Sebe kaviminin yükselişi

faruk islam

Özel Üye
Sabâ (Sebe') Kavminin Maddi Yükselişi
Saba veya Sebe' kavminin yükselişi ve şöhretinin iki başlıca kaynak*ları vardı: Ziraat ve Ticaret. Sabahlar ziraat'ı eski çağlarda eşi görülmemiş bir şekilde geliştirdiler. Bunu elde etmek için müthiş bir sulama sistemi oluşturdular. Bu öyle bir mükemmel sistemdi ki, bunun örneği ancak eski Babil'de görülebilirdi. Yemen'de nehir veya su kaynaklarının sayısı çok azdı. Yağmur yağınca dağlardan akan sular kanallar haline getirilir ve üzerine barajlar inşa edilirdi. Bu şekilde meydana getirilen göllerden ka*nallar çıkarılarak kuru topraklar sulanır ve bereketli araziler haline getiri*lirdi. Kur'ân-ı Kerim'in dediği gibi bu sulama sistemi sayesinde Yemen'in her tarafı bağ ve bahçeler haline gelmişti. Bu muazzam sulama şebekesi*nin merkezi Mârib şehri yakınlarında Balk dağının eteğinde inşa edilen barajdı. Fakat bu kavim Cenâb-ı Allah'a isyanda ileri gidince beşinci yüz*yılın ortalarında bu barajda büyük delikler açıldı ve bilâhare barajın tama*mıyla çökmesi neticesinde meydana gelen korkunç su baskını yoldaki di*ğer bütün küçük büyük bent ve barajları yıkıp yok etti. Böylece ülkenin o güzelim sulama sistemi mahvoldu ve aynı zamanda büyük can ve mal kaybı meydana geldi.
Ticaret için ise Yemenliler veya başka bir deyimle Sahalılar biçilmiş bir kaftandı. Cenâb-ı Allah kendilerine seyahat ve ticaret yolunun tam or*tasında bir mevki ve ayrıca ticaretle uğraşmak için gereken kabiliyeti de ihsan etmişti. Sabâ'lılar da bundan oldukça istifade ettiler. Nitekim tam bin yıl bu millet Doğu ile Batı arasında ticaretin odağını teşkil etti. Yemen limanlarına bir yandan Çin ipeği, Endonezya ve Malabar baharatı, Hindis*tan'dan kumaş ve kılıçlar, Kuzey Afrika'dan zenci köleler, maymun, deve kuşu tüyleri ve fildişi gelirdi ve diğer yandan bu kıymetli mallar buralar*dan Mısır ve Suriye pazarlarına gönderilirdi. Mısır ve Suriye'den de Yu*nanistan'a ve Roma'ya kadar giderdi. Ayrıca, Yemen ve çevresinde de ûd, sandal ağacı, amber, misk, sülfer v.s. gibi kokulu ağaç, bitki ve maddeler yetişirdi ki, bunlar da iyi para getirirdi ve Suriye, Mısır, Yunanistan ve Roma'da iyi alıcılar bulurdu.
Sabâ'lıların hâkim olduğu ticaret yolu hem karadan hem denizden ge*çerdi. Deniz ticaret yolu yukarıda belirttiğimiz gibi bin yıl kadar Sabâ'lıla*rın ellerinde kaldı. Çünkü, Kızıldeniz'in iklimini, hava şartlarındaki âni değişiklikleri, su altındaki kayaları ve gemilerin demirlenecek liman ve yerlerini yalnız kendileri belirlerdi ve başka uluslar bunları pek iyi bil*mezlerdi. Sabâ'lılar bu güç, çetin ve tehlikelerle dolu deniz yoluyla malla*rını Suriye ve Mısır limanlarına ulaştırırlardı. Kara ticaret yolları ise Aden ve Hadramût'tan geçerek Mârib'te birleşirdi ve buradan bir yol Mekke-Cidde-Medine, El-Ulâ Tebûk ve Eyle'den Petra'ya kadar uzanırdı. Bir baş*ka yol Mısır'a, yine başka bir yol Suriye'ye kadar giderdi. Kur'ân-ı Ke*rîm'de belirtildiği gibi Yemen sınırından Suriye'ye kadarki yolda Sabâ'lı*ların çeşitli yerleşim bölgeleri vardı ve gece gündüz ticaret kafileleri ge*çerdi. Bu yerleşim bölgelerinin kalıntıları hala bulunuyor ve buralardan çok sayıda Saba ve Himyer dilinde yazılmış kitabeler çıkarılmıştır.
Ticarette Çöküşün Başlaması
M.S. Birinci yüzyılda bu ticaret çöküş devresine girdi. Bu zamana ka*dar Ortadoğu'da pek çok ülke Romalılar ile Yunanlıların egemenliğine girmişti ve artık Batılılar, ticareti Arap'ların ve özellikle Sahalıların teke*linden çıkarmak istediler. Onlara göre Arap tüccarlar, durumu istismar ediyor ve mallar için keyiflerine göre fiyat istiyorlardı. Bundan kurtulmak için bizzat kendilerinin bu sahada söz sahibi olmaları gerekiyordu. Bu maksatla, evvelâ Mısır'ın Yunan asıllı hükümdarı, II. Betlimus (M.Ö. 285-246), 1700 sene evvel, Fir'avun Sosositeris'in Nil nehrini Kızıldeniz'e bağ*lamak üzere kazdığı kanalı yeniden açtı. Böylece, ilk Mısır ticaret filosu bu kanaldan Kızıldeniz'e indi. Fakat Mısırlıların bu hareketi, Sabâ'lılara karşı pek başarılı olamadı. Daha sonra Mısır'a Romalılar hâkim olunca dâha güçlü bir ticaret filosu Kızıldeniz'e indirildi. Bu filonun arkasında da güçlü bir donanma vardı. Sabâ'lılar buna karşı koyacak durumda değiller*di. Bundan sonra Romalılar Kzıldeniz sahil şeridinde ve Arap yarımada*sının güney sahili boyunca muhtelif liman ve tersaneler inşa ettiler ve bu limanların etrafında Romalı yerleşim merkezleri de kuruldu. Buralarda gelen ve giden bütün gemilerin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak teknik im*kânlar vardı. Ayrıca, çoğu yerlerde askeri birlikler görevlendirilirdi. Hatta öyle bir zaman geldi ki Aden tamamıyla Romalıların eline geçti. Bu ara*da, Romalı ve Habeşli yöneticilerle onlara bağlı devletçikler de, gelen ya*bancılarla işbirliği yaparak Sabahların hâkimiyetine ve hatta hürriyetleri*ne son verdiler.
Deniz ticaret yolunun Sebe'lilerin elinden çıkmasından sonra sadece kara ticaret yolu geçim kaynakları olmuştu. Fakat çeşitli sebeplerden do*layı bu geçim kaynakları da ellerinden çıktı. İlk önce Nebtîler, Petra'dan El-Ulâ'ya kadar uzanan yukarı Hicâz ve Ürdün'den bütün Sebe'lileri ihraç ettiler. Dalla sonra, M.S. 106'da Romalılar Nebtî'lerin hakimiyetine son vererek Hicaz'ın sınırlarına kadar olan Suriye ve Ürdün'ün tümünü ele ge*çirdiler. Daha sonra, Romalılar ile Habeşliler aralarında işbirliği yaparak Sebe'lilerin ticaretteki son etkinliğini de ortadan kaldırmak amacıyla çeşit*li yollara başvurdular. Nitekim bu dönemde Habeşliler Yemen'e sürekli olarak saldırılar düzenlemek suretiyle ekonomi ve dolayısıyla ticaretin be*lini kırdılar ve en nihayet, bu bölgeyi kendi topraklarına kattılar.ALINTI
 
Üst Alt