26- Muhammed aleyhisselâmın fazîletleri

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Önce Âdem, sonra Nûh, sonra İbrâhîm ve Mûsâ ve Îsâ peygamberlere “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” gidip, hesâba başlanması için şefâ’at etmelerini dileyeceklerdir. Her biri, birer özr bildirerek, Allahü teâlâdan utandıklarını, korkduklarını söyliyecekler, şefâ’at edemiyeceklerdir. Sonra, Resûlullaha gelip yalvaracaklardır. Secde edip, düâ edecek ve şefâ’ati kabûl olacakdır. Önce, Onun ümmetinin hesâbı görülecek, önce sırâtdan geçecekler ve Cennete gireceklerdir. Her gitdiği yeri nûrlandıracaklardır. Fâtıma “radıyallahü anhâ” sırâtdan geçerken (Herkes gözlerini kapasın! Muhammed aleyhisselâmın kızı geliyor) denecekdir.

[1] Hâtim-i Esam Belhî, 237 [m. 852] de vefât etdi.
84 — Beş yerde şefâ’at edecekdir.
Birincisi (Makâm-ı Mahmûd) denilen şefâ’atı ile, bütün insanları mahşerde beklemek azâbından kurtaracakdır.
İkincisi, şefâ’atı ile, çok kimseyi hesâbsız Cennete sokacakdır.
Üçüncüsü, günâhı çok olan mü’minleri Cehennemden çıkaracakdır.

Dördüncüsü, sevâbı ve günâhı müsâvî olup, (A’râf) denilen yerde bekliyenlerin Cennete gitmelerine şefâ’at edecekdir.
Beşincisi, Cennetde olanların derecelerinin yükselmesine şefâ’at edecekdir. Şefâ’at ile hesâbdan kurtardığı yetmiş bin kimsenin her birinin şefâ’atleri ile de, yetmişer bin kişi hesâbsız Cennete gireceklerdir.
85 — Hadîs-i kudsîde, (Sen olmasaydın, hiçbirşeyi yaratmazdım) buyuruldu.
86 — Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” Cennetde bulunduğu makâmın ismi (Vesîle)dir. Burası Cennetin en yüksek derecesidir. Cennetde bulunan herkese birer dalı yetişecek olan (Sidret-ül-müntehâ) ağacının kökü oradadır. Cennetdekilere her ni’met, bu dallardan gelecekdir.
Zâhidâ! Aç gözün, sahraya bak da, ibret al!
Şu direksiz kubbe-i semâya bak da, ibret al!
Görmek istersen, Cenâb-ı kibriyânın kudretin,
her sabâh, seher vakti, dünyâya bak da ibret al!

Pâdişâh olsan da, derler “er kişi niyyetine”,
Var, musallada yatan mevtâya bak da, ibret al!
Bir kefendir âkıbet, sermâye-i beğ ve fakîr,
varlığa mağrur olan, mecnûn değil de, yâ nedir?
 
Üst Alt