-ı havâiye, gayet hikmetli ve vazifedar olarak rububiyetin tekvînî emirlerini etrafa yetiştirir diye ifade ettiği gibi, Risale-i Zerrat dahi, maddiyyunlar tarafından tesadüfî ve intizamsız telâkki edilen harekât-ı zerrat dahi, gayet hikmetli ve o zerreler muntazam vazifelerle vazifedar olduklarını gayet kuvvetli ve kat'î bürhanlarla ispat ediyor.
Hem Mirac-ı Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâmı delâil-i akliye ile gayet mâkul ve kat'î bir surette ispat eden ve "Otuz Birinci Söz" nâmında ve mertebesinde bulunan Risale-i Miraca, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) otuz birinci mertebede Mirac-ı Ahmedî (a.s.m.) ve Kab-ı Kavseyndeki müşahede ve mükâlemeyi sarîh bir surette başlayan sûre-i
b1012.gif
'nın başında bulunan
b1012.gif
cümlesi ile sarahate yakın bir tarzda o risaleye işaret eder ve sûre-i
b1014.gif
'yi bırakarak
b1011.gif
'den sonra
b1016.gif
sûresini zikretmesi bu işareti kuvvetlendirir.
Hem Şakk-ı Kamer Mu'cizesini münkirlere karşı kuvvetli delillerle ispat eden Mirac Risalesinin zeyli bulunan "Şakk-ı Kamer Risalesi" nâmında, otuz birinci mertebenin âhirinde olan o risaleye, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) şakk-ı kameri nass-ı



1 Güneş dürülüp toplandığında." Tekvir Sûresi: 81:1
2 Yemin olsun esip savuran rüzgâra." Zâriyât Sûresi: 51:1.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
sarîhle zikreden sûre-i
b1017.gif
'den iktibas ederek otuz birinci mertebenin akabinde zikredilen
b1018.gif
fıkrasıyla sarahate yakın işaret eder.
Malûmdur ki, Risale-i Nur, başta otuz üç adet Sözlerdir ve "Sözler" nâmıyla yâd edilir. Fakat, Otuz Üçüncü Söz müstakil değil, belki otuz üç adet Mektubattan ibarettir. Ve "Mektubat" namıyla zikredilir. Sonra Otuz Birinci Mektup dahi müstakil değil, belki otuz bir adet Lem'alardan mürekkeptir ve "Lem'alar" adıyla müştehirdir. Sonra Otuz Birinci Lem'a dahi müstakil olmamış; o da inşaallah otuz bir adet Şuâlardan mürekkep olacak. El-Ayetü'l-Kübrâ Yedinci ve bu risale Sekizinci Şuâlardır. Demek Sözlerin hâtimesi Otuz İkinci Sözdür.
Hem Risale-i Nur'un yıldızları içinde bir güneş hükmünde şakirtlerince telâkki edilen Otuz İkinci Söz nâmındaki üç mevkıflı risale-i harika ve câmia ve Sözler'in bir cihette hâtimesi ve cemiyetli neticesi olan o risaleye Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) onun fevkalâde ehemmiyetini ve câmiiyetini göstermek için Kur'ân'ın çok sûreleriyle birden otuz ikinci mertebede
b1019.gif
kasemiyle otuz ikinci mertebede bulunan o câmi risaleye işaret eder.
Risale-i Nur'un Otuz Üçüncü Sözü ise, bundan evvel beyan ettiğimiz gibi otuz üç adet mektuplardan ibaret ve "Mektubat" namında otuz üç kitap ve yüzden ziyade risalelerdir.
İşte Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) otuz üçüncü mertebede ve kaseminde Otuz Üçüncü Sözün eczaları olan o yüz on kitap ve Mektubat'a birden işaret etmek için yüz on semâvî suhuf nâmında yüz on muhtasar kitaplar ve o büyük mukaddes kitaplardan istimdat mânâsında olan şu r0485 kelâmıyla işaret eder. Malûmdur ki, ilm-i belâgatte ve fenn-i beyanda uzak ve gizli mânâlara delâlet etmek için "karine" tabir ettikleri emarelerden ve münasebetlerden birisi bulunsa, uzak bir mânâ ve gizli ve işârî olan bir mefhum, karinenin kuvvetine göre sarîh ve zâhir mânâsı gibi kabul edilir. İşte bu kaideye binaen, bu işârî mânâların herbirisine müteaddit karineler, emareler bulunduğu gibi, sair arkadaşları da ona karineler olur. Risale-i Nur'un mecmuundan haber veren sarîh fıkralar dahi herbirisine kuvvetli bir karinedir.



