Refet Bey'in Yazdığı Mektuplar

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Şu fıkra Refet Bey’indir.)
Sözleriniz mürşidane ve çok yüksek olduğundan gayet dikkatli tahlil ederek okunmak icab ediyor. Serdeylediğiniz delâil-i akliye ve mantıkıye o kadar tatlı ve hayret-bahşdır ki, insan okudukça okuyor ve nâmütenahi bir zevk-i manevî hissederek hiç elinden bırakmak istemiyor. Bu sebeple bir defa okumak kâfi değil. Hepsi yanında bulunup daima okumalıdır.
Refet
***
(Şu fıkra aklen Hulûsi, kalben Sabri, vicdanen
Husrev hükmünde olan Refet Bey’in mektubudur.)
1
barla_325_3.gif
barla_325_2.gif
barla_325_1.gif

Bu defa Süleyman Efendi vasıtasıyla Yirmi Beşinci Sözü, tashih olunmak üzere huzur-i âlinize takdim ediyorum. İ’caz-ı Kur’an elhak bir şaheserdir. İhtiva ettiği hayret-bahş hakaik itibariyle âsâr-ı âliyenizin en mühimmidir.
Mucizat-ı Ahmediyeyi okudum. Çok mükemmel ve ruha ulviyet ve inkişaf bahşeden çok kıymettar bir eserdir. Şu kadar ki, mucizat-ı Ahmediyenin en büyüğü Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan olduğuna göre, i’caz-ı Kur’an’ın


1- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi ebedî ve daimî olarak üzerinize olsun.

 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ruhumda husule getirdiği tebeddülât ve münderecatından ettiğim istifade çok azimdir
Bu eserinizle__1
barla_323_a.gif
_ ayet-i celilesinin muhtevi olduğu şumûllü ve pek azametli olan maani-i ulviye isbat edilmiş oluyor. Bugünkü terakkiyat-ı fenniye ve ihtiraat-ı beşeriyeyi, kendi mahsulât-ı fikriyeleri addeden ve bir hazine-i hakaik olan Kur’an-ı Mucizü’l-Beyanı mühmel bırakarak Avrupa’dan ilim ve irfan dilenciliği yapan ve akıllı geçinen gafiller, beşerin dünyevî ve uhrevî saadetini temin edecek maaliyat ve desatir-i muazzama ile memlu bulunan bu âsâr-ı muhteşemeyi bir nazar-ı insaf ve bir teyakkuz-u arifane ile mütalâa etselerdi, dalmış oldukları hab-ı gafletten pek çabuk uyanacaklardı. Fakat heyhat, bizler arpa ambarı içinde açlıktan ölen tavuklara benzeriz. Elimizde bir mecmua-yı hakaik dururken ona karşı göz yumar ve başkalarından istiane ederiz.
İ’caz-ı Kur’an’ın yüksekliği hakkında ne yazsam azdır. Kalemim onu tavsiften âcizdir. Kudret-i kalemiyem olsaydı hakkını vermeye çalışırdım; olmadığı için âcizane olarak sözümü kesiyorum. Kemal-i hürmetle mübarek ellerinizden öper ve hizmet-i Kur’an’da sabit olmam hakkındaki duanızı taleb ve istirham ederim, efendim.
Refet
***


1- Bu ifadenin açıklaması metin içinde verilmiştir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
(Refet Bey’in bir fıkrasıdır.) Aziz ve muhterem Üstadım efendim!
Son neşrettiğiniz Söz, fakirde çok derin tesir ve intibalar bıraktı. Onun saikının ne olduğunu anlayamadım. Zat-ı âlinizi o sözde çok hiddetli buldum. Gayet ateşîn bir kalem, bütün elemlerinizi dökmüştü. İhtiva ettiği hakaika mest ve hayran olduğum halde, saatlerce okudum. Artık sözlerinizin hiçbirini diğerine tercih edemiyorum. Zira, birine mühim derken, diğeri daha mühim ve bir diğeri ehemm olarak kendini gösteriyor. Binaenaleyh, envar-ı Kur’aniyeyi gökteki yıldızlara benzetiyorum. filhakika yıldızlar parlaklık itibariyle birbirinden farklı ise de, hepsi yıldızdır. Ve aynı menbadan ahz-ı envar etmede olduklarından, keyfiyetçe yekdiğerinden farkı yok gibidir. Sözlerinizaynen böyledir. Her birini yüz defa okusam, yüzbirinci defa hiç okumamış gibi, büyük bir zevk-ı maneviye ile okumam dahi yüksekliğine şahiddir. Bu babda ne kadar yazsam, Sözler hakkında hiçbir şey yazmış olamayacağımı düşünerek sözüme nihayet veriyorum.
Refet
***

