17- Afyon Emniyet Müdürüne Derimki

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Afyon Emniyet Müdürüne derim ki:
Müdür Bey,
Dünyada, eski zamandan beri görülmemiş bu derece kanunsuz ve manasız ve maslahatsız tecavüzler bana geldiği halde neden aldırmıyorsunuz?
Bir misali: Camiye, hali zamanda, cemaat hayrına sahip olmak için, bazı bir iki adamdan başka kimseyi yanıma kabul etmediğim halde, resmen "Kat iyen camiye gitmeyeceksiniz" deyip, bu gurbette, hastalık ve ihtiyarlık ve yoksulluk içinde bu ihanet hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Haberim olmadan, camiin hali bir yerinde iki üç tahta, bir kilimle beni üşütmemek fikriyle bir zatın yaptığı iki kişilik bir settare yüzünden, ehemmiyetli bir mesele şeklinde, hem bana, hem umum halka manasız telaş vermek hangi kanunladır? Hangi maslahat var? Soruyorum.
Bana bu ihanetleri yapanların hiçbir bahaneleri yoktur. Yalnız teveccüh-ü ammeyi bahane edip, "Bu menfi adama neden hürmet ediyorsunuz?"
Ben de derim: Bütün dostlarım biliyorlar ki, ben şahsıma karşı hürmeti ve teveccüh-ü ammeyi istemiyorum, reddediyorum. Benim hakkımda başkalarının hüsn-ü zannını kabul etmediğim halde, hangi kanun beni mesul eder ki, ihtiyarım ve rızam haricinde, başkasının hüsn-ü zannıyla bana ihanet ediliyor? Farz-ı muhal olarak, bu teveccüh-ü amme hakikat de olsa, vatana, millete faydası var, zararı olmaz.
Hem eğer bir parçasını ben de kabul etsem, bu ihtiyarlık, hastalık, yoksulluk ve soğuk bir oda içerisinde, dehşetli bir haps-i münferitte, zaruri hizmetlerimi görmek için bir-iki insanın dostluğunu kabul etmekliğimde hangi fenalık var? Hangi kanun bunu men eder? Bir iki işçi çocuktan başka benimle temas ettirmemek hangi kanunladır? O işçi çocuklar her vakit bulunmadığı için, kendim işimi göremiyorum. Bu dehşetli vaziyeti, elbette bu memlekette inzibat ve hükumet ve idare adamları nazar-ı ehemmiyete almak borçlarıdır. Cidden alakadar eder diye size beyan ediyorum.
Emirdağında bir tecrid-i mutlakta
Said Nursi
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Cenab-ı Hakka hadsiz şükür olsun ki, çoktan beri beklediğim bir ciddi yardım, Konya ulemasından görülmeye başladı.
Evet, Risale-i Nur medreseden çıkmış, ilim içinde hakikate yol açmış, hakiki sahipleri ve taraftarları medreseden çıkan hocalar olduğuna binaen, umum Anadolunun eskiden beri parlak ve faal bir medresesi Konya şehri olduğundan, o mübarek medresenin şakirtleri kendi malları olan Risale-i Nur a sahip çıkmaya ve
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
sarılmaya başladığını Sabri nin mektubundan anladım ve buraya, Konya ya yakın geldiğime ruh u canımla memnun olup, bana gelen bütün sıkıntılara sürurla mukabele edip tahammül ediyorum.
Başta, çok mübarek tefsirin çok muhterem ve kıymettar sahibi olan Hoca Vehbi Efendi olarak, Risale-i Nur u takdir edip alakadarlık gösteren bütün Konya ve civarı ulemalarını, bütün kazançlarıma ve dualarıma şerik ettim. Ve has kardeşlerim dairesi içinde isimlerini bildiğim zatları, isimleriyle dua vaktinde yad ediyorum. Risale-i Nur şakirtlerindeki şirket-i maneviye itibarıyla, benim çok noksan kazancımdan hisse aldıkları gibi, bütün şakirtlerin bütün kazançlarından da hisseler almaya yol açıldığını, benim tarafımdan selamımı, hürmetlerimle onlara tebliğ ediniz.
Isparta kahramanları gibi, Konya nın mübarek alimleri Risale-i Nur a sahip çıktıklarından, daha dünyaca, vazife-i Nuriyeye bir endişem kalmadı. O mübarek ve kuvvetli ellere Risale-i Nur u emanet edip rahat-ı kalb ile kabrime gidebilirim.
Saniyen: Elhak, az bir zamanda Risale-i Nur a pek çok faydası dokunan ve on seneden beri Risale-i Nur a çalışmış gibi haslar dairesinde bulunan Mustafa Osman ın, Emirdağındaki kardeşlerine, yangın münasebetiyle geçmiş olsun makamında nev-i beşer yangınını bahsedip, güzel bir mektup yazmış. Onun mektubunun bir kısmını hem Lahikada, hem Sikke-i Gaybiye de kaydediyoruz; sonra suretini size göndereceğiz. Benim tarafımdan hem ona, hem yanındakilere, hem vasıta-i muhabere olduğu Kastamonu ve İnebolu daki kardeşlerimize pek çok selamlarla beraber, hattı güzel, vakti müsait olanlar, Isparta ve civarı gibi, Asa-yı Musa mecmuasını yazsalar, çok münasip olur. Bu vazife-i Nuriye, inşaallah matbaanın çok fevkinde iş görecek.
Salisen: Hafız Emin in Risale-i Nur a çok hizmeti var. Onun kasabası olan Küre, geçen hadiseden evvel Nuri, Hakkı, İhsan ve merhum Muallim Osman gibi zatların himmetiyle bir medrese-i Nuriye hükmüne geçip parlak bir surette Nura çalışıyordu. İnşaallah, o kıymettar hizmeti, mümkün oldukça yine yapacak. Gerçi geçen musibette en ziyade onlar üzüldüler, fakat ona mukabil Risale-i Nur'un geniş muzafferiyetinde o kasabanın ve o fedakar kardeşlerimizin hisseleri çok ehemmiyetlidir.
Hafız Emin, mektubunda diyor ki: "Ben mahkemeden kitaplarımı alamadım. Size gelmiş mi, gelmemiş mi?" diye benden soruyor.
Siz ona selamımla beraber yazınız ki: Seninki bana gelmediği gibi, sana İstanbul a gönderdiğim kitaplarımdan da hiçbirisi elime geçmedi. Ve bilhassa İstanbul a gönderdiğim "büyük kitap" namında, içinde yirmi risaleden ziyade bulunan mecmuayı çok araştırdımsa da bulamadım. Fakat, madem Risale-i Nur kendi kendine intişar ediyor ve muhtaç olanlara kendini okutturuyor, Hafız Emin e ve bizlere sevap kazandırıyor; Hafız Emin de, benim gibi, kitaplarının başka ellerde gezmesinden memnun olmalı.​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Hem Küre de, erkek ve hanım ne kadar Risale-i Nur la alakadar varsa, onlara selam ediyorum. Eskisi gibi şimdi de Küre ye bir medrese-i Nuriye nazarıyla bakıyorum. Hususan İhsan, Abdullah, Abdurrahman a selam ediyorum; ne haldedir? İnşaallah eski parlak hizmeti devam ediyor. Tam bir Abdurrahman olduğunu ispat ettiği gibi, devam edecek.
Umum kardeşlerimize birer birer selam ve dua ediyoruz.
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur yerine beni sıkıyorlar, benimle meşgul oluyorlar. Hiç merak etmeyiniz.
b185.gif
sırrıyla, inşaallah bu yeni hadisede dahi bir hayır olacak.
Hadise budur: Ceylan ı ve iki arkadaşları-ki bana hizmet ediyorlardı-yanıma gelmelerini men ettiler. Anahtarı onlardan aldılar, bekçilere verdiler. O bekçilerden birisi geliyor, su ve ekmek gibi işlerimi görüyor. Ben bunun sebebini bilemedim. Fakat bu kasabada bir parti münazaası var. Çocuğun bir amcası Haşiye bir taraftadır. Onun muarızları yapıyor ihtimali var.
Hem, her tarafta Risale-i Nur'un fütuhatı ve hariçten gelen anarşistlik müdahalesi sebebiyet verdi zannederim. Ve Sandıklı da elde edilen mektubatla, bir vasıta-i muhabere olması bahanesiyle, bu sıkıntıyı verdiler. Siz hiç telaş etmeyiniz, bunun da hiç ehemmiyeti yoktur. Siz yine eski gibi bana yazarsınız. Fakat ben kendim çok yazamıyorum. Güya beni ihanet ve hakaretle çürütmekle, Risale-i Nur'un fütuhatına sed çekilecek; divaneliklerinden, üflemekle milyonlar elektrik kuvvetinde bulunan Risale-i Nur gibi bir hakikat güneşi sönecek diye-ziyade sevabı bana kazandırmak için-beni fazla sıkıyorlar.
Medar-ı ibret ve dikkat bir tevafuktur ki, dün, çocukla pederini zabıta celb edip ifadelerini aldığı aynı dakikada, ehemmiyetli bir vukuatı, telefon-u zabıta haber vererek, bütün erkanı telaşa düşürttü. Mahall-i vak aya gitmeye mecbur oldular. Manen onlara denildi:
"Siz sinek kanadı kadar zararı olmayanı bırakınız; kartallar, belki ejderhalar gibi zararlara bakınız."
Hem camiden men hadisesinin aynı vaktinde, men e emir veren yeni kaymakam, Afyon da, ameliyata maruz kaldı. Lisan-ı haliyle ona denildi: "Ölüm var! Onun idamından kurtulmasına çalışanı tazyik değil, belki çok takdir ve tahsin etmek gerektir."
1 Belki sevmediğiniz şey hakkınızda hayırlıdır. (Bakara Sûresi: 216.)
Haşiye
Merhum Abdullah Çalışkan dır. Demokrat muhalefette iken intisap etmiştir.​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Umum kardeş ve hemşirelerime birer birer selam ve dua ederim ve dualarını isterim.
b126.gif

Kardeşiniz
Said Nursi
• • •
Aziz, sıddık kardeşlerim ve mübarek varislerim ve emin vekillerim,
Evvela: Size kat i haber veriyorum ki, hakkımızda ve Risale-i Nur hizmetinde, inayet-i Rabbaniye ve tevfikat-ı Samedaniye devam ediyor. Zahiren çirkin perdeler altında, gayet güzel neticeler var. Bir zararımıza bedel, yüz menfaat bizlere ihsan ediliyor. Onun için, geçici, muvakkat sıkıntılara ve sarsıntılara ehemmiyet vermemek lazımdır.
Saniyen: Mümkün olduğu kadar Asa-yı Musa mecmuasını yazmakta fütur ve tevakkuf verilmesin. O kudsi birinci vazifenin pek çok ehemmiyeti var;
b187.jpg
Onun hakkında İmam-ı Ali (r.a.) demiş.
Size iki Ali nin on dört parça mübarek risalelerini tashih edip posta ile gönderdim. Burada hem beni, hem talebeleri şevkle tam çalıştırdılar. Kastamonu da imdadıma geldikleri gibi, burada dahi o iki kahraman yine imdadıma yetiştiler.
Salisen: Ben burada gerçi pek çok sıkılıyorum. Fakat sizlerin fütursuz çalışmanızı düşündükçe ve iştiyakla beklediğim mülayimane ve tesellikar mektuplarınızı gördükçe, o sıkıntılar gider, bazan sevinçlere inkılap ederler. Benim mektuplarımı yazan, şimdilik yanıma gerçi gelemiyor; fakat şahsi hizmetten başka, Risale-i Nur a ait üç dört vazifesi var. Onları mükemmel yapıyor.
Hem, benim hususi işlerimi de kapıya gelip anlar, gider, onları da yapar.
Rabian: Sair yerlerdeki kardeşlerimiz Asa-yı Musa yazmasına başlamışlar mı? Bu birinci vazifeyi eskiden yapan ve yanında mevcut bulunan zatlar, bir cilt içine alıp, ikinci vazife-i imaniye olan mu'cizâtları zeyilleriyle beraber tedarikine başlasınlar. Veyahut geri kalanlara yardım etsinler. Elinden geldiği kadar güzel ve tashihli yazılmalı.
Hamisen: Alimlerden sonra muallimler risaleye ihtiyaçlarını hissetmeye başladıklarını çok emareler var. Bir emare budur: İstanbul da din konferansında okumak niyetiyle Ayetü'l-Kübrâ risalesini istemeleridir.
Karanlık onunla aydınlandı.​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Refet kardeş, sen de çok safalar geldin ve Risale-i Nur yazısıyla meşguliyetin beni cidden sevindirdi. Hulusi ve Sabri gibi senin de suallerinin Risale-i Nur da ehemmiyetli neticeleri ve tatlı meyveleri var. Senin yanında bulunan ve risalelerde kaydedilmeyen ilmi parçaları münasip yerlerde veya Lahikada yazarsınız.
Kardeşlerim, Asa-yı Musa mecmuasının yazmasında bir tedbir hatırıma geldi. Taksimü l-a mal ile beş altı zat, aynı kıt ada herbiri bir kısmını yazsın; daha çabuk ve daha kolay olur. Hem usandırmaz, hem büyüklüğü için yazmak cesaretini kırmaz. Tahmin ederim ki, bu çok ehemmiyetli vazife-i Nuriye tam ileri gitmemesi bu sebeptendir. Yazısı güzel olanlar, herhalde bu yeni tedbirle o vazifeye çalışmalı.
Kardeşlerim, çok dikkat ve ihtiyat ediniz. Sakın, sakın hocalarla münakaşa etmeyiniz. Mümkün olduğu kadar musalahakarane davranınız. Enaniyetlerine dokunmayınız. Bid at taraftarı da olsa ilişmeyiniz. Karşımızda dehşetli zındıka varken, mübtedi lerle uğraşıp, onları dinsizlerin tarafına sevk etmemek gerektir. Eğer size ilişmek için gönderilmiş hocalara rastgelseniz, mümkün olduğu kadar münazaa kapısını açmayınız. İlim kisvesiyle itirazları, münafıkların ellerinde bir senet olur. İstanbul da ihtiyar hocanın hücumu ne kadar zarar verdiğini bilirsiniz. Elden geldiği kadar Risale-i Nur lehine çevirmeye çalışınız.
Umum kardeşlerime birer birer selam...
• • •
Çok aziz, sıddık, kahraman, bahtiyar Emirdağlı kardeşlerim,
Geçirdiğiniz çok büyük afeti müş ir, mübarek efendimiz hazretlerinin, çok ehemmiyetli ve çok kıymetli ve perde altında çok müjdeli lütufnamelerini aldık. Her birerlerinize, hususan bu yangında daha çok tehlike atlatan kardeşlerime, bura ve bu civar talebeleri namına büyük geçmiş olsun der ve bu vesile ile dehşetli küfr-ü mutlak yangınının mahallemizi sardığı ve kızıl kıvılcımlarının saçaklarımıza sıçramak üzere olduğu bir hengamda, umum ehl-i İmân ve hususan Nurcular namına, o maddi yangında çocuk Ceylan ın ağlamakla medet istemesi gibi, bir manevi Ceylan olarak, o büyük ve çok müşfik Üstada "Medet! Biz yanıyoruz, mahvolduk" diye niyaz eylerim.
Bu Emirdağ yangınında, günün en çok nüfuzuna sahip, kızıl Rusya dan çıkarak kızıl ateşler ve kızıl kıvılcımlar saçan ve birer birer dünya şehrinin mahallelerini saran ve ovaları yakıp kavuran, bazı yerlerde de nifak ve şikak ateşleri saçarak, kardeşine "Kardeşini öldür!" diye bağıran ve en nihayette alem-i Hıristiyaniyeti yakıp kavurup harman gibi savurduktan sonra alem-i İslam mahallesini saran ve evimizin saçaklarına kıvılcımları sıçrayan ve çok büyük ve çok dehşetli bir bela olan komünizm ve bu azim yangında itfaiye vazifesini üzerine alan Risale-i Nur a ve Risale-i Nur'un günün en büyük mutfisi, en büyük​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
tahassungahı ve en büyük melcei ve penahı ve onun şahs-ı manevisinin dualarının, barigah-ı Ehadiyette kabul olduğuna sarih bir işaret var. Ve adeta ona hücum edenlere ve etmek isteyenlere karanlık gecede kırmızı diliyle şöyle hitap ediyor:
Ey Fahr-i Alemin gösterdiği doğru yoldan şaşanlar! Dünyanın fani metalarıyla gururlanıp taşanlar! Ve ey dünyamıza zararı olur korkususuyla, nur-u Kur'ân dan kaçanlar! Sizler, dünyanızın uçurumlara gittiği zannıyla, o baki ve tatlı sandığınız fani ve hakikatte çok acı lezzetlerinizin, zeval bulmak, şedit ve elim elem ve ıztıraplara tahavvül etmek üzere olduğunu tahmin ederek manasızca radyoların başına koşuyorsunuz. Bu koşmakta ve bu dedikoduları dinlemekte ne fayda var?
Zeval bulucu lehviyat ve lezaizle körleşmiş, bakan gözleriniz. Artık yeter, biraz hakikati görsün! Sağırlaşmış duyan kulaklarınız biraz hakikati duysun ki, bu acip ve dehşetli ve hiç misli görülmemiş devirde, hususan ehl-i imanın çok sarsıntılar geçirdiği ve çok dehşetli düşmanlar karşısında bulunduğu ve küfr-ü mutlak ateşinin mahallemizi sardığı bir zamanda, ancak ve ancak, güvenimizin en müstahkem, kavi, yıkılmaz, sarsılmaz tahkimatı olan Risale-i Nur'un nurani siperlerine iltica etmekle ve onun daire-i kudsiyesine dehalet etmekle kurtulacak ve imanınızı kurtararak, idam-ı ebedi zannettiğiniz ölümü bir hayat-ı bakiyeye tebdil edeceksiniz. Ve işte o nurun mübarek tercümanının ve mübarek şahs-ı manevisinin
b188.jpg
ve emsali dualarının kabulüyle, şefaatiyle ve hürmetine, benim dehşetli, fakat Cehennem ateşi yanında hiç ehemmiyeti olmayan ateşimden, onun şakirtlerinin, hadimlerinin ve risalelerinin muhafızı bulunan mağazaları, nasıl azad olmuş, kurtulmuşsa, sizler de o mübarek şakirtler gibi, o mübarek daire-i kudsiyeye dehalet ettiğinizde, dünyevi ve uhrevi dehşetli ateşlerden kurtulacak ve evlat ve iyalinizin bir nevi çobanı olmak hasebiyle, o sevgililerinizi de kurtaracaksınız. Ve her birerleriniz maddi ve manevi felah ve saadete nail olacaksınız.
Bakıp da görmeyen ve görüp de görmek istemediğinizden kapadığınız gözlerinizi açınız, görünüz ve azim tehlikelerin çok yakın olduğunu ihsas ve telaş ve itirazınızı arttırmaktan başka bir işe yaramayan dünya havadislerini veren radyo başına değil, ayaklarınızdaki bütün derman ve kuvvetinizle Risale-i Nur başına ve onun neticesi emniyet, selamet ve saadet olan nurani dairesine koşunuz."
Bizlere de: "Ey Nurcular! Allah ın sizlere ihsan ettiği ezeli lütfuna karşı secdeden başlarınızı kaldırmayınız. Gecenin soğuğuna aldırmayınız. Sizlere lütfunu hiçbir hususta esirgemeyen Rabb-i Rahime, gecenin bu mübarek saatlerinde kalkarak vazife-i şükrü eda ediniz. Ve bazıların düştüğü, istikbali düşünmek derdiyle aklı, maaşı sarsan hadiseler karşısında titremeyiniz, korkmayınız; Nurun kudsi kerameti ve imdadını müşahede ediniz.
Bizi ve anne babalarımızı, Risale-i Nur talebelerini ve onların anne babalarını cehennem ateşinden kurtar.​
 
Üst Alt