Kıyâmet yaklaştı, ay yarıldı." Kamer Sûresi: 54:1.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İkinci Remiz
Kur'ân'ın el-Ayetü'l-kübrası olan
b1020.gif
* 'nin hakikat-ı kübrâsını ve tefsir-i ekberini gösteren ve Ramazan-ı Şerifin ilhâmî bir hediyesi bulunan Yedinci Şuâ risalesine Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) Mektubat'a işaretten sonra Lem'alar'a işaret içinde Şuâlar'a bakarak Haşiye
b1021.gif
deyip ilm-i belâgatçe "müstetbeatü't-terakîb" ve "maarîzü'l-kelâm" denilen mânâ-yı zâhirinin tebaiyetiyle ve perdesinin arkasıyla müteaddit karinelerin kuvvetine göre işaret eder. Ve o acip ve yüksek ve tevhidin hüccetü'l-kübrâsı ve el-Ayetü'l-kübrânın bir alâmet-i kübrâsı ve bir tefsir-i âzamı olan risaleye "Ayetü'l-Kübrâ" namı veriyor. Ve o namla, hem menbaı olan Ayetü'l-Kübrânın azametini, hem bu Yedinci Şuâ olan vahdâniyetin ve tevhidin bürhan-ı âzamının fevkalâde kuvvetini ilân eder, haber verir. Hazret-i İmam-ı Ali'nin (r.a.) bu büyük iltifatına, bu risalenin liyakatine her kimin bir şüphesi varsa, gelsin, bir defa o risaleyi okusun. Eğer "Evet, lâyıktır" demezse, bana tuh desin!
Evet Kur'ân'ın aleyhinde bin seneden beri müntakimâne hazırlanan dinsizlerin itirazlarını ve kâfir filozofların terâküm edip şimdi yol bularak intişar eden şüphelerini ve Kur'ân'ın dehşetli darbelerinden intikam besleyen muannid Yahudilerin ve mağrur bir kısım Hıristiyanların hücumlarını def edip mukabele eden ve her asırda Kur'ân'ın pek çok kahramanları ve mânevî kaleleri vardı. Şimdi ihtiyaç bir-ikiden, yüze çıkmış. Ve müdafîler yüzden, iki-üçe inmiş.
Hem, hakaik-i imaniyeyi, ilm-i kelâmdan ve medreseden öğrenmek çok zamana muhtaç bulunduğundan, bu zamanda o kapı dahi kapandı. Hem çabuk, hem herkes anlayacak bir tarzda en derin hakikatleri talim eden Risale-i Nur, elbette İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın bu iltifatına lâyıktır.
Hem İmam-ı Ali (r.a.) onuncu mertebe-i tâdâdında onuncu sûre olarak ve kıyamet ve Leyle-i Berâta bakan
b1022.gif
deyip mânâ-yı işârîsiyle "Onuncu Söz" namında ve mertebesinde olan Haşir Risalesine işaretle beraber, o risalenin fevkalâde ehemmiyetini ve gayet muhkem olduğunu ve o zamanın dumanlı karanlıklarını izale eden bir Leyle-i Berâtın bir kandili
Haşiye
İmam-ı Ali bu fıkra ile işaret eder ki, Âyetü'l-Kübrâ risalesi yüzünden şakirtleri bir musibete düşecekler ve onun kerameti ve bereketiyle emniyete ve selâmete çıkacaklar. Evet, bu keramet-i Aleviye tam tamına çıktı ki, o risale için hapse düşüp ve onun kuvvetli hakikatleriyle kurtuldular.