(Refet’in fıkrasıdır.)
1
barla_327_3.gif
barla_327_2.gif
barla_327_1.gif

Muhterem ve çok kıymetli Üstadım efendim,
Yirmi Dokuzuncu Mektubun Sekizinci Kısmının Remzini dikkatle okudum. İhtiva ettiği harika-nüma rumuzat ve o rumuzatın ifade ettiği yüksek hakaik, fakire azim istifadeler temin etti. Ve beni derin tefekküre ve teemmüle sevk eyledi. Çocukluğumdan beri hakaik-ı diniyeye çok merak eder ve her fırsattan istifade ederek tedkikat ve tetebbuatta bulunurdum. Ne yazık ki, emelime muvaffak olamazdım. Bu sebepten yeis ve nevmidiye duçar


1- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
olurdum. Nâmütenahi şükürler olsun ol Hallâk-ı Azime ki, zat-ı âliye-i fazılâneleri gibi, her asırda emsaline ender tesadüf olunan bir dâhi-i âzama bizleri mülaki kıldı da, otuz seneden beri ruhumun çok büyük iştiyak ve taahassürle beklediği bir Üstad-ı muhtereme nail eyledi. 1
barla_328_1.gif

Madem şimdiye kadar böyle hakikatler hiçbir eserde görünmemiş ve işitilmemiştir; yazılması çok muvafıktır ki, okuyan her ehl-i imanın, Kur’an-ı Hakîmin hazain-i nâmütenahiyesinden bir kısım cevahiri elde etmek suretiyle, hem ağniya-i maneviye adedine dahil olsun ve hem de künuz-u mahfiyeye ıttılâ kesbetmek gibi, ruh-u beşerin en büyük ihtiyacatını tatmin etmiş bulunsun. Hülâsa, tevafukat ve rumuzat-ı Kur’aniye tebşirat-ı azimeyi ihtiva etmesi itibariyle, kemal-i hassasiyetle takib ve tetkik olunmaktadır. Bundan dolayı nihayetsiz hürmet ve tazimatımı arz eder ve mübarek ellerinizden öperek, Cenab-ı Hakkın bize inkişaf-ı kalbî ihsan buyurması hususundaki dua-yı hayriyelerini istirham eylerim, sevgili Üstadım efendim.
Refet
***

(Refet Bey’in fıkrasıdır.)
Muhterem Üstadım,
Bu remzler öyle hayret-bahş ve harika-nüma eserlerdir ki, okuyan ilim âşıklarına ezvak-ı nâmütenahi ve hissiyat-ı ulviye-i rakika bahşetmektedir. Bu hissiyat-ı âliye ile hayatımız o kadar tazelendi ki, -yeni hayatımızda sabit-kadem olmak şartıyla- Hallâk-ı Azimden uzun ömürler temenni ediyorum. Zira mütalâasına doyamıyorum.


1- Allah'a tekrar tekrar hamdolsun. Bu, Rabbimin bana bir lütfudur.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Ne kadar okursam okuyayım, diğer bir okuyuşumda okumamış gibi oluyorum. Ve yeni bir eser okur gibi oluyorum. Hadsiz bir zevk-i manevî ve nihayetsiz bir hazz-ı ruhî ile okuyorum. İşte gerek Sözler ve Mektubat ve gerekse remizlerin en harika vasfı zannedersem bu ince noktada olsa gerektir. Âsâr-ı saireyi bir defa okuyunca, ikinci bir defa okumağa o kadar heves uyanmıyor. Kur’an-ı Hakîmin envarını ne kadar okursam okuyayım, def’-i cu’ edemiyorum. Bilhassa remizler, fakiri çok teshir ve hayrete müstağrak kıldı. Ve onları derhal yazıyorum.
Refet
***

(Refet Bey’in fıkrasıdır.)
Aziz ve muhterem Üstadım efendim!
Geçen hafta aldığım mektubda, “Senin ve Şerif Efendi’nin ifadeleri kısadır, bir şey anlaşılmıyor. Tenkid mi, takdir mi?” buyurdunuz. Bütün eserlerinizi takdir ve kemal-i istihsan ile karşıladığımız malum-u âlileridir. Esasen tenkid edecek kudret-i ilmiye, değil bizde, Türkiye ulemâsında olmadığı hadisat ile sabittir.
Sinn-i sabavetinizde şark ulemâsını ilzam etmeniz ve ondan sonra İstanbul’a gelerek bil’umum ulemanın nazar-ı takdir ve hürmetini celb etmeniz, bu hususu isbata kâfidir. Gerek Şerif Efendi ve gerekse “Hikmetü’l-İstiaze” ve besmele sırrını okuyan diğer arkadaşlar duydukları hazz-ı manevîden gaşy olmuşlardır.
Fakire gelince, Sözler hakkında hiçbir şey yazmazsam bile o kemal-i takdirdendir. Zira, şimdiye kadar büyük bir zevk ile mükerreren okuduğum ve daima okumaktan hali kalmadığın Sözler ve Mektubat hakkında kanaatlerimi daima Üstadıma arz ettiğimden, yazacak kelime bulamıyorum. O da âcizliğimden olsa gerektir. Bir risale ne kadar parlaksa, onu takib eden ondan çok ziyade parlaktır. Binaenaleyh, ne yazsak hakkıyla ifade-i meram etmiş olamıyorum. Şimdi hayatım çok zevklidir. Sözlerin tedkikatıyla meşgulüm. Evvelki okuyuşlarımda hazm edemiyordum. Şimdi gayet yavaş ve dikkatli okuyup anlamaya çalışıyorum. Takıldığım noktalar oluyor, soruyorum. Bu vesile ile istifade fazladır. Nitekim Yirmi Dördüncü Sözün, Birinci ve İkinci Dalında çok tevakkuf ettim. Lâyıkıyla anlayamadım. Üstadımızla görüştüğümde bu iki dalın şifahen izahını rica edeceğim.
Muhterem Üstadım; fakirin bir nokta, çok hayretimi mucib oluyor. Sizden bir mesele izahını rica ediyorum. İzah ediyorsunuz. O izahta da, muhtaç izah noktaları bulunuyor. Öyle lâtif ve şumûllü cümlelerle cevab veriyorsunuz ki, o cümleleri de anlamak için sual icab ediyor. Bundan şu netice çıkıyor ki,
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Sözlerinizin her satırı, bir kitab teşkil edecek kadar şümullü ve manidardır. İstenildiği kadar izah olunabilecektir.
Refet
***

(Refet Bey’in bir fıkrasıdır.)
Aziz ve muhterem Üstadım efendim!
Sözler’in ve Mektubat’ın ve “Pencereler”in fihristesi, o kadar güzel olmuş ki, bir defa sathi bir nazar atfeden kimse, Risalet’in-Nur eczalarının kıymet ve ehemmiyeti hakkında yek nazarda bir fikir edinebilir. Bu fihriste umum risalelere bedeldir. Hiçbir müellif, yazmış olduğu yüzyirmi kadar kitabının, her birisinin hülâsa-i mealinden ve bilhassa metnindeki âyatı, birer birer münasip ve manidar bir tarzda, ta’dad etmek suretiyle risalelerin gayatından ve mahiyetinden bahsetmek şartıyla, böyle ehemmiyetli dört Risaleyi vücuda getiremez. Fihriste’nin bariz bir vasfı daha var ki, o da kendi ihtiyarınızla olmayıp, sünuhat-ı kalbiye ile olduğunu isbat ediyor. Biz bu halleri gördükçe, sizin gibi bir Üstada nailiyetimizden dolayı Rabbimize çok şükür etmekteyiz.
Refet
***

(Refet Bey’in fıkrasıdır.)
Pek muhterem ve sevgili Üstadım efendim,
Bu defa göndermiş olduğunuz Gavs-ı Geylânî Hazretlerinin ihbar-ı gaybiyesi çok şayan-ı hayret ve teemmül bir mesele-i mühimmedir. Büyük zevk-i ruhanî ile okumakla beraber, fakir talebeniz bunu çoktan hissetmiştim. Üstadımızın bu zaman için mühim bir vazife-i maneviyesi var. Lâkin henüz ifşa etmiyor, mektum tutuyor, fikrindeyim ve bu fikrimi bazı halis kardeşlerime da söylemiştim. Geçen sene Sabri Efendi’ye yazmış olduğum mektubların birinde de şu fıkrayı görmüştüm. “İmam-ı Rabbanî, son zamanlarda biri gelecek, iman meselelerini gayet vazıh bir surette neşr ve ilân edecek. Bu sizin hiç-ender-hiç kardeşiniz, haşa kendimi o adam zannedecek değilim, yalnız o büyük adamın piştar neferi olduğumu zannediyorum.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Sen benden o zatın kokusunu hissediyorsun.” Bu fıkra evvelki düşüncemi takviye etti ve kemal-i sürurla gelip Husrev’e dahi söyledim. Üstadımızın rütbe-i maneviyesini anladığımızdan çok sevinmiştim. Bundan dört-beş ay evvel de ziyaret-i âlinize geldiğimde Üstadımız hakkında sormuş olduğum suale verdiğiniz cevap, kezalik, evvelki kanaatlerimi teyid ve takviye etti. O zaman yalnız bir-iki kişi biliyorduk. Şimdi, bu Risalenin neşriyle has talebelerin hepsi vâkıf olmuş oluyor. Sürurumuza payan yoktur. Dinsizliğin münteşir olduğu şu zamanda bulunduğunuza evvelce teessüf ediyorduk. Şimdi hiç teellüm, teessür eseri kalmadı. Zat-ı âlileri gibi bir Üstadı bulduğumuzdan, zaman ne olursa olsun bizi meyus etmiyor. Cenab-ı Allah tûl-u ömür ihsan buyursun. Daha bizlere çok zevkli eserler okutacağınıza eminim. Müsaadenizle şunu da ilâve edeyim ki, sizin daha harika vazife-i maneviyeniz var. Zaman gelecek remzlerle işarat-ı Kur’aniye ile, öyle haber vereceksiniz ki,(Haşiye1) bunları da geçecek ve bizleri şaşırtıp bırakacaktır. Fakir talebeniz
Refet
***

(Refet Bey’in fıkrasıdır.)
Son gönderdiğiniz “Minhacü’s-Sünnet” gibi, Lem’alar hakkında ne söylesem ifade-i meram etmiş olamam. Zira eserler birbirini takiben neşrolundukça, kıymetleri de mebsutan tezayüd etmektedir. Bizlere Cennet hayatı yaşatmaktadır. Eserler hakkında fakirin mütelaa yürütmesi küstahlık olur. Çünkü, Şeyh-i Geylânî’nin medih buyurduğu zat-ı mübarekin yazmış olduğu eseri tenkid değil, kemal-i hürmetle tasvib ve tahsin ve takdir ve büyük bir zevk-i ruhanî ile okumakdan başka ne yapabiliriz. Yalnız şu kadar diyebilirim ki, bu dalâlet devrinde bizlere zat-ı âlileri gibi yüksek bir Üstadı lütuf buyuran ve şimdiye kadar emsaline tesadüf olunmayan mükemmel ve mükemmil eserler okutup ezvak-ı nâmütenahiye içinde yaşatan Hâlik-ı Zülcelâle, nihayetsiz şükürler etmekle, ifa-yı vazife-i ubudiyet edebilirsek bahtiyarız.
Talebeniz
Refet
Haşiye 1- Bu Refet’in bir keramet-i ferasetidir. (Said Nursî)

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt