Al-i imran suresi 35 ayetin tefsiri

faruk islam

Özel Üye
]]Sure: 3 - Al-i İmran Suresi

]]Ayet:35
]] Konu:]]İmran'ın Karısı Ve Adağı

]بســـم الله الرحمن الرحيم
إِذْ قَالَتِ امْرَأَةُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي إِنَّكَ أَنتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
]35 - İmran'ın karısı demişti ki: "Rabbim! Karnımdakini sadece sana hür olarak (halis olarak ibadet etsin diye) adadım. Bunu benden kabul et. Muhakkak ki sen Semi'sin, Alim'sin.
]]İmran'ın karısı, Meryem'in annesidir. O, kısır ve yaşlı bir kadındı. Çocuğunun olmasını çok arzuluyordu. Bir gün Allah'a ihlasla yönelerek: "Ey Rabbim! Bana bir çocuk ihsan et!" diye dua etti. Daha sonra Allah (c.c)'nun bu duayı kabul ettiğini yani hamile kaldığını hissedince bir erkek çocuğu olmasını arzulayarak: "Ey Rabbim! Karnımdaki çocuğu halis olarak yalnız sana ibadet etmeye ve evin olan Beyti Makdis'e hizmet etmeye adıyorum." dedi.
]Annenin erkek çocuğunu bu şekilde adaması onların şeriatlerinde caiz idi ve çocuğun da buna itaat etmesi gerekiyordu.
]“Bunu benden kabul et. Muhakkak ki sen Semi' sin, Alim'sin.”
]İmran'ın karısı, bu adağının kabul edilmesi için dualar ederek yalvardı. O şöyle diyordu: "Ey Allah'ım! Sen benim sesimi duyan ve niyetimi çok iyi bilensin. Çünkü sen Semi'sin, Alim'sin. Neyi niçin istediğimi biliyorsun, adağımı benden kabul et!"
]Allah (c.c) onun ihlasını bildiği için adağını kabul etti. İmran'ın hanımı çocuğunu doğurdu.
]Gerçek Hür :
]Meryem'in annesi hamile olduğunu hissettiği zaman ihlaslı olarak Allah'a yöneldi ve çocuğunu sırf Allah'a ibadete adamak gayesi ile şöyle dedi: "Ey Rabbim! Karnımdaki çocuğu, Senden başka hiçkimseye ibadet etmemesi, bağlı olmaması, onların etkisinden tamamen kurtulması ve hür olması için yalnız sana kulluğa ve ibadete adıyorum."
]Meryem'in annesinin ayette geçen sözleri gerçek hürriyetin ve gerçek köleliğin ne olduğuna işaret etmektedir.
]Meryem'in annesi bu sözleriyle yalnız Allah'a adadığı çocuğun gerçek hürriyete kavuşmasını yani; her türlü şirkten temizlenmiş ve uzaklaşmış olmasını, kendisi dahil, Allah'tan başka hiç kimsenin kendisini onun üzerinde bir hak iddia etmeye yetkili görmemesini ilan etmek istiyordu.
]Çünkü insanlar şirkin her türünden temizlenmedikçe, bütün ibadetleri yalnız Allah'a yapmadıkça, teslim olma, tabi olma ve boyun eğmeyi sadece Allah'a has kılmadıkça ve sadece Allah'ın kanun ve emirlerine göre yaşamadıkça gerçek hürriyete ulaşamazlar. Nefislerinin, Allah'ın emirlerine muhalif olan arzularına boyun eğen, Allah'ın hükümlerine değil de insanların uydurduğu kanunlara itaat eden kimseler asla hür değildirler. Çünkü onlar ya nefislerinin, ya da kendilerine bile fayda sağlamaktan aciz bir takım kimse veya varlıkların kölesi olmuşlardır.
]Şu iyi bilinmelidir ki, gerçek hürriyete ancak Tevhidle ulaşılabilir. Tevhidi hayatlarında tam anlamıyla yaşamayanlar her ne kadar hür olduklarını iddia etseler de hür değil köledirler. Kanunlarını, adetlerini, değer ölçülerini, her türlü hareketlerini, sosyal, kültürel, ekonomik, politik, eğitsel ilişki ve düşüncelerini Allah'ın istediği şekilde değil de kulların arzularına göre düzenleyenlerin hür olmaları bu hal üzere kaldıkları müddetçe hiç mümkün müdür acaba?
]Gerçek hürriyet yalnız Allah'a kul olmakla gerçekleşir ve gerçek hür de yalnız Allah'a kul olandır. Yaratıcıya kul olmayan kişiler yaratılmışlara köle olurlar. Bu, değişmez bir kaidedir. İslam dini ve nizamından başka hiçbir din ve nizam insanları hürriyete ulaştıramaz. Ancak İslam'a gereği gibi bağlananlar hürdürler.
]O halde; kalbini, zihnini ve bedenini kölelikten kurtarıp gerçek manada hürriyete kavuşmak isteyenler gerektiği gibi yalnız Allah'a kul olsunlar, yalnız Allah'ın dinine bağlansınlar ve yalnız Allah'ın kanunlarına boyun eğsinler.
 
Üst Alt