* Yedi gökle yer ve onların içindekiler Onu tesbih eder. Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin." İsrâ Sûresi: 17:44.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
hükmünde bulunmasına ve haşir ve kıyametin bir alâmeti olan duhan, hem Leyle-i Berâtın senevî olarak hikmetli tefrik ve taksim-i umûr noktalarıyla ve başka karineler ile îmaen ve remzen haber veriyor.
Evet, Onuncu Söz, çok ehemmiyetli bir belâyı def etti. Hürriyet-i efkâr serbestiyeti ve harb-i umumî sarsıntısı vaktinde haşri inkâr eden münafıklar, fırsat bulup çok yerlerde zehirli fikirlerini izhara başladıkları bir zamanda Onuncu Söz çıktı ve tab edildi. Bin nüshası etrafa yayıldı, onu gören herkes kemâl-i iştiyak ve merakla okudu. Zındıkların kâfirâne fikirlerini tam kırdı ve onları susturdu. İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın bu takdirine liyakatini ispat etti. Kimin şüphesi varsa, gelsin, onu dikkatle okusun, haşrin ne kadar kuvvetli bir bürhanı olduğunu görsün.
Hem Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) on dokuzuncu sûre olarak Sûretü'n-Nur'u
b1023.gif
fıkrasıyla zikrederek pek muhtasar olan On Dokuzuncu Söze ve pek mükemmel bulunan On Dokuzuncu Mektuba işaret için nur lâfzını tekrar etmekle mektupların mertebesi, yani On Dördüncü Mektup noksan kalmasına îmaen Sûre-i Nur'u on beşincide yine zikretmesiyle gayet lâtif ve müdakkikane haber veriyor. Ve o iki risaleleri, Risale-i Nur'un büyük nurları olduklarını bildiriyor.
Evet, risalet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâma dair olan On Dokuzuncu Söz, hem üç cihetle kerametli ve harika olan On Dokuzuncu Mektup, elhak, Risale-i Nur'un en parlak birer nurudurlar. Ve Aişe-i Sıddîka Radıyallahu Anhânın beraati münasebetiyle, âyet-i Nur'un
b1024.gif
kelimesindeki zamir, üç vecihten birisiyle Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâma râci olmak haysiyetiyle, Sûre-i Nur, zât-ı Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâm ile ziyade alâkadar bulunduğundan, o sûre ile risalet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı ispat eden o iki risaleye iki nur lâfzıyla, belki üç nur kelimeleriyle yine aynen risalet-i Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmı ispat eden Mirac Risalesine dahi işaret etmiş.
Ben itiraf ediyorum ki, On Dördüncü Mektup noksan kaldığını unutmuştum. Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) aynı sûreyi iki defa tekrar etmesiyle tahattur ettim ve işârâtındaki dikkatine hayran oldum. Fakat o tekrar, yalnız On Dokuzuncu Söz ve Mektup için sayılır; ondan sonrakilere nisbeten sayılmaz.

Üçüncü Remiz
Yirmi Sekizinci Lem'ada izah ve ispat edilen
b1025.gif
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
fıkralarıyla Risale-i Nur'un üç ehemmiyetli vaziyetini haber veriyor. Bu fıkraların sarahate yakın bir surette hem cifir, hem mânâ cihetiyle Risale-i Nur'a işaretini On Sekizinci Lem'ada izahına binaen, burada ise orada zikredilmeyen ve İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın nazar-ı dikkatini celb eden yalnız üç sırra beyan edilecek.
Birincisi: İslâmlar içinde, dellâllar elinde teşhir suretinde gezdirmeye lâyık olan Risale-i Nur, maatteessüf, gayet gizli perde altında intişar ve istitara mecbur olmasına işareten, İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, iki defa
b1026.gif
ve
b1027.gif
kelimeleriyle
b1028.gif
yani "Gizli intişar edebilir" müteaccibâne haber veriyor.
