İKİNCİ MAKALE (Unsuru'l-Belâgat)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Mucizenin kamerini münhasif ve şems gibi bürhan-ı nübüvveti Süha gibi mahfi olmasına sebeb oldunuz. Buna kıyasen şu hakikate, şu kitabda birçok numune bulabilirsin. Zira bu kitabın mesleği, benim gibi harice boykotajdır. Hattâ zaruret olmazsa, efkâr ve mesailde ve misallerde ve esalibde harice boykotaj etmektir. Fakat tevafuk-u hâtır olabilir. Zira hakikat birdir. Hangi kapıyla girsen, aynını göreceksin. Hatime: “Söylenene bak, söyleyene bakma” söylenilmiştir... Fakat ben derim: “Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne içinde söylemiş? Ne için söylemiş?” Söylediği sözü gibi dikkat etmek, belâgat nokta-i nazarından lâzımdır, belki elzemdir.
İşaret: Malum olsun ki; fenn-i maani ve Beyan*ın mezâyâsının belâgatçe mühim bir şartı, kasden ve amden garazın cihetine emarat ile işaret ve alâmatın nasbıyla kasd ve amdini göstermektir. Zira onda tesadüf bir para etmez.
Fenn-i bediin ve tezyinat-ı lâfziyenin şartı ise, tesadüf ve adem-i kasddır. Veyahut tesadüfî gibi tabiat-ı manaya yakın olmaktır.
Telvih: Pûşide olmasın ki tabiata ve hakikat-ı hariciyeye delâlet eden ve hükm-i zihnîyi kanun-u haricî ile rabteden; tabir caiz ise perdeyi delerek, altındaki hakkı gösteren âletlerin en sekkabı 1
muhakemat_95_1.gif
-i tahkikiye 3 dir. Evet şu 2
muhakemat_95_2.gif
’nin şu hâsiyetine binaendir ki Kur’an’da kesretle istimal olunmuştur.
Tenbih: Ey birader! Bu makaledeki kavanin-i lâtife şu perişan esalibden teberri ve nefret etmesi seni tağlit etmesin. Meselâ: Eğer bu kanunlar iyi olsaydılar, onları vaz' edene iyi bir ders-i belâgatı verecekler idi. Hem de güzel bir üslûbu giyecekler idi. Halbuki onları vaz' eden ise ümmîdir. Üslûbları dahi perişandır, gibi bir vehme zâhib olma. Yahu! Bu vehme ehemmiyet verme. Zira bir fende her bir ilim sahibi onda sanatkâr olmak lâzım gelmez.


1- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
2- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
3- Arapça'da, kesinlik ifade eden tahkik edatı.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Hem de ile'l-merkeziye olan kuvve-i cazibe, ani’l-merkeziye olan kuvve-i dafiaya galibdir. Çünkü kulağın dimağa karabeti ve akıl ile sıla-i rahmi vardır. Halbuki maden-i kelâm olan kalb ise, lisandan uzak ve ecnebidir. Ve hem de çok defa lisan, kalbin dilini tamamen anlamıyor. Lâsiyyema kalb bazen meselenin derin yerlerinden -kuyu dibinde gibi- bir tıntın eder ise lisan işitemez, nasıl tercümanlık edecektir?.. Elhasıl:Fehim ifhamdan daha esheldir vesselâm!..
İtizar:Ey şu dar ve ince ve karanlık olan yolda benim ile arkadaşlık eden sabırlı ve metanetli zat! Zannediyorum bu İkinci Makale'de yalnız hayretle seyirci oldun, müstemi' olmadın. Çünkü anlamadın. Hakkınız var, zira mesail gayet derin ve ırkları uzun ve ibare ise gayet muhtasar ve muğlak ve Türkçem de epeyce noksan ve müşevveş ve vaktim dahi dar.. ben de acele.. sıhhatım muhtel.. başım nezlelidir. Şu karışık zeminde ancak şöyle bir varakpare çıkabilir. 1
muhakemat_96_1.gif

Ey birader! "Unsur-u Hakikat"ı kübra gibi ve "Unsur-u Belâgat"ı suğra gibi mezcet. Elektrik şuaı gibi olan hads-i sadıkı geçir. Tâ gayet hararetli ve parlak ziyalı olan "Unsur-u Akide"yi netice vermek için senin zihnine istidadat verebilsin.
İşte "Unsur-u Akide"yi Üçüncü Makale'de arayacağız.
İşte başlıyorum:... 2
muhakemat_96_2.gif

ttt



1- Faziletli kimselerin nezdinde özür kabul edilir.
2- "Öyle ise, şöyle ki" anlamına gelen Kürdçe bir kelime.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt