Gerçeek

faruk islam

Özel Üye
GERÇEK
Bu gerçeği yüce yaratıcının kitabından öğreniyoruz:
“Hani rabbin meleklere demişti ki,ben çamurdan bir beşer/insan yaratacağım. Onu düzenleyip ve ruhumdan ona üflediğimde hemen ona hürmet için secdeye kapanın.” (Sad:71-72)
Yüce rabbimiz, kalıbımızı, vücudumuzu asıl maddesi olan çamurdan ve bu kalıbımızın hayat iksirini, kendi ruhundan üflediği ruhtan ibaret maddi ve manevi iki unsurdan meydana geldiğimizi bizlere haber veriyor. Dolayısıyla ayeti kerimede insanın et, kemik ve sinir yığınından ibaret olmadığı, ayrıca kendi ruhundan ona üfleyip enjekte ettiği hayat iksiri ruh ile birlikte meleklerden daha üstün bir keramete/bir şerefe sahip olduğunu belirtmek için meleklerin ona karşı saygıyla eğilmelerini emrettiğini görüyoruz.
Yoksa maddecilerin, insanı tarif ederken bir takım maddi unsurlardan meydana gelen, maymun bozması bir hayvan değildir, insan. Onlara göre insanın değeri şu birkaç elementten ibarettir; altmış beş kg ağırlığında olan bir insan vücudunun ihtiva ettiği maddeler ve bu maddelerin fiyat listesi şöyledir, diyorlar; “İnsan, -7 kalıp sabun yapacak kadar yağ, 7 kurşun kalem yapacak kadar karbon, 120 çöp kibrit yapacak kadar fosfor, 1 yudumluk mushil yapacak kadar magnezyum, orta boyda bir çivi yapacak kadar demir, 1 tavuk kümesini badana yapacak kireç, 1 köpeğin pirelerini temizliyecek kadar kükürt, 10 galonluk varili dolduracak kadar sudan müteşekkildir.” Evet, bunlara göre insan denen varlık, işte bu kadardır. Ve ekliyorlar, bu maddeleri çarşıda 60 veya 70 mısır kuruşu ile satın almak mümkündür, diyorlar. Şimdi düşünelim insan, gerçekten bu kadar basit bir varlık mı? Ne mümkün!
Bir kelam-ı kibarda; “Kendini tanıyan rabbini tanır” deniliyor. Bunun mefhumu muhalifi; “rabbini tanımayan kendini tanımaz...”
animislam3en4nu1.gif
(cc) onu kerametli/şerefli, en güzel biçimde bir çok mahluklardan daha üstün yarattığını söylerken, kendini tanımamış, dolayısıyla rabbini de tanımamış bazı nankörler/maddeciler kendilerini bu kadar basit ve ucuza satarak aşağılık bir varlık olan maymun bozması bir hayvan olduklarını savunuyorlar.
Yüce rabbimiz de böylelerinin/kendi değerlerini takdir etmeyenlerin aptal, beyinsiz olduklarını, yerde debelenen tüm canlıların en kötüsü ve hayvanlardan daha sapkın olduklarını bildirmektedir. İşte ilgili ayetler;
“İbrahim’in milletinden/tevhid inancından kendini bilmeyen beyinsizlerden başka kim yüz çevirir” (Bakara:130)
animislam3en4nu1.gif
’ı tanımak için delil olarak insanın kendisi yeter. Bir nutfeden/spermadan evren kadar esrarengiz bir yaratılışa sahip kılınan insan, kendi varlığı üzerinde düşünüp ne kadar harika bir sanat eseri olduğunu ve bu harika sanat eserinin sahibinin de her şeye gücü yeten bir yaratıcı olduğunu anlar ve ona iman eder.
Hz. Ali de (ra) insanı şöyle tarif ediyor; “Ey insan kendini küçük bir cüsse sanıyorsun halbuki sende alemler gizlidir.”
Avrupalı doktor Alexıs Carrel de diyorki; “Doktorların insan üzerinde elde ettikleri keşifler, insanda bulunan bilinmedik nice kıtalardan sadece biridir.”
animislam3en4nu1.gif
katında, şüphesiz canlıların en kötüsü, hakkı duymayan sağırlar, hakkı söylemeyen dilsizlerdir. Onlar akıllarını çalıştırmazlar” (Enfal:22)
“...Onların kalpleri vardır onlarla fıkh etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, onların kulakları vardır onlarla işitmezler. Onlar davarlar gibidir, bilakis onlar daha da şakındırlar. İşte onlar gafillerin ta kendileridir.” (Araf:179)
İslam akidesi bilincine ve inancına sahip olmayan insanlarla inanan insanlar arasında şöyle somut ve bariz bir fark görmek mümkündür; “Nasıl ki plastikten yapılmış üzüm salkımları, naylondan yapılmış elma, armut, muz vb. taklidi meyvaların, hakiki üzüm salkımları ve gerçek meyvaların yanında hiçbir besin değeri, hiçbir tadı-tuzu yoksa inançsız, ibadetsiz insanların da inançlı ve ibadetli insanların yanında o derece ruhani değerleri, manevi kıymetleri yoktur. Onlar huzursuz, nursuz, tatsız ve tuzsuz bir hayat yaşamaktadırlar.
Onun içindir ki, yüce
animislam3en4nu1.gif
iman ve ibadetin/zikrin, kalp huzurunun neşe ve itminanın kaynağı olduğu bağlamında şöyle buyuruyor; “Onlar ki, iman ederler ve kalpleri
animislam3en4nu1.gif
’ın zikriyle tatmin olur.
İyi bilin ki, kalpler ancak
animislam3en4nu1.gif
’ın zikriyle tatmin olur.” (R’ad:28)
Zikir; imandır, salih ameldir, hamd-u sena ile
animislam3en4nu1.gif
’ı anmaktır. Zikirli/ibadetli insanları dünyanın sorunları fazla meşgul etmediği için onların ruhi dinanizmleri güçlü, manevi performasları yüksektir. Onlar cennete aday olarak yaşadıkları için, dünyanın musibetleri, hayatın sıkıntıları onları fazla etkilemediği gibi
animislam3en4nu1.gif
’ı zikretmeye,
animislam3en4nu1.gif
’a yaklaşmaya daha çok vesile olur.
Kalpleri
animislam3en4nu1.gif
’ın zikriyle yatışmamış, inançsız, ibadetsiz insanların kalplerindeki iman boşluğunu hiçbir şey dolduramaz. Dolayısıyla sürekli bir stres, huzursuz bir kalp azaplı bir vicdanla yaşamaktadırlar. Ruh ve sinir hastalıkları mütehasıslarının bir çoğu hastalarına namaz kılmayı, ibadet yapmayı, boş zamanlarında da güzel kelimelerle
animislam3en4nu1.gif
’ı zikretmeyi tavsiye ediyorlar. Doktor Alexıs Carrel “İnsan Bu Meçhul” isimli kitabında şöyle der; “Şu ana kadar kanser ilacını bulamadım veya bulunmadı, ancak dua müstesna.” Demek istiyor ki, tedavisiz gibi görünen kanser, dua ile tedavi yapılabilir. Çünkü dua, yaratana müracattır, şifayı ondan istemektir. O ilaç sebebiyle şifa verdiği gibi, arada bir sebep olmadan da şifa vermeye kadirdir, çünkü o bir şeyin olmasını irade ettiği zaman sadece “ol” der o da oluverir. (Yasin:82)
Evet imanın sesini duymayan, ibadetin zevkini tatmayan,
animislam3en4nu1.gif
’ı zikir heyacanını hissetmeyenler her şeyi dış görüntüsüyle değerlendirirler. Bunların gerek insan, gerek eşya, gerekse olaylara karşı bakış açılarının değer yargılarının ne kadar yüzeysel, isabetsiz ve yanıltıcı olduğunu şöyle bir misal ile anlatmak mümkündür.
Bir hurma çekirdeğini düşünelim, dış görünüşü itibarıyla iki santim uzunluğunda sert bir cisimdir, hiçbir kıymeti haiz değildir. Ama onun iç aleminde koca bir hurma ağacı gizlenmektedir. Şimdi hurma çekirdeğinin iç aleminde barındırdığı koca bir ağaçtan haberi olmayan, sadece onu dış görüntüsüyle değerlendirerek küçük bir cisimden ibaret sanan birine; “Bir hurma çekirdeğinden 50 batman veya 100 kg hurma aldık” deseniz, onun böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün mü? Elbette hayır! Çünkü muhatabınız, çekirdeğin, iç aleminde büyük bir ağacı barındırdığından bihaberdir.
İşte bunun gibi insanın iç aleminde gizli olan iman, ruh, kalp, akıl manevi letafetler, ruhani özellikler ve güzelliklerden habersiz cahil, materyalist insan, kendi değerini anlıyamadığı gibi eşyaya, kainata ve olaylara, iman perspektifinden bakamadığı için, onlar hakkında da doğru bir yargıya varamamakta, kendi silik mantığı çarpık görüşüyle onları yanlış yorumlamakta ve bozuk görmektedir.
İnsanoğlu fıtratı/doğuştanlığı itibarıyla inanmakla kendisini huzura kavuşturacak görünür-görünmez bela ve musibetlerden koruyacak, kendisine ısınacak bir güce veya kutsal bir varlığa bağlanma ihtiyacını hissedecektir. Çünkü inanmak acıkmak, susamak, uyumak gibi fıtri bir ihtiyaçtır.Yazımızın başında insanın maddi ve manevi olarak iki yönlü bir varlık olduğunu söylemiştik. Onun maddi varlığını besleyen, ayakta tutan yeme-içme gibi dengeli beslenme olduğu gibi, insanın manevi yönü olan ruhun gıdası da imandır, zikrullahdır. İmandan, zikirden yoksun bırakılan ruh muzdarip, aciz ve güçsüz düşer. Dolayısıyla hayatın sıkıntılarına karşı koyamaz olur. İman nuruyla bakmadığı, selim akılla düşünmediği için üzücü olaylar karşısında sabır ibadetini yapamadığı için gök kubbesi üzerine yıkılmışçasına dünyası kararır, ümitsizlik içinde bocalar durur. Kimileri kafayı yer, kimileri de kurtuluşu intiharda arar. (neuzubillah)
İnanç sorununun insanların olmazsa olmaz ihtiyaçlarından olduğu konusunda 2000 yıl önce Yunan meşhur tarihçisi Blutarik yaptığı bir araştırmadan sonra şunları söylüyor; “Surları, kaleleri, kralları, servetleri, fenleri, sanatçıları, piyesleri olmayan şehirleri görmek mümkündür. Fakat hiç kimse mabedsiz, ibadetsiz bir şehri görme şansına sahip değildir.”
Evet tarihin tescil ettiği bu gerçek insan doğuştanlığına yerleştirilmiş yüce yaratıcıya duyulan aşkın, muhabbetin dışa yansımasıdır. Ne ki bu ilahi arzu ve muhabbet dışa yansırken cehalet ve gaflet seline kapılma kurbanları olarak yaratıcısını kainatın sahibini bulamamakta,
animislam3en4nu1.gif
’tan başkasına ya da
animislam3en4nu1.gif
ile birlikte bazı yaratıklara kulluk ederek şirke düşmektedirler. Fıtratının gereğini yakalamak dolayısıyla doğru düşünmek, doğru inanmak ve doğru bir hayat yaşamak için vahyi kıstas peygamber(sav)i rehber ittihaz etmekle mümkündür.
Hayır dualarınızın temennisiyle...ALINTI
 
Üst Alt