NUR TALEBELERİNİN BEDİÜZZAMAN’A YAZDIĞI MEKTUPLAR Hulusi Bey'in Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Eyyühe’l-Üstadü’l-muhterem!
Kendilerini fakir ve hakir görmekte zevk alan zevat-ı âliye gibi değil, belki olduğu gibi görünmek isteyen ve “Talebem, kardeşim, biraderzadem” ünvanlarıyle taltif buyurduğunuz bendeniz, hakikatte manen düşkün bir vaziyette ve cidden duanıza muhtaç bir haldeyim. Serâpa nur olan Kur’an-ı Mucizü’l-Beyanın hak ve hakikatini bu asır insanlarının, bilhassa fırak-ı dallenin gözlerine sokacak derecede bazı Kur’an lemeatının zâhir olmasına murad-ı ilâhî taallûk etmiş ve bu emr-i mühimme, felillâhilhamd muhterem Üstadımız vasıta olmuştur.
İşte hiç ender hiç olan bu talebenize de yine lütuf ve fazl ve inayet-i ilâhî ile bu âlî memuriyetini ifa eden aziz ve muhterem hocasına ve Hazret-i Kur’an hesabına pek cüz’î bir hademelik yaptırılmıştır. Bundan dolayı ne kadar şükretsem azdır, fahre zerre kadar hakkım yoktur. Belki şu hademelikte yapmış olmaklığım muhtemel hatiat ve kusurattan dolayı affımı niyaz ve istirham ediyorum. Fena şahsiyetimi tarif eylemekliğim gerçi manasızdır. Fakat mürasele ve mülâkatta bu babda pek çok büyük iltifatlarınızı gördüğümden mütehassıl hicab sevkiyle ufak bir tasdi’de bulundum. Son iki mektubunuzda sual buyurulan hususa cevab vermekliğim ısrar ile emir buyuruldu. 5
barla_183_4.gif


Fakat bu ağır suale, acz ve fakrın en müntehasında bulunan


1- Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
2- Her türlü noksanlıktan beri olan Allah’ın adıyla.
3- Hiçbir şey yoktur ki, Onu övgü ile tesbih ediyor olmasın. (İsra Suresi: 44)
4- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi kâinattaki zerreler adedince ebediyen üzerinize olsun.
5- Duyduk ve itaat ettik.
 
Son düzenleme:

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
bu kardeşiniz hak ve hakikate muvafık ve mutabık bir cevap verebilmek için inayet ve kerem-i ilâhî ve meded-i ruhaniyet-i peygamberîye iltica eyledi. Şöyle ki: Mübarek Sözler şüphesiz kitab-ı mübîn’in nurlu lemeatıdır. İçinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber küll hâlinde kusursuz ve noksansızdır. Beşerin her tabakası kendi fıtrî anlayışları nisbetinde onlardan hisse-mend ve faide-mend olurlar. Şimdiye kadar tenkid olunmaması, her meslek ve meşreb ehline hoş gelmesi ve mülhidlerin dil uzatamayıp ebkem kalmaları, kanaatimizin sıhhatine delâlet etmeğe kâfidirler. Vazifenizin bitmediğine dair düşünebildiğim bürhanlar:
Evvelâ: Bid’atların çoğaldığı bir zamanda ulemanın sükût etmemeleri lâzım geldiğine dair beyan buyurulan hadisdeki emir ve zecr.
Saniyen: Peygamberimizin (a.s.m.) ittibaına mükellef olduğunuzdan onlar gibi müddet-i hayatınızca vazifeye devam mecburiyeti olduğu.
Salisen: Madem bu hizmet münhasıran re’yiniz ile değil, istihdam olunuyorsunuz; nasıl Mübelliğ-i Kur’an, Fahr-i Cihan, Habib-i Yezdan (sallâllahu aleyhi vessellem) Efendimiz Hazretleri bir gün 1
barla_184_1.gif

ferman-ı celilini tebliğ buyurmakla aynı zamanda vazife-i risaletinin hitamına remzen işaret eylemişti. Muhterem Üstadın da hizmeti kâfi görülürse, bildirilir kanaatındayım.
Rabian: Sözler hakkında bugüne kadar sükût edilmesi ve tenkide cür’et edilmemesi, ilâ-nihaye bu hâlin devam edeceğine delil olamaz. Hâl-i hayatınızda muhtemel hücumlara evvelen ve bizzat zat-ı fazılâneleri cevab vereceksiniz.
Hamisen: Dünyayı unutmak isteseniz, başka hiçbir sebep olmasa dahi yalnız bu mübarek Sözler’le rabıta peyda eden insanların rica edecekleri izahatı vermek isteyecek ve cevabsız bırakmayacaksınız.
Sadisen: Allah için sizi sevenlere ve sizden istizahda bulunanlara yazdığınız pek kıymetli yazılarla meclis-i ilminizde takrir buyurduğunuz mütenevvi ve Sözler’e bile geçmeyen mesail kat’iyetle gösteriyorlar ki, ihtiyaç da hizmet de bitmemiştir.
Birkaç mâruzat: Nurlu Sözler’i cemaate okumak nasib olduğu zamanlarda, bende bazı hissiyat hasıl oluyordu; şurada arza müsaadenizi rica edeceğim.


1- Bugün dininizi kemale erdirdim, tamamladım. (Maide Suresi: 3)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Evvelâ: Muhterem Üstadıma mâruzatta bulunmak için kalemi elime aldığım zaman, ruhumda büyük bir inkişaf hissediyor ve ihtiyarsız kalemim o andaki muvakkat duygularıma tercüman olduğunu görüyorum.
Saniyen: Şöyle düşünüyordum; eğer yalnız adüvv-i ekber olan nefsin hilesinden ve cin ve ins ve şeytanların mekrinden emin olayım diye herkes başını karanlığa çekse ve kendisi köşe-i nisyana çekilse veya çekilmek istese ve âlem-i insan ve âlem-i İslâm mühmel kalacak, kimsenin kimseye faidesi olmayacak bir zaman olsa; ben din kardeşlerime bu nurlu hakikatleri iblâğ edeyim de Allah-u Zülcelâl nasıl şe’n-i uluhiyetine yaraşırsa öyle muamele eylesin diyorum. Nefsimi düşünmekten kat’-ı nazar etmeyi yine o zamanlarda çok faideli görüyordum. Bundaki hikmet nedir?
Salisen: Esma-i hüsnadan Rahman ve Rahîm isimleri en âzam mertebede olduklarından mı, yoksa başka sebep ve hikmetle mi 1
barla_185_a.gif
kelimesi içine dahil olmuşlardır? Bu da şu mektubu yazarken kalbime geldi, ben de soruyorum.
Aziz ve muhterem Üstadım, sizin vücudunuza yalnız bizler değil, bütün âlem-i İslâm muhtaçtır. Çünkü, mü’minlerin imanına kuvvet veren, gafilleri uyandıran, dalâlete düşenlere rah-ı hidayeti gösteren, hükema-yı felâsifeyi beht ve hayrette bırakan Kur’an-ı Mübînden nebean ve lemean eden o kudsî Sözler’in vücuduna vasıta oldunuz. Hemen Cenab-ı Erhamürrahimin, aziz Üstadımızı sıhhat ve afiyette daim ve Ümmet-i Muhammed (a.s.m.) üzere kaim buyursun, âmin, bihürmeti seyyidi’l-mürselîn.
Hulûsi
***

Risale-i Nur mektublarından, bu mektubunuzun bendeki tesirlerini hülâsaten arzedeyim:
Sıhhat ve afiyetinizin devamı, şükrümü; bu gibi mesailin hallini isteyenlerin vücudu, ümidimi; nazarımda ilim sayılacak her şeyi sizden öğrendiğim için, bu vesile ile hakikat sahasındaki malumatımı; hasbe’l-beşeriye fütur hasıl olursa, şevkimi; hasta bir talebeniz olduğumdan Kur’an’ın eczahanesinden verdiğiniz bu ilâçlarınızla sıhhatimi, matbaha-i Kur’an’dan intihab buyurduğunuz bu gıdalarla bütün hasselerimin kuvvetini, hayatın beş derecesini


1- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
de talim, mevtin itibarî bir keyfiyet olduğunu tefhim, idam-ı ebedînin mutasavver olamayacağına kalbimi takvim buyurduktan sonra Allah için muhabbetin her halde bu hayat derecelerinde de devam ederek hayat-ı bakiyede baki meyvesini vereceğini işaret buyurmakla müddet-i hayatımı nihayetsiz artırmaya sebep olmuştur. Risale-i Nur ile ihda buyurduğunuz dualar zaten her gün sevgili üstadı düşünmeğe kâfi gelmektedir. Kur’an’ın nihayesiz füyuzatından, tükenmez hazinesinden inayet-i Hakla edindiğiniz ve tebliğe mezun olduğunuz manaları, cevherleri göstermekle, bildirmekle de bu biçare ve müştak talebe ve kardeşinize sonuna kadar ders vermek istediğinizi izhar ediyorsunuz ki; bu suretle de, ebeden ve teşekkürle gözümün önünden, hayalimden ayrılmamaklığınız temin edilmiş oluyor.
1
barla_186_1.gif

Hulûsi
***

Muvasalâtımın ilk gecesi pederimin misafirlerine tahsis eylediği odaya devam eden zevata; –mütevekkilen alellah– akşam ile yatsı arasında Risale-i Nur’u okumağa başladım. Sevgili Üstadım! Evvelce arzettiğim vecihle ben artık bir şey için yaşadığımı zannediyorum. O da, Üstadım olan dellâl-ı Kur’an’ın vazife-i memure-i maneviyesini ifada kendilerine pek cüz’î bir yardım ve Kur’an hesabına cüz’î bir hizmetkârlıktan ibarettir. Orada bulunduğunuz müddetçe Hazret-i Kur’an’dan hakikat-i iman ve İslâm hesabına vaki olacak istihraç ve tecelliyattan mahrum bırakılmamaklığımı hasseten istirham ediyorum. İnşaallah müstecab olan duanızla Allah-ı Zülcelâl, Risale-i Nur hizmetinde ümid ve arzu ettiğim neticeye vasıl, merhum ve mağfur Abdurrahman gibi ahir nefesimde iman-ı tevfik ve saadet-i bakiyede iki cihan serveri Nebiyy-i Ekremimiz Muhammedeni’l-Mustafa (sallâllahu tealâ aleyhi vesellem) Efendimize ve siz muhterem Üstadımın arkasında ve yakınında komşuluk vermek suretiyle a’mâl-i hakikiyeye nail buyurur.
Risale-i Nur gerçi zâhiren sizin eserinizdir, fakat nasıl ki, Kur’an-ı Mübîn Allah’ın kelâmı iken seyyid-i kâinat, eşref-i mahlukat Efendimiz (s.a.v.) nâsa


1- Allah'a hamdolsun. Bu, Rabbimin bana bir lütfudur.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
tebliğe vasıta olmuştur, siz de bu asırda yine o Furkan-ı Azim’in nurlarından bu günün karmakarışık sarhoş insanlarına emr-i Hakla hitab ediyorsunuz. Öyle ise; O Hakîm-i Rahîm bu eseri yaptırtan o nurları ayak altında bıraktırmaz. Elbette ve elbette fanilerden belki de hiç ümid edilmediklerinden sahipler, hafızlar, ikinci, üçüncü hattâ onuncu derecede mübelliğler, naşirler halk buyurur itikadındayım. Hulûsi
***

Evet İslâmiyet gibi bir âlî tarikım, acz ve fakrı Allah’a karşı bilmek gibi bir meşrebim, Seyyidü’l-Mürselîn gibi bir rehberim, Kur’an-ı Azîmüşşan gibi bir mürşidim, bir dakikada mertebe-i velâyete erişmek gibi ulvî bir netice almak mümkün olan askerlik gibi bir mesleğim var.
Üstadım bana ve dinleyen her zevi’l-ukule, “Tarikat zamanı değil, imanı kurtarmak zamanıdır, beş vakit namazını hakkiyle eda et, namazın nihayetindeki tesbihleri yap, ittiba-ı sünnet et, yedi kebairi işleme.” dersini vermiştir. Ben gerek bu derse, gerek Risaletü’n-Nur ile verilen derslere, Kur’an’dan istinbat buyurarak gösterdiği hakikatlere karşı Allah’ın tevfikiyle can ü dilden “belî” dedim, tasdik ettim ve bana böylece hakikat dersini veren bu zata da ömrümde ilk defa olarak “Üstad” dedim. Hata etmedim, isabet ettim.
Hulûsi
***

Bu kerre irsal buyurulan Mektubatü’n-Nur zeyilleri, emsali gibi hoş, güzel ve bedi’dir. Eserlerin Nur ism-i aziminin tecellisi olduğuna, ihtiyaca ve hal-i âleme göre yazdırıldığına bence asla şüphe kalmamıştır. Bunu küçük bir misal ile teyid etmek isterim. Mülhidler çok ileri gidiyorlar. Meselâ: ............. ilâ âhir.
İşte bu ahmakların hezeyanına ve her nevi iğfallerine ve zâhiren süslü lâflarına kanmayarak, iman ve itikadlarında sabit-kadem olmaları için erbab-ı imana kuvvet ve zümre-i tuğyana kahr ve şiddetle ders-i ibret verecek pek münasebetli sözler, mevzubahs âsârda ayan beyan görülmektedir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Hayfa ki, bu nurlar şimdilik –lihikmetin– pek mahdut sahada ve ancak mü’minler içinde neşredilebilir.
1
barla_188_2.gif
2
barla_188_1.gif

Hulûsi
***
Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfını da Hakkı Efendi kardeşimizle merak ve dikkatle okuduk. Cidden çok âlî mefhumu var. tavsife bu âcizin kudreti olsa, belki bu ikinci nokta için pek ziyade rahatsız etmeğe cesaret ederdim. Heyhat ki, diğer hususatta olduğu gibi, bunda da sıfrü’l-yed bulunuyorum. Yalnız hulus ve safiyetle ve kısaca derim: Belki diğer bütün Sözler’in daha fevkinde parlayan bir necm-i nur-efşandır.
(Doktordan miracı nasıl bulduğunu sordum. Doktor Kemal der: “Eserin pek büyük kıymetini takdir etmek için İslâm olmağa bile lüzum yok, insan olmak kâfi.” cevabını verdi.)
Hulûsi
***
Bizler ki, elhamdülillâhi-tealâ ahiret kardeşiniz, Kur’an hizmetinde âciz hizmetkârınız, esrar-ı Kur’aniyenin beyanında, eş-şükrülillâhi-tealâ, Ashab-ı Kehf* gibi musahibiniziz. liyakat ve kifayetimizin çok fevkinde mahza bir lütuf ve inayet-i samedanî olarak talebeniz bulunuyoruz. Bundaki niam-ı sübhaniyeye hamd ve şükürden âciz bulunuyoruz.
Hulûsi
***
Otuz İkinci Sözün Birinci Mevkıfını, Ramazan hediyesini ikmale muvaffak oldum. Tevfik-ı Hudâ yoldaşım olursa diğerlerini de inşaallah emir buyurduğunuz müddette yazarım. Bu kadar kıymetli ve nurlu Sözler’in en


1- Allah, sabredenlerle beraberdir. (Bakara Suresi: 153)
2- Sabır kurtuluşun anahtarıdır. (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ: 2/19).

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
hüsünlü hat ile ve hattâ altun ile yazılması lâyık ve muktazi iken, hasbe’l-kader bu biçare kardeşinizin perişan ve ancak okunabilir hatalı hattı ile yazılması da hamd ve şükrümü artırmaya vesile oluyor. Ve her vasıta ile aldığım meserret-bahş selâm ve iltifat-ı fazılânelerinin ve her biri Risale-i Nur’a bir zeyl ve tefsir ve haşiye makamındaki cihan-değer emirname-i arifanelerinden maddeten dûr bulunacağımdan dolayı çok müteessir olacağım. Fakat manevî ciheti böyle düşünmüyorum ve nerede bulunursam bulunayım, inayet-i Bâri ile aldığım dersi dinletecek bir muhatab bulmağa çalışacak ve neşr-i hakikat yolunda acz ve fakrıma bakmayarak, duanızla elimden gelen her çareye başvuracağım için müteselli oluyorum. Yalnız, dünyevî vazifeler ile uğraşmak ise, fıtraten hoşlandığım ve hakaikine meclub olduğum nurlu Sözler’le iştigalime kısmen mâni oluyor. İşte buna müteessifim, fakat elimden bir şey gelmiyor. Her geçen gün dünyanın fenâ ve fani yüzünü daha ziyade üryanlığıyla göstermekte ve bu hayatta baki ve sermedî hayat için bir şey kazanılmadan geçen vakitlere teessür hasıl ettirmektedir. Sureten ayrıldığımıza o kadar müteessir değilim. Bilhassa sevgili Üstadın son dersi, bu fani dünyanın en zevkli hâlinden pek çok yukarı derecede bir baki hayat olduğunu kat’iyetle müjde etmektedir.
Hulûsi
***
Gönül isterdi ki, o muazzam Sözler’e sönük yazılarımla biraz uzun cevap yazayım. Fakat buna muvaffak olamıyorum. Kabiliyetimin azlığı, istidadımın kısalığı, iktidarımın noksanlığıyla beraber uhdeme verilmiş olan bir kaç maddî vazifelerin taht-ı tesirinde dimağım meşgul ve âdeta meşbu olduğundan, o mübarek cevherlerinize mukabil âdi boncuk bile ibraz edemeyeceğim. Biliyorsunuz ki, çok ifadelerimde sizi taklid ettiğim birinci sebebi, merbutiyet-i halisanemin; ikinci sebebi, kudret-i kalemiyemin kifayetsizliğidir. Fakat mübarek Yirmi Dördüncü Sözde misali geçen fakir gibi, ben de derim: Ey sevgili Üstadım! Eğer gücüm yetişse, elimden gelse bütün o nurlu Sözler ayarında kelimelerden mürekkeb cümlelerle size maruzatta bulunmak isterim. Fakat biliyorsunuz ki, yok. Niyetime göre muamele buyurunuz.
Hulûsi
***

