Muharem ayi ve aşure günü

mahzungarip

Yönetici


بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعاً وَلاَ تَفَرَّقُواْ

قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صِيَامُ عَاشُورَاءَ إِنِّي أَحْتَسِبُ عَلَى اللَّهِ أَنْ يُكَفِّرَ السَّنَةَ الَّتِي قَبْلَهُ
MUHAREM AYI VE AŞURE GÜNÜ
Muhterem Müslümanlar!
Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem ayı İslam tarihi açısından önemli bir aydır. Bu ayın 10. günü “Âşûre” günüdür. Bu günü bir gün öncesiyle veya bir gün sonrasıyla oruçlu geçirmek sünnettir. Hz. Peygamber (sav), hem Ramazan orucu farz kılınmadan önce, hem de Ramazan orucunun farz kılınmasından sonra Âşûre orucunu tutmuş ve şöyle buyurmuştur: “Âşûre orucunun önceki yılın günahlarına kefaret olacağını Allahtan ümit ediyorum.”
Peygamberimizin bu tavsiyesi üzerine sahabenin büyük bir kısmı da bu orucu tutmuşlardır. Hz. Âişe (r.a.) annemiz Âşûre günü ile alakalı şöyle buyurmuştur: Âşûre günü öyle bir gündür ki, Kureyş cahiliye döneminde o gün oruç tutardı. Rasulullah (s.a.v.) Efendimiz de o gün oruç tutardı. Medine'ye (hicret edip) gelince, o gün (yine) oruç tuttu ve insanlara o gün oruç tutmalarını emretti. Ramazan orucu farz kılınınca, Efendimiz bu defa şöyle buyurdu; “İsteyen Âşûre orucunu tutar, isteyen tutmaz”
Aziz Müslümanlar!
Ta¬rih boyunca bu ayda birtakım önemli olayların meydana geldiği bilinmektedir. O bakımdan Muharrem ayında tecelli eden ilahi mağfiret ve rah¬metten nasibimizi almak istiyorsak, bu hususta Rasulullah (s.a.v.) Efendimizin sünnetine göre amel etmemiz gerekmektedir.
Bu ayda Hz. Âdem’in tövbesinin kabul edilmesi, Hz. Nuh (as)’un tufandan kurtulması, Hz İbrahim’in, Nemrut’un ateşinden kurtulması, Hz Yakub’un, oğlu Hz. Yusuf’a kavuşması, Hz. Musa ve ona iman edenlerin Firavun’un zulmünden kurtarılmaları gibi, insanlık tarihinde dönüm noktası sayılabilecek önemli olayların vuku bulduğu rivayet edilmektedir.
Diğer taraftan bütün Müslümanları üzen bir hadise olan, Peygamber (S.A.V.) Efendimiz’in torunu Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt’in Kerbela' da şehit edilmeleri de yine Muharrem ayında meydana gelmiştir. Bu vesileyle, tasvibi mümkün olmayan bu elem verici menfur hadisenin yıl dönümü münasebetiyle de Kerbela’da şehit olan tüm Ehl-i Beyt’e karşı kalbi muhabbetlerimizi ve gönülden sevgimizi sunuyor onları her zaman için hayırla ve dualarla yâd ediyoruz. Unutulmamalıdır ki bizlere düşen görev, bu tür olayların bir daha tekrarlanmamasını sağlayacak sağduyu ve anlayışa sahip olmak, kardeşlik, birlik ve beraberliğimizi koruyabilmektir. Nitekim Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim de şöyle buyurmaktadır: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an)’a sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin ve Allah’ın üzerinizde olan nimetlerini hatırlayın.”
Değerli Müslümanlar!
Bizler de Allah’ın emir ve tavsiyelerine uyarak birbirimizi sevelim. Rabbimizi, Peygamberimizi ve O’nun Ehl-i Beyti’ni ve ashabını da sevelim. Bu sevgi Müslümanların ortak heyecanıdır. Hz. Peygamber(S.A.V)i ve ashabını sevmenin en büyük göstergesi ispatı ise, onların gösterdiği güzel yoldan, onların izini takip ederek gitmek ve onlar gibi Kur’an ve Sünnete uygun bir hayat yaşayabilmektir.
 
Üst Alt