Kur'an niçin indirildi?

faruk islam

Özel Üye
KUR’AN NİÇİN İNDİRİLDİ

İslâm düşüncesinin gelişmesinde etkin olan bir çok unsur vardır. Bu belirttiğimiz hakikat, İslâm düşüncesinde bir gelişmenin varlığını kabul edenler için geçerlidir. Şayet herhangi bir şekilde gelişme varsa, bu değişme; düşüncede ve yeni bir şey getirmede söz konusudur. Düşüncede olan her değişildik, bizim Kur'ân'ı ayrı bir yönden anlamamız demektir. Bu da Kur'ân'ı değişik anlamamızı doğurmaktadır. Bütün bu olguların örneklerini İslâm tarihinde bol miktarda görmek mümkündür. Örneklendirme açısından şu soruyu yöneltebiliriz: Kur'ân'ın her asırda aynı şekilde anlaşıldığını kim iddia edebilir?
Toplumda gerçekleşen bir çok değişiklikler vardır. Ve bunlar günlük hayatta derhal algılanamayan, çok yavaş işleyen bir sürece tabidirler. Ancak tarihî gelişimi içinde incelendiğinde hemen göze çarparlar. Diğer bir deyişle; toplumsal değişme inkar edilemez bir hakikat olup, bunun kaçınılmaz olarak din anlayışına, Kur'ân'ı yorumlayışımıza, fıkıh anlayışımıza yansıması da aynı derecede bir hakikattir. Tabii olarak dinî kaynakları farklı yorumlamamız, yeni uygulamaları da kendisi ile beraber getirecektir. Bu durumda fıkhı meselelerde yeni yorumların ve dolayısıyla yeni içtihadların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fakat peygamberimizin bid'at veya yeniliklerle ilgili bazı hadislerine dayanarak, bu tür gelişmelerin hepsine karşı büyük tepki gösteren âlimler olmuştur.
Şimdi, ikinci bir soru ortaya koyabiliriz:
Kur'an'ın her yeni anlaşılışı bid'at mıdır, değil midir? Misâl olarak elinizdeki bu kitapta, ölüler üzerine Kur'an okumanın bid'at olduğu belirtilmektedir. “Neden bid'attır?” sorusuna verilen cevap ise peygamber ve arkadaşlarının böyle bir şey yapmış olmamaları gösterilmektedir. Bu durumda bid'ata ölçü olarak; peygamber ve ashabından bir örnek davranışın olmaması verilmektedir. Bu düstur bid'at için her ne kadar zaruri bir şart ise de yeterli değildir. Bunun bid'ata yeterli olarak alınabilmesi için en azından başka bir düstura daha ihtiyaç vardır. Bu da kanaatimce, bid'at denen şeyin konusudur. Yani ancak belli konularda bid'at olur. Bu konuların neler olduğunu belirlemek ise her “bid'at” diye adlandırılan şeyin detaylıca incelenmesini gerektirir. Burada bid' atın mahiyetine girmek istemiyoruz. Fakat Kur'ân okuma gibi önemli bir meseleyi inceleyen bu kitapta, bu konunun tartışılması gerekirdi. İşte, sadece bunu vurgulayabilmek için böyle bir, açıklamayı faydalı gördük.
Kur'ân'ın hakîki gayesini, niçin indirildiğini gölgelendiren, hatta zamanla unutturan bir çok davranış ve filleri İslâm toplumlarında müşahede etmekteyiz. İşte, Kur'ân'ın ölüler için indirilmiş bir kitap olduğu imajını bir anlayış olarak ve İslâm açısından kötü bir zihniyet olarak yerleştiren bir davranış biçimi de bid'at diyebileceğimiz ölülere Kur'ân, okuma olgusudur. Bunun bir bid'at olduğunu ve asıl İslâm geleneğinde böyle bir davranışın olmadığını Mısır ulemâsından M.A. Abdu's-Selâm değişik bir çok Mezhep imamları, Müfessirler ve Hadisçiler açısından ortaya koymuştur. Bununla birlikte, zihinleri meşgul edebilecek yeni bir meseleyi de gündeme getirmiştir: Madem bu davranış daha önce yoktu ye bu yüzden Ona 'bid'at' diyoruz, o halde, müslümanlar arasında bu nasıl oluştu ve yaygınlaştı? Yazar bu konuya hiç eğilmemiştir. Zira onun gayesi; sadece dini ilimler açısından, bu davranışın yanlış olduğunu savunmaktır. Ama diğer taraftan bunun caiz olduğunu, hatta tavsiye edilir bir davranış olduğunu savunanlar da vardır. Halbuki yazar karşı görüşlere kitabında hiç yer ayırmamıştır. Bizce, bunu yapması gerekirdi. İddiasının ispatı için karşı delillerin sistemli olarak çürütülmesi şarttır.
İnsan ruhunda önemli bir infial düsturu vardır. Şayet insan; aklı ile bunu kontrol altına almazsa, o zaman devamlı ya ifrat veya tefrit içinde kalır. O halde ölçülü olup, konuyu daha ılımlı bir açıdan ele almalıyız.
Bu kitabı Türkçe'ye kazandırmak isteyişimizdeki amaç; müslümanların bu konuyu artık gelenekler çerçevesinde ele almamaları hususunda bir hatırlatmadan ibarettir. Zira Kur'ân'ın nazil oluş gayesini lekeleyen ve onu insanın sadece bu hayatta rehberi olması gerektiğini âdeta engelleyen her türlü anlayışa ve zihniyete derhal karşı çıkılmalı ve toplumda tamamen kökleşmesi önlenmelidir.
Dileğimiz, bu yayının; hem ilim; adamlarımızı hem de müslümanları konunun hakikatini modern bir üslubla, detaylı araştırmaya yöneltmesi ve neticede varılan hükmün; behemahal tatbikata konulması hususunda, toplumu, uyarıcı tedbirler almaya davet etmeleridir.
Kitabın tercümesinde, hadis mehazlarının yerlerini bulmada H .Acar'ın gösterdiği gayret ve ciddi çalışma ilim açısından takdire şayandır. Aslında kitabın yeniden düzene konması gibi bir çok yaptığı düzenlemeleri de hatırlarsak; onun, bu eseri yeniden tahkik edip, neşre hazırladığını söyliyebiliriz. Okuyucularımıza kazandırılan her yeni bir bakış açısı mutlaka İslâm düşüncesine katkıda bulunacaktır. Bu bakımdan bu değerli eserin dilimize kazandırılmasında emeği geçen herkesten Allah cc' razı olsun'
•“Böyle gördük dedemizden!” sesi titrek titrek!
“Böyle gördük dedemizden!” sözü dînen merdûd;
Acaba sâhai tatbiki neden namahdud?
Çünkü biz bilmiyoruz dîni. Evet, bilseydik,
Çare yok, gösteremezdik bu kadar sersemlik.
“Böyle gördük dedemizden!” diye izmihlali
Boylayan bir sürü milletlerin olsun hâli,
İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu ayetlerde?
Lafzı muhkem yalınız, anlaşılan,
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz ma'nanın:
Ya açar Nazm-ı Celîl'in, bakarız yaprağına;
Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!
M. AKİF
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Alt