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Eser, emsali gibi nurlu ve hikmetlidir. İnşaallah temenni buyurduğunuz vecihle Ümmet-i Muhammed’in (a.s.m.) içtimaî ve pek mühim bir yarasına kat’î deva olur. Doğrudan doğruya nur-u Kur’an olan mübarek Sözler’in kasd ve işaret edilmek istenildiğini arzettim ve makam-ı tasdikte şimdiye kadar kendisine bir kaç Sözü de okudum ve imkân buldukça da okuyacağım. Lâyüad ve lâyuhsa niam-ı sübhaniyesine mazhar olduğum Allah-ı Zülcelâl (tebareke ve tealâ ve tekaddes) Hazretlerine hamd ve şükürden âciz, isyan ile alûde iken zat-ı üstadaneleri bizi izn-i rabbanî ile ve o mübarek münevver Sözler ile irşad edip zulmetten nura çıkardınız.
Taharri-i hakikat ile ömür geçirir iken mukadderat bu âsi biçareyi de beş sene evvel Şah-ı Nakşibend Hazretlerinden Muhammedü’l-Küfrevî Hazretlerine doğru açılan tarik-i Nakşibendîye idhal eylemişti. Sonra muvakkat bir küsuf neticesi olarak yol kaybolmuş, zulmet ve dikenler içinde kalınmış iken nurlu Sözler’inizle zulmetten nura, girdabdan selâmete, felâketten saadete çıktım.
1
barla_190_1.gif

Ferman buyuruyorsunuz ki: “İmanı kurtarmak zamanıdır.”
2
barla_190_2.gif

Hulûsi
***
Bu defa bu biçare talebesine ihsan ettiği hediyeyi, gıyabî muhiblerinden Fethi Bey ismindeki komşumuzla okuyorum. Baştan başa mucize-i kübra-yı Ahmediyeyi (a.s.m.) ilân eden On Dokuzuncu Mektubun tahsisen bendelerine irsali, yeniden hayata avdet etmiş, ne kadar müessir olmuş ve mütalâası rikkat damarlarımı tahrik ederek hayli ciddi göz yaşı akıtmağa vesile olmuştur.
Hulûsi
***


