NUR TALEBELERİNİN BEDİÜZZAMAN’A YAZDIĞI MEKTUPLAR Hulusi Bey'in Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Ben burada inşaallah emanetçi olduğum Sözler’i inayet-i Hakla ve duanız berekâtıyla lâyıklı kulaklara duyurabileceğimi ümid ediyorum. Üstadım müsterih olunuz, bu Nurlar ayak altında kalamazlar. Onları dellâl-ı Kur’an’dan enzar-ı cihana vaz eden Hâlik (celle celâlühü) bizim gibi, kimsenin ümid ve tahayyül etmeyeceği âciz insanlarla bile neşr ve muhafaza ettirir. “Bu işi ben sa’yim ile, kudretim ile kazandım.” diyen huddam o gün görecekler ki, o mukaddes hizmet, zâhiren ehliyetsiz görünen, hakikaten çok değerli, diğerlerine devredilmiş olur kanaatındayım. Bu sebeple oradaki kardeşlerimizden Risale-i Nur ile çok alâkadar olmalarını rica etmekteyim.
Hulûsi
***
Risaletü’n-Nur, Mektubatü’n-Nur’un mütalâası, tahrir edilmesi, başkalara neşr ve tebliğe alâ-kadri’l-istitaa çalışılması gibi emr-i hayr-ı azime havl ve kuvvet-i samedanî ve inayet ve lütf-u rabbanî ile muvaffak olduğum zamanlar ki; bu evkatta evvelen ve bizzat bu fakir istifade, istifaza, istiane etmiş oluyor. Bu itibarla mezkûr saatları çok mübarek tanıyor, firakına acıyor, o yaşayışın devamını, tekrarını, kesilmemesini ez-can ü dil arzu ediyorum. Fakat ne çare ki, iğtinam edebildiğim kısacık vakitlerde zihnimi safileştirip Nurların karşısına, dolayısıyla Kur’an’ın mucizeleri mecmuasına ve aziz, muhterem Üstadımın medresesine ve ol seyyidü’l-kevneyn Peygamberimiz Efendimiz (a.s.m.) Hazretlerinin ravza-i saadetlerine ve nihayet Rabbü’l-âlemîn (tealâ ve tekaddes) Hazretlerinin huzur-u lâmekânisine çıkıyorum. Bu sebeple cidden o Nurlarla iştigal etmediğim zamanlar, keşke enfas-ı madude-i hayattan olmaya idiler diyorum.
Hulûsi
***
Geçen hafta muhtelif iki cemaata Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci ve İkinci Zeyillerini okudum. Dinleyenler hayran ve bu fakir de o parlak i’caz-ı Kur’an’dan âdeta gaşyoldum. Bu eserinizi Risale-i Nur ve Mektubatü’n-Nur’un en münevverleri safında mütalâa ediyorum. Bu gün Cuma idi. Komşumuz Fethi Bey’e on bir ve on üç numaralı Sözler’i okudum. Dünyevî işlerden tahlis-i nefs ile iğtinam edebildiğim vakitlerde o mübarek nurlu
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
pencerelere koşuyorum. Ruhî ve manevî gıdamı almağa ve bulabildiğim böyle bir muhatabı da hissedar etmeğe çalışıyorum. Hulûsi
***
Yirmi Altıncı Mektubu büyük bir sevinçle aldım. Defaatla, dikkatle, merakla, muhabbetle, lezzetle okudum ve neticede, “Duanız olmazsa ne değeriniz var.” ferman buyuran Zat-ı Zülcelâle ubudiyetle intisabım hasebiyle ve abdiyetin tazammun ettiği lisanla kemal-i acz ve fakr ve şevkle; tamamen hasbî, bütün manasıyla Allah namına, bütün vuzuhuyla ehl-i iman ve Kur’an nef’ ve hesabına olan maddî, manevî, zâhirî, bâtınî, dünyevî, uhrevî hidematınızın mükâfatını lütuf ve kerem-i bînihayesine münasip bir tarzda ihsan ve ikram buyurmasını ve zat-ı üstadanelerini her iki cihanda aziz etmesini ol Hâlik-ı Rahîm ve Kerîm Hazretlerinden âbidane tazarru ve niyaz eyledim. Ümidim 1
barla_194_1.gif
fermanının tecelli edeceğindedir.
Muhterem Üstad! Zaten sizin biz biçarelerden beklediğiniz yalnız dua değil mi? Mübarek Sözler hakkında şimdiye kadar mektublarımda mevcut olan ihtisasatımı natık, sönük ifadatımı Risaletü’n-Nur’a takriz yapmak hususundaki niyet-i üstadanelerine bir şey demeğe hakkım yok. Fakat benim o perişan ifadelerim, güneşin yanına mum yakmak kabilinden olacak ve muhtemelen hakikatteki sönüklüğüne rağmen o Nurların komşuluğundan, ayinedarlığından hisse-mend olarak nisbî bir parlaklık arzedebilecektir.
Risaletü’n-Nur’un müstemileri arasında, Sultan Abdülhamid’in devrinde Kerbelâ’da senelerce müderrislik hizmetinde bulunmuş olan Hacı Abdurrahman Efendi namında 88 yaşında bir hoca vardır. Her defaki mütalâadan büyük memnuniyet göstermekte, “Çok istifade ettim Allah razı olsun.” demekte ve çok dua etmektedir. Yirmi Altıncı Mektubun Üçüncü Mebhasını gayr-i ihtiyarî muhtelif rütbede mühim zatlara okudum. Hepsi, “Çok doğru, çok güzel.” dediler. Evet bu fakir çok tecrübe ettim ve yakîn hasıl ettim ki: 2
barla_194_2.gif
-ilâ ahiri’l aye- ayetinin lâyemut


1- Bana dua edin, size icabet edeyim. (Mü’min Suresi: 60)
2- De ki: Hak geldi, bâtıl zail oldu. (İsra Suresi: 81)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
mucizesi vardır. Bu defaki mektubları birkaç defa muhtelif küçük cemaatlara okumak nasib oldu. Bunların birinde mühim bir âlim de vardı. Cümlesi hayret ve takdirlerini izhar ettiler. Benim fikrime gelince: Bütün Risaletü’n-Nur ve Mektubatü’n-Nur, ihtiyac-ı zamana göre her sınıf erbab-ı din ve hattâ, müfrit muannid olmamak şartıyla, dinsizleri bile ilzam ve ikna edecek derecededirler. Fakat (dünya bu) sevk-i menfaat, hırs-ı cah, küfür ve inad, gaflet ve kesel, şirk ve dalâl gibi ilâçsız hastalıklara tutulanlar için bu Nurlara karşı göz yummak, görse bilse kabul etmemek, gördüğünü inkâr etmek, hak ve hakikati reddetmek gibi divanelikler istib’ad edilemez. Malum-ı fazılâneleri, Allah’ın şu muvakkat misafirhanesinde insan suretinde hayvanları eksik değildir. Bu Nurlar intişar etse idi, elbette böylelerinin bugün istidlâlen dermeyan edilen divanelik hezeyanları da açık olarak görülürdü. Hulûsi
***
(Hulûsi Bey’in fıkrasıdır.)
Maddeten uzak düşen bu biçare talebenizi yakından temsil eden Hafız Sabri Efendi ile diğer zevatın Nurlar hakkındaki ihtisasları çok kıymetli ve yüksek ve lâyıklı bir surette ifade edilmiştir. Bir mektubunuzda Muallim Cudî*nin kasidesi münasebetiyle buyurduğunuz vecizeyi burada tekrara münasebet geldi.

sırrınca güzellik yazılarımızda değil, belki, i’caz-ı Kur’an’dan olan nurlu Sözler’e ve Mektubat’a aittir. Her ferd-i mü’min derece-i fehm ve zevkine göre, aslında güzel olan bir şeyi tarif eder. Acz ve fakr’daki lezzet, şefkat ve tefekkürdeki ulviyet; hakikaten hiçbir şeyle kabil-i kıyas değilmiş. Hâl-i âlem müsaid olsa da, hazine-i hassa-i Kur’an’dan çıkararak tabir-i âlinizce dellâllığını yaptığınız elmasları çok gözler görse. Görse de sarhoşlar ayılsa, mütehayyirler kurtulsa, mü’minler sevinse; mülhidler, kâfirler, müşrikler imana, insafa, daire-i akla gelseler. Ve bu mesud ve ulvî neticeyi bizlere idrak ettirmesini eltaf-ı ilâhiyeden tazarru ve niyaz ediyorum. Âmin.




 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Muhterem Üstad! Allah-ı Zülcelâl Hazretlerine ne kadar müteşekkir bulunsanız yeridir. Acz ve fakr tezkeresiyle girmeye muvaffak olduğunuz saray-ı Kur’an’ın has hazinesinden, gözler görmemiş, kulaklar işitmemiş cevherleri görüyor ve mezun olduğunuz miktarını necim necim çıkartarak evvelâ kendiniz bakıyor, sonra “Eyyühe’l-insan! İşte bakınız, bu misafirhaneyi açan, âlemleri rahmetiyle yaratan, sizi hikmetiyle halk buyurup bu âleme gönderen Sultan-ı kâinat bin üç yüz küsur sene evvel büyük bir elçisi Habib-i Ekremi (a.s.m.) vasıtasıyla, size hilkatteki hikmeti, buraya gelmekteki maksadı, ubudiyetin iktiza ettiği hizmeti ilh.. bildirmişti. Bu âlî tebligatı, o kudsî ahkâmı sizin anlayacağınız lisanla anlatıyorum, dinleyiniz. Eğer aklınız varsa, gözünüz görüyorsa, insanlığınız varsa, hakikati anlar ve imana gelirsiniz.” diye beyanatta bulunuyorsunuz. Bizler hasbe’l-kader felillâhilhamd bu kudsî beyanatı yakından dinlemek, görmek ve göstermek iştiyakını gösterdik. Siz de o elmasları gösterip bizi uyandırdınız. Hakikati anlatıp, yolumuzu doğrultmaya vesile oldunuz. Allah sizden ebeden razı olsun. nefs-i emmarenin zebunu cin ve ins şeytanlarının hedefi olmaktan kurtulamadık ise de, bu hasbî ve Kur’anî hizmetten zevk alıyoruz, lâyıkıyla yapamıyorsak da yolunda bulunuyoruz. 1
barla_196_1.gif


Hulûsi
***

(Şu fıkra Hulûsi’nindir.)
Esasen siyaset anlamadığım bir iş, şunun bunun a’mâline hizmet, menfurum. zilletle yaşamak tahammül edemediğim hallerdir. Felillâhilhamd, Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, Kitabımız bir, dinimiz bir.. ilâ âhir. Bu bir birler, bize yekdiğerimizi Allah için sevmek kaydını sağlamlaştırmakla beraber, ruhî, kalbî, ebedî, lâyemut bir birlik temin etmektedir. Hamd ve şükürler olsun mü’miniz. Hayatta tesadüf edeceğimiz binlerle musibet ve acılara 2
barla_196_2.gif
gibi çok müessir devamız var. Yine


1- Ameller niyetlere göredir. (Hadis. Buharî, Bed’ül-Vahy: 1, İman: 41; Müslim, İmâra: 55)
2- Kadere iman eden kederden emin olur.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
idrak ediyoruz ki, burada vazifeleri nihayet bulanlar için, ebedî mev’ud bir hayat başlıyor. Biz de bu yolun yolcusu, bu hanın misafiri, bu fabrikanın muvakkat bir amelesi olduğumuz için, er geç o kafileye iltihak edeceğiz. Kısa, müz’iç, dağdağalı, elemli, hüzünlü, firaklı ve ancak o sermedî hayatın mezraası olan bu fani ve kararsız âlemde başlayan garazsız, ivazsız, pürüzsüz ve kimsenin arzusuna tabi olmadan, sırf hasbî ve ciddi, halis ve muhlis arkadaşlığımızın meyvesini ve her türlü saadeti câmi hayatta idrak edeceğiz. Ümid ve iman gibi pek âlî sermayemiz var.
Hoca Efendi Hazretlerinin âlî tavsiyeleri: Beş vakit namazını tadil-i erkân ile kıl. Yani başka ibadete gücün yetmez. Namazın nihayetindeki tesbihleri yap, yani başka zikri yapamadım diye teessüf etme. Yedi kebairi terk et, çünkü seğairi arayacak zamanda değiliz. İttiba-ı sünnet et, zira bu zamanda arkasında gidilecek ve harekâtı taklide değer saf, halis ve muhlis bir hâdi ki, (o da seni yine bu yola götürecektir.) maalesef bulamayacaksın, belki böyle çıkaracaklar vardır. Fakat kömür ile elması kim fark edecek? Öyle ise sen çalış, ondan daha iyi kılavuz bulamazsın. Derslerinden birinde ki, her vakit zikir ettiğim 1
barla_197_1.gif
şefaat-bahş vecizesi hatıramızda varken, şüphesiz her musibet ve her elem hoş karşılanacaktır.
Aziz kardeş! Zaman olur ki her şey, herkes, her muamele, kalbi incitiyor. Fakat işte tiryakı:
2
barla_197_2.gif

Her zaman söylüyorum: Biz bu fani hayat için dostluk yapmıyoruz. Bu kısa hayata veda etmek, indimizde ve itikadımızda ebedî bir hayatın mukaddemesidir, öyle ise müteessir olmayalım. Nice ki, o hayata başlamadık. İşte mürasele ile muvasalâyı temin edelim. Allah’a güvenelim, Ondan medet dileyelim.


1- Kadere iman eden kederden emin olur.
2- Eğer yüz çevirirlerse (seni dinlemezlerse) onlara de ki: Bana Allah yeter. Ondan başka ilâh yoktur. Ona tevekkül edip dayandım. Yüce arş’ın sahibi Odur. (Tevbe Suresi: 129)

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Bu uzun fıkra Hulûsi Bey’indir.)
3
barla_198_4.gif
4
barla_198_3.gif
5
barla_198_5.gif

Eyyühe’l-Üstadü’l-Aziz!
Yirmi Sekizinci Mektubun Dördüncü Meselesini dört gün evvel, İkinci ve Üçüncü Meselesini ve melfuflarını dün almakla bahtiyar oldum.
Evvelâ: Muhterem Sabri Efendi’nin, hakk-ı âcizîde ibraz buyurduğu azim teveccüh ve takdir-i Üstadaneleriyle de ve müsbet tevazuları münasebetiyle bir kaç söz söylemeye müsaadenizi rica ediyorum. Şöyle ki: Bu fakir-i pür-taksir kardeşinizde, çok mükerrem ve muazzez tanıdığı Üstadının bazı hasletlerinden denizden katre nisbetinde vardır. Bu cümleden olmak üzere üç halimi arz edeceğim:
Birisi: Tâ küçük yaştan beri lütf-i Hakla Kur’an’ın hakikatına merak etmiş ve taharri-i hakikat yolunda bulunmuş. Nihayet aradığımı Eğirdir’de


1- Bize bunu nasip eden Allah’a hamdolsun. Allah bize hidayet etmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulamazdık. Andolsun Rabbimizin elçileri hak ile gelmişlerdir. (A’raf Suresi: 43)
2- Allahım, ilâhî ilimdeki varlıklar adedince ezelden ebede kadar efendimiz Muhammed’e, âl ve ashabına salât ve selâm olsun.
3- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
4- Allah’ın adıyla.
5- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi melekler, insanlar ve cinler sayısınca üzerinize olsun.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Üstad-ı muhteremimin neşre vasıta olduğu Sözler ünvanlı Nurlarda bulmuşumdur. Bu buluş, beni evvelemirde çirkâbdan selâmete, felâketten saadete, zulmetten nura çıkardığı için Nurlara, Hazret-i Kur’an’a ve bu Nurların izn-i Hakla naşiri, mübelliği, vaizi, dellâlı olan Üstadıma o andan itibaren ruhumda lâyetezelzel bir muhabbet ve bir alâka ve bir merbutiyet hasıl olmuştur. Yüzbin kere hamd ve şükürler olsun. Nurlarla alâkadar olduğum zamanlarda dünyevî bütün lezzetlerin fevkinde büyük bir zevk ve havassımda azim bir şevk hissediyorum. İkincisi: Ubudiyetin iktiza ettiği ve bu Nurlardan aldığım derslerin delâlet ettiği vecihle bütün kusurları tekmil, fenalıkları nefsimden ve iyilikleri, iyi şeyleri Allah’tan biliyorum. Nurlara ve Kur’an’a hizmeti hasbî olarak arzu ediyorum ve neşrine muvaffak olamadığım için mü’minler hesabına çok müteessir oluyorum. Bu halime de şükürler olsun.
Üçüncü hâl ve hakiki şahsiyetim: Bunu tarif etmeğe cidden hicab duyarım. Hemen Cenab-ı Allah’tan dilerim; beni ve bütün kardeşlerimizi nefs ve cin ve ins ve şeytanların mekrlerinden muhafaza eylesin ve dalâlete sapanlardan eylemesin, âmin.
Benim kardeşlerim;(Haşiye1) Üstadımın kardeş ve talebeleri olan zatlar, şüphesiz birinci ve ikinci hâli ruhlarında hissederler. Öyle ise beşerde, bilhassa mü’minlerdeki hasselerin inkişafı tahdid edilemeyeceği için tevfik-i Hudâ ile bir kere bu yola girenler, nefs ve şeytanlarına bu âciz, fakir ve biçare kadar mağlub olmayacakları cihetle terakki ve istifadeleri de o nisbette ziyade olur. Muhterem Üstadım bu kusurlu talebesine teveccühü; insanlara, mü’minlere, mü’minlerin bilhassa benim gibi muhtaçlarına derece-i şefkatine ve benim ihtiyacımın en çok olduğuna delil ve misaldir.
Hülâsa: Bana liyakatımın çok fevkinde hüsn-i zan eden ve teveccüh gösteren aziz ve muhterem ve mütevazi Sabri kardeş! Bil ki, çok günahkâr, çok âciz, fakir, müflis, ümmet-i Muhammed’den (a.s.m.) bir abdim. Dualarınıza çok muhtacım. Acz ve fakr arzuhalini kabul ettirerek hazine-i hassa-i Kur’an’dan âleme muhtelif nam ve tarz ve şekillerde cevherler teşhirine muvaffak olan dellâl-ı Kur’an’ın kudsî hizmetinde kendisine yardım en büyük emelim ve en ciddi temennim, en mukaddes niyetimdir. Bu niyetim sebebiyle Nurlarla meşgul olmak saadetine mazhar olduğum dakikalarında
Haşiye 1- Sabri gibi talebelere hitab ediyor.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
hilâf-ı me’mul bazı sözler kendiliğinden kalbime ve kalemime gelmektedir ki, bu marifet benim değil, elbet muhakkak ve mutlak Hazret-i Kur’an’dan lemean eden Nurlara aittir. Öyle ise asıl üstad Kur’an’dır. Üstad-ı muhteremimiz elyak ve elhak muarrifi, mübelliği ve müderrisidir. Biz muhtaçlar fırsatı ganimet bilmeli, cevherleri almalı, kalbimize, dimağımıza nakşetmek, dâreynde medar-ı saadetimiz olacak olan bu Nurları alâ-kadri’t-tâka neşre çalışarak muhafazasını kuvvetleştirmeliyiz. 1
barla_200_1.gif

