128- Sabâh nemâzı

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
SABÂH NEMÂZI
21 - Nemâza başladığın zemân, Hak teâlâ hazretlerinin gördüğünü ve Peygamber efendimizi karşında görür gibi, kemâl-i edeble nemâza başla ki, nemâzın hakîkî nemâz olsun. Eğer vücûdün nemâzda, kalbin başka yerde olursa, o nemâz makbûl nemâz değildir. Böyle olunca, önce (Kelime-i temcîd) oku. Ya’nî “Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm” de. Sonra nemâza başla.
(Niyyet etdim bugünün sabâh nemâzının sünnetini kılmağa) diye kalbinden geçirip, iki ellerini yukarı kaldırıp, baş parmaklarını kulaklarının yumuşağına değdirirsin. (Kadın, niyyet ederken, avuç içlerini kıbleye karşı olarak omuz hizâsına kaldırıp, tekbîr getirerek, göğsü üzerine koyar.) Niyyeti kalbinden geçirmek farzdır. Eğer imâma uyuyorsan, (Niyyet eyledim bugünün sabâh nemâzının farzını kılmağa, uydum imâma) diye niyyet eyle! (Allahü ekber) diyerek ellerini kulaklarından göbek altına indir. Sağ eli sol bilek üzerine bağla! (Kadın göğsü üzerinde, sağ eli sol el üzerine koyar.) Tekbîr alıp nemâza girdikden sonra, ayakda iken, gözlerini secde yerinden ayırma. İki ayağını da birbirinden fazla ayırma.

Aralarında dört parmak kadar bir mesâfe kalsın. Sübhânekeyi okumağa başla. Sübhâneke bitdikden, E’ûzü Besmele ve Fâtiha sûresini tâm olarak okudukdan sonra, Besmele okumayarak bir sûre veyâ üç âyet kadar bir âyet veyâhud üç âyet oku! Bunları bitirdikden sonra, (Allahü ekber) diyerek rükû’a eğilirsin. Dizlerinin kapaklarını avuçlarının içi ile kaplarsın. Bu esnâda sırtın tâm olarak düz ve başınla arkan aynı seviyede, düz bir şeklde olacakdır.
Hazret-i Âişe “radıyallahü anhâ” buyurdu ki: (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” nemâz kılarken, rükû’a eğildiği zemân, o kadar düz dururlardı ki, eğer arkasında bir dolu kâse su olsa, imkânı yok dökülmezdi.) Yalnız kadınların rükû’da arkalarının tâm olarak düz olmaması lâzımdır. Düz olmağa yakın, fekat erkekler gibi tâm düz olmayacakdır. Bu ayrılığın dînî olduğu kadar, sıhhî önemi de vardır. Zâten yapdığımız bütün ibâdetlerde [dînimizin emretdiği gibi yapılan ibâdetlerde] birçok sıhhî ve içtimâî fâide ve hikmetler mevcûddur.
Rükû’da gözler, iki ayak arasına bakacakdır.
Rükû’da üç def’a “Sübhâne rabbiyel azîm” dedikden sonra, “Semi’allahü limen hamideh” diyerek doğrul ve dimdik olarak dururken: “Rabbenâ lekel hamd” de ve ondan sonra “Allahü ekber” diyerek secdeye git. (Ta’dîl-i erkân), rükû’dan doğrulunca, dik olarak râhat durmakdır. Yine bunun gibi, secdeden kalkınca, râhatca oturup, ondan sonra, ikinci secdeye gitmekdir. Böyle dik durmağa ve oturmağa (ta’dîl-i erkân) denir. Secdeye giderken evvelâ iki dizini, sonra ellerini yere koy. Burun ile alnın ikisi de yere konması lâzımdır. Şâyed, burnun yere değip alnın değmezse, veyâhud alnın değip burnun değmezse, İmâm-ı Ebû Yûsüf ve Muhammede “rahime-hümallahü teâlâ” göre nemâz sahîh olmaz. İkisi de yere değmesi lâzımdır. Dirseklerini yere döşeme, (kadınların döşemesi lâzımdır). Karnını uyluklarından ayır, (kadınlar ayırmaz). Yere tahta, taş koyup, üzerine özrsüz secde etmek câiz değildir. [Bunların yüksekliği, yirmibeş santimetreden çok iseler, nemâz sahîh olmaz. Az ise mekrûh olur.] Secdede de üç kerre “Sübhâne rabbiyel-a’lâ” söyle ve “Allahü ekber” deyip başını kaldır, sağ ayağını dikip, uylukların üzerine otur. Burada sağ ayağın parmakları kıbleye karşı olsun. Râhatça oturdukdan sonra, tekrâr secdeye git ve evvelki secdede olduğu gibi, üç kerre tesbîh söyle. Ondan sonra “Allahü ekber” diyerek evvelâ başını, sonra ellerini, dahâ sonra da dizlerini yerden kaldır. (İhtiyâr veyâ özr sâhibleri müstesnâdır.) İki ellerini eskisi gibi, göbeğinin altına bağla. [Kadınlar göğüs üstüne kor.]


 

HASAN CAN

Administrator
Yönetici
Yalnız Besmele ile Fâtiha sûresini ve zamm-ı sûreyi [Fâtihadan sonra okunan üç âyete veyâ üç âyet mikdârında uygun bir âyete zamm-ı sûre denir] tâm olarak okuyup, ellerini çöz, “Allahü ekber” diyerek rükû’a, ondan sonra secdeye var ve aynen birinci rek’at gibi tesbîhlerini yap. Secdeye iki def’a gideceğini unutma. Rükû’a eğilirken, secdeye giderken, secdeden kalkıp otururken ve ikinci def’a olarak, secdeye giderken “Allahü ekber” demeği de unutma. Son olarak secdeden kalkınca iki ellerini iki dizlerinin üzerine koy ve parmaklarını dizlerinin üzerine kendi hâline kıbleye karşı uzat ve hiçbirini oynatma. Kollarını karnına doğru yapışdırma. Gözlerini iki ellerinin üzerinden ayırma. Tehiyyât ve salevâtı okudukdan sonra, istersen kısa bir düâ dahâ okuyup, evvelâ sağ, sonra sol tarafına başını çevirip, gözlerini omuzunun ucuna dikip, birer kerre, (Esselâmü aleyküm ve rahmetullah) de. Ondan sonra, bu düâyı oku: “Allahümme entesselâm ve minkesselâm tebârekte yâ zelcelâli vel ikrâm.” Dahâ sonra okunacak şeyler, 251. ci sahîfede yazılıdır. Her zemân, düâ ederken, “Yâ Allah yâ Allah yâ hayyü yâ kayyûmü yâ zelcelâli vel ikrâm, es’elüke en tuhyiye kalbî bi nûr-i ma’rifetike ebeden yâ Allah yâ Allah” okumalıdır.
Tenbîh: Böyle düâları, sabâh nemâzının sünnetinden evvel veyâ farzdan sonra okumak dahâ iyi olur. Çünki, İbni Âbidînin Mısrda Bulak matbaası baskısının üçyüzellialtıncı ve dörtyüzelliyedinci sahîfelerinde diyor ki, sünnet ile farz arasında konuşursa veyâ düâ, zikr okursa, sünnet sâkıt olmaz. Fekat, sünnetin sevâbı azalır. Sünnetden sonra yalnız, (Allahümme entesselâm...... ikrâm) denir. Fazla birşey okunursa, sünnet nemâzı, sünnet olan yerinde kılınmamış olur. Ba’zı âlimler, sünnet sâkıt olur, tekrâr kılınması lâzım olur dedi. Farzdan sonra olan [son] sünneti (Allahümme entesselâm....) dedikden sonra gecikdirmek mekrûh olur. Müslimin ve Tirmüzînin, Âişeden “radıyallahü anhâ” haber verdiklerine göre, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” farzdan sonra, (Allahümme entesselâm...) diyecek kadar oturup, hemen son sünnete başlardı. Hadîs-i şerîflerde, nemâzlardan sonra okunmaları bildirilen (Evrâd)ın son sünnetlerinden evvel okunacaklarını gösteren bir işâret yokdur. Hattâ, bunların son sünnetlerden sonra okunmaları anlaşılmakdadır. Çünki sünnet nemâzlar, farzların devâmıdır. Bunun için son sünnetlerden sonra okumaya, farzdan sonra okumak denilir. Bunun için, (Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” her farz nemâzdan sonra Tesbîh, Tahmîd, Tekbîr ve Tehlîl okurdu) haberinden, son sünnetlerden sonra okurdu anlaşılmışdır. Şems-ül-eimme Halvânî farz ile sünnet arasında kısa birşeyler okursa, zararı olmaz ise de, son sünnetden sonra okumak iyi olur dedi.

İbni Âbidînden terceme temâm oldu.
22 -Tenbîh: Abdest almakda, necâset temizlemekde, niyyet etmekde ve nemâz kılmakda (Vesvese) etmemelidir. Vesvese, zararlı olan şübhe, kuruntu demekdir. (Hadîka) ve (Berîka) kitâblarının sonunda, vesvesenin zararları uzun yazılıdır. Hulâsaları şudur: Hadîs-i şerîfde, (Vesvese şeytândandır. Abdest alırken, gusl ederken ve necâset temizlerken, şeytânın vesvesesinden sakınınız!) buyuruldu. Vesvese etmek günâhdır. Vesvese eden imâmın arkasında nemâz kılmak mekrûhdur. Onu imâmlıkdan ayırmak vâcibdir. Vesvese, suyu isrâf etmeğe sebeb olur. İsrâf ise harâmdır. Vesvese, nemâzı gecikdirmeğe, cemâ’ati, hattâ nemâz vaktini kaçırmağa sebeb olur. Vakti, ömrü zâyı’ etmeğe sebeb olur. Husûsî önlük, ibrik, seccâde kullanmak gibi, bid’at işlemeğe sebeb olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necs olmasından şübhe eder ki, müslimânlara sû-i zan harâmdır. Kendini ihtiyâtlı zan ederek, kibrli olur. Birşeye sebeb olanı yapmak da, o şeyi yapmak gibidir.

Abdestin, tahâretin ve nemâzın şartlarını, sünnetlerini, mekrûhlarını bilmiyen, vesvese hastalığına yakalanır. Bunları bilip, yerine getirince, şübheye düşmemeli, iyi ve temâm yapdığına inanmalıdır. Böyle inanmak, ihtiyât olur. Şübheye düşmek vesvese olur. Vesvese sâhibi, ruhsat ile amel etmelidir. Sokaklar, topraklar temizdir. Üzerinde necâset görülmiyen herşey temizdir. Şübhe etmekle necs olmaz. Çok zan edilirse, kullanmak sahîh, câiz ise de, tenzîhen mekrûh olur. Kâfirin, fâsıkın kullanmış olduğu donu, tabakları ve pis sokak böyledir. Ehl-i kitâbın kesdiklerini, incelemeden yimek halâldir. Kalbi, kötü ahlâkdan temizlemekde, kul haklarını gözetmekde ve harâmlardan sakınmakda, çok dikkat etmek, vesvese olmaz. Vera’ ve takvâ olur.

 
Üst Alt