Oruç tutanın mükafatı ne olacaktır

NiHaL

Aktif Üyemiz
Oruçlunun mükâfatı

İmam Gazali(k.s) İhyaü Ulumi’d-Din isimli eserinde orucun fazileti ve mükâfatı hakkında şu açıklamayı yapar:


"Oruçlunun mükâfatı bol bol, ölçü ve tahminlere sığmayacak şekilde hesapsız olarak verilir. Esasen münasip olan da böyle olmasıdır. Çünkü her ne kadar bütün ibadetler Allah Teâlâ’ya mahsus olsa da oruç ibadeti, Allah Teâlâ içindir. O’na mahsustur ve Allah Teâlâ’ya nisbet edilmekle şereflenmiştir. Nasıl ki bütün yeryüzü Canab-ı Hakk’a ait olmasıyla beraber, yalnız Kâbe Allah Teâlâ’ya nisbet edilerek ( Beytullah denilerek ) şereflenmiştir. Orucun bu özelliği şu iki manadan dolayı olduğu söylenmiştir:


1- Oruç, nefsi yemekten, içmekten ve şehvetten alıkoymak ve bunları terk etmektir. Bu ise, başkası tarafından görülmeyen gizli bir ibadettir. Oysa diğer ibadetler ( hac ve namaz gibi ) herkes tarafından görülür. Orucu ise ancak bütün noksan sıfatlardan münezzeh olan yüce Allah (c.c) bilir. Şüphesiz oruç, sırf sabır ile yapılan bâtıni ( gizli ) bir ibadettir.



2- Kuşkusuz oruç, Allah Teâlâ’nın düşmanı olan şeytanı kahretmek için bir vesiledir. Çünkü şeytanın saptırma vesileleri şehvetler, nefsin istek ve arzularıdır. Şehvetler ise yemek ve içmekle kuvvet bulur. Bu nedenle Resûlullah Efendimiz(s.a.v),



"Kuşkusuz şeytan, sizin damarlarınızda kanın dolaştığı gibi dolaşır. Açlık ile şeytanın yollarını daraltınız" buyurmuştur. (Buharî, Ahkâm, 21; Ebu Davud, Savm, 78; İbn Mace, Sıyam, 65)


Yine bu sırra binaen bir gün Hz. Peygamber(s.a.v) Aişe (r.anha) validemize,


- Ey Aişe! Cennetin kapısını vurmaya devam et, buyurdu. Aişe (r. Anha),
- Ne ile diye sorar. Hz. Peygamber (s.a.v),

- Aç kalmak ile, buyurur.( Zebidi, ithaf 4/326.)

Oruç, özellikle şeytanın vesveselerine engel olması, yollarını daraltması sebebiyle de Allah Teâlâ’ya nisbet edilme özelliğini hak etmiştir. Yüce Allah’ın (c.c) düşmanını kahretmekte, Allah Teâlâ’nın dinine yardım vardır. Allah’ın dinine yardım eden kimse de mutlaka Cenab-ı Hakk’ın yardımına mazhar olur. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmuştur:

Ey iman edenler! Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar. (Muhammed, 47/7)


Bu bakımdan öncelikle, bütün gücüyle gayret etmek kuldan, hidayet ile mükâfatlandırmak ise Allah Teâlâ’dandır. Bu sebeple Cenab-ı Hakk ayet-i kerimede:


"Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz." ( Ankebut, 29/69) Buyurmuştur.


Bir başka ayet-i kerimede:


"Bir toplum kendi nefislerindeki özellikleri değiştirmedikçe (bozmadıkça) Allah, onlarda bulunanı değiştirmez(bozmaz). ( Allah Teâlâ, herhangi bir topluluğa verdiği nimeti, onlar durumlarını çirkin durumlarla değiştirmedikçe, onlardan çekip almaz ve yok etmez." (Rad, 13/11)


Ayette geçen değiştirmekten maksat şehvetlerin, nefsin arzularının çoğalmasıdır. Şehvetler ise, şeytanın yayılıp eğlendikleri yerler verimli olduğu sürece şeytanlar oradan eksik olmaz. Şeytanlar devamlı oraya uğradıkları sürece, Allah Teâlâ’nın celali(Celal sıfatının tecellileri) kul için açılmaz ve Cenab-ı Hakk’a (rızasına) kavuşmak kendisine perdelenir ve mahrum olur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


"Eğer şeytanlar, âdemoğullarının kalplerini dolaşıp durmasaydılar, muhakkak onlar, göklerin melekûtunu seyrederlerdi.( Benzer bir rivayet Ahmet b. Hanbel, Müsned, 2/353, tamamı Zebidi, ithaf, 4/328)


Bu sebepten dolayı oruç, ibadetin kapısı, günahlardan ve ateşten koruyan bir kalkan olmuştur.(Gazali İhyaü Ulumi’d-Din,1/311-312)


Bu hususta İmam Şa’rani(k.s) orucun gerçek manasını ve mükâfatını açıklarken şunları söylemiştir:


Gerçek manada oruç, nefsi yasaklanan şeylerden ve dünya sevgisinden uzaklaştırmakla tutulan oruçtur. Bu oruç, yakin nurlarıyla Allah Teâlâ ve ahiret yurdunu bilen kimselerin orucudur. Bu kimselerin orucu dünyadan ayrılıp Cemalullah’ı görünceye kadar devam eder. Cenab-ı Hakk’ın Cemalini görme anı onların bayram günüdür ve mükâfat olarak kendilerine cennet verilir. Bütün bu nimetler, dünya hayatında nefsini esir alıp, yüce Allah’a (c.c) kulluk etmelerinin karşılığıdır.

Bu kimselerin, ahirette bütün nimetlerden yüz çevirerek Allah Teâlâ’yı müşahede etme anı, dünya hayatında oruçlu geçirdiği ramazan günlerine ve Cenab-ı Hakk’ın kendilerine farz kıldığı ibadetleri yerine getirdikleri günlere benzer. Cennette huri, çeşitli yiyecek ve diğer nimetlere şahit olmaları ise, ramazan gecelerine ve akşam vakti girince mubah olan nimetlere kavuşma anlarına benzer. Bu kimseler sürekli (bütün azalarını günahlardan koruyarak, kalben ) oruç tutarlar. Yakin ehli olan bu kimseler Cenab-ı Hakk’ın rızası ve cemalini görmek için oruç tutar ve iftar ederler. Allah (c.c) onlara ve bütün kardeşlerimiz bol bol nimetler ihsan etsin. Âmin"(İmam Şa’rani, Fethu’l Mübin, s48-49)
 
Üst Alt