1- Allah'a hamdolsun. Bu, Rabbimin bana bir lütfudur.
2- Baş göz üstüne.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Ruhu, feza-yı kâinatta beyne’l-ecram seyr-i seri ile seyahat ettirecek tarzda tulû eden manzume-i hakikat, bilhassa bizler için büyük bir mazhariyettir. Tarik-i Nakşi hakkındaki fıkraya mukabil, “tarik-ı acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür” hesabına tulû eden fıkra da pek çok kıymetli bir cevherdir. Bu Sözler altun ile yazılsa lâyık iken nakıs hattımla istinsah ettim. O halde kıymeti, âciz bir talebenizin yadigârı olmasındandır.
Hulûsi
***
Saniyen: Şu zaman-ı isyan ve tuğyan ve küfranda mahz-ı inayet ve lütf-i Hak olan, ümmet-i İslâmiyeyi hakaik-ı imaniyeye sevk ve irşada memur edilen zat-ı hakîmanelerini bütün ümmet-i Muhammediyeyi olduğu gibi bu âcizi de nurlu Sözler ile tarik-i Nura irşad buyurduğunuzdan dolayı hürmet ve minnetle daim yâd eder, dünyevî ve uhrevî muradlarınızı hasıl eylemesini Rahîm, Kerîm olan Allah-ı Zülcelâl Hazretlerinden âbidane niyaz ve istirham eylerim, efendim.
Hulûsi
***
(Yine Hulûsi’nin.)
Evet müteselli olduğum iki cihet var. Biri: Elimizdeki mübarek Sözler vasıtasıyla daima sohbet-i manevîde bulunduğumuz, diğeri: Muhabbetimizin inayet-i Bâri ile “hubb-u fillah” mertebesinde olduğuna imanımızdır. Binaenaleyh size benim bugün ve yarın en büyük hediyem: Verdiğiniz dersi, namınıza olarak vekâleten alâ-kadri’l-imkân mü’minlere tebliğ eylemek ve Allah’ın verdiği hakiki muhabbeti ebeden taşımak ve buna mukabil erhamü’r-rahimîn ve ekremü’l-ekremîn, ahsenü’l-hâlikîn, Rabb-i Rahîm ve Kerîm Hazretlerinden hakiki muhabbetin Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfında izah buyurulan neticesine mazhar buyurulmaktadır. İman-ı tahkikî yolunda buluştuğumuz Hakkı Efendi ile niyetimiz hakka, sıdka, ihlâsa iştirakimiz muhakkaktır.
Hulûsi
***
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Bu mektubunuzdaki sual ile ve en son yazılmış olan Otuz İkinci Söz ile münasebet ve müşabehet nevinden bu defaki arıza-i cevabiyem üç vakfeli oldu.
Demek oluyor ki, Risale-i Nur manevî bir güneş, her bir Söz muhtelif kadir*lerden nuranî yıldızlar ve Otuz İkinci Söz üç mevkıfı ile bu yıldızların hepsinin üstünde parlayan ve enzar-ı dikkati hâh-nâhâh üzerlerine celbeden halis nurdan vücuda gelmiş birinci kadirden pek nurlu, erbab-ı imana gülümseyen, ahzab-ı dalâlete haşmetle bakan, gözlerini kör eden, erbab-ı gafleti uyandıran pek haşmetli, çok nurlu birinci kadirden bir kevkeb-i nevvardır. Ne yapayım talebenizin dili bu kadar dönüyor. Yoksa bu sönük ifade o mübarek Sözler için sarfedilmek lâyık olmadığını biliyorum.
Bizden Üçüncü Maksad’ın tesirini sual buyuruyorsunuz. Biz Hakkı Efendi ile ittifaken deriz ki: “İçindeki hakikatler cerhedilmez, içinde lüzumsuz bir şey yok, zararlı bir kayıt mutasavver değil. Dikkatle dinleyenler, Allah tevfik verirse, imanını kurtarabilirler. “Bu hakaikle Avrupa ehl-i dalâletine de meydan okunur.” fikrindeyiz. “Bu kabil dalâlet ve gaflette olanlar ya mübarezeden mağlub olurlar, ya ulviyeti hissedip tegayyüb ederler, yahut Ebu Cehil gibi hakikati kabul etmemekte inad ederler veya dehşetlerinden kulaklarını kapayıp kaçarlar.” fikir ve kanaat ve imanındayız. Sözler’i dinleyenlerin bir sükût-u mestî göstermeleri, izhar-ı hayret eylemeleri, kudretleri derecesinde takdiratta bulunmaları her halde düşündüğümüze kuvvet verir bir keyfiyettedir. Ümid ve tahminimizi tasdik ediyor.
Hulûsi
Niyetim büyük, tevfik Hudâ’dan. Yalnız oda cemaatımıza Yirmi Beşinci Söze kadar okudum. Ve inşaallah devam edeceğim. Emrinize tebean ve duanıza binaen fütur getirmiyorum. Maddî vazifem oradakinden daha ağırdır. Fakat her umurumda Allah’a istinad ettiğim için ümidsizliğe düşmüyorum. Oradan ayrıldıktan sonraki füyuzattan istifade etmeyi can ü yürekten arzu ediyorum. Nâtamam kalan Otuz İki ve Otuz Üçüncü Sözler’in de itmamına muvaffak olmanızı eltaf-ı ilâhiyeden niyaz eylerim.
Hulûsi
***
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt