171- Muhammed Ma'sûm Fârûkînin onbir mektûbu

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
TENBÎH: İlk mekteb yaşındaki çocuklar, bağçede, umûmî yerlerde oynarlar. Hoşlarına giden ve arkadaşlarından gördükleri şeylerle vakt geçirirler. Anaları, babaları zararlı şeylerle oynamalarına mâni’ olur. Söz dinlemezlerse, döverek zararlı oyunlara mâni’ olurlar. Ananın, babanın terbiyesi ile yetişen çocuklar, büyüyünce kendilerine ve cem’ıyyete fâideli olurlar. Bunun gibi, insanlar, nefslerinin ve kötü kimselerin isteklerine uyarak zararlı işler yapıyor. Allahü teâlâ çok merhametli olduğu için, fâideli ve zararlı şeyleri bildirmiş, fâideli olanları yapmağı, zararlı olanlardan sakınmağı emr etmişdir. Bu emr ve yasaklara (Din) denir. Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği dîne (islâmiyyet) denir. İslâmiyyete uyanlar, hep fâideli işler yaparlar. Kimseye zararları dokunmaz. Bunları Allahü teâlâ da, kullar da sever. Dünyâda ve âhıretde se’âdetlere kavuşurlar. Görülüyor ki, islâmiyyet, insanları se’âdete kavuşduran sebebdir. Bu sebebe yapışmak, insanlara külfet ve eziyyet değil, se’âdete kavuşmaları için vesîledir. Allahü teâlâ, herşeyi bir sebeb ile yaratmakdadır. Analar, babalar, bu âdet-i ilâhiyyeye uyarak, evlâdlarının, iyi adam olmaları için, terbiye etmek sebebine sarıldıkları gibi, Allahü teâlâ da, kullarının dünyâda râhat yaşamaları, âhıretde de sonsuz se’âdete kavuşmaları için, islâmiyyet ni’metini sebeb olarak yaratmışdır. Herkes, bu sebebe yapışsa, kimse, derd, keder çekmez. Üzüntü, sıkıntı kelimeleri unutulur, her yer güllük, gülistânlık olur.
Kitâbı yazmağa (Besmele) okumakla başlamışdık. Son söz olarak da, Rabbimize hamd edelim: VELHAMDÜ LİLLÂHİ RABBİL ÂLEMÎN.
Âdem oğlu aç gözünü, yeryüzüne kıl, bir nazar,
gör bu latîf çiçekleri, hangi kuvvet yapar, bozar.

Herbir çiçek bir nâz ile, öğer Hakkı, niyâz eder,
kurdlar, kuşlar, durmaz söyler, ol Hâlıka âvâz eder.

Öğer onun kâdirliğin, herbir işe hâzırlığın,
ille onun kâhirliğin, anlayınca, rengi döner.

Rengi döner günden güne, toprağa dökülür yine,
bu ibretdir anlayana, hakîkatı, ârif sezer.

Ger bu sırrı duya idin, yâ bu gammı yiye idin,
yerinde eriye idin, insan değil misin, meğer.

Bilir, gelen gider imiş, konan geri göçer imiş,
mevt şerbetin içer imiş, her kim, bu ma’nâdan geçer.
 
Üst Alt