İkincisi: Risale-i Nur, İsm-i âzam cilvesiyle ve ism-i Rahîm ve Hakîmin tecellisiyle zuhur ettiğinden, imtiyazlı hassası
b515.gif
'den iktibasen celâl ve kibriya,
b424.gif
-1- 'den istifâzaten merhamet ve şefkat,
b1031.gif
-2-'den istifadeten hikmet ve intizamın esasları üzerine gidiyor. Onun ruhu ve hayatı onlardır. Sair meşreplerdeki aşk yerinde, Risale-i Nur'un meşrebinde müştakane şefkattir. Ve refetkârane muhabbettir. Nasıl ki Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) sarîh bir surette Siracü'n-Nur'un tarih-i telifini ve tekemmül zamanını ve meşhur ismini
b1032.gif
fıkrasıyla haber vermiş. Öyle de,
b1033.gif
(ilâ âhir) fıkrasıyla da Siracü'n-Nur'un esaslarından haber veriyor. Çünkü r0497 izzet, azamet ve celâl ve kibriyadır.
b1034.gif
Süryanice Rauf ve
b1035.gif
Rahîmdir. Demek Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahu Anh Siracü'n-Nur'u tarif ediyor "Hayatını ve nurunu, kibriya ve azamet ve refet ve rahîmiyetten alıyor" diye mümtaz hasiyetini beyan eder.




1 Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
2 Onun kuvveti her şeye galiptir ve O her şeyi hikmetle yapar." İbrahim Sûresi: 14:4.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Üçüncüsü: Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahu Anh, bu fıkrada
b1036.gif
cümlesiyle diyor ki: 1354'te Siracü'n-Nur (yani, Risale-i Nur'un nuru) ile dalâletin tecavüz eden nârı inşaallah sönecek. Yani, fitne-i diniye ateşini ya tahribattan vazgeçirecek veya ileri tecavüzatını kıracak.
Eğer hicrî tarihi olsa, bundan iki sene evvel, dini dünyadan tefrik fırsatından istifade ile, dinin ve Kur'ân'ın zararına olarak ilerleyen dehşetli tasavvuratın tecavüzatı tevakkuf etmesi, elbette karşılarında kuvvetli bir seddin bulunmasındandır. O sed ise, bu zamanda çok intişar eden Risale-i Nur'un keskin hüccetleri ve kuvvetli bürhanları olduğu çok emarelerle hissediliyor. Ve bu ikinci ihtimaldeki işaret-i Aleviye dahi onu teyid ediyor. Haşiye
Evet, cifirce
b1037.gif
:
b1097.gif
600,
b1088.gif
400,
b641.gif
200, şeddeli
b588.gif
100,
b889.gif
40,
b941.gif
ve üç
b1076.gif
7,
b1045.gif
'deki
b1086.gif
iki
b1077.gif
beş, yekûnu 1354 eder. Lillâhilhamd, Siracü'n-Nur'un el-Ayetü'l-Kübrâsı gibi çok risaleleri var. Herbiri kuvvetli birer lâmba hükmünde sırat-ı müstakimi gösterip İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın haberini tasdik ediyorlar.
Bu üçüncü sırrın münasebetiyle aynen
b1048.gif
gibi 1354 tarihine makam-ı cifrîsiyle bakan ve Said'in (r.a.) iki mâruf lâkabına remzen ve ismen îma eden ve "Kendini muhafaza et" emrini veren ve o tarihte herkesten ziyade müteaddit tehlikelere mâruz bulunacağını telvih eden Ercûze'nin âhirlerindeki
b1049.gif
fıkrasıyla diyor: "Yâ Said el-Kürdî! 1354 tarihine yetişirsen, Mevlâ-yı Azîminden, o zamanın ve o asrın fitne ve şerlerinden muhafazanı iste ve yalvar."
Evet, On Sekizinci Lem'ada birinci keramet-i Aleviyenin izahında, Kaside-i Ercûziyenin Risale-i Nur ve müellifine dair işârât-ı gaybiyesi beyan edilmiş. İsm-i âzam ve "sekîne" tabir ettiği esmâ-i sitte-i meşhuruyla daima meşgul olan bir şakirdiyle konuştuğu ve teselli verdiği ve çok emareler ve karinelerle o şakirt, Said olduğu ispat edilmiş. Ve orada o şakirdine demiş:
Haşiye
Hem de İnna a'teyna'nın sırrı kısmen tahakkuk etmiş. Çünkü, süfyaniyetin dört rüknünden en kuvvetlisi ve dehşetlisi bütün bütün çekildi. Kabir altında azap çekiyor. Ve en büyüğü dahi alâkası bilfiil çekilmiş, Mason komitesinin mahkûmu ve âleti olup azabıyla meşguldür. Yalnız onun gölgesi hükmediyor. İleri tecavüz etmemekle beraber kısmen geriliyor. Bâki kalan iki şahıs ise ellerinden gelse tamire çalışacaklar.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b1050.gif
Yani, ecnebi hurufları 1348'de tâmim edilecek, çoluk-çocuk emirler ve fakirler icbar suretinde, gece dersleriyle öğrenmeye çalışacaklar.
Evet,
b1051.gif
cümlesi tam tamına iki
b1088.gif
800, iki
b646.gif
120, iki
b641.gif
400, iki
b1068.gif
18, bir
b790.gif
10, mecmuu 1348'dir. Aynı tarihte Lâtinî huruflarına gece dersleriyle cebren çalıştırıldı.
Sonra İmam-ı Ali (r.a.) Sekîne ile meşgul olan Said'e (r.a.) bakar, konuşur. Akabinde
b1057.gif
der. İki-üç yerde kuvvetli işaretle Said (r.a.) ismini verdiği şakirdine hitaben, "Kendini Sekîne ile dua edip muhafazaya çalış" Yâ-i nidâî'den sonra müteaddit karineler ve emarelerle Said var. Demek ya Said
b1058.gif
olur. Bu fıkra nasıl ki
b1059.gif
kelimesiyle "el-Kürdî" lâkabına hem lâfzan, hem cifren bakar. Çünkü
b889.gif
'siz
b1061.gif
"Kürd"
b423.gif
kalbidir.
b889.gif
ise,
b1069.gif
ve
b790.gif
'ye tam muvafıktır. Öyle de, diğer bir ismi olan "Bediüzzaman" lâkabına dahi "ez-zaman" kelimesiyle îma etmekle beraber, 1354 veya 1355 makam-ı cifrîsiyle Said'in (r.a.) hakikat-i halini ve hilâf-ı âdet vaziyetini ve hıfz ve vikaye için kesretli duasını ve halvet ve inzivasını tamamiyle tabir ve ifade ettiğinden, sarahate yakın bir surette parmağını onun başına o kasidede teselli için basıyor. Burada da
b1037.gif
sırrına mazhar olan Risale-i Nur'u alkışlıyor.
Malûm olsun ki, Celcelûtiye'nin esası ve ruhu olan
b1066.gif
İmam-ı Ali Radıyallahu Anhın en mühim ve en müdakkik üveysî bir şakirdi ve İslâmiyetin en meşhur ve parlak bir hücceti olan Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâlî (r.a.) diyor ki: "Onlar vahiyle Peygambere (a.s.m.) nazil olduğu vakit, İmam-ı Ali'ye (r.a.) emretti, 'Yaz'; o da yazdı, sonra nazmetti."
b423.gif
Yani tersinden okunuşudur.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İmam-ı Gazâlî (r.a.) diyor:
b1067.gif

İmam-ı Gazâlî, İmam-ı Nureddin'den ders alarak bu Celcelûtiye'nin hem Süryanî kelimelerini, hem kıymetini ve hâsiyetini şerh etmiş.

Dördüncü Remiz
İmam-ı Ali (r.a.) Siracü'n-Nur'dan haber verdikten sonra, yine otuz üç ve bir cihetle otuz iki adet Süryanîce esmâyı tâdâd ederken, Risale-i Nur'un en kuvvetli, en kıymettar olan Mucizat-ı Kur'âniye Risalesine ve Otuz İkinci Söze kuvvetli işaret ettiği gibi, sair risalelere de remzen veya imâen veya telvihen bakar.
Evet, Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) Risale-i Nur'a bakarak, Süryanî isimleri derc ederek diyor:
b1173.gif

diye dua ile hatmeder. Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) başta sarahatle haber verdiği
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt