Cefanın Pişiriciliği

SözDüŞü

Banned



Birçok tekâmüliyetler cefâ iledir.

Allah-u Teâlâ öyle dilemiş, cefâ ile tekâmül ettirmiştir.

Cefâ gerçekten acıdır, fakat Hakk’a yaklaştırıcıdır, dünyadan uzaklaştırıcıdır, dünyanın zevk ve arzularından soğutucudur.

Yakıcıdır amma pişiricidir, olgunlaştırıcıdır.

Kişiyi insanlardan uzaklaştırır, dünya lezzetlerinden yüz çevirtir, ahirete yöneltir, Hakk’a tekarrüb etmesine vesile olur.


Bazı zevât-ı kiram:

“Siz ibtilâ isteyin. Çünkü ibtilâ bol bol ağlatır, ağlayanı ise Allah sever.” buyurmuşlardır.


İbtilâ altında kalan insan, Allah-u Teâlâ’dan başka sığınılacak yer olmadığı için O’na sığınmış olur. İşte o zaman Allah-u Teâlâ ile kulun arasından perde kalkar.

Ona O yeter zaten.

Başkası onu teselli edemez. O’ndan geldiğini bilir ve kimseye şikâyet etmez.


Cefâ, sevgisinin alâmetidir. Çünkü ibtilâ peygamberlerin ve velilerin mirasıdır.

İbtilânın en şiddetlisi peygamberlere gelir, sonra velilere, sonra da imanının derecesine göre az veya çok diğer müminlere gelir.
Kâmil iman sahibi olanlara önce ve daha çok gelir.

Tasavvur buyurun ki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz daha ana karnında iken babasını, şefkate en muhtaç bir zamanda da annesini kaybetti.
Safa ise Nemrud’ların, Şeddat’ların, Firavun’ların mirasıdır. Bir kula üst üste safa geliyorsa, işte o zaman korkulur.

İbtilâlı olana acımayın, ibtilâsız olana acıyın. Mevlâ sevdiği ile meşgul olur, sevmediği ile olmaz.

Bazı cefâlar insanın saâdet-i ebediyesini bile kurtarmaya vesile olur, bazı sefâlar ise cefâya müncer olur.

Bunun için fazla derine gitmemeli, takdire râzı olmalıdır.

Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz buyururlar ki:


“Hayatın önüne çıkardığı müşkül hadiselere sabır ve tahammül et, onları hiç kimseden bilme, hiç kimseye karşı kalbinde buğz ve düşmanlık besleme. Hiç kimseye sertlik gösterme. Böylece hareket edersen, önüne çıkacak bütün engelleri yenersin ve kâmil bir insan olursun.”



 

SözDüŞü

Banned





Allah-u Teâlâ’nın bütün sevgilileri yakınlığı cefâda buldular, ilâhî rahmete ibtilâ ile kavuştular.

İbrahim Aleyhisselâm bu rahmeti ateşin içinde buldu.

Yakup Aleyhisselâm Kenan illerinde evlat hasretiyle ah ederken buldu.

Yusuf Aleyhisselâm kuyuda buldu, zindanda buldu.

Yunus Aleyhisselâm balığın karnında, karanlıklar içinde buldu.

Eyyub Aleyhisselâm hasta iken buldu.

Ashâb-ı Kehf saraylarda bulamadıkları bu rahmeti mağarada buldular.

Allah-u Teâlâ’nın biricik Habibi -sallallahu aleyhi ve sellem- Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh- ile beraber sığındıkları mağarada buldular.

Ey kardeş! Onlar burada buldular, sen nerede arıyorsun?

*

ALINTI





 
Üst Alt