Saniyen: Mektubat’ın küçüklerinden on üçünü havi hususi mektublar mecmuasını aldım. Bu vesile ile de maziyi hâl yerine koyarak, derin manalı, şirin sohbetinizi bir kere daha şevkle dinlemiş oldum. Zaten ben o vakitlerin mazide kalmasına razı değilim. Her vakit hâl gibi mütalâa ediyorum. Mazi, hâl, müstakbel bunlar da itibarî birer taksim değil mi? Ehl-i zevk için bu taksime ihtiyaç kalmıyor.
Salisen: Yirmi Sekizinci Mektubun Sekiz Meselesinden Birincisi, bana ait rüya hakkında kıymetli bir ders vermiş. ayetine güzel bir tefsir, nihayet manası zâhir olmuş rüyaya hoş bir tabir olmuştur. nevme ait ayeti pek âlî ve münasib bir surette tefsirinizle, başta herkesten ziyade muhtaç Hulûsi’niz olduğu halde bütün Risale-i Nur ve Mektubatü’n-Nur müstemi’lerine ve kari’lerine faideli, zevkli, esaslı, ciddi, veciz ve beliğ bir ders daha vermiş oldunuz. Şuraya bir işaret etmek isterim; Kur’an’ın kerametine bir nokta, bir zerre daha ilâve ediyorum: Gerek Eğirdir’de gerek burada bazen zihnime bir şey gelir ve kendisiyle hayli meşgul ettirir. Hemen ilk mektubunuzda benim zihnimi işgal eden bu şeyin cevabını bulurum(Haşiye1). Bu birde, beşde kalmadı, çok taaddüd etti. Onun için diyorum ki; keramet-i Kur’aniyedendir.
İkinci Mesele; güzel ve ilmî bir ders olmakla beraber bir cihet daha hatıra geliyor. Hizbü’ş-şeytanın avenesi tâ buralardan dolaşarak sahte ve şaşırtıcı hareketlerle arkadan çevirmek istemeleridir. Bu sebeple şifahane-i Kur’an’ın
Haşiye 1- Bu keramet-i Nuriye, Hulûsi’de olduğu gibi çoklarda dahi tezahür etmiş ve ediyor.

1- Yardım Allah’tandır.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
anahtarı, inayet-i ilâhî ile elinde bulunan sevgili Üstadımızın bu zehirlere de ilâç yetiştirmesi ve silâhhane-i Kur’an’dan aldığı acib silâhlarla mübareze etmesi nevinden güzel ve bedi’ üslub ile ve harika temsilâtla bulunuşu hakikaten şayan-ı menn ü şükrandır. Allah sizden çok razı olsun. Üçüncü Mesele; hakikaten çok güzel, çok hoş, çok vazıhtır. Bu meseleyi beş noktaya ayırmakla sanki İslâmın beş rüknünü hatırlatmış, selâmet için beş esası göstermişsiniz. Hem bunu dostlarınıza ve kalben sizden bir şey bekleyenlere, sual-i mukaddere cevap nevinden kaleme almışsınız. Fakat hüsn-i zanna mesağ veriyorsunuz. Niyetle mecur ve faide-mend olacağını ihtar ediyorsunuz. Sâil buna da razı. Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfı zaten bu derde ilâç vermekte, bu yaraya merhem vurmakta ve bu arzuya çare bulmaktadır.
Sözler ile kuvvetü’z-zahr olduğunuz mü’minler, bataklıktan çıkardığınız mütehayyirler, ayılttığınız sarhoşlar, iade-i şuur ettirdiğiniz divaneler, şu zamanda Kur’an’dan daha iyi mürşid olamayacağına inandırdığınız hakikaten müştak insanlar, ilzam ettiğiniz münafıklar, mülhidler, hattâ kaçırdığınız şeytanları her gözü olan ve bakan gördü, akıldan nasibi olan anladı, kalbi bozulmayan inandı. Bu azim muvaffakiyatın sırrı, acz yolunun rehberi olan Kur’an’ın ve Nurların dellâlının gösterdiği hakiki acze karşı Hâlikın ihsanındandır. 1
barla_201_1.gif

ayet-i celilesine istinaden her ne matlubunuz varsa Kur’an’dadır. Buna muvaffak olmak için; Nurlarla alâkadar olmak, Kur’an’a hâdim olmak, Allah’a karşı haddini ve acz-i tam içinde bulunduğunu anlamak ve bunu bütün mevcudiyetiyle kabul etmekle olur diye mütemadiyen mü’minleri bu kestirme, selâmetli ve saadetli yola çağıran Üstadımızdan Allah-ı Zülcelâl Hazretleri ebeden razı olsun. Dünyevî, uhrevî bütün muradlarını hasıl etsin. Ümmet-i Muhammed’e bağışlasın. Âmin, bihürmeti seyyidi’l-mürselîn.
Duanızın cümlemiz muhtacı ve duanızda bulunmak hepimizin borcudur. Sabri Efendi kardeşimiz ne güzel takdir etmiş, maşaallah, maşaallah. Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. Evet bazı ibareler belki edebiyat denilen şeye tam muvafık düşmüyormuş. Bunda da isabet var.


1- Yaş kuru ne varsa tümü “Apaçık Bir Kitap”ta yazılıdır. (En'am Suresi: 59)

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Çünkü edebiyat satılmıyor, Kur’an’dan nurlar gösteriliyor. Bu fakir kardeşiniz bu Sözler’i okuduğum zaman Üstadımı temsil eder bir hâl alıyorum. Tabiratınızla, şivenizle okumak bana o kadar zevkli, lezzetli geliyor ki, tarif edemem. Onun için bir harfe dokunmayı azim bir günah işliyorum telâkki ediyorum. Bazen verdiğiniz selahiyetin manevî kuvvetiyle namınıza olarak bir harfin yerini değiştiriyor veya kaldırabiliyorum. İşte bendeki telâkki ve tesir bu mahiyettedir. Bu mektubu müsvedde ettiğim vakit tam bu anda müezzin minarede “Allahu Ekber” demişti. Ben de “Allahu Ekber (celle celâlühü)” ile mukabele etmiş idim. Bu hâl işteki kudsiyete açık bir işaret değil mi? Dördüncü Hususi Mesele; Eski Said lisaniyle de olsa ne kadar muvafık istimal-i silâh ediyorsunuz, barekâllah. Manevî taşlarınız
ayet-i kerimesinde işaret buyurulduğu üzere hedeflerini bulduğuna kaniim. Allah böylelerinin şerlerini kudret kılıncı ile kessin. Böyle hain ve zalimleri kahhar ismine tevdi ederiz. Hizmette füturum yok, fakat mânilerin hadd ü payanı yok. Fakat dünyayı sırtıma yükleseler, her tarafımı ateşle sarsalar bu ulvî düşünceme mâni olamazlar. Amma buna gönül razı değil, çok şeyler arzu ediyor. Ne çare, nefs ve cin ve ins şeytanları müthiş topuzlarla karşıma dikildiklerinden ister istemez mücadeleye mecburum, hakiki hizmetten geri kalıyorum. Buna ne kadar müteessif olsam azdır.
. 1
barla_202_2.gif

Hulûsi
***
(Hulûsi Bey’in fıkrası.)
Yirmi Beşinci Söz, i’caz-ı Kur’an’ı çok parlak bir tarzda isbat eden, ehl-i Kur’an’a mesned, melce ve mahzen-i esrar; ve güruh-u isyan ve tuğyan ve küfrana bütün levazımat-ı harbiyeyi câmi, mühlik ve silâhhane; yıkılmaz, aşılmaz geçilmez bir sur; burç ve barûsu muhkem, mahuf ve müdhiş bir


1- Onların dualarının sonu da şudur: Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. (Yunus Suresi: 10)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt