24- Emirdağı Zabıtası İle Bir Hasb-i Haldir

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Camiü l-Ezher ulemasına gönderilen iki nüsha benim tashihimden geçmemiş olduğundan, bazı harekeler ve Arabi kelimelerde sehivler elbette vardır. Hususan ahirdeki arabi Hülasatü l-Hülasa harekelerinde ilm-i nahivce, başka nüshalarda müteaddid sehivler gördüm. Onun için, tam Arabi hocalarının tetkikinden geçmiş birer nüsha Asa-yı Musa Haşiye ve Zülfikar dan, münasip gördüğünüz zaman Camiü l-Ezhere göndermekle beraber, onlara yazınız ki:
Nur Risalelerinin Medresetü z-Zehrası, Camiü l-Ezherin şefkatine çok muhtaç bir mahdumudur, bir talebesidir, şiddetli düşmanların hücumuna hedef olmuş bir şakirdidir ve bütün medreselerin başı ve alem-i İslamı daima tenvir eden o büyük Camiü l-Ezherin küçük bir daire ve şubesidir. Onun için, o alikadir üstad ve müşfik peder ve hamiyetkar mürşid-i azam, biçare evladına ve şakirtlerine tam yardım etmesini onların ulüvv-ü himmetinden bekliyoruz. O pek büyük üstadımıza takdim edilen iki kitap ise, bir talebe, dersini ne derece anlamış diye akşamda babasına ve üstadına yazıp vermesi gibi, o iki dersimiz, o şefkatli allamelerin nazar-ı müsamahalarına arzedilmiş diye bu mektubu yazarsınız.
• • •
Pek çok alakadar olduğum ve Risale-i Nur'un gayet ehemmiyetli bir merkezi ve az zamanda pek çok Nur işini gören Denizli Hüsrev i ve gayet ciddi ve sadık rüfekaları, hususan hakim-i adil ve Muharrem ve Hafız Mustafa ve sairenin namına bayram tebrikiyle, Hasan Feyzi nin şiddetli ve tehlikeli hastalığını beyan eden bir mektubu, çok ehemmiyetli bir kardeşimiz olan Muharrem den aldım. Kanaat-i kat iyem geldi ki, Hasan Feyzi, aynen şehid Hafız Ali (rahmetullahi aleyh) gibi, benim musibetimin kısm-ı azamını kendine alıp manevi bir fedakarlık eylemiş. Hafız Ali, benim bedelime birkaç emare ile berzaha gittiği gibi, bu Hasan Feyzi de aynı hastalığım zamanında, aynı vakitte, aynı müddette, aynı tarzda, aynı sıkıntılı dışarıya çıkmamakta tevafuku kuvvetli bir emaredir ki, bana çok acıyan ve şefkat eden o kardeşimiz, manen hastalığımı kısmen kendine aldı. Bu dört cihetle tevafuk içinde yalnız bir fark var. Benimki zehirden, tesemmümden, onunki soğuktan gelmiştir. Elbette Hastalar Risalesi bizim bedelimize onu teselli edip iyadetü l-mariz gibi keyfini sormuş ve hastalıktaki büyük sevaplar ve sıkıntılarını sürura kalbetmiş. Cenab-ı Hak, şifa-i acil ihsan eylesin. Amin.
• • •
Bir zaman Barla da temsil için yazdığım bir risalede, "İki adam İstanbul a gidecek. Birisinin yüzde doksan dokuz dostu İstanbul dadır. Onun için oraya iştiyakla gider. Öteki, onun aksi, ila ahir..." mealinde birşey yazılmış.
Şimdi, aynen bu hastalığımın ihtarıyla geçmiş zamana geçtim ve o zamanlarda hayatımı geçirdiğim
Haşiye
Yanımda bulunan ve noksan tashihimden geçen bir Zülfikar la bir Asa-yı Musa yı size gönderebilirim. Tam bir mukabeleden sonra, siz isterseniz kendi nüshalarınızı Mısır a gönderirsiniz.​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
memleketlerde de hayalen gezdim. O şirin hayatımın devirlerinde, her memlekette yüz dostumdan ancak bir ikisini görebildim. Ötekiler, berzah memleketlerinde... Hatta kendi Nurs köyümde, bir tek amucazadem ve talebem Molla Davud da (r.h.) eski ahbaplarım, akrabalarım yanına berzaha gittiğini gördüm. Yirmi seneki ayrı ayrı ikinci vatanım sayılan Barla, Kastamonu gibi yerlerde, üç kısım dosttan ancak iki kısmını gördüm; ötekiler de gitmek üzeredirler.
Bu hayali hakikate binaen, hakikaten Nurların ışığıyla nurani gördüğümüz berzaha gitmek, bana değil ağır gelmek, belki bir iştiyak verdi. Benim bedelime hem vazifemi görüp, hem sevap kazandıracak yüzer Hüsrev ler, Tahiri ler, Mustafa lar, Nazif ler, Osman lar, Abdurrahman lar, Ali ler, Sabri ler, Feyzi ler, Ahmed ler, Mehmed ler, Atıf lar, Mustafa lar, Sadık lar, Osman lar, ve hakeza, Nurların bahadırları dünyada arkamda kaldıkları, ölümü bana çok hafifleştiriyorlar. Yalnız günah cihetinde ölüyorum, hasenat cihetinde yaşıyorum diye Allah a hadsiz şükrediyorum.
• • •
Evvelen:
b211.jpg

Risale-i Nur'un kahramanlarından ve Hafız Ali nin makamına geçen merhum Hasan Feyzi nin vefatı, Denizli ye, Risale-i Nur dairesine ve bu memlekete ve alem-i İslama büyük bir zayiattır. Fakat kendisi, pek samimi ve halis ve fevkalade beyanatıyla ve dersleriyle, inşaallah, kendi yerinde çok Hasan Feyzi lerin yetişmesine bir zemin ihzar etmiş, sonra gitmiş. Aynen biraderzadem Abdurrahman gibi, bir iki senede on sene kadar Nurlara kıymetli hizmet etti. Güya o da, Abdurrahman da çabuk dünyadan gideceğiz diye on senelik vazifeyi bir iki senede gördüler.
Ben, merhum Hasan Feyzi nin vefatını onun şahsı itibarıyla tebrik ediyorum ve Denizli yi ve Nur dairesini ve bu memleketi cidden taziye ediyorum. Bu çeşit zülcenaheyn ve hakiki mü min ve müdakkik bir alim ve yüksek bir edip, muallim ve tesirli bir vaiz ve müderrisi kaybettiği için, büyük bir musibettir. Cenab-ı Hak, inşaallah, Denizli gibi kahramanlar ocağından çok Hasan Feyzi ruhunda Nurlara sahip ve naşir çıkaracak. Bir tane, toprak altına girer, vefat eder, fakat yüz tane sümbüller meydana geldiği gibi; rahmet-i İlahiyeden ümitvarız ki, Hasan Feyzi de öyle kudsi bir sümbül verecek, çok Hasan Feyzi ler Nur dairesinde yetişecekler, vazifesini daha ziyade yapacaklar.
Saniyen: Bu kahraman kardeşimizin, hayatta kaldığı gibi, defter-i hasenatına herbirimiz, manevi kazançlarımızı, umumda olduğu gibi, hususi bir surette dahi o kardeşimize hediye etmeliyiz. Ben, kendim, onu da, Hafız Ali, Hafız Mehmed ve Savalı Ahmed ve Mehmed Zühtü nün beşincisi olarak evliya-i azimenin has dairesinde, manevi kazançlarımı ona da bağışlamaya karar verdim. O zatın ağır şerait altında Nurların intişarına büyük hizmetler eden Nur hakkındaki fıkraları,
Her musibet karşısında deriz ki: "Biz Allah ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz." (Bakara Sûresi: 156.)​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Lahikada olduğu gibi, münasip gördüğünüz bazı mecmuaların ahirine de o tesirli mektuplarının birer tanesini ilhak ediniz. Nasıl ki Asa-yı Musa ve Zülfikar da yazılıyor; ta onun o canlı fıkraları, onun bedeline Nurlara hizmet etsin.
Hem, benim bedelime onun küçücük medrese-i Nuriyesi olan hanesindeki akrabasına ve Denizli ve civarındaki büyük medrese-i Nuriyedeki refiklerine ve talebelerine ve Nur şakirtlerine taziyemizi tebliğ edip deyiniz ki: Ben, bütün ömrümde, bu derece, bir vefattan bu kadar müteessir olup ağlamamıştım.
Hem size bundan evvel yazdığım mektuptaki şiddetli hiddetim ve dimağımdaki perişaniyet, şimdi tahakkuk etti ki, o kahraman kardeşimizin vefatı gününden başlamış. Hatta o tesir, ihtiyarımı selb etmişti. Öleceğim diye hizmetçiye vasiyetimi söyledim. Demek, ikinci bir ruhum hükmünde Hasan Feyzi, benim bedelime ölmüş ve ölüyor. Hatta onun vefat mektubu, bütün bütün adetime muhalif, bir buçuk saat elimde iken açamıyordum. Her neyse... Bütün bu elim acılara mukabil, inayet-i İlahiye imdada geldi; hem kendimi, hem onu, hem Nurcuları mesrurane ruh u canımızla taziye içinde tebrik ettim. Bin barekallah ve binler rahmetullah dedim, terhisini alkışladım.
Salisen: Merhum Hasan Feyzi nin berzaha gitmesi ve vazifesi münhal kalması ve mekteplileri Nurlara sevk eden yüksek muallimlik ve mekteb-i fünunda mütefenninlik sıfatları çok mekteplilere bir parlak nümune-i iktida olması cihetini teessüfle düşünürken, birden, aynı sistemde hem muallim, hem iki mahdumuyla Nurcu, hem Hasan namında, hem bu iki Hasan'lar gibi müstesna ve fedakar bir muallim olan Ahmed Fuad ı Nur dairesine girmeye vesile bulunan Dadaylı Hafız Hasan ın üç seneden beri hiç mektubunu almadığım ve halini ve Nurlara devamını bilemediğim halde, bir mektubunu aldım. Dedim: Bir Muallim Hasan gitti, yerine bir Muallim Hasan ve çok fedakar diğer bir Muallim Ahmed geldi.
Aynı vakitte, hacca gidip yeni gelen Bolvadinli bir Hasan yanıma geldi, Nur dairesine girdi, risaleleri aldı, tenvir etmeye başladı.
Üç dört saat sonra, Emirdağının bir Hüsrev i ve Feyzi si, çok hayırlı olan Tabib Hayri yanıma geldi. Dedi: "Buranın ehemmiyetli bir mektep muallimi Abdurrahman (bu muallim aynen Feyzi kadar Nura hizmet etti) Nurlara talebe olmak istiyor. Kabul etseniz, Asa-yı Musa yı vereceğiz."
Dedim: "Veriniz."
Hem, o merhum Hasan Feyzi gibi az zamanda çok hizmet eden kardeşimiz Mustafa Osman ın o günde gelen mektubunu gördüm ki, Kastamonu Lisesini kısmen bir cihette şereflendiren ve şimdi darü l-fünunu Nurlandırmaya çalışan mektepli Mustafa, Nur makinesi münasebetiyle Nurlara zarar gelmemek için matbuat kanununu hatırlatıp ihtiyatkarane muhaberesinden bahsediyor. Haşiye 1
Haşiye 1
Komünistliği, dinsizliği, anarşistliğin esaslarını neşreden bazı ceridelere matbuat kanunları ilişmediği halde, bu vatan ve milletin temel taşını muhafazaya pek tesirli bir surette hizmet eden Zülfikar ve Asa-yı Musa mecmualarının makinelerine nasıl ilişebilir ve neden ilişirler? Hakikaten hayret ediyorum.​
 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Ben dedim: Hadsiz şükür olsun ki, bir muallim terhis edildi, onun bedeline iki Hasan ve iki Mustafa ve üç muallim ve bir çalışkan muallim, vazifeleri içinde Denizli kahramanının vazifesini görüyorlar. İşte bu hal işaret eder ki, nasıl Hafız Ali gitti, Denizlili onun yerine geldi, acısını unutturdu; öyle de, bir Hasan Feyzi gitti, yerine bir darü l-fünun gelecek, inşaallah acısını unutturacak.
Umum kardeşlerime selam.
• • •
Evvelen: Kahraman Nazif in ve hakikaten Nazif ruhunda ve sadakatinde kendi arkadaşlarının makine ile ve sair cihette Nura hizmetleri, bu memleketi cidden minnettar edecek bir vaziyettedirler. Cenab-ı Hak, onları muvaffak eylesin. Amin. Hususan makinelerinin mahsulatı hem zinetli, hem açık, hem sıhhatli Haşiye 2 olmasından, büyük bir muvaffakiyettir. Cenab-ı Hak, Nazif e çok Salahaddin ler, İbrahim ler vermiş.
Benim kendi hattımla Zülfikar ın başında bir parça yazımı istiyor. Gönderdiği yağlı dört sayfayı kendi yazımla bu rahatsızlığım zamanımda bizzat yazamadığımdan, ben söyleyip benim daimi katibim yazsın. Bazı kelimeleri ben yazacağım.
Nazif kardeşimizin hem İstanbul, hem İnebolu Nurcularının namına bayram ve yeni sene teberrükü hesabına gönderdiği maddi üç nevi teberrükü aldım. Onların umumu namına adetime muhalif olarak kabul ettim. Allah onlardan razı olsun, Amin. Onların hatırı için kaidemi kırdım. Ve manevi ve firdevsi olan Nur Zülfikar ı ikinci Salahaddin olan Küçük İbrahim in namına ve ekseriyet-i mutlakası Sözler i gayet güzel bir surette yazan ve Nazif sadakatinde ve alakasında bulunan kardeşimiz Mustafa Osman ın umum Safranbolu Nurcuları namına gönderilen iki mecmuayı da beraber aldık. Cenab-ı Hak, Zülfikar ın ve o iki mecmuanın harfleri adedince onların, İbrahim ve Mustafa ve İzzet ve refiklerinin ve yardımcılarının defter-i a maline hasenatlar yazsın ve her harfine mukabil yüz rahmet eylesin. Amin.
Hakikaten Mustafa Osman, ehemmiyetli ve çok gayretli iki cenah buldu. Nazif in, Salahaddin i ve İbrahim i gibi, muallim Ahmed Fuad ı ve darü l-fünundaki Mustafa Oruç u bulmuş; o iki cenahla, inşaallah Nur hizmetinde çok iş görecek. Hatta Mustafa Oruç la muallim Ahmed Fuad gibi zatların bu sırada tesirli bir surette hizmet-i Nuriyeye geçmeleri, Denizli kahramanı Hasan Feyzi nin vefat acısını bir derece izale ediyorlar. Küçük İbrahim, Nazif e ikinci bir Salahaddin hükmüne geçip çoluk çocuğuyla, kardeşiyle ve refikasıyla Nura ve makineye pek ciddi çalışması, mektubunda namları bulunan Salih ve Gülcü Hüseyin ve Osman ve Zühtü
Haşiye 2
Bu defaki yirmi dört sayfada yalnız iki üç noktada
b1096.gif
-
b544.gif
olmuş, başka yok. Birçok kelimesi noksan, mana anlaşılır; daha tamamına bakamadım.​
 
Üst Alt