4- Âhirzamandan Haber Veren Mühim Bir Hadis

MURATS44

Özel Üye
Ahirzamandan haber veren mühim bir hadis
-1-.
Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
-şedde sayılır, tenvin sayılmaz-fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 ederek nihayet devamına ima eder. -şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra ta '42'ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. Ve'l-ilmû indallah; - şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah.

Câ-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil'ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette 1506'dan ta '42'ye, ta '45'e kadar üç inkılâb-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır. Bu imalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil; fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat'î tarzda kimse bilmez; fakat, böyle îmalarla bir nevî kanaat, bir galip ihtimal gelebilir. ashabının taife-i kübrâsını tarif eden

-2- fıkrası, şeddesiz 1506 veya 7 ederek,

1 "Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır." Bu hadis-i şerif, hadis kaynaklarında bu lafızlarla rivayet edildiği gibi, aynı manayı ifade eden farklı lâfızlarla da rivayet edilmiştir (Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137)
2 "Kendilerine nimet ve ihsanda bulunduğun kimseler." Fâtiha Sûresi: 1:7.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
-1-.
• • •
Aziz kardeşlerim,
Bu saatte ben Kur'an okurken, Risale-i Nur'la ziyade alâkadar olan Sûre-i İbrahim'de bir ayet beni meşgul ederken, Emin, size göndereceği mektubu getirdi ve dar vaktimizde bu geniş ayetin denizinden ancak bir katrecik bu parçaya girebildi. Birkaç dakika zarfında yazdık, vakit bulamadık, kusura bakmayınız.

• • •

-2-.
Aziz, sıddık, vefâdâr, sebatkar kardeşlerim,
Cenab-ı Hakka yüz binler şükür ve hamd olsun. Sizin gibi sadık, ciddi, faal zatları Risale-i Nur'un etrafında toplayıp bağlamış; İmân ve Kur'an hizmetinde kuvvetli ve nurlu kalemlerini çalıştırtıyor.
1 Gerçek bilgi Allah katındadır (Ahkaf Sûresi: 23) Gaybı Allahtan başka kimse bilemez.
2 Her türlü noksandan uzak olan Allah'ın adıyla. "Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi: 44)
Ayrılık günlerindeki dakikaların âşireleri adedince Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
Kardeşlerim, bu defa irsâlâtınız o kadar beni memnun ve minnettar etti ki, herbir sayfası bir kıymettar hediye ve güzel bir mektup hükmünde göründü, hüzünlerimi, gamlarımı izale edip ve kalbimi sürur ve sevinçle doldurdu. Cenab-ı Erhamürrâhimîn onların hurufları adedince size rahmet etsin ve sizden razı olsun.
Hafız Ali kardeşim,
Bir zaman Barla'da Cuma gecesinde dua ederken, senin "Amin" sesini iki defa sarihan işittim. Arkama baktım, dedim: "Hafız Ali ne vakit gelmiş?"
Dediler: "O burada yoktur."
Ben şimdi o vakıadan diyebilirim ki, üç dört saat mesafeden duama âmin'ini işittirmesi, otuz günlük mesafeden buradaki zayıf davet ve duama kuvvetli ve tesirli bir âmin hükmünde olan yazıların imdadıma yetişmesi çok mânidar bir tevafuktur.
Sıddık Sabri,
Senin cisminde (ayağında) kardeşliğimin sikkesini gördüğüm zaman bir hiss-i kablelvukuyla kalbime geldi: Bu zat mühim bir vakitte bana çok ehemmiyetli bir kardeşlik edecek. Ve muvaffak oldun, yaptın. Allah senden ebeden razı olsun.
Abdülmecid'e, Beşinci Şuayı haber vermiştim, cevap gelmedi. Belki ihtiyâten sükût ettiler, göndermedim. Siz, evvelce muhabere ediniz, sonra gönderebilirsiniz. Eğer Hastalar Risalesini bana gönderirseniz, İhtiyarlar Risalesi de beraber olsa daha iyi olur. Mektubunuzda selam gönderen vefadar kardeşlerime binler selam.
Bugünlerde manevi bir muhaverede bir sual ve cevabı dinledim. Size bir kısa hülâsasını beyan edeyim. Biri dedi:
Risale-i Nur'un İmân ve tevhid için büyük tahşidatları ve küllî techizatları gittikçe çoğalıyor. Ve en muannid bir dinsizi susturmak için yüzde birisi kâfi iken, neden bu derecede hararetle daha yeni tahşidat yapıyor?
Ona cevaben dediler:
Risale-i Nur, yalnız bir cüz'î tahribatı, bir küçük haneyi tamir etmiyor; belki küllî bir tahribatı ve İslamiyeti içine alan dağlar büyüklüğünde taşları bulunan bir muhit kaleyi tamir ediyor. Ve yalnız hususi bir kalbi ve has bir vicdanı ıslaha çalışmıyor; belki bin seneden beri tedarik ve teraküm edilen müfsit âletlerle dehşetli rahnelenen kalb-i umumî ve efkâr-ı âmmeyi ve umumun, bâhusus avâm-ı müminînin istinadgâhları olan İslamî esaslar ve cereyanlar ve şeâirler kırılmasıyla, bozulmaya yüz tutan vicdan-ı umumîyi Kur'an'ın i'câzıyla o geniş yaralarını, Kur'an'ın ve imanın ilaçlarıyla tedavi etmeye çalışıyor.
Elbette böyle küllî ve dehşetli rahnelere ve yaralara hakkalyakin derecesinde ve dağlar kuvvetinde hüccetler, cihazlar ve bin tiryak hâsiyetinde mücerrep ilaçlar,​
 

MURATS44

Özel Üye
hadsiz edviyeler bulunmak gerektir ki, bu zamanda, Kur'an-ı Mucizü'l-Beyânın i'câz-ı manevisinden çıkan Risale-i Nur, o vazifeyi görmekle beraber, imanın hadsiz mertebelerinde terakkiyat ve inkişafata medardır, diyerek uzun bir mükâleme cereyan etti. Ben de tamamen işittim, hadsiz şükrettim. Kısa kesiyorum.
Bu hadise münasebetiyle yine bugünlerde hatırıma gelen bir vakıayı beyan ediyorum.
Ben, namaz tesbihatının ahirinde otuz üç defa kelime-i tevhidi zikrederken, birden kalbime geldi ki: Hadis-i şerifte, "Bazan bir saat tefekkür, bir sene ibadet hükmüne geçer." Risale-i Nur'da o saat var; çalış, o saati bul, ihtar edildi. Âdeta ihtiyarsız bir surette, Kur'an'ın ayetü'l-kübrâsının iki tefsiri olan iki Âyet-i Kübrâ risalelerinden mülâhhas tefekkürî bir tekellüm, tam bir saat devam etti. Baktım, size gönderdiğim Âyetü'l-Kübrâ risalesinin Birinci Makamın hülâsasından müntehap güzel bir sırrını hülâsayla, Yirmi Dokuzuncu Lem'a-i Arabiyeden müstahreç nurlu, tatlı fıkralardan terekküp ediyor.
Ben, kemal-i lezzetle, her gün tefekkürle okumaya başladım. Birkaç gün sonra hatırıma geldi ki: Madem Risale-i Nur bu zamanın bir mürşididir, talebelerine bir vird-i ekber olabilir diye kaleme aldım. Ve bütün risalelerin hususi menbaları, madenleri olan binden ziyade âyât-ı Kur'aniyeyi, kendi Kur'anımda, evvelce işaretler koyup bir Hizb-i Âzam-ı Kur'ani yapmak niyet etmiştim. Şimdi bu Hizb-i Âzam ve bu vird-i ekber, Risale-i Nur mensuplarına bazı eyyam-ı mübarekede okunması için bir zaman size de göndermek hakkınız var. İnşaallah bir zaman sonra size gönderilecek. Bazı kelimelerini tercüme ve bir kısım kayıtlarını tefhim için vakit bulsam, gayet kısa haşiye gibi birşeyi yazacağım.
Umum kardeşlerime ve hizmet-i Kur'aniyede bütün arkadaşlarıma hasret ve iştiyakla binler selam.
Dualarınıza muhtaç
Said Nursî
• • •
Aziz kardeşlerim,
Sizlere hergün birer uzun mektup yazmak hakkınız varken, maatteessüf üç seneden beri size göndermek için yazdığım bir mektup şimdiye kadar bekliyor, eski sakomun cebinde duruyor. Demek Risale-i Nur, ehl-i dünya dinsizlerine çok dehşet vermiş ki, dünyalarına karışmadığım halde bu tazyikatı yapıyorlar. Her neyse... Hiç unutamadığım sebatkar, ciddi kardeşlerime, hususan ikinci vatanım Barla'daki vefadar sıddıklara pek çok selam ve dua ederim.
Binler hasret ve iştiyakla sizleri düşünen ve her yirmi dört saatte belki yüz defa duayla tahattur eden ve duanıza muhtaç olan,
Said Nursî

• • •​
 

MURATS44

Özel Üye
Ey fedakar kardeşlerim,
Sizinle dört beş kelime konuşacağım.
Birincisi: Bu defaki mektubunuzun verdiği şevk ve sürurla derim ki: Ben, hizmet-i Kur'aniyedeki tam sadakat ve gayret ve sebat ve metanetinizi gördükten sonra tam bir istirahat-i kalble mevti ve eceli kabul eder, arkamda siz varsınız yeter diyerek dünyadan sürurla vedaya hazırım.
İkincisi: Burada, Âyetü'l-Kübrânın birinci tebyizi, aynen bir sene sonra, oradaki birinci tebyiz gibi, Âyetü'l-Kübrânın namına tevafuku var. İki tevafukun tetabuku tesadüfe havalesi imkânsız bir keyfiyet olmakla, kalemi zülfikar-misâl zatın kalemiyle, otuz üç kelime-i tevhidin tevafukundaki gaybî imzayı cidden tenvir ve tasdik eder.
..............................
Dördüncüsü: Ben, üç senedir burada herşeyden tecrit edildim. Tahammülsüz tazyik altında bulunduğumdan, sizinle muhabere edemedim. Burada emsalsiz bir evham hükmediyor. Mümkün olduğu kadar, "Eşrâtü's-Sâat" buradan gönderildiğini demeyiniz; belki "Onun bir eseridir, başka yerden elimize geçmiş" deyiniz.

• • •

Aziz ve vefâdâr ve fedakar, sâdık kardeşlerim,
Bu defa çok kıymettar ve fevkalme'mul manevi hediyenizden küçücük üç dört mesele hatıra geldi.
Birincisi: Üçüncü keramet-i Aleviyede, "Risalelerde yalnız iki zeyil vardır" demesi, risale şekline girmiş olan zeyillere zeyil diyor. Sair zeyiller ise; hâtimeler, ilâveler, haşiyeler hükmünde görmüştür.
* "Yedi gökle yerin ve onların içindekilerin Onu tesbih ettiği ve her şeyin ancak Onu övüp tesbih ettiği" (İsrâ Sûresi: 17:44) Zât olan Allah'ın adıyla.
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
İkincisi: İki Âyetü'l-Kübrânın vird-i ekberinde hatırıma gelmediği halde, ehemmiyetli kısımlarını Yirminci Mektupla Otuz İkinci Söz, bana ihtiyaç bırakmayacak derecede beyan ve tercüme ettiklerinden, niyet ve vaad ettiğim halde tercümesinde istihdam edilmedim.

Üçüncüsü: Risale-i Nur'un benden ayrılması ve ben de daire-i tenviriyesinden uzak düştüğümden, bu havali ve Eskişehir gibi sair yerleri de onun ehemmiyetli ve lüzumlu bir kısım hakikatlerinden hissedar etmek için, inayet-i İlahiye, yeni yazılıyor gibi tekrarla o bir kısım hakikatlerin, fakat letafetli başka tarzlarda izah edilmelerinde, âdeta ihtiyarım olmadan beni istimal ettiğini bildim, çok şükrettim.

Bu defa hediyelerinize mukabil, elimden gelseydi yalnız maddî fiyatına göre herbir risaleye on lira ve Yirmi Beşinci Söze, yirmi beş altın, belki elmas ve Yirmi Dokuzuncu Söze, yirmi dokuz yakut verirdim. Öyleyse, verilmiş gibi kabul ediniz.

Evet, tevafukta muvaffakiyetli olan kalem, ulvî keramet-i Aleviyeyeye göze görünür güzel bir delil göstermiş. Yüz bin mâşâallah! Hüsrev'in çok şirin ve fevkalade yazdığı Hastalar Lem'ası ile Esmâ-i Sitte Lem'ası, benim nazarımda elmasla yaldızlı yazılan ve onlar kadar uzun iki mektub-u sadâkat-medâr hükmünde bana göründü, Risale-i Nur'a çok ehemmiyetli hizmetlerini gözyaşıyla hatırlattı. Ve Firdevsî hediyenizdeki risalelerin harfleri adedince, Cenab-ı Erhamürâhimîn sizlere rahmet, bereket, saadet ihsan eylesin. Amin.

Yorulmaz, usanmaz, ciddi, samimi Hafız Ali kardeş,
Tevafukta, muvaffakiyetli kaleminle yazılan İ'câz-ı Kur'an'ın ahirinde senin hakkında
-1-. olan dua bu defa şüphem kalmadı ki, tam kabul olmuş.
Umum kardeşlere birer birer selam.
Said Nursî

• • •

-2-.
Aziz, sıddık ve sadık kardeşlerim,
Bu defa pek çok alâkadar olduğum zatların dört adet mektupları beni o kadar mesrur etti ve Risale-i Nur hesabına o kadar memnun eyledi ki, güya yeniden o
1 Allah'ım, İmân ve Kur'an hizmetinde onu muvaffak eyle.
2 Onun adıyla "Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi: 17:44)
Risale-i Nur'ların harfleri ve kıyamet gününe kadar havada ve zihinlerde temessül eden manaları adedince, Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
kahraman arkadaşları buldum diye sürur yaşları çok hüzünlerimi sildi.
Evet, dört mektuba dört cevap yazmak isterim ve hakkınızdır; fakat samimi ittihatınıza binaen birle iktifa edildi. Ayrı ayrı beş altı küçük meseleleri beyan ediyorum.
Birincisi: Eskiden beri, "İman kurtarmak zamanıdır" dediğimiz ve ihtiyarım olmadan tekrarla erkân-ı imaniyeye dâir bürhanlardan tahşidat-ı azimeyi yaptığımız çok haklı ve lüzumlu olduğunu zaman gösterdi. Size, bir ay evvel manevi bir muhaverede Risale-i Nur'un azim tahşidatına dair gayptan gelen bir cevabı yazmıştım. Bazı zatlar o fıkrayı Âyetü'l-Kübrâ risalesinin ahirine ilhak ettiler.
İkincisi: Şamlı Tevfik kardeş, senin mektubun beni derinden derine hem müteessir, hem müferrah eyledi. Sende bir hayırlı tahavvülât bulunduğunu ihsas etti.
Merhum Hafız Ahmed'in akrabasına benim tarafımdan taziyeyle beraber de ki: Bir iki ay evvel birden bire dua ederken, en has akraba ve en halis talebelerin dairesine Hafız Ahmed girdi, "Benim de bu dairede hakkım var" dedi gibi hissettim. Onu o has daire içinde her vakit manevi kazançlarıma hissedar olmak için bıraktım ve öyle de kalacak inşaallah. Ve anladım ki, ikiniz bidayeten, beraber Risale-i Nur'a hizmetiniz içindir.
Barla'da bütün dostlara selam.
Üçüncüsü: Sabri kardeş, kıymettar Hulusi'nin mektubu hem Hulusi'nin, hem Beşinci Şuanın ehemmiyetini ve kıymetlerini gösterdiğinden çok beğendim. Evet, Beşinci Şuâ, umumun ve bilhassa ehl-i ilmin imanlarını tashih edip kurtarıyor.
Hem sen, hem Hüsrev, Halil İbrahim'den bahsediyorsunuz. O zat, Risale-i Nur'un ehemmiyetli bir talebesi ve iktidarlı bir naşiridir, hem haslardandır. Sabık hadisemizden tam bir ihtiyat ve ciddi bir alâkadarlık dersini aldığı kanaatindeyim. Selâmımı ona ve rüfekasına tebliğ ediniz.
Dördüncüsü: Hüsrev kardeş, senin mektubun benim meraklarıma (Hasan, Mustafa'lar gibi) bir şifa ve arzularıma bir devâ (Mucizat-ı Ahmediye gibi) ve ümitlerime bir ziya (Refet, Konyalı Sabri gibi) hükmüne geçti.
Hem, Risale-i Nur'un muhterem bir talebesi ve has dairesinde bulunan ahiret hemşirem validenizin hastalığı ve ihtiyarlığı seni Isparta'ya celbi, hayırdır. Elbette sen ona, Hastalar ve İhtiyarlar risalelerini okumuşsun. O risaleler, benim bedelime onun keyfini sorup teselli versinler.
Ben, oradaki talebeleri ve dostları duayla çok tahattur ediyorum. Onları unutamıyorum.
Umum kardeşlerime birer birer selam ve dua ediyorum.
Said Nursî

• • •​
 
